Savaşmak insan doğasına mı, yoksa eşitsiz toplumların yapısına mı içkindir? Yani biz insanlar, içinde yaşadığımız toplumların ve bizi yöneten sistemlerin yapısından bağımsız olarak hep savaşmaya mı eğilimliyiz? Yoksa bizi savaşa zorlayan eşitsizlikler mi? Haçlı seferlerinin doğunun zenginliğini, Moğol istilalarının  Çin'in (ve daha sonra Hazar bölgesinin, Moğolların genişlediği diğer coğrafyaların) zenginliklerini yağmalamak üzere başladığını biliyoruz. Bu coğrafyalar daha zengin olmasa Haçlı ve Moğol istilaları olur muydu?

1. Dünya Savaşı "The war to end all wars" (bütün savaşları bitirecek savaş) olacağına inanılarak kitleleri sürükledi. 2020 yılında Rusya da Ukrayna'ya "bir savaşı başlatmak için değil, bitirmek için" saldırdığını söyleyerek girdi. Barış getirmek iddiasında olmayan savaş meşru olabilir mi? Eğer amaç yeni bir denge ve barış durumu yaratmak değilse, savaş kan içiciliktir ve hiçbir ahlaki iddiası olamaz. Carl von Clausewitz'in dediği gibi, savaş politikanın başka araçlarla devamıdır.

Diplomasinin bittiği yerde savaş başlar. Masada anlaşamayanlar, sorunu savaşla çözmeye girişir. Diğer taraflar toplumların eşitsiz gelişim yasası diye bir yasa var. Bütün toplumlar (uluslar, sınıflar, meslekler) aynı hızla gelişmiyor. Bazıları daha hızlı, bazıları daha yavaş. Tarihin herhangi bir anında bir toplum diğerinden daha iyi konumdadır. Bu konuma nasıl ulaştığı da önemli değil; mesela yaşadığımız çağda Hollanda diyelim. Mevcut zenginliğinin tarihsel geçmişi, "altın çağındaki" zihinsel dönüşüme, ticaret devrimine ve sömürgeciliğe dayanıyor. Hollanda'nın altın çağında dünyanın en zengin ülkesi Hindistan bugün yokluk ve yoksulluk içinde. Acaba 2020 yılındaki Hindistan'ın Hollanda gibi mi davranmasını bekliyoruz? (17. yüzyıl Hollanda'sı, o günün Hindistan'ını yağmaya girişirken, bugünün Hollandası gibi mi davrandı?)

İlkesel olarak barışı savunuyoruz. Çünkü sorunların şiddet yoluyla çözülmesini ilkellik olarak görüyoruz. Ama diplomasi sorunları çözebiliyor mu? Dünyada bugün de devasa eşitsizlikler var. Ortadoğu'nun yoksullarını ülkeleri yanarken mülteci olmasınlar diye durdururken Meksika sınırına duvar çekerken, Afrika'yı aşısız, susuz, besinsiz bırakırken hangi barışı, nasıl savunabiliriz? Kongo'ya niye Hollanda gibi barışçı değilsin diyebilir miyiz? Ülkesi yerle bir edilmiş Libyalı, Suriyeli, Afgana niye Almanlar gibi barışçı değilsin diyebilir miyiz?

Demek ki, barışı savunuyorsak, onunla beraber ve kaçınılmaz olarak eşitliği de savunacağız. Eşitlik yoksa barış da yoktur. "Ben zenginliğimi çalışarak yaptım, nazar etme çalış, senin de olsun" küstahlığı kimseyi inandırmaz. Meritokrasi, kapitalizmin meşruiyet hikayesidir. Çağımızda savaşlar, eşitsizliğin en fazla olduğu kapitalizme içkindir ve her yeni savaşın, "(bütün) savaşları bitirecek savaş" olduğu iddia edilir. 6 Ağustos 1945'te Hiroşima ve Nagasaki'de yüzbinlerce insan nükleer bomba ile bir "barışı tesis etmek için" vuruldu.

İbn Haldun ve Freud değil, Marx haklıydı. Savaşları bitirmek istiyorsak kapitalizmi bitireceğiz. Kapitalizmin olduğu bir dünyada barış talebi boş bir umuttan başka bir şey değildir. 

Not 1: Canlılar yürümekle mükelleftir. İnsan da bir canlıdır..

Not 2: Rusya KRİPTO PARA deyince, Bitcoin yürüdü. Bu devirde hala PARASAL AMBARGO olabileceğine inananlar var.

Geçti o devirler...

Not 2: Önce korona virüsü deyip insanların beynini felç ettiler. Zaten sanal medya ve teknoloji bir hedonist felsefe beyinleri çökertmişti. Olan da koronayla gitti. Şimdi de Ukrayna savaşı. Ruslar acımasızca zalimce vahşice ilerlerken Rusya’yı şimdiden mağlup etmeye başladı ana akım medya tüm dünyada. Bütün bu şamata gürültü, Rusya kaybetti, dünya Rusya’ya karşı birleşti söylemi, insanlara düşünme, değerlendirme yetilerini kaybettirmek için olsa gerek.

Not 3: Rusya'nın satranç geleneğini küçümsemek, senelerdir hazırlanarak giriştiği harekatta yüzlerce farklı senaryo üzerinde çalışmadığını düşünmek, "arka bahçesi" Ukrayna'yı toprakları, insanları ve kültürü ile tanımadığını varsaymak ve bu harekatı ABD'nin Irak harekatına benzetmek akıllı beyinlere hiç yakışmıyor. Bu Rusya için de ABD ve Avrupa için de geçerli.

