Peygamber olsam kutsal kitabımda üç cümle olurdu:

"Bütün canlılara saygılı olacaksın. İnsan, hayvan hiçbir yaratığa eziyet etmeyecek, karnını doyurmak için bile olsa öldürmeyeceksin. Dünyadaki tek bir hücreye dahi zarar vermeyeceksin."

Cennet varsa kesin gider dediğim, eli ayağı tutmaz oluncaya kadar her gün beş vakit namaz kılan rahmetli anam duysa "Sus melun," derdi, "Çarpılacaksın. Sen kim peygamberlik kim!"

"Korkma, çarpılmam," derdim ona. "Ben tanrısız bir dinin peygamberi olmaktan bahsediyorum. Tanrısız peygamber olmayacağına göre, peygamber olmaktan da bahsetmiyorum. Lafın gelişi, işte."

Dünya bir tanrı tarafından yaratılmış veya yaratılmamış olabilir.
Olsa da olmasa da özel bir yerdir, çünkü çorak bir sonsuzluğun içinde üzerinde canlıların yaşadığını bildiğimiz tek gezegen burasıdır.

Karaların üçte biri çöldür.
Belki çöl dendiğinde, uçsuz bucaksız, susuz, insansız ve bâkir bir yer gelir aklınıza ama öyle düşünmeyin.

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra nükleer silah yarışı başlayınca birçok çöl nükleer test alanına dönüştürüldü.
Kendi ülkesinde çöl olmayan İngiltere yüzde 18’i çöl olan Avustralya kıtasını deneme alanı yaptı. 

Patlamalardan, deneme alanlarında bulunan Aborjinlere uzak durmaları için yeterli uyarı yapılmadı. Çöl gezgini William Atkins’in yazdığına göre otuz bin kilometre karelik bir alandan yerlileri uzaklaştırmak için bir kişi, bir kişi, tayin edildi.

Kaç Aborjin’in öldüğü veya nükleer kirlenmeye uğradığı bilinmiyor.
İlk nükleer deneme 1945’te  New Mexico’nun Jornada del Muerto isimli çölünde yapılmıştı. O yıldan bu yana Nevada, Kazakistan, Çin, Hindistan’ın Thar Çölü’nde ve Fransız Sahrası’nda, yeryüzünde ve yeraltında, yüzlerce nükleer bomba denendi.
Sadece Rusya, 1949-1990 yılları arasında Polygon olarak bilinen steplerde 600 bomba patlattı.
Her yeryüzü testinden sonra günlerce kör olan step kartallarını telgraf tellerinin üzerinde kıpırtısız otururken görmek mümkündü, diye yazıyor Atkins.
Hayali bile korkunç.
Ben en iyisi peygamberlikten vazgeçeyim ve üç cümlelik kutsal kitabımı koltuğumun altına yerleştirip kaybolayım.

Benimkisi bir kişilik din olarak kalsın. Bir kişilik din de olmaz ya!

Son söz: Bir dağın başında çıkan su, denize karışırken arkadan gelen suyun bilincinde midir? Çöller su yokluğunun yeryüzüne verdiği şekildir.

Vefa: Gidenin döndüğü görülmemiştir. Hiç güzel olmasaydı, olmaz mıydı hiç dönen!

Aforizma: Enflasyon tüm kötülüklerin hem anası hem babasıdır..

Kulağa küpe: Düşük faizin sonuçlarını görüp yaşadıktan sonra enflasyon lobisi dışında herkes sevmeye başladı yüksek faizi. Meğer fakiri yoksulu koruyan yüksek faizmiş; yaşayarak öğrendik..

Tadımlık: Gönlünde hüzün yüzünde tebessüm vardır güzel insanın. Güzel insan özlenir, aranır! Selam olsun güzel insanlara..

Not 1: Denize akan ırmak suyu nasıl başka bir su olursa iklim değişikliğinin öğüttüğü dünya da başka bir dünya olacak. Ne kadar başka bilemiyoruz.
Ve belki de bilmememiz daha iyidir.

Not 2: Özgür insan olmadan, serbest piyasa olmaz. Buna sömürü denir.

- Li Lu

Not 3: Herkes faiz indirimini konuşuyor fakat şu anki gidişat eylülde 400-500 bp faiz artışına işaret ediyor. TCMB yine rezerv satıyor ve borsa sürekli kan kaybediyor. Bu filmi daha önce çok gördük ve sonunu herkes biliyor.

Kredi kartı limitlerinin kontrol altına alınması gerektiğinin herkes farkında. Fakat normal kanallardan kredi kullandıramayan bankalar bu arkakapıya yönelmiş durumda. Burası da bloke edilirse bu sefer bankacılık krizi çıkacak. Ondan mevduat faizleri düşüyor...

Not 4. Demokratik Parti savaşın, sansürün, yolsuzluğun, büyük ilaç şirketlerinin, büyük teknoloji şirketlerinin ve büyük paranın partisi haline geldi."

- Robert F. Kennedy Jr.

Not 5: “Bugün de reel ekonomide arabanın tamamen durmasını önlemek için bazı dokunuşlara ihtiyaç var.
Mesela, nitelikli yatırımları desteklemek için oluşturulan Yatırım Taahhütlü Avans Kredileri hızlandırılabilir. Hatırladığım kadarıyla, YTAK Programı'na yıllık 100 milyar lira limit ayrılmıştı. Üç yılda da 300 milyar TL… Ya da yatırım yapmayı planlayan KOBİ ve KOBİ dışı işletmeler için yatırım kredileri, ihracatçı veya döviz kazandırıcı sektörlerde faaliyet gösterenler için ihracat destek kredileri, işletme sermayesi ihtiyacı olanlar için işletme harcamaları kredileri gibi başlıklarda yeni Kredi Garanti Fonu paketleri düşünülebilir. Eximbank üzerinden ihracatçılara sağlanan destekler de güncellenebilir.
Ekonomi yönetimi sert iniş tehlikesi görmese de proaktif kararlarla önümüzdeki dönemde oluşabilecek riskleri bertaraf edebilir” demiş bir ekonomist. 

Devletten teşvik hibe almadan, milletin bütçesine dokunmadan aman iş yapmayın! Halkın iliğini emen sülükler..

Not 6: “Hiçbir şey hoşuma gitmiyor."Otobüste bir yolcu şöyle diyor: “Hiçbir şey hoşuma gitmiyor.”"Ne radyo ne sabah gazeteleri ne de tepelerdeki kaleler. Ağlamak istiyorum."Şoför, "Durağa varıncaya kadar bekle" diyor. "O zaman istediğin gibi ağlayabilirsin yalnız başına."Bir kadın şöyle diyor; "Ben de aynı durumdayım, benim de hiçbir şey hoşuma gitmiyor.Oğluma mezarımı gösterdim, sevdi de uyudu orada, hoşça kal demeksizin.Bir üniversite öğrencisi: "Benim de hiçbir şey hoşuma gitmiyor. Arkeoloji okudum, ama bulamadım taşlarda kimliği. Ben sahi ben miyim?"Ve bir asker şöyle diyor: "Benim de hiçbir şey hoşuma gitmiyor. Beni kuşatan bir hayaleti kuşatıyorum her daim."Asabi şoför söylendi: "İşte son durağa yaklaştık inmek için hazırlanın.Yolcular hep bir ağızdan: "Durağın ötesindekileri istiyoruz, devam et sürmeye!"Ben ise, "beni burada indir" diyorum. "Ben de onlar gibiyim, hiçbir şey hoşuma gitmiyor, lakin ben, yolculuktan da yoruldum."(Mahmut Derviş)

Not 7: Kâğıt üzerinde, Cuma vaazlarında, cenaze törenlerinde ve ruhsal daralma yaşadığında herkes güçsüz, yoksul ve sıradan insandan yanadır. Fakat hayatın sokaklardan caddelere doğru gürül gürül aktığı öğle ile ikindi vakti neredeyse her tavır, yaklaşım, strateji ve taktik haksız da olsa güçlüden, yolsuz da olsa varsıldan yanadır. Ne de olsa her ortalama insan sabahın seher vakitlerinde ve akşam gün batımlarında en mistik ve en ahlâklı zamanlarını yaşar. Hâlbuki asıl olan yirmi dört saat haklıdan ve güçsüzden yana olabilmek yirmi dört saat ahlâklı kalabilmektir.

Not 8: Güçsüz biri şartlar lehine değişip güç kazanmaya başladığında (para, mal mülk, makam, şöhret vb.) o kişiye yaklaşım da bir anda değişiverir. Selam verenler de selamını alanlar da birden çoğalır. Kişi sevenlerinin ne de çok olduğunu görüp afallar. Zayıfken, yoksulken, eli boşken, işsizken, asgari ücretli iken, kirasını ödeyemezken… acaba bu kalabalıklar nerede idi? Kuru kalabalıklardan bahsettiğim sanılmasın; dini bütün kalabalıkları kastediyorum.

Not 9: "Eğer bu dünyada başarılı olmak istiyorsanız, her şeye söz verin, hiçbir şey vermeyin."
Napoleon