Eğer Amerika Birleşik Devletleri başkanı adayları Kamala Haris ile Donald Trump arasındaki televizyon tartışmasına bir maç gibi bakarsak kazananın Harris olduğunu söyleyebiliriz; sigorta tabelası kesinlikle Demokrat Parti adayı Kamala Hars lehine ancak iş bu kadar basit ve tekdüze değil çünkü gelişigüzel konuşan ve 1,5 saatlik yayında onlarca hakikat dışı iddiada bulunan Donald Trump‘a inanan ve ona oy verecek milyonlarca Amerikalı var. 

Bence tartışma gecesi asıl düşürülmesi gereken konu buydu. Durumun vehametine bakar mısınız?  Birkaç ay sonra Beyaz Saray’da oturma ihtimali olan Trump, CNN doğrulama servisine göre 33 kez yalan söyledi.

Mesela mültecilerin Ohioda kedi ve köpekleri yediğini iddia etti, bunun yalan olduğunu yetkililer açıkladı ama kimin umurunda; söyleyip geçti, nasıl olacağını açıklamadı ama demokratların doğumdan sonra da kürtaj yapacağını iddia etti. Harisi Marksist olarak tanımlayan Trump Abdül diye bir taliban liderinden bahsetti ve onu aradığını anlattı. Taliban‘ın Abdül diye bir lideri olmadığı için herkes Google’da kim bu Abdül araştırmasına girişti.

Trump daha önce olduğu gibi yine göçmenleri suçladı. Haris’in seçilmesi halinde İsrail’in iki yıl içinde tarihten silineceğini iddia etti, kendisinin başkanlığı halinde Ukrayna Savaşını bitireceğini Hamasın  İsrail’e saldıramayacağını ve Çini birkaç yıl içerisinde bertaraf edeceğini iddia etti.

Trump ilginç bir şekilde tüm tartışma boyunca Kamala Haris’in yüzüne bir kez olsun bakmadı. Haris sağlı solu yüklenince de öfkelendi, Haris gelecek planlarından bahsettikçe Trump geçmişe dair başlıklar açtı ve Biden yönetiminin icraatlarına daldı. 

Bu noktada şunu not etmekte fayda var. Biden‘ın bir önceki tartışmadan sonra çekilmesi Trump‘ın tüm oyun planını bozdu; kampanyasını Biden‘ın yaşı ve gafları üzerine kuran Trump Harise karşı söylem geliştiremiyor. Eski bir savcı olan Haris dersine daha iyi çalışmış daha derli toplu ve sinirlerine daha hakim gözüktü.

Tartışmanın moderatörleri de iyi iş çıkardı özellikle Trump‘ın gerçek olmayan açıklamalarında anında düzeltme yaptılar; soruları net ve nokta atışıydı. Trump‘a fazladan söz vermeleri dışında göze batan bir hataları olmadı.

Peki Pensilvanya‘da gerçekleşen münazara iki ay sonraki seçim için nihayetinde ne dedi? 

Öncelikle Demokrat Parti tabanındaki acaba Haris istenen ve yetkin bir tercih miydi endişesi giderildi. Yaşanan televizyon tartışmasındaki performansıyla Kamala başkanlık için yetkin olduğu yönünde bir izlenim bıraktı; nitekim online anketlere göre destek yükselme trendinde ancak Amerikan seçim sisteminin kendine özgü özellikleri nedeniyle kesin hüküm vermek mümkün değil çünkü anketlere göre yarış ortada mesela adını New York Times okucularıyla online yapılan ankete göre Haris %47 Trump %48 bandında. Biden‘ın çekilmek zorunda kaldığı tartışma sonrası Trump‘ın oyları %70 leri bulmuştu ve Haris iyi bir rüzgâr yakalayıp tabloyu lehine çevirmeyi başardı ama kilidi açacak yerlerde Trump hala önde.

Malum olduğu üzere ABD’de en çok oyu almak sizi galip yapmıyor, karmaşık ve dışarıdan pek anlaşılamayan seçim sisteminde sonucu salıncak eyaletler denilen kararsızların yoğun olduğu Pensilvanya, Michigan, Georgia ve Wisconsin gibi eyaletler belirleyecek buralarda da Trump kıl payı da olsa önde; dolayısıyla Haris gerçekleşen münazarada galip geldi ama daha alacağı çok yol var.

Sonuç olarak Kamala Harris beklentileri boşa çıkarmadı; sağlam, ayakları yere basan ve koltuğu doldurabilecek bir aday imajı çizdi. Trumpsa her zamanki gibi gelişigüzel konuşan gergin kızgın ve sıklıkla yalan söyleyen bir politikacıydı. Sandığa çok bir zaman kalmadı, kalan sürede Kamala vites yükseltip oylarını artırabilir mi, kararsızların gönlünün zihnini çözebilir mi? 

