İçinden geçmekte olduğumuz bu acayip ve tehlikeli günlerde bunları düşünürken aklıma Goethe’nin (1749-1832) 1797’de yazdığı ünlü şiir, Büyücünün Çırağı "Der Zauberlehrling" geldi.

Ustası gidince büyücü çırağı biraz onun büyülerinin keyfine varmak ister. Dolaptaki süpürgeye nehirden su getirmesini buyurur. Süpürge büyük bir iştahla işe koyulur ve banyo küvetini doldurur ama durmaz, su getirmeye devam eder. Kısa zamanda bütün kap kacak dolmuştur ama çırak ne dese süpürgeyi durduramaz. Son çare olarak onu baltayla ikiye böler ama bu defa iki parçası da su getirmeye başlar. Ev sular altında kalınca çırak çığlık çığlığa ustasını çağırır.
"Geri git süpürge," diye komut verir büyücü. "Eskiden olduğun gibi ol. Ta ki ben, gerçek efendin, seni tekrar hizmetime çağırıncaya kadar."

Bu hikâye insanlığa çok iyi uyuyor. Emrimize aldığımız sihirli süpürgeler kilerlerimizi ve ambarlarımızı ve dükkânlarımızı ağzına kadar doldurdu ve doldurmaya devam ediyor. Boğulmaya başladığımızın farkına varmaya başladık ama süpürgeleri durduracak sihirli kelimeyi bilmiyoruz.

Ve çağırdığımızda gelecek bir ustamız da yok.

Geri dönülemez, hayatın basit olduğu yere giden o yol kapalı. Ama ileri de gidilemez. Veya gidilir de o, bu kısa bir yolculuk olur zira, o yol şimdi açık olmasına rağmen bir süre sonra kapanacak. 

Bu bolluk âlemi devam edemez çünkü insan çoğalırken doğa azaldı ve yok olmanın eşiğine geldi. 

Bolluk yaratmanın, zenginleşmenin, uzun zaman fark edilmeyen bedeli, bu zenginleşmeye zemin hazırlayan kaynakların fakirleşmesi ve yok olmaya başlamasıdır.

Son söz: Yerleşik düzen ve gittikçe artan bolluk, insan karakterinde var olan ama eskiden kontrol altında bulunan birçok olumsuz hasleti ön plana çıkardı: aç gözlülük, aza kanaat etmeme, başkalarına ait olana göz koyma, servet tutkusu, kendisi yan yatıp başkalarını çalıştırma eğilimi, zalimlik...
Ve toplum düzeni değişik bir yapı aldı. Yoksulluk ve zenginlik, eşitsizlik, ırk ayrımı, kadınlara baskı, salgın hastalık, kölelik, savaş ve çağımıza ait diğer kötülükler hayatımızın bir parçası oldu.

Üstatlardan: “O kadar çok şey yitirdim ki şimdiye dek, saymakla bitmez. Ama bugün biliyorum, tek sahip olduğum şeyin bu yitirdiklerim olduğunu… Her şiir, zamanla bir ağıta dönüşür. Yitirilmiş cennetlerden başka cennet yoktur.” 
J.L. Borges

Tadımlık: "Karanlıklardan aydınlığa çıkmak için aceleniz yoksa karanlıklardan menfaatiniz var demektir."
İsmet Özel

