Şimdi sır diye bir şey kalmadı. Örneğin ergenken ünlü yazarların hayatları, aşkları, ne düşündükleriyle ilgili pek çok şeyi merak ettiğimi, onları hayâllerimde idealleştirdiğimi hatırlıyorum. Şimdiyse yazarların kendileri sosyal medya ya da başka mecralarda kendi sırlarını deşifre ediyorlar ve farkında olmadan o büyüyü bozuyorlar. Aynı şey meslek gruplarıyla da ilgili. Pek çok meslek grubu, öğretmenler, doktorlar vs. eskisi gibi kendilerine saygı gösterilmediğine inanıyor. Başka etkenlerin yanında, öğretmenler ya da doktorlarla ilgili yapılan TV dizileri, sosyal medya ve diğer şeyler aracılığıyla artık sır diye bir şeyin kalmamasının saygı meselesini etkilediği söylenebilir. 

Rousselle, "Sır artık sosyal gruba içsel değil, dışsaldır" diye yazmış. Eskiden, sosyolog, gazeteci, yazar, dedikoduları dinler, insanları röntgenler ve sırları ortaya çıkarırken, şimdi dedikodular ve röntgenlemek sıradan bir eyleme dönüştü. Artık sosyolog ya da gazeteciden sırları değil, bu sırların nedenini, kaynağını ve geleceği nasıl etkileyeceğini öğrenmek istiyoruz.

Kurallar ve sırlar, eski önemini kaybettiğinde, bu tekillikler çağında 'hakikatin bilgisi'ne dair çerçeve de ortadan kalkmış oldu. Örneğin eskiden bir şiirin iyi şiir olup olmadığını ortaya çıkaran bir sistem vardı, dergiler, editörler ve gelenekler üzerinden. Şimdi bu çerçeve ortadan kalkınca, iyi şiirin hakikati de dergiye ya da çevreye göre bütünüyle değişir oldu. Bunu siyasete, kültüre, akademiye de uyarlayabiliriz.

Hakikatlerin sürekli değişiyor olması da kimseye şaşırtıcı gelmemeye başladı, çünkü çerçeve yoktu, sınırlar yoktu. Rousselle, kolektif güvensizliğin yükselişinin söylem evreninin çöküşüyle bağlantılı olduğunu iddia ediyor. Bu da her tür canavarlığı teşvik ediyor aslında. Bir yandan neo-liberalizmin insanı tecrit etmesi, bir yandan sırların ve kuralların belirsizleşmesi, insanlardaki kesinlik ihtiyacını artırıyor. Bu yüzden de herkes kendi hakikatinde radikal, ama bir yandan da bastırılmış bir şüpheyle yaşıyor.

Son söz: En son açıklanan temmuz TÜİK aylık enflasyonu yüzde 3.5. Aylık reel enflasyon yüzde 4 olsa yıllığa vurduğunuzda birleşik faizden %60 yapar. Ağustos da yine muhtemelen benzer gelecek. Yani şu an Türkiye’deki aylık enflasyon ABD'deki yıllık enflasyon kadar. Bu ortamda faiz indirimi beklentisi var.. Allah akıl izan versin..

Not 1: Annem öleli günler oldu, geçti kırkını
Silemedim hâlâ telefon rehberinden numarasını
Kayboldum. Levhasız, asasız
Musa'sız bir çöl kavmi gibiyim artık.

Not 2: Zaman hep galiptir, bilirim fakat
Kovaladıkça günler birbirini
Daha iyi bilirim.

Not 3: “Ey iman edenler! Adaleti titizlikle ayakta tutan, kendiniz, ana-babanız ve akrabanız aleyhinde de olsa Allah için şahitlik eden kimseler olun. (Haklarında şahitlik ettikleriniz) zengin olsunlar, fakir olsunlar Allah onlara (sizden) daha yakındır. Hislerinize uyup adaletten sapmayın, (şahitliği) eğer, büker (doğru şahitlik etmez), yahut şahitlik etmekten kaçınırsanız (biliniz ki) Allah yaptıklarınızdan haberdardır.” (Nisâ 135)

Not 4: Ebu Hureyre (R.A.) şöyle rivayet etmiştir; Resulullah (S.A.S.) şu duayı okurdu: “Ya Rabbi, her işimin koruyucusu bulunan dinimi, içinde huzuru ilâhiye dönüşüm içinde olacak ahiretimi iyi kıl. Hayatı, her türlü hayrı artırmaya, ölümü de her türlü zarardan rahatlamaya vesile kıl. (Âmin)”

