Vatandaşı enflasyona ezdirmeyeceğiz sloganı 90'lı yılların lafı. