Bu yaştan, kırkımdan sonra böyle bir çukurda yaşamaya rıza göstermem. Son yıllarda adına seçim denen müsamerelerin, rıza yaratmak dışında hiçbir sonuç vermediğini düşündüğüm ve bu müsamerelerin bir parçası olmamak için oy vermeyi düşünmüyordum. İlaveten demokratik seçimler, eşitler arasındaki yarıştır. Demokratik olmayan seçimler iyi sonuç doğurmaz. Son gelişmeler (hangisini sayayım; gözlerinde ışıltı olanları mı, çocukların siyasete alet edilmesini mi?

Ekrem Başkana yapılan zulüm ve hürmetsizliği mi, hukuksuzca uygulamaları mı) artık bambaşka bir aşamaya geldiğimizi gösteriyor. Bu artık siyasal programlar, ideolojiler, yönetim veya sistem meseleleri değil. İnsanlığımıza, ahlaka, vicdana, toplum olarak bir arada yaşama/yaşamama, beraber yaşayacaksak neye göre yaşayacağımıza dair bir şey. Çok açık ve net yazıyorum: Eğer Türkiye toplumu şu şekilde kurulan ilişkiler temelinde yaşamaya rıza gösteriyorsa, bu ülkeyle, bu toplumla maddi/manevi bütün bağlarımı kopartmakta bir an bile tereddüt etmem. 2022'de erken, ya da 2023'te genel seçimin benim için anlamı budur.

Rant, katma değer yaratmayan gelir büyümesidir. Rantlarla büyüme, kas geliştirmeden kilo almaya benzer. Ölçülen hacim artmıştır ama bünye güçsüzdür, kırılgandır. Akp rejiminin 20 senedir yürüttüğü tiyatro rant rejimidir ve artık deniz bitmiştir. Yapısal çöküşle birlikte hızla Venezuela olma yolunda ilerlemekteyiz ülke olarak. Yine de Allah’tan ümit kesilmez. “Nil Desperandum/ Asla umutsuzluğa kapılmayın.”

Ekonomideki kırılganlıklar, şu anda, 2001 krizindeki kadar birikmiş midir? Hayır, fakat birikmeye devam ettiğine dair göstergeler her geçen gün artıyor.Türkiye kapitalist bir ülkedir.Kapitalist bir ülkenin para piyasalarında dengelenme, faiz/kâr payı oranlarıyla sağlanır. Bu dengelenme süreci sayesinde piyasalardaki para hacmi, döviz kurları ve varlık fiyatları istikrar kazanır. Para piyasalarında atılan doğru adımların sağladığı fiyat istikrarı sayesinde mal ve hizmet piyasaları da istikrara kavuşur.
Kapitalist bir sistemde “faiz sebep enflasyon neticedir, faiz düşerse enflasyon da düşer” önermesi bağlamında uygulanan yanlış politikalar ve uzantısı uygulamalar, bedel ödetme süreci başlatmıştır.

Mesela hacmi 20 Milyar $’ı geçeceği kesin olan Kur Korumalı Mevduat uygulaması, ekonomiye, yarardan çok zarar verecektir; geçen yazılarda anlattık; bu, kesindir.
Gereksiz hatta zararlı olan bu sürecin sonunda olacak olan, zaten TCMB’de tutulan dövizlerin mülkiyetinin TCMB’ye geçmesidir.Yani ödenecek bedellere değecek bir başarı yok veya olmayacak.

Sadece iki bakımdan irdeleyelim.

1)Firmalar TCMB’ye 20 Milyar $ sattığı için piyasalarda döviz satıcısı kıtlığı yaşanacak ve ithalatçılar döviz bulmakta zorlanacak.
2)TCMB’nin 20 Milyar $ satın almasıyla, piyasaya 270 milyar TL para sürülecek.
%17 faizle ilave 270 Milyar TL toplayacak bankaların bu parayı da, kredi olarak kullandıracağı ve verilen kredilerin yeni kredileri tetikleyeceği yeni bir döngü başlayacağı da kesindir.
Peki, kamu bankalarından %14,75 faiz artı %2 komisyonla kredi alan gerçek ve tüzel kişiler, aldıkları krediyi ne yapacaklar?
Cevap basit, eğer döviz almayacaklarsa, içeriğinde en az %65 ithal girdi olan ürünler satın alacaklar.
Peki, ekonomi artan ithalat nedeniyle Ocak ayındaki gibi her ay 10,4 Milyar $ dış ticaret açığı verebilir mi?
Mümkün değil.

Kurları düşürmek için piyasadaki TL’nin miktarını ve işlem hacmini düşürmek gerekiyor, çünkü döviz TL ile satın alınır; ekonomi yönetimiyse, bilinçsizce, piyasaya daha fazla TL sürüyor. Yanlış para politikalarında ısrar edilirse, anayasa kitapçığı fırlatmanın muadili, kriz tetikleyicisi bir hareket, Kasım ayını beklemeyecektir. Hem Ak Parti iktidar hem de bir $ 30 TL, aynı anda mümkün olamaz.

Karşılıksız Türk Lirası sürekli enflasyon zam doğuruyor. Enflasyon en zalim vergidir. Tüm kötülüklerin ana babasıdır. Dünya yüksek enflasyonlu ülkeler sıralaması aslında adeta bire bir biçiminde yönetim başarısızlığı sıralamasıdır.

Lübnan, Türkiye, Arjantin, Zimbabwe gibi.
Sudan, Liberia gibi ülkeleri saymıyorum bile.
Bir ülkeyi hukuk, ekonomi ve meşru siyaset açılarından yönetmiyorsanız çok çok kısa vadede enflasyon oranlarının önünü serbest bırakarak bir süre idare edebiliyorsunuz.
Nasıl mı?
Para basarak, bütçe açıklarının önünü açarak.

İki gün önce Ocak ayı (2022) Hazine nakit gerçekleşmeleri açıklandı, nakit açığı 37 milyar TL.

2021 Ocak ayında 26 milyar TL imiş.
Ülkenizde vatandaşı ancak aç bırakmayacak (buğday üretimi) bir tarımınız, nüfusun ancak üçte birine istihdam sağlayan bir reel sektörünüz varsa çok kısa vadede enflasyon üreterek ilk seçime kadar çok kötü yönetimi makyajlayarak (bütçe açıkları, enflasyon) idare edebiliyorsunuz.
Bu arada yedi senede de kişi başına gelir on iki bin beş yüz dolardan sekiz bin dolara gerilemiş olur, ne gam.

Yeter ki itibardan tasarruf olmasın.
İhale sistemine de zeval gelmesin.

NOTLAR:

1-ABD Elçisi Joseph Kennedy, günlüğüne İngiltere Başbakanı Chamberlaine'nin şu sözlerini kaydetmişti: "Bunlar faydasız, sonu korkunç şeyler. Biz, Polonyalıları kurtaramayız." (NORMAN STONE / İkinci Dünya Savaşı)

2-Sigara, alkol, netfliks ve televizyon, çağdaş insanın kendi ayakları üzerinde duramayışının birer işaretidir

3-Her yönetici, aslında hizmetçidir. Bu anlamda yöneticilik, liderlik kişiye, sorumluluğun yanında alçakgönüllülük de vermelidir.

4-“Ölümden sonraki yaşama ilişkin esas soru, onun gerçek olup olmadığı değil, gerçekse bile bunun ne gibi sorunları çözdüğüdür.''
Felsefi Soruşturmalar, Ludwig Wittgenstein

5-"Bize bir zevk-i tahattur kaldı 
       Bu sönen, gölgelenen dünyada!"
        Ahmet Haşim
6-Hep başkalarından bahsediyorum ama aslında onlardan farklı değilim. (FRANZ KAFKA / Dava)
7-Numan Kurtulmuş üretmekten başka çaremiz olmadığını dile getiriyor. Ben de altına imza atıyorum. Ama neden üretemiyoruz sorusunu neden sormadıklarını ve üretenlerin nasıl pişman edildiğini neden görmezden geldiklerini de merak ediyorum.
Sonuçta Türkiye’de ekonomi konuşuyorsak sadece laf kalabalığı işi çözmüyor. Ne demiş büyüklerimiz? Çok laf yalansız, çok para da haramsız olmaz. Ortada para kalmadığı açık; onu ayrıca tartışırız ama sadece lafın yetmediği de net bir biçimde gözüküyor.