Not 5: “Anılarda bir tipi, umutlarda bir sis
İkisi de bizsiz, ikisi de isimsiz
Şarkıları bitmeden kursuna dizildi kaldı.” (Özdemir Asaf)

Not 6: “Ne güzel kaybettim Allah’ım
Ne güzel de çaresizim, mutlu
Ne güzel bir mağlubiyet bu
Her şey nasip dedim, dünya durdu” 
(Yağız Gönüler)

Not 7: paramparça düşmüş gönül ufkuma,
iki yıldız gibi gözlerin,
gel ey ciğerime saplanan hançer,
gel ey yüreğime oturmuş kurşun,
göçmen kuşlar gibi çok uzaklardan,
gel artık,
ne olursun.
Yavuz Bülent Bakiler

Not 8: Yakın olana uzak düşmek, 
hüzün olarak yeter insana.

Not 9: bahar dallarının hatırına beni anla.

Not 10:Mümkün olmayan ne varsa mümkündür sizi anlayan bir kalbin huzurunda her şey. Dilinizi çözen, size inanan, sizi seven belki size katlanan ve sabreden bir sevgili, bir dost, bir dert ortağı bulduğunuzda gam yemezsiniz. Acı da tatlıdır, ayrılık da. Gülü görürsünüz de dikeni görmezsiniz. Nerede olursanız olun sizin için açılmayacak kapılar açılır. Mümkündür her şey. Aynı Ziya Osman Saba’nın dediği gibidir:
“Bütün saadetler mümkündür..
Şu kapının açılması, 
İçeri girivermen, 
Bahar, kuşlar, gündüz.
Ve bütün dünya
Bir an içinde gürültüsüz.”

Not 11: Büyük teknoloji şirketleri dünyayı kolonileştiriyor. Hemen her ülkede, modern ekonominin üzerine inşa edildiği dijital altyapı, çoğunluğu Silikon Vadisi'nde bulunan bir avuç tekelin mülkiyetinde ve kontrolünde ilerliyor.
Hakikaten bu sistem neo-feodalizme benzemiyor mu? Tıpkı ortaçağ Avrupa'sının feodal lordlarının tüm topraklara sahip olması ve hemen herkesi efendileri için yiyecek üreterek hayatı zorlaştıran serflere dönüştürmesi gibi bir durumu yaşıyoruz.

Not 12: Doğada aşk, umut ve tutku vardır. İnsanın aşklarına, umutlarına ve tutkularına karabasan gibi çöken, saçma sapan emir ve yasaklarla hayatı cehenneme çeviren köhnemiş ve körelten kalıblar yerine doğada hakim olan hep yeni, diri ve taze olanı esas almak, yapıcı ve yaratıcı olandır. Doğa uyandırır, uyarır, yol gösterir, yol verir ve yol yapar. İnsanın yolu ve yoldaşı, doğadır. Doğanın yolunu ve yoldaşlığını kaybettiğinden beri insan, vahşet halinden kurtulmamıştır.

Not 13: Doğada vahşet ve vahşilik yoktur. Doğanın yüksek dağları, geniş ovaları, coşkun nehirleri, ulu ağaçları vahşi değildir. Doğaya en büyük iftira ve hakaret, doğaya vahşi demektir. Vahşi doğa ifadesi, insanın doğaya attığı bir iftira ve hakarettir. Toprak ve doğada vahşet yeşermez. Doğa ve topraktan medeniyet çıkar. Vahşet ve vahşiliğin kaynağı insanoğludur. İnsanı medenileştiren ve ehlileştiren yegane kaynak ve imkan, doğadır. İnsana medeni olmayı öğreten en asli kaynak doğadır. İnsan, doğayı rehber edindiği sürece yolunu bulmaktadır.

Not 14: Doğada her şey gelip gitmektedir. Doğada ve hayatta olanı sevmek ve onlarla ilişki kurmak insan için çok önemlidir. Doğada her şeyin gelip gittiği gerçeğinin farkında olarak ayağımızı toprağa güçlü basmalı ve akıllı bir şekilde yaşamalıyız. Doğada ve hayatta her şeyi zamanı gelince bırakmayı bilmeliyiz. Doğada ve hayatta hiçbir şey, bize ait değildir. Doğada sahiplik saplantısı yerine doğada var olma ve kendi var oluşumuzu gerçekleştirmenin peşinde olmalıyız. Bırakalım, doğada kendimiz dahil her şey akıp gitsin!

Not 15: “Aslan yazmayı öğreninceye kadar bütün hikayeler avcıyı yüceltecektir.”
Afrika atasözü.