Kulağa küpe: Eğer bir kişi tuzun koktuğunu dile getiriyorsa elde hiçbir geçici tedbirin kalmadığını ifade etmek istiyordur. Düşünelim: Türkiye’nin tuzunun koktuğu ifade edildikten sonra yarım yüzyıldan fazla zaman geçti. Geçen bu son elli yılda Türkiye hiçbir köklü tedbirle karşı karşıya gelmedi. Yüzeyde kalan tedbirlerle vakit geçiriyoruz. “Yüzeyde kalan tedbir” ibaresi de yerine oturmuyor. İşin içinde her gün biraz daha derine uzanan bir yanlışlık var. Yanlışlık Türk hâkimiyeti altındaymış gibi görünen topraklarda Dünya Sistemi’ne intibakın hızlanmasıdır. Büyük şehirler gökdelenlerden geçilmiyor. Trenlerin değil, otomobillerin geçmesi için tüneller açılıyor. Uyuşturucu ticareti ve ustalıklı veya ustalıksız her türlü dolandırıcılık almış başını gidiyor. İş kazaları ve tabiî afetlerin önünün alınamayışı da acınacak durumun vahametini artırıyor. Bütün bunlar niçin? Bütün bunlar Türkiye Cumhuriyeti’nin bir yabancı tehdit karşısında çaresiz kalması ve teklif edilen her türlü çözümü kabullenmesi için.

İsmet Ö.

Selam olsun..

Dilemma: Para karşılığında cinsel ilişkiye giren imam, "Erdoğan giderse devlet üç ayda yok olur" diyor. Uygunsuz görüntülerle gündeme gelen siyasetçi, "mustafa kemal'in vatan sevgisini genlerimde hissediyorum" diyor; iki örnekle ülkenin özeti...

Not 1: Çoğumuz yalnızlığı duygusal bir durum olarak düşünsek de insan teması eksikliği kronikleştiğinde beyinler ve bedenler üzerinde fiziksel bir etki yaratıyor. Yalnızlığın bunama, depresyon, anksiyete, kalp hastalığı ve felç riskini artırması da dahil olmak üzere ciddi sağlık sorunlarına yol açtığını ortaya koyan çok sayıda araştırma bulunuyor.

COVID-19 salgınından bu yana, toplumsal izolasyon ve yalnızlık daha da kötüleşiyor ve artık büyük ölçüde yaşlı bireyleri ilgilendiren bir sorun olmaktan çıkıyor. Yalnızlık ve izolasyon dünyada çalışanlar ve gençler arasında yaygınlaşıyor.

Not 2: Mutlu bir hayatı anlamlı bağlantılar oluşturuyor. Bunlar olmadan doğal olarak, insanlar dünyadaki tüm konforlara sahip olsalar bile, kendilerini yalnız hissedeceklerdir. Sosyal etkileşim eksikliği hissediyorsak arkadaşlarımız ve iş arkadaşlarımızla anlamlı ilişkiler geliştirmek için çaba sarf etmeliyiz. İnsanlara bizi anlamaları için bir şans vermezsek, insanlarla etkileşime girmezsek, o zaman kendimize bir ilişki geliştirme fırsatı vermemiş oluruz. İlişkiyi geliştirmezsek, zor zamanlarda başvurabileceğimiz hiçbir şeyimiz olmaz. Ayrıca sağlıklı alışkanlıklar ve rutinler edinmek bizi bu durumlardan kurtarmaya yardımcı olacaktır.

Not 3: Başlangıçta bazıları Facebook ve diğer sosyal medya platformlarının bizi bir arada tutacağını düşünmüştü ancak birçok uzman artık bu platformların bizi daha yalnız hale getirdiğini düşünüyor. İnsanlar Instagram akışlarına bakıyor ve herkesin eğlendiği sonucuna varıyor. Bu arada, ekranlarla geçirilen zaman, insanlarla geçirilen zamanın yerini alıyor. Tüm bunlar, yıllardır gençlerin ruh sağlığında yaşanan krizin nedenini açıklamaya yardımcı olabilir. Genellikle yaşlıların en yalnız olduğunu düşünürüz ancak anketler, genç yetişkinlerin yaşlılara göre iki kat daha fazla yalnızlık bildirdiğini gösteriyor.

Not 4: Dell, küresel işgücünün yaklaşık yüzde 10'unu etkileyen 12 bin 500 işi keseceğini duyurdu. Bu hamle, şirketi yeniden yapılandırmayı amaçlıyor. Teknoloji devi Dell, yaklaşık 12 bin 500 işi ortadan kaldırarak yeniden yapılanmaya geçiriyor. Bu, şirketin yapay zekaya (AI) geçişini hızlandırdığı için 15 aydan kısa bir sürede gerçekleşen ikinci işten çıkarma dalgası.