Münazarada Kamalanın çizdiği performans çizdiği performans bu beklentiyi büyütüyor ancak ölümüne Trump‘ı destekleyen kitle fikrini değiştirmeyecektir; onlar için Trump‘ın söylediklerini bir anlamı yok, söylenenleri doğrulama ihtiyacı hissetmiyorlar.

Bu noktada seçim sonucunda doğrudan etkileyecek çok önemli başka bir gelişme oldu. ABD’de ünlü sanatçı Taylor Swift tartışma sonrası yaptığı açıklamada oyunun rengini belli etti;  Kamala Harrisi destekleyeceğini açıklayan Swift, bu tercihi ile özellikle genç seçmen üzerinde etkili olacaktır, zira geçtiğimiz aylarda seçim tercihi yine gündeme geldiğinde Trump ve ekibi Taylor Swift‘i seçimlere müdahale etmemesi konusunda eleştirmişti.

Gerçekten de ilginç bir seçim ve kampanya dönemi izliyoruz. Dünyanın en zengin iş insanlarından Elon Musk açıkça Trump için çalışırken, özellikle gençleri peşinden sürükleyen Taylor Swift Kamalaya destek olacak; bakalım Elon Musk mı yoksa Taylor Swift mi galip gelecek! 

Bütün bunların yanında bence seçimden sonra oturup düşünülmesi gereken bir olgu var. Trump‘ın söylediği ve yalan olduğu çok belli olan olan iddiaları bile inanıp onu destekleyecek milyonlar olduğu gerçeği; dahası bu kitle Trump‘a adeta tapıyor ve gerçekleri tüm çıplaklığıyla önüne koysanız bile fikrini değiştirmiyor. Bence asıl buraya bakıp endişe etmeliyiz..

Son olarak Portekiz Cumhurbaşkanı Rebelo de Sousa'nın geçenlerde ülkesindeki Gençlik Konferansında söylediklerini mercek altına almakta fayda var...

Ne dedi Sousa?
"Altı ay ya da bir yıl sonra nasıl olacağını bilemediğimiz bir uluslararası ortamda yaşıyoruz."
Buna bir mim koyun!

Sonra?
"ABD seçimlerini kim kazanırsa kazansın, hele Çin'deki değişimlerden sonra dünya asla aynı olmayacak."

Son söz: Ruhunu bir kere satmaya görsün o kişi artık hayatı boyunca iblislerin boyunduruğu altında yaşayacaktı. (JERZY KOSINSKI / Boyalı Kuş)

Tadımlık: Bunlar pek yumuşak başlı, ürkek insanlar... Kötülük nedir bilmiyorlar diyor Amiral; hiç savaşmamışlar... Bin kişi olsalar bile bizim üç beş adamımızla baş edemezler. (KRİSTOFKOLOMB / Seyir Defterleri)

Kulağa küpe: Bu zamana kadarki sistem, 2. Dünya Savaşı sonrası Avrupa'nın toparlanışı için tasarlanmıştı. Ama dijitalleşmeye, enerji değişimine, bilimsel ve teknolojik gelişmelere, hareketliliğe, gençlerin isteklerine ve de yaşlanan nüfusa uyum sağlayacak halde değil. Şimdi her şeydeğişmeye hazırlanıyor. O yüzdenmuazzam bir kararsızlık var.

Rebelo de Sousa

Not 1: Aralarında tanıdıklarım da var...
Hala bayramlarda seyranlarda haberleştiklerim var...
Ne yalan söyleyeyim...
İçim bulanarak izliyorum hepsini...
Bir kız çocuğunun cesedi üzerinde tepiniyorlar.
Pervasız ve yüzsüz bir ısrarla yaptıklarının siyaset olduğunu sanıyorlar...
İnsanların inanç dünyasına, devlete, uzak oldukları kültürel ve sosyal çevrelere kinlerini kusuyorlar...
Narin var mı kalplerinin bir yerinde?
Hayatlarını biliyorum; yaşarken Narin'leri hiç umursamayanlar şimdi umursuyor olabilirler mi?

Not 2: Geçen gün gördüm, sosyal medyaya "Malum karanlık zihniyetten Narinleri kurtarmalıyız" diye yazmış bizim sektörden biri...
Çünkü "karanlık zihniyet" dendiği anda aralarında işaretleşme başlıyor; kodlar çözülüyor, alkışlar yükseliyor.
Tanıyorum bunu yazanı...
Yurtdışında geçiyor ömrünün yarısı...
Global pedofili ağının patronu Epstein hakkında iki çift laf etmedi bugüne kadar...
Muazzam karanlık ve iğrenç Epstein dosyasının kapatılmaya çalışılması karşısında isyan ettiğini görmedim; kendi kendineyken de aklından bile geçirmemiştir.
Davada tutarlılık ve evrensellik diye bir şey biliyor mu bu tipler?
Ne gezer!

Not 3. Bir muhalif (!) gazeteci mesela...
Narin'in Kuran Kursu'na gidişini dert etmiş; çıktığı her programda bunu anlatıyor...
Narin'in çantasında elifba'sıyla öldürüldüğüne üzülmüyor da, Kuran kursunu eli, ayağı olan bir katil gibi tarif ediyor hiç sıkılmadan...
Bir başkası...
"Olayın geçtiği coğrafya" diyor, bir daha susmuyor; hani neredeyse kastettiği coğrafyanın nükleerle yok edilmesini isteyecek...
Farkında değiliz...
Biz böyle tartışıp dururken Narin'in yaşadıkları görüş alanımızdan uzaklaşıyor...
Ezberlerimiz bir silindir gibi eziyor toplumu ahtapot gibi saran şiddet gerçeğini...

Not 4: Telegram'ın kurucusu Pavel Durov'a yapılan operasyon hiç basit bir şey değil...
Telegram, direk Gazze'den saati saatine gerçeklerin aktarıldığı tek medya platformu...
Operasyon buna karşıdır, gerisi teferruat şu an...
O yüzden Durov hakkında üretilecek "ifşa"lara takılmam; kimse kusuruma bakmasın; temel önceliğim Gazze ve İsrail soykırımı...

Not 5: Yanlış anlaşılmasın, iyi bir kahveyi severim...
Değer de veririm...
Ama bütün ruh dünyasını bunun üzerine kurmaya başlayan genç beyaz yakalılar görmeye başladım, asabım bozuluyor.
"İyi kahve içmek" fikri üzerinden fena halde istismar edildiğimizi, kurulan ekonominin de berbat bir sömürü alanına dönüştüğünü görüyorum.
Pek ünlü bir kahve el değirmeninin fiyatı 11 bin lira oldu.
Bir genç arkadaşıma "600 liralık el değirmenleri var, iş görüyorlar" diyorum; yüzünü buruşturuyor. İlle de o marka olacakmış...

Not 6: Uyutuyorlar bizi ve dünden razıyız uyumaya...
Instagram muazzam bir hipnoz alanı...
Tonla insan şöyle "post"lar atıyor bu sosyal medya platformuna: "Kendime ayırdığım vakitler benim için çok önemli. Çok şey istemiyorum; iyi bir kahve makinası, güzel bir kahve harmanı, sabahlarım, çiçeklerim ve ben..."
Bu mudur yani?
Kendine ayırdığın vakit bu mu?
Böyle mi geçiyor vakit?
Neyse, tamam! Sustum...

Bu bildiğin kahve fetişizmi..

Not 7: Oshimen transfer edildi ya, ülke ve dünya gündemi unutuldu.
Futbol gerçekten afyon...

Not 8: EVE ÇÖKÜYORSUNUZ diyorsunuz da, evin ankastresi, duble kliması, elektriği, sinekliği...vb. dünya masraf ettim.

2 sene sonra çıkar mıyım?

KRALI gelse çıkaramaz.

MAFYA gelse, KELTEC ile ateş açarım. Acımam.

Herkes YASALARA uyacak!

Not 9: FAİZİ değerlendirmeyip, DOLAR'da oturanlara birazcık girdi. Çok değil, ama birazcık.

Not 9; Hiç iş bilmiyorsunuz.

Bir ŞİRKET kurup kapatın.

BAĞ KUR kaydı yapın.

Şirketi kapatırken BAĞ KUR kapatmayın.

GSS falan gelmez. Ama BAĞ KUR borç yazar. O da 5 yılda bir AF falan yiyor genelde.

(Yaşınız gelince de, Bağ-Kur yatırmaya başlarsınız hem.)

Not 10: KİRALAR artık TL bazında düşmez.

DOLAR bazında düşmesi lazım.

Ama onu da engelliyorlar şu anda.

Esas çözüm ise TOKİ elbette.

Not 11: Yas, ancak yaşanmış olanda bir anlam bulmakla şifa bulur.

Not 12: İnsan, acısıyla tek başına kalmayı ve kaçma isteğinin üstesinden nasıl geleceğini öğrendiğinde, öğrenecek çok az şey kalmıştır.

Albert Camus / Irvin D. Yalom
Varoluşçu Psikoterapi

Not 13: bir ısrarın veya inadın içinde değilim; kendimi anlamlandırmanın derin yalnızlığı ve dinginliği içindeyim..

gürültücü, patavatsız, henüz insan olduğunu kavrayamamış mahluklara hoşgörü göstermek zorundaymışım gibi dayatılan görgü kurallarının ağırlığını da taşımak istemiyorum..

Not 14: “Bebek cinsel istismara uğramış” diye haberler okuyorum.
İnsan en büyük canavardır!
Ne denir bilmiyorum?

Not 15: Dünyaya bırakılmıştır insan, dünyaya salıverilmiş değildir.

İsmet Özel

Not 16: Güzel sevmek bir sarp kale
Ya alınır ya alınmaz..
Erzurumlu Emrah..