Not 16: Hiçbir şey ifade etmeyen sözler olduğu gibi
Çok şey ifade eden sükutlar vardır.
Edith Piaf

Not 17: İçindeki pusula bozuksa, dışındaki hiçbir pusula sana doğru yönü gösteremez. 
Mevlânâ İdris Zengin

Not 18: Seneca “Başlayan her şey biter” demişti. Eğer bu hüküm isabetliyse modernliğin de sona ereceği gün gelecektir. O gün gelinceye kadar yapacağımız bir şey var mı? Evet, var. Dost edinmeği hayatın akışına tevdi etmeyelim. Mümkünse utanmayı bilenler arasından bir veya birçok dost edinelim. O zaman dünyayı değerlendirmede farklı ölçülere aşina olacağız. Yeni ölçüler bizi yeni yaşama yollarından haberdar edecektir.

Not 19: Geçim sıkıntısı yaftası altında insanlar dünya zevklerinin esiri haline gelmişler. Bu rotanın zayıfladığına değil, günden güne kuvvet kazandığına şahit oluyoruz. İnsanlar şereften mahrum kalma durumundan etkilenmiyor. Ahlaken düşüklük bir övünme vesilesi oldu. Yakın zamanlara kadar duvarları renklendiren bir sigara reklamı vardı: “Nerede bir erkek varsa orada Marlboro vardır”. Günümüz bu boğuntuyu taçlandırdı. Vatanseverliğin savaş suçlusu ilân edilmeğe kifayet ettiğinin farkında değil misiniz?

Not 20: Evet, karar kılmak… İnsanoğlu dünyaya boş yere gelmemiştir. Bir görev gereği buradayız. Kendi vücudunuza bir bakın. Öne çıkmak üzere yaratılmışız. Türkler “Baş ol da, soğan başı ol” demişler. Gücümüzün kaynağı hayatın kendisidir. Ahlâk fırsatçılığın terkiyle tekemmül eder. Hangi iş üzerindeysek o işin en iyisini başarmağı hedef edinmeliyiz. Zirve her zaman münhaldir. Bâtıl itikatlar üzerinden üstünlük edinilmez. Eğer kâinatın işleyişinin Allah’ın elinde olduğundan habersiz iseniz ve Allah resulünün dünya düzenine hangi yeri tahsis ettiğinden haberiniz yoksa elinizden hayır sadır olmayacaktır. Önce Müslim ve gayri-Müslim ayrımının gerçekliğe dönüştüğüne şahit olmalıyız. Sonrası gelir.

Not 21: Ben şu anda 2000 yılından beri sigara içmiyorum. Ama daha önce de sigarayı bırakmıştım ve bir sene içmedim. Ama o sırada sigara aleyhine o kadar çok propaganda yapıldı ki "Dur" dedim, yani "bunlar bizden iyi şeyler isteyemezler." Tekrar sigaraya başladım...
İsmet ÖZEL

Not 22: Herkesin râzı olduğu bir haksızlığa isyan etmek, kolay değildir.
İsmet ÖZEL

Not 23: Ben öyle bilirim ki yaşamak; berrak bir gökte çocuklar aşkına savaşmaktır.

Not 24: "Kar yağarken kirlenen bir şeydi benim yüzüm 
her sevinç nöbetinde kusmak sunuldu bana 
gecenin anlamı tıkansın diye ıslık çalar 
resimli bir kitaptan çalardım hayatımı 
oysa her gün 
merkep kiralayıp da kazılan kökleri 
Forbes firmasına satan babamdı..."
İsmet ÖZEL

Not 25; "Sigara yakarken besmele çekiyor musun?" diyorum, sigara içenlere. Onlar da "Hayır, ne münasebet..." diyor. Demek ki besmele çekilmeyecek bir şey yapıyorsun.
İsmet ÖZEL

Not 26: Hayatında bir fidanın olgunlaşmasını izlememiş, bir kuzunun doğumuna şâhit olmamış çocuklara Tanrı'yı anlatmaya çalışıyoruz.
Teoman Duralı

Not 27: "Merak etmediği, dert etmediği halde 'Nasılsın?' diye sormak, münafıklıkta bir mertebedir."
İmam Gazali

"İhtiyaten dost olunmaz. Muvakkaten dost olunmaz. İdareten dost olunmaz."
İsmet ÖZEL

Not 28: Yolda yürüyoruz diye asfaltı eleştirme hakkımız elimizden alınamaz.
İsmet ÖZEL

Not 29: “Önce gülümsüyorlar size,âşinalık gösteriyorlar. Kollarınızı açınca boşluğu kucaklıyorsunuz.” diyor Cemil Meriç. 