Not 5: ABD merkezli çip üreticisi Intel Corporation, 2025'e kadar 10 milyar dolarlık maliyet tasarrufu elde etme yönündeki daha geniş bir girişimin parçası olarak küresel işgücünün yüzde 15'ine denk gelen yaklaşık 15 bin çalışanı işten çıkarmayı hedefleyerek önemli bir işgücü azaltma planlarını açıkladı. Duyuru, 1 Ağustos 2024'te şirketin 2024 ikinci çeyrek kazançlarının yayınlanmasının ardından geldi. CEO Pat Gelsinger, işgücündeki azalmanın nedenleri olarak finansal zorlukları ve rekabetçi piyasa ortamını gösterdi.

Not 6: Salesforce Inc., bu yılın başlarında 700 kişiyi işten çıkardıktan sonra Temmuz ayında bir başka işten çıkarma dalgası duyurdu. Şirket 300 kişiyi işten çıkardı. Şirket bir açıklamada, ayrıntı vermeden bazı işleri azalttığını doğruladı. San Francisco merkezli Salesforce, 2023'ün başında toplam işgücünün yaklaşık yüzde 10'unu azalttı. Ayrıca bazı ofisleri kapattı. Şirket pandemi sırasında işgücünü yüzde 50'nin üzerinde artırmıştı. 

Not 7: Yapay zekânın üretkenliği artırma potansiyeline ilişkin iyimserlik artarken, iş güvenliğine ilişkin endişeler de yükseliyor. 13 binden fazla çalışanın katıldığı küresel bir ankete dayanan çalışma, duygularda çarpıcı bir değişim olduğunu ortaya koyuyor. Sadece bir yıl içinde, çalışanların yapay zekaya ve üretken yapay zekânın işe olumlu etkisine güvenen yüzdesi yüzde 26'dan yüzde 42'ye yükseldi. Ancak, bu artan coşku, bu teknolojilerin neden olduğu iş kaybıyla ilgili yüzde 5'lik bir endişe artışıyla dengeleniyor. AI'nın inovasyon potansiyeline ilişkin artan iyimserliğin yanı sıra iş kaybı korkuları artıyor.

Not 8: Günümüzün büyük teknoloji şirketleri, "kazanan her şeyi alır" mantığı altında her ne pahasına olursa olsun büyümeye ve ölçeğe odaklanarak genişledi. Kapsamlı bir tüketici ağının ürünlerini kullanmaktan başka seçeneği kalmamasını sağlamak için "ağ etkilerine" ve muazzam veri toplamaya güvendiler ve bunlardan yararlandılar. Bunu yaparak tekel gücünü geliştirdiler.

Teknolojinin demokrasiyi güçlendirdiği bir gerçek ancak son yıllarda dijital tekellerin ekonomi ve demokrasi üzerindeki etkisi de iyice belirdi. 
ABD'nin büyük teknoloji firmaları sadece 10 yılda binden fazla satın alma gerçekleştirdi. Bu alışveriş çılgınlığı, Big Tech'in ortaya çıkan rakipleri devralmasına, yenilikçi teknoloji ve teknik bilgi edinmesine ve sağlıktan eğitime ve gıda dağıtımına kadar çok çeşitli iş sektörlerine genişlemesine olanak sağladı. Dünya çapındaki rekabet otoriteleri birleşme ve satın almalar yoluyla tekel gücüyle mücadele etmek yerine bu anlaşmaları çoğunlukla çok az incelemeyle geçiştirdi.

Not 9: Gelişmekte olan ülkelerin ekonomik sömürüsünün sürdürülebilir bir modeli olmasının yanı sıra, bu yeni dijital bağımlılık biçimi politik, sosyal ve kültürel sonuçlar doğurmaktadır.

Google, Facebook, Twitter ve Amazon gibi teknoloji şirketlerinin siyasi güçte de büyüdüğü görülmektedir.

