Ülkeyi mezbahaneye çevirdiler. Doktor kardiyolog Ekrem beyi ve asistanını vahşice katletti belinde silah olan bir güvenlikçi. İnsanlıktan nasibini alamamış ahlaksız. Annesinin ölümüne kızmış beyefendi. Sağlık Allah’tan ölüm doktor mottosu işgal edince beyinleri, bir de ruh hastası olunca kıymış savunmasız doktora ve sağlık çalışanına. Bu kaçıncı. Kolay mı yetişiyor bu babayiğitler. Gerçekten yazık.
Sosyal medyada ve bazı yayın organlarında ayrı saçma bir tartışma..Asker, polis ölüyor ama işlerini bırakmıyorlarmış. Doktor öldürülünce , doktorlar niye iş bırakıyormuş. Polisler ve askerler ülke için gerekirse ölmek üzere yetiştirildi, şerefsizlere, kötülere ve düşmanlara karşı silahlı müdahale ve mücadelede bulunmak üzere yetiştirildiler. Hekimler ile ülke içi ve savunmasında görevli güvenlik mensubu kardeşlerimizin kıyası yanlış. Polis asker kötülerin hakkından gelmek için, Doktorlar ise kötüler dahil bizi yaşatmak için..Rahat bırakın haklarını arasınlar hekimler. Haklarını arıyorlar diye doktorlara sokakta ve sosyal medyada devlet ve halk eliyle şiddet uygulayıp çemkirmek ahlaksızlıktır.
Sokakta yürüyen ya da bir kafede, toplu yaşam yerlerinde veyahut yaşadığı evde (karınızı veya kocanızı veyahut çocuğunuzu) insanları izleyin bir yere oturup, yarım saat gözleyin. Erkek veya kadın farketmez, %70-80'i yolda yürürken ya cep telefonuyla konuşuyor ya da cep telefonuna bakıyor. Bunu neden anlattım? Toplumun %70'i ruh hastası. Dolayısıyla her türlü asayiş olayındaki artış bundan..
Not: Cep telefonlarından esas anne babaları, ebeveynleri, yetişkinleri kurtarmak lazım. Çocuklardan daha fazla gözleri ekranda. Hepsi ekran bağımlılığı hastası.. Ciddi tedavi edilmeleri şart. Tabii öncelikle hasta olduklarını kabul etmeleri lazım. Umarım hastanelerden sonra okullara sıçramaz şiddet.
Hak etmeyen geniş kitlelere ücretsiz hizmet vereceğim dersen olacağı bu.. Ücretsiz sağlık hizmeti olmaz. Olursa olacağı bu. 1 DOKTOR > 100 KÖYLÜ..
Bizim toplumumuzda kıskançlıkla yoğrulmuş, gericilikle sıvanmış bir "okumuş" düşmanlığı var. doktorlar iyi kazandıkları ve garanti işleri olduğu kanaati ile kitlesel yoksullaşma dönemlerinde cahilin ve küstahın düşmanı haline geliyor. istedikleri de böyle bir ortamda emeklerinin karşılığını alabilmekten fazlası değil. Hadi parayı geçtim bir de hastaneleri mezbahaneye çevirdi şizofren ruhlu manyak katiller. Güvenliğini sağlayamadığın doktordan hizmet bekleyemezsin, ne devlet olarak ne de millet olarak. Tüm hastane girişlerine birer X ray cihazı ve sağlam bir güvenlik görevlisi takımı koymak çok mu zor?
Tüm doktorların ve sağlık çalışanlarının acılarını paylaşıyorum. Bu değerli insanların haklı tüm protestolarını gönülden destekliyorum. Ülke olarak acilen kendimize çeki düzen vermeliyiz. Yozlaşmanın, çürümüşlüğün, korkunun, güvensizliğin dibini bulduk. Bu gidiş, gidiş değil.
Hani yaşananlar münferit olsa neyse. Kronik sürekli yaşanan olaylar haline haline gelince ürkmemiz gerekiyor. Kaldırımları araçlarıyla işgal ediyorlar, insan bir şey demeye korkuyor, çeker beni vurur diye. Kadınlar öldürülür, avukatlar öldürülür. Yazık olmaz. Bu psikopatlara silahı nasıl veriyoruz. Vermememiz lazım. Toplumca paranoyak şizofrenik histeri haline doğru gidiyoruz. Gidiş hakikaten iyi gidiş değil. Sorunu kabul edip nedenleri üzerine hızlı çözümler geliştirilmesi gerekiyor, aksi halde ülke açık hava tımarhanesine ve mezbahanesine dönecek. Aman dikkat.