Not 30: "Türkiye’de talebe yok, yani insanlar bilgiyi istemiyorlar. Ne istiyorlar? Mezun olduktan sonra iş istiyorlar. Bugün insanları görüyorsunuz, bu bir felâket, bu bir millete yakışmayacak bir şeydir..."
İsmet ÖZEL

Not 31: ben sana aldanabilirim
sen beni aldattın sanma
İsmet ÖZEL

Not 32: Bir şehrin urgan satılan çarşıları kenevir
kandil geceleri bir şehrin buhur kokmuyorsa
yağmurdan sonra sokaklar ortadan kalkmıyorsa
o şehirden öc almanın vakti gelmiş demektir...
İsmet ÖZEL

Not 33: "Kitap fuarındayız. Ne işe yarar bu kitap fuarı? Birilerinin cebini doldurmaya yarar. Türk milletinin uyanışına zerrece katkısı olacağına inanıyor musunuz? Sanıyorsanız salaksınız. Çünkü milletin uyanışı ancak yürünecek bir yol bulması suretiyle olur..."
İsmet ÖZEL

Not 34: Soldan ne kadar rahatsız isem sağdan da o kadar rahatsızım. Solcuları ne kadar sevmiyorsam sağcıları da o kadar sevmem. Sağ ve sol, ilericilik ve gericilik modern dünyanın insanları kafeslere koymak, insanları ambalajlamak ve zamanı gelince postalamak için uydurdukları şeylerdir.

Not 35: Çağımızda sürüleşme, sosyalleşme adı altında gerçekleşiyor.
İsmet ÖZEL

Not 36: İslamiyet, ahlâklı olana vurdumduymaz olmayı yasaklar. 
İsmet ÖZEL

Not 37: "Bir şeyi eğer "en kârlısı bu" olduğu için yapıyorsan şerefsiz bir insansın. "Bunu yapıyorum, çünkü doğru olan bu" demen lâzım."
İsmet ÖZEL

Not 38: "Özgürlükten anladıkları gayr-i İslâmîlik, refâhtan anladıkları gâvur hayatı, güçten anladıkları zulüm."
İsmet ÖZEL

Not 39: "İyi ettim tebessümü çok görmekle gavur döllerine
Turizmi teşvik için gitmedik Yemen çöllerine."
İsmet ÖZEL

Not 40: "Ahlâklı davranmak ile akıllı davranmanın birbirini tamamladığını anlayabilmeniz için ciltlerce kitap okumanız gerekmiyor."
İsmet ÖZEL

Not 41: İsmet ÖZEL şöyle diyor; "Paylaşılan dert, dert olmaktan çıkmaz, ama çekilir dert haline gelir." 
Türkü de öyle söylüyor: “Çekemem bu derdi bölek seninle.”

Not 42: Düşünen bir insanın güzellik karşısındaki hassasiyeti artacağı için alelade ortamlara uyum sağlaması da zorlaşır. Bu uyumsuzluğun bir adı da geçimsizliktir.
İsmet ÖZEL

Not 43: Allah tahammül edenlerle değil, sabredenlerle beraberdir.

Not 44: İnsanların güzelliği, kadınların cilveli, erkeklerin yakışıklı olması manasına gelmez. Güzel bir insan dediğin zaman kendisine itimat edilen bir insan demek istersin, başka bir şey yoktur. Emanete ihanet etmeyen herkes güzeldir.
İsmet ÖZEL

Not 45; "Biz kendisine İstiklâl Marşı vermiş olan bir şairi bağrına basamayan bir toplum olarak, bu lekeyi hala üzerinden silememiş bir toplum olarak yaşıyoruz. Bizim İstiklâl Marşımız'da ''Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar...'' diyor. Ondan sonra siz ne diyorsunuz.."
İsmet ÖZEL

Not 46; Hastaneler hastalık, mektebler cehalet, mahkemeler zulüm, piyasalar yoksulluk üretiyor. İsmet Ö.

Not 47: Sahtekârlık ve hilebazlık yapma fırsatı elimize geçince dilimize "ne yapalım, şartlar böyle gerektiriyor" cümlesini doladık. Dürüst davranmamız, hakka riayet etmemiz ihtimali karşımıza çıkınca da aklımıza gelen ilk cümle "âlemin enayisi ben miyim" oldu. 
İsmet ÖZEL

Not 48: Boşa çıksın reislerin, kahinlerin, şairlerin kuvveti. 
Güler yüzlü olmak neydi onu hatırlayın.