Teknoloji devlerini daha güçlü yapacak olan veriler bazı hükümetleri de daha otoriter hâle getirmektedir. Bir yandan teknoloji devlerinin tekelleşmesi diğer yandan hükümetlerin verileri kontrol etmesi, dünyanın mevcut siyasi, sosyal ve ekonomik sisteminin yeniden tanımlanmasını zorunlu kılmaktadır. Örneğin; Fransız polisi 27 Haziran 2023’te Nanterre'de, içinde 3 kişi bulunan bir araca ateş açmış, 17 yaşındaki Nael M. adlı sürücüyü öldürmüştü. Fransa'da 17 yaşındaki Cezayir asıllı gencin polis kurşunuyla öldürülmesinin ardından başlayan protestolar üzerine Fransa Cumhurbaşkanı Macron eylemlere ilişkin yaptığı açıklamada; “Gerektiğinde sosyal medya ağlarına erişimi kesebilmeliyiz” açıklamasında bulunmuştu. Sosyal medya ağlarına yönelik yasaklara yoğunlaşmaları gerektiğini belirtmişti.

Not 10: Bugüne kadar, neredeyse hiçbir demokratik devlet veya sistem, demokratik süreçlerin temel meşruiyetine yönelik bu meydan okumayla nasıl başa çıkacağını çözmedi. Teknoloji danışmanı Kevin Bross’un söylediği gibi; “Teknoloji, nasıl kullanıldığına ve onu kimin kontrol ettiğine bağlı olarak demokrasiyi iyileştirebilir veya zayıflatabilir. Şu anda, bu şirketler çok az kişi tarafından kontrol ediliyor. Tarih bize gösteriyor ki, büyük bir güç birkaç kişinin elinde toplandığında, sonuç çoğunluk için, demokrasi için iyi olmuyor.”

Yetkililer, büyük teknoloji şirketlerinin (Google, Facebook ve benzer şirketler) gücünü kısıtlamak için harekete geçmezse, demokrasi sıradan bir vatandaşa şimdiki gibi görünmeye devam edebilir ancak vatandaşlar artık sahip oldukları güce sahip olmayabilirler. Belki de demokrasinin sadece ismen demokrasi olmasını sağlayabilirler. 

Demokrasi, teknoloji tabanlı risklerle karşı karşıya. Oylama verilerinin ve sistemlerinin devlet aktörleri tarafından fiili veya görünür şekilde manipüle edilmesi, sosyal medya manipülasyonu (devletler, siyasi kampanyalar ve diğer devlet dışı aktörler tarafından) ve 'deepfakes' ile orijinal videodan daha doğal ve ayırt edilemez görünen videolar güveni sarsabilecek ve seçmenin bazı değişiklikleri kabul etme istekliliğini artırabilecek durumda. Birlikte ele alındığında, bu eğilimlerin seçmenlerin otoriter değişiklikleri kabul etme istekliliğini artırma riski vardır. 

Artık demokrasinin temellerine ve itibarına verilen zararı görmezden gelmek mümkün değil. Otokratlar güçlerini korumak ve genişletmek konusunda kararlılar ve demokrasi yanlıları sessiz kaldığı ya da buna izin verdiği sürece kazanımlar elde etmeye devam edecekler.

O halde verinin gücünü anlayan yeni nesil yurttaş bilim insanları yetiştirmeliyiz. Henüz ilkokuldan başlayarak çocukları verinin gücü, riskleri, ödülleri ve kendilerini savunmak için onu nasıl kullanacakları yönünde eğitecek bir proje başlatabiliriz. Bunu yapabilirsek verileri üzerinde çok daha fazla sahiplik ve kontrol talep etmeye başlamalarını sağlayabiliriz.  Ancak uzun vadede temel sorunla mücadele etmek daha zorlu olacak: büyük teknolojinin gücünü dizginlemek, şirketlerin ekonomi ve demokrasi üzerindeki tekelini kıracak daha iddialı yapısal çözümler gerektirecek. Hükümetlerden, kamu yararına olan dijital altyapının teşvik edilmesi ve büyük teknoloji platformlarına alternatiflerin teşvik edilmesi için yatırım politikası yaklaşımlarını göstermelerini de talep etmek gerekecek. 

