“Coğrafya kaderimiz…” Bu sözü yaşanan pek çok olayın ardından duyarsınız. Her zaman da o olaylar üzücü olaylar olur. Tıpkı Erzincan’da yaşanan altın madeni ocağındaki felaket gibi… Bu kez o coğrafyayı kaderimiz yapan yer altı madenlerimiz oldu.
“Güvenli liman”a geldi Kanadalı şirket ama o limanda güvensiz çalışan madencilerimize oldu olan!
Bir haftayı geride bırakırken 9 işçimizi arama çalışmaları da devam ediyor (mucize gerçekleşmesi tek temennimiz.)
Tonlarca toprağın altında işçilere ulaşılmaya çalışılırken bir taraftan da en ölümcül kimyasallardan biri olan siyanür gündemde. Neden bu ölümcül kimyasalın kullanıldığını da öğrenmiş oldu pek çoğumuz. Tonlarca topraktan gram gram altınların ayrıştırılması için kullanılan bir zehir siyanür. Altını çekerek ayrıştırıyor, topraksa yıkanarak siyanürden arındırılıyor! Havuzlara toplanıyor.
İşte o içinde siyanür olan toprak yığını, gözünü para hırsı bürümüş, kural tanımazlar yüzünden istiflenmesi gerekenden daha fazla istiflendiğinde de facia kaçınılmaz oluyor.
Alamos Gold’un CEO’sundan küstah sözler!,
Sizi o isimle tanıştırayım Alamos Gold’un CEO’su John McCluskey! Dikkatle okuyun şimdi. Felaket yaşanan o madenin patronu kendisi!
Bundan yıllar önce katıldığı bir televizyon programında Türkiye’yi altın madeninde ‘’kaçırılmayacak bir adres’’ olarak görüyor McCluskey! “Güvenli liman”a demirliyor anlayacağınız.
Üretim maliyetleri çok düşük diyor ve ekliyor o röpörtajında. İnşaat maliyetlerinin yüzde 65’ini türk lirasıyla ödediklerini söylüyor. O dönem ‘’7’’ Türk lirası ‘’1’’ dolar ediyor! Bu günlerdeki hırsını anlamamak ahmaklık olur!
Bitmiyor bir de üstüne “işçilerin maaşını Türk Lirası olarak ödüyoruz” diye de ekliyor. Dolar dolar kazan TL TL öde!
Bunların üstüne bir de aşağılayıcı o sözü söylemeden de bitirmiyor röpörtajı ‘’Türkler çok iyi hafriyat taşıyor, bir yerden bir yere taşları taşımakta ustalar’’ diyor. Ben kazanıyorum onlar taşıyor diyor bunun başka izahı var mı!
Hafriyat taşırken tonlarca toprağın altında kalan yine bizim madencilerimiz oluyor maalesef.
Bu madenin daha önce defalarca kapatılması, en üst değerden para cezası almasını konuşmanın pek önemi yok şu günlerde! Şimdi bizi ilgilendiren 9 işçimizin toprak altından sağ olarak çıkarılması. Bir başka önemli nokta ise siyanürün Fırat Nehri’ne sızmadan alınan önlemlerin arttırılması. Tabi bu iş sadece Fırat Nehri ile de bitmiyor. Toprağa karışan siyanürün yeraltı sularına karışmasını, havaya karışarak solunmasını engellemek pek mümkün görünmüyor gibi… Burada tek temennimiz siyanür oranının normal değerlerde olması. Aksi halde “merak etmeyin siyanür Fırat Nehri’ne sızmadı, suya karışmadı” demek, yüreğimize kısa süreli su serpmekten başka bir şey olmayacak.
Kalın sağlıcakla…