07.07.2022 tarihi itibariyle; Konya 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nin, Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin bozma kararı sonrasında bu defa hakkında 12,5 yıl yerine 10 yıl 10 ay hapis cezası verilen Kadir Şeker’in tutukluluğuna müdafileri ve Konya Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan itirazın kabul edilerek, tutukluluğun kaldırıldığı ve yerine “ölçülülük” ilkesi gereğince adli kontrolün tatbik edildiği anlaşılmıştır. Kamuoyunun yakından takip ettiği bu davada verilen tahliye kararı birçok kişiyi memnun ettiği kadar, olayda hayatını kaybedenin ailesini de üzmüştür. Aşağıda kısaca verilen tahliye kararının gerekçesine değinilecek ve esasen birçok kişiyi mağdur eden tutukluluğun değerlendirilmesinde “fiili infaz süresi” meselesinde yaşanan sorun gündeme getirilecektir. Umarız bu usul, tahliye olmayı hak eden diğer sanıklar yönünden de uygulanır.
Kasten öldürme suçunun koşullu salıverilme süresi, hapis cezasının 2/3’ünün infazı ile gerçekleşmektedir. Ayrıca; 1 yıllık denetimli serbestlik, açık cezaevine ayrılma ve kapalı infaz kurumunda geçirilmesi gereken sürenin 1/10’una kadar açık infaz kuruma erken ayrılabilme gündeme gelmektedir. Somut olayda açık cezaevine ayrılmak için; toplam cezanın onda biri kapalıda geçmeli ve bir de hükümlünün koşullu salıverilmesine 7 yıldan az kalmalıdır. Kadir Şeker henüz hükümlü değildir. Bozma sonrası yapılan yargılamada; haksız tahrikle kasten öldürmeden 10 yıl 10 ay ceza almış olup, açık cezaevine ayrılma konusunda suç tipi ile ilgili özel bir düzenleme bulunmamaktadır. Maktul; altsoy, üstsoy, mevcut veya boşanmış eş, kardeş olsa idi veya öldürme örgüt faaliyeti çerçevesinde işlense idi veya netice cezası müebbet olsa idi, açık cezaevine ayrılma süresi daha fazla olurdu, ama Kadir Şeker’de bunların hiçbirisi mevcut değildir. Dolayısıyla; 10 yıl 10 ay hapis cezasının 2/3’ü, 7 yıl 2 ay 18 gün. Kadir Şeker’in 2 yıl 5 ay 1 günü tutuklulukta geçmiş, bu süre de kapalı kurumda geçirilen süreden sayılmaktadır. Bugün itibariyle koşullu salıverilmesine 7 yıl kalma şartı karşılanmış, toplam cezanın onda biri 1 yıl 1 ay olduğu kabul edildiğinde, bu şart da gerçekleşmiş gözükmektedir.
Hakkında verilen hüküm bugün kesinleşmiş olsa idi, zaten açık kuruma ayrılacak ve İnfaz Kanunu Geçici m.9/5’in izni ile dışarı çıkacaktı. Açık cezaevine ayrılma için iyi hal gerekli, bu şartı da sağlamışsa tahliye olması gündeme gelmiştir. İnfaz kurallarının gitgide esnetildiği bir sistemde; hükümlü olsa dışarı çıkabileceği halde, sırf tutuklu veya hüküm özlü diyerek, bir tedbir olan tutukluluğu fiili infaz süresinden fazla uyguladığımızda, bunun izahını nasıl yapacağız? Tutukluluk sürelerinin fiili infaz sürelerini aşması; sadece Kadir Şeker’in değil, bu ülkede birçok insanın büyük bir sorunu olarak gözükmektedir. Hatta birçok insan, sırf hükümlü sıfatını alıp cezaevinden çıkabilmek için temyiz yoluna başvurmamakta veya temyizden vazgeçmektedir. Çünkü başvurursa, dosya uzun süre Yargıtay’da kalacak ve karar kesinleşmeyecektir. Sanık bu sırada “hüküm özlü” sıfatı ile cezaevinde kalacağına, kararı temyiz etmez kesinleştirir, hükümlü sıfatıyla açık kuruma ayrılarak, denetimli serbestlikten, Covid izninden faydalanır. Hak arama hürriyetini baskılarsınız, ancak bu şekilde dışarı çıkabilmek mümkün olur. Bu sebeple, bizce tutukluluğu fiili infaz süresini aşma derecesine varan kişilerin adli kontrolle bırakılması gerekir, ama bu konuda herkese eşit uygulama yapılmalıdır. Kamuoyu baskısıyla ve isteğiyle bu usulü birkaç kişiye uygulayıp, başkasına uygulamazsanız olmaz. Diğer bir seçenek; infazları bu kadar hafifletmezsiniz, aksine ağırlaştırırsınız, toplumda adalet duygusunu temin edersiniz.