Not 11: "Şairler ölümsüzlüğü yakalayanların kervanına katılanların sayısını artırmak için, "her suça ortak"çıkarlar. Onların şiirlerinde insanların dillerinden düşürmediği dizeler, ırk, renk, dil ve inanç farkı gözetmeden, bütün insanlığa ölümsüzlüğe giden yolun kilometre taşları olurlar. Karakoç, "Ben çiçek gibi taşımıyorum göğsümde aşkı/Ben aşkı göğsümde kurşun gibi taşıyorum"derken, hayatı yaşanır kılmanın ve ölümsüzlüğün şiirini yakalamanın, ne kadar çileli, ne kadar acılı bir süreç olduğunu anlatır. 

Ölümsüzlüğün sancısını çekmeyenler, ölümsüzlüğe giden yolu açacak şiir yazamazlar. Şair Allah'ın ölümsüzlüğü aramakla görevlendirdiği insandır. Ölümsüzlüğü arayan şair, insanlık tarihinde ölümsüzlüğü arayan şairlerin geçtiği yollardan geçer, onların özünü koruyarak, sözlerine şiirleriyle yeni yorumlar kazandırır. Ölümsüzlüğü arayan Rimbaud, deniz'i görmeden "Sarhoş Gemi"yi yazmış, genç yaşta şiiri bırakmış, ölümsüzlüğü Avrupa'da değil, Afrika'da aramaya çalışmıştır. 
Türkiye'nin geleceği ve ölümsüzlüğü Avrupa'da değil, Anadolu insanının bin yıllık tarihindedir. Bunun için Bayazıt Anadolu insanına "Dünyanın kalbini dinle geliyor adım adım/Dallar meyvaya dursun toprak tohuma dursun/İnsan barışa dursun selâma dursun zaman/Sabır savaş zafer. Adım: Müslüman"diye seslenir. Ölümsüzlüğü yakalayan bilge şairlerin şiiri, Ademoğullarının dört bin yıllık tarihinin derinliklerinden gelen ve bütün insanlığa yapılan çağrıdır."

İki Dünyanın Hesaplaşması/Ersin Nazif Gürdoğan

Dalgaların eşliğinde sonsuzluğa at sürenlere selam olsun.

Not 12: Fed eylülde faiz indirecek ama bence sadece 25 bp. Piyasa 50 bp bekliyor. Sonrasında da seri faiz indirimi olacağını sanıyor. Ben sanmıyorum. Bence aralığa kadar bekleyecek. ABD'de bütçe açığı GSMH'nin yüzde 7'si. Barış zamanındaki en büyük rakam. O açık kapanmadan enflasyon düşmez.

Not 13: Hazine bugün 10 yıllık tahville yüzde 28.84 bileşik faizle borçlanırken alımın yaklaşık yarısını bir banka (muhtemelen kamu) yapmış. 2025'de yüzde 14, sonraki sene yüzde 9 enflasyon hedefiniz var ve 10 yıllıkta yüzde 28.84 ile bile tahvil satmakta zorlanıyorsanız, MB beklenti anketine düşük tahmin giren piyasa katılımcıları da aslında size inanmıyor demektir.

Not 14: sen yoksun
deniz yok
yıldızlar arkadaşım
ya bu gece harikalı bir şeyler olsun
yahut bir bomba gibi
infilak edecek başım..

Not 15: Bugünün ayaktakımı arasında en fazla kimden nefret ederim? İşçinin kanaatkarlık duygusunu, hazzını, içgüdüsünü kendi küçük varlıklarıyla birlikte gömen sosyalist ayaktakımından, şandala havarilerinden— onu kıskanç yapan, ona kini öğreten.