Not 1: BEDAVA SAĞLIK sistemi İngiltere gibi bir ülkede bile aslında pek yürümüyor.
BEDAVA ürün olabilemez.
EKMEK bedava değilken, SAĞLIK nasıl bedava olur?
Klasik tüm sağlık hizmetleri, özel sektör seviyesinde fiyatlanmalı.
ÖLÜMCÜL hastalıklarda devlet ödeyebilir.(Acil ödüyor zaten.)
Not 2: TR'de asgari ücretle çalışan oranı neredeyse %60'a dayanmış. AB ortalaması sadece %9. Hala asgari ücretli geçinemiyor, asgari ücrete zam tiyatrosu dönüyor 6 ayda bir. üretim olarak karşılığı olmayan maaş zammı=ENFLASYON.
Not 3: YAPAMAZSINIZ demiyoruz.
KAR EDEMEZSİNİZ diyoruz.
ZARAR kime girecek peki? Togg üretemezsiniz araba üretemezsiniz diye bir şey yok. Mesele verimli karlı üretim. Zararına üretim olur mu, ne saçmalık.
Vatandaş ödeyecek nasılsa... Devlet garantili sonsuza kadar üretim olur mu? Olur. Nasıl olur? Halkı fakirleştirerek. Nasıl! Enflasyonla, zamla.
Not 4: "Kendini vuracak oku atma!"
KÜRT ATASÖZÜ
Not 5: Türkiye’de enflasyonun düşmesi mi isteniyor? Çözüm basit:
1. Direk üretim hariç, hiçbir şey için kredi vermeyeceksin. Buna inşaat dahil.
2. Fonlama faizini %70'e çıkaracaksın.
3. 1 yıl boyunca hiçkimsenin maaşına zam yapmayacaksın.
Enflasyon negatife gidiyor mu gitmiyor mu görelim..
Not 6: Zaten bizim memlekette hekimler cahildi. Ya mühendisler, avukatlar, muharrirler, muallimler? Yook, onlar değildi; yalnız hekimler!.. Çünkü, Adnan’a “hastasın!” diyorlardı. (Mithat Cemal Kuntay, Üç İstanbul)
Not 7: Sadece yalnızlıkta kendimizi buluruz. Ve kendimizi bulunca, bütün yalnız kardeşlerimizi bulmuş oluruz. (Unamuno)
Not 8: Don Kişot’un mezarını, onu işgal eden bilginlerin, hatiplerin, rahiplerin elinden kurtarmaya yönelik bir “kutsal sefer” düzenleme vakti gelmiştir. Deli Şövalyenin kabrini, Akıl şampiyonlarının iktidarından kurtarmalıyız. (Unamuno)
Not 9: “Kötülük, boş durmaktan doğar. Pis işler, çalışmayan adamın aklına gelir.” (Gogol, Ölü Canlar)
Not 10: Gözlerimi yıldızlara diktim ve içine battığım çamuru göremedim. (URSULA K. LEGUIN / Karanlığın Sol Eli)
Not 11: Ne zaman genç biriyle konuşsam...
Bir iş bulup çalıştığına sevinemez oldum artık.
Çünkü bir salgın var.
Net, kesin!
Aşağılık bir ruh virüsü var.
Kendine kıytırıktan da olsa makam edinmiş herkes diğer çalışanlara yüklenmeyi, içlerinden "kurban olmaya yatkın" karakterde birilerini bulup sürekli psikolojik şiddet uygulamayı marifet biliyor.
Bunu yapınca kendilerini "adam" sanıyorlar.
Not 12: Sabırlı olmak demek, zamanı zamana bırakmaktır. Şunu öğrenmiş olmamız gerekirdi; kader varacağı yere varmadan önce çok dolaşıp durur. (HARUKİ MURAKAMİ / Sahilde Kafka)
Not 13: “Eğer insan kendisini, sahip olmaya değer ‘veriler’in sadece beş duyunun sağladıkları olduğuna ve onlarla uğraşmak için beyin adı verilen bir ‘bilgi işlem birimi’nin bulunduğuna inandırırsa, bilgisini kendisi için bu aletlerin yeterli olduğu varlık düzeyiyle, yani esas olarak cansız madde düzeyiyle sınırlamış olur”
E. F. Schumacher/Aklı Karışıklar İçin Kılavuz.
Not 14: Kaybettiren finansal yatırım araçları ve yüksek enflasyonla eriyen tasarruflar ve nakdi/kağıt varlıklar, "serveti/tasarrrufu olanları" tüketime, değer kazanacağı/koruyacağı düşünülen gayrimenkule, otomobile, mal stoklamaya, ihtiyacından fazla almaya dolayısıyla da talep enflasyonuna yol açıyor.. Şu an dünyada ve ülkemizde yaşanan yüksek enflasyonun, maazallah yaşanabilecek hiperenflasyonun, ana nedeni arz kaynaklı (en fazla % 20 etkilidir) değil, karşılıksız para basılması ve negatif faiz uygulaması neticesinde oluşan yapay talep ve insanların elindekileri enflasyona, değer kaybına karşı geliştirdiği tepkiden kaynaklıdır.