Kadir Şeker hakkında adli kontrol uygulanması, maktulün yakınlarında derin üzüntüye elbette yol açmıştır. Ancak mevzuat ve sistem böyle olduğundan, aksini yapmak da doğru değildir. Kasten öldürme suçunun infazında özellikle açık cezaevine ayrılma yönünden (yukarıda yer alan istisnai haller hariç) hiçbir ağırlaştırılmış şartın aranmadığı anlaşılmaktadır. Adli kontrol uygulanmadığında bu defa sanık, hükümlünün kalacağı süreden daha fazla süre kapalı infaz kurumunda kalacaktır. Peki bu sonuç adil mi olacak? Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkında getirilen kısıtlamaların, yasal dayanakları ve somut olayın özelliklerine uygun olması gerekir. Tutuklamanın bir tedbir olup ceza infazı niteliği taşımadığı, ancak somut olayda devam eden tutukluluğun ceza infazının da ötesine geçtiği, tutukluların kapalı infaz kurumunda kalmaları sebebiyle açık infaz kurumuna ayrılmanın ve buna bağlı haklardan yararlanmanın mümkün olmadığı görülmektedir.
Tutukluluk süresinin sanık hakkında verilen cezanın fiili infaz süresini aşması sorunu bulunmaktadır. Bu mağduriyetin önlenmesi için, Kadir Şeker hakkında verilen Mahkeme kararının benzer dosya ve tutuklamalarda da dikkate alınması gerekir. Ayrıca; 7242 sayılı Kanunun 15. maddesi ile CMK m.109/4’de yapılan değişikliğe benzer şekilde; istinaf ve temyiz aşamaları da dahil olmak üzere, tutuklulukta geçen sürelerin, verilen cezanın kesinleşmesi durumunda cezaevinde fiilen infaz edilecek süreye yakın olduğu hallerde, dosyanın aşamasına göre bölge adliye mahkemesi ceza dairesi, Yargıtay veya ilk derece mahkemesince talep üzerine veya re’sen tutukluluğun sonlandırılması ve adli kontrol kararı verilmesine dair yasal düzenleme yapılmalıdır. Hatta bu konuda yetki, yalnızca ilk derece mahkemesine veya yeniden karar vermişse bölge adliye mahkemesi ceza dairesine de tanınabilir.
İlk derece mahkemeleri, bölge adliye mahkemeleri ceza daireleri ve Yargıtay tarafından; re’sen veya talep üzerine, dosyanın esası ile ilgili incelemeden bağımsız şekilde ve esasa dair inceleme sırası beklenmeksizin değerlendirme yapılmalı ve cezanın kesinleşmesi halinde fiilen cezaevinde infaz edilecek süre, tutuklulukta geçen süreyi karşılamakta ise veya bu süreler arasındaki fark önemli ölçüde az ise, tutukluluk hali kaldırılarak, adli kontrol kararı verilmelidir. Bu konuda düzenleme “adli kontrol kararı verilebilir” yerine, “hüküm özlü” sıfatıyla devam eden tutukluluk sırasında sanığın ceza infaz kurumunda fiilen kalacağı sürenin dolması halinde zorunlu, sanığın açık ceza infaz kurumuna ayrılma hakkını kazanacağı süreye ulaşılmakla birlikte, burada geçirilecek sürenin azlığına göre mahkemenin takdir ve değerlendirmesine bağlı adli kontrol tedbiri öngörülebilir. Sanığın cezaevinde kalırken iyi halli olması kriteri de ayrıca aranabilir.