Deccal, Nietzsche

Not 16: “Yasa,” “Tanrının İradesi,” “Kutsal Kitap,” “İlham, ” — Tüm bunlar sadece rahibin güce ulaşmak, bunlarla gücünü ayakta tutmak için gerekli koşulları niteleyen sözcüklerdir.

Not 17: 2023'ün 2. çeyreğinde Coca Cola 1.5 milyar TL kâr elde ederken, boykotun yapıldığı dönemde yani 2024’ün 2. çeyreğinde kârını 4’e katlamış. İyi ki protesto etmişiz; bir de etmesek kaça katlanacakmış karını, cirosunu!

Bir şişe içenler, protesto için beş-on şişe alıp dökerse kâr katlanır tabii !
Az bile sayılır! 

Not 18: Büyük beyinler mutluluk peşinde koşsaydı, insanlık olarak hiçbir ilerleme sağlayamazdık.

Schopenhauer

Not 19: "Benim hiç gönlümü almadılar. Ben hep kendi kendime bir köşede affettim herkesi."

Nilgün Marmara

Not 20: "Hayırseverlik dikeydir, aşağılar. Dayanışma yataydır, yardım eder."

Eduardo Galeano

Not 21: "Bazı toplumlarda sosyalizm olmaz. Çünkü fakirler kendilerini sömürülen sınıf olarak değil, geçici sıkıntı çeken milyonerler olarak görür."

John Steinbeck

Not 22: "Karanlık zamanlarda şarkı da söylenecek mi?
Elbette, şarkı da söylenecek, karanlık zamanları anlatan."

Bertolt Brecht

Not 23: "Herkesin uyuduğu bir evde uyanık olmak, uyuyamayan için sorundur. Hareket alanı kısıtlanır, ses çıkarmamak için hassasiyet göstermek gerekir. Kimsenin hiçbir şey düşünmediği yerde ise düşünüyor olmak aynı etkiyi yaratıyor."

Bektaş Şenel, Saye (Syf. 237)

Not 24: "1931 yılında doğdum. 1937 yılında annem öldü. 1944 yılında Dostoyevski’yi okudum. O gün bugün huzurum yoktur. Biyografim bu kadar."

Cemal Süreya

Not 25: "Tek kişilik bir tartışmaya dönüştü yaşamım. Her şey benim içimde başlayıp bitiyor..."

Burada Gömülüdür, Ahmet Erhan

Not 26: "Bir sürü kitap okudu ama içindeki huzursuzluk azalmak yerine daha da büyüdü. Her kitabın tek tek her sayfası bilgi alemine açılan birer gözetleme deliğiydi. Okudukları açlığını daha da arttırdı."

Martin Eden, Jack London

Not 27: Denizde balık bitmez sandılar. Denizde balık da biter, su da biter. Bakmazsan, su gibi harcarsan toprak da biter, hava da biter. Dünyada sersebil harcarsan bitmeyecek şey yok. Dünyada her şey biter. Akıl bitince dünyada her şey biter.

Bir Bulut Kaynıyor, Yaşar Kemal

Not 28: Bu dünyadan yalnızca bir kez geçeceğim. Ağzımdan çıkabilecek iyi bir söz varsa, o sözü 'şimdi' söyleyeyim, gerçekleştirebileceğim iyi bir eylem varsa o eylemi 'şimdi' yapayım, çünkü buradan bir daha geçmeyeceğim.

Not 29: “14 yaşımdayken karnımı doyurmak için bir parça ekmek çaldığımda beni zindana attılar ve orada tam 6 ay bedava ekmek verdiler. Hayatın adaleti budur.”

Victor Hugo

Not 30: Sonra içime ve hatta dışıma kapandım. Küsmek gibi bir şey.
...
Bir çeşit olmayan hayat. Zaten hiçbir şeyi kararında bırakamamak ve ortasını bulamamak gibi bir sorunum var benim. Epeyce göçebe yaşadım, sadece iki valizim oldu. Bir yığın insan tanıdım. Ama hep yalnızdım.

D. Madak