Not 15: Dünya’da en yüksek negatif reel faiz uygulayan ülkeyiz. Fark 64.6 puan.
En yakın rakiplerimiz Polonya ve Eurozon’da fark 9.1 puanmış.
Bakalım ne kadar daha süre eriyen ülke rezervleriyle bu kadar yüksek cari açık ve negatif reel faize devam edebileceğiz.
Not 16: Şirketler son 4 haftada 5,5 milyar$, son haftada 2,1 milyar$’lık dış borç ödemiş.
Artan dış borç faizleri itfa nedeni.
Alınan BDDK kararı da gelecekte.
Kurları artırıcı etki.
Ne yaparlarsa yapsınlar olmuyor dikiş tutmuyor.
Not 17: Yakınını iyileştiremedi diye doktoru öldüren manyak; kendisine dava açtı diye avukatı, yol vermedi diye trafikteki sürücüyü, evlilik teklifini kabul etmedi diye hoşlandığı kadını da öldürebiliyor. ülkede özel olarak doktora şiddet problemi yok; genel olarak şiddet problemi var.
Not 18: Ben, bir askerimiz şehit olduğunda bir hafta televizyon açılmayan bir evde büyüdüm. Şimdiki insanlar bir doktor öldürülünce, hakketmiştir, diyor. iş bırakınca da askerler iş bırakıyor mu diyor. Hangi ara bu kadar kötü oldu insanlar yoksa hep mi kötülerdi.
Not 19: Kötü insanlar daha erken yaşta evlendi, daha çok çoğaldı.
İyi insanlar evlenmedi ya da geç evlendi; az sayıda çocuk yaptı.
Kötü insanların iyi olmasını sağlayacak eğitim, toplumsal düzen, aile ortamı sağlanmadı.
Böylece kötü insan/iyi insan oranı her geçen yıl arttı.
Not 20: Bu memlekette cahillik hiç bu kadar kibirli, saldırgan ve hadsiz olmamıştı. Cahillik hiç bu kadar baş tacı edilmemişti. Bilgi hiç bu kadar önemsiz olmamıştı. Utanma duygusu hiç bu kadar görünmez hale gelmemişti…
Not 21: Yurtdışında yaşayan vatandaşın oy verme hakkı alınsın elinden. Bizim buradan uzaktan oy vererek oradaki insanların hayatına karışma hakkımız olmasın. Yemiyorsa orada yaşamak o zaman Oy kullanmayacaksın.
Bu hakkı isteyen de toplasın valizini gitsin Türkiye’ye. (Bir Gurbetçinin Dilinden)
Not 22: “Aptallığın görkemli ülkesine vardınız sonunda. Gücünüzü zeka, şiddetinizi ahlak, cehaletinizi büyüklük sanıyorsunuz”. Şükrü Erbaş, Çırpınıp İçinde Döndüğüm Dünya’dan alıntı .
Not 23: Son kaliteli okul çöktüğünde, son gencin umutları yıkılıp son doktor göçtüğünde aptal trol ülkenin boş laf ve biber gazıyla ayakta tutulamayacağını anlayacak. Gelinen nokta çok üzücü. Cahil aymaz insanın eğitilmiş karşısında duyduğu aşağılık kompleksi, öfkesi, yol verilen akıl dışı şiddet düşkünlüğü sadece hekimleri ve bu milletin üreten %10-15’lik eğitimli azınlığını değil bütün ülkeyi mahvetti.
Not 24: “İnanmak” fiilinin “bilmek” fiiline göre kanıt değeri düşüktür. İnanmak çoğu kez nedensizdir, aslolan bilmek yani bilgidir. “Eminim” diye biten hiç bir cümle güvenilir değildir, kuşku ilerlemenin temel itici gücüdür. Değişim en önemli dinamiktir. Değişmeyen ölüler ve delilerdir.
Not 25: “Allah size, mutlaka emanetleri (işleri) ehli olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle davranmanızı emreder.” Nisa 58.