Rakibini asla küçümseme.!

Not 4: Türkiye'yi de sıcak savaşın içine çekmek üzere sürekli provokatif söylemlerde bulunmasına izin verilmemeli, gerekirse sert bir şekilde uyarılmalı, itidalli ve soğukkanlı olunmalıdır. Türkiye için en büyük tehlike, Ukrayna'nın bugünkü durumuna düşmektir.

Biz Türkiye'yiz. Önceliğimiz kendi topraklarımız, kendi halkımız, kendi bağımsızlığımızdır.

Not 5: Bu coğrafyada yaşayan hiç bir halkın ahmak olma lüksü yok.

Not 6: Ukrayna'nın tamamını yutsa, ne fark eder artık!
Şimdi dünyayı saracak her türden kıtlık ve yokluk da ona fatura edilecek.
Gates'in "bir sonraki" dediği pandeminin virüsü de Rusya'dan etrafa dağılırsa, yani iddia bu yönde olursa, şaşar mısınız?

Düştü, düşürüldü... Rusya’nın mevcut demografik yapısı ve silah ve Allah vergisi enerji dışında ekonomik-entellektüel değer üretmedeki yetersizliği Ukrayna zaferinden tam zaferle çıksa bile bu ancak Pirus zaferidir. Rusya mevcut ekonomisiyle en fazla 20 yıla çöker..

Not 7: 1914 Almanya'sı da böyle bir kibirle harekete geçmişti.Savaş yoluyla ulusal birliğini sağlamlaştırdığını ve Avrupa'nın eski sömürgeci devletlerine karşı yeni bir egemenlik coğrafyası oluşturacağını sanıyordu.Tuzağa düştüklerini anladıklarında savaş çoktan bitmiş, yenilgileri tasdik edilmişti.1919'da Versay Antlaşması'nda öyle ağır yaptırımlara uğradı ki Almanya, dizlerinin üzerine çökmek zorunda kaldı.
Asıl savaş cephelerde yaşanmıyor.Asıl savaş ekonomik yaptırımlar, ambargolar, sosyal ve siyasi cezalarla gerçekleşiyor.

Not 8: 2019 yılı sonunda başlayan ve halen değişik isimler altında devam ettirilen salgınla birlikte zenginler daha zenginleşirken yoksullar daha yoksullaşmış.

En zengin yüzde 1 geçtiğimiz 40 yılda nüfusun diğer yarısının iki katından daha fazla para kazanmış.

En zengin yüzde 1, yüzyılın son çeyreğinde en alttaki yüzde 50’nin iki katı kadar karbon tüketmiş yani çevreyi kirletmiş ve iklim felaketine sebep olmuş. Gelir dağılımı adaleti sağlanmalı. En azından korona öncesi günlere döndürülmeli.

Not 10: Zenginle yoksul arasında giderek büyüyen uçurum, asırlık eşitsizliklere dayanıyor ve bu eşitsizlikler, normal dönemlerde pek hissedilmez gibi dururken, salgın, deprem, sel, savaş gibi sosyal felaketlerde sırıtıyor.

Not 11: Moğollar ve Putin için: “Hükümdar ilim sahibi olmazsa azgın bir file benzer.” İbnü’t-Tıktaka (El-Fahrî, 1258) 

Not 12: “Derin düşünmenin ateşi, gerçek ateştir. Acele üretilen fikir rüzgârla uçup gider. Bir şeye karar verirsen, başladıktan sonra nasıl çıkılacak, düşün.” İbnü’t-Tıktaka

Not 13: Comte veya Spencer gibi kanonik sosyologlara göre Avrupalının elinde, bilgiyi temsil eden kitap; Asyalının elinde ise savaşı temsil eden kılıç vardı. Oysa dünya iki asırdır tam tersini yaşadı ve yaşıyor.

Not 14: ➔ 2020’li yıllar giderek 1970’lere daha çok benzemeye başladı. Şoklar art arda geliyor. Önce pandemi, sonra enerji ve enflasyon, şimdi de savaş şoku.
-Geriye ekonomide stagflasyonu yaşamak kalıyor. Bu muhtemel bir senaryo ve kötünün iyisi.
-Kötü senaryo ise dünya ekonomisinin krize girmesi veya büyük buhrana yakalanması olacak. Olacaklardan tümüyle kaçınmak mümkün değil ama kötünün iyisine talip olmak ve bunu gerçekleştirmek dünyayı yönetenlerin becerisine bağlı.

Not 15: 3 ayda bir BIONTECH vurdurmaya gönüllü kitlelerin sesi neden kesildi? Yalancının mumu yatsıya kadarmış değil mi? Dünya gerçek tehlikelerle yüzleşince uyduruk tasarlanmış tehditlerin maskesi düştü.

70 yaşının üstündeki insanların %3-5 i ölecek diye dünyayı kapatıp geniş kitleleri açlığa mahkum ettiler. Şimdi de 3. Dünya savaşını bekliyoruz umutsuzca. Ya savaş olacak ya da bir çok ülkede ihtilal. Yeryüzü asla bu kadar zengin fakir uçurumunu ve yakın açlığı ve gıda krizini kaldıramaz. Yakarsa dünyayı garipler yakar..

Not 16: Motorin 19 TL olmuş. Çok yakında 20 TL olur. Ne oldu korona fanatiklerine? Ne oldu aşı şizofrenlerine!

Ne oldu KAPANAK ŞÖVALYELERİ?

Kapanak mı yine?

Evden çalışırken alınan maaşlar PUL oldu bak?