Not 49: Söz sahibinden ayrı yürüyorsa her ikisini de bırak.
İsmet ÖZEL

Not 50: Gönülden kopan bir söz, insanı üç kış ısıtmaya yeter.
İsmet ÖZEL

Not 51: "şehrin insanı, şehrin insanı, şehrin;
kaypak ilgilerin insanı, zarif ihanetlerin"
İsmet ÖZEL

Not 52: "Sen o baygın sevgilerin adamı değilsin.
Sana yaşamak düşer çarkların gövdesinde..."
İsmet ÖZEL

Not 53: Tüketim kültürü salaklar içindir, yalnız giyimi kuşamı kapsamakla kalmayan, felsefe ve inancı da içine alan her türlü moda, televizyon SALAKLAR içindir. Onların dünyasında intibaksızlık ya da uyumsuzluk bir psikiyatrik sorun kabul edilir.
İsmet ÖZEL

Not 54: "Bir gün yağmur yağmaya başladığında Rasulullah, yağmur damlalarının değmesi için başını açmış. Nedeni sorulunca, "Onun Allah'la ahdi benimkinden daha taze" demiş. İnsanın yaratıcısıyla olan anlaşmasına uygun bir tazeliği yakalaması lazım."
İsmet ÖZEL

Not 55: Annem benim için dua eder, cümle ümmet-i Muhammed'in çocukları diye de eklerdi. Ben yerimi annemden öğrendim.

Not 56: "Vincent Van Gogh niye büyük ressam? Satmak için resim yapmadığı için. Bugün Türkiye'de şiire emek verecek insanlar önce karşılığını düşünüyorlar. Şiir yazabilecek olan adam da şiir yazmıyor. Çünkü getirisi yok. İş çingene ruhlu insanların eline kaldı."
İsmet ÖZEL

Not 57: Eğer şimdiye kadar başımıza gelenler bize bir şey öğretmediyse, bundan sonra bildiklerimiz hiçbir işe yaramayacaktır. 
İsmet ÖZEL

Not 58: İnsanoğlu hayatın anlamını hakikate erdiği zaman değil, sadece derdiyle dertlenecek insanı bulunca ayan olur.
İsmet ÖZEL

Not 59: Yaşamak debelenir içimde kıvrak ve küheylan 
beni artık ne sıkıntı ne rahatlık haylamaz 
çünkü ben ayaklanmanın domurmuş haliyim 
Yürüsem rahmet boşanacak. 
ve sana bir karşılık vereceğim..

Not 60: "İslâmi kesim, AKP'nin iktidara gelmesiyle birlikte yozlaştı. Başını örten kızların bir kısmıyla göbeklerini açan kızlar aynı amacı taşıyorlar."
İsmet ÖZEL

Not 61: Ne olmak istiyorsak, şu anda o değiliz.
Ve ne olacak isek, henüz o değiliz.
Ama bir zamanlar ne idi isek, artık oda değiliz.
İsmet ÖZEL

Not 62: Tahammül etmek zorunda kaldığımız olayların akışı içindeyiz.
İsmet ÖZEL

Not 63: İnsanlar bir gün sonra unutulacak şeylerin hafifliğiyle meşguller.

Not 64: "Bugün yirmi yaşında bulunan bir genç kollarını sıvayıp çok emek ve sabır isteyen işlere başlamazsa önündekiler gibi boşu boşuna yaşlanacaktır."
İsmet ÖZEL

Not 65: Param olmadan da çok şey aldım ben...
Edep aldım, öğüt aldım, fikir aldım, gönül aldım, şiir yazdım...
İsmet ÖZEL

Not 66: Herkes neyi düzelteceğini, neyin düzeltilmesi gerektiğini biliyor; ama bu düzelecekler, düzeltilecekler arasında kendisi yok.

Not 67: "düşmanı gösteriyorlar, ona saldırıyoruz 
siz gidin artık 
düşman dağıldı dedikleri bir anda 
anlaşılıyor 
baştan beri bütün yenik düşenlerle 
aynı kışlaktaymışız..."
İsmet ÖZEL

Not 68: "İnsanlar ömürlerini revaçta olanın kurtarıcılığına inanarak heba ediyor."
İsmet ÖZEL

Not 69: "Ben kendim yıllardan beri bir Müslüman ailede kadının kocasına, "Eve getirdiğin para az olsun; ama helâl olsun" diye bir baskı yaptığına şahit olmadım."  
İsmet ÖZEL

Not 70: Her “Mustafa Kemal’in askeriyiz” diyene kanmayın derim; yine de siz bilirsiniz.

Hulki Cevizoğlu, Mehmet Ali Çelebi, Metin Feyzioğlu ve dahasını aklınızda tutmakta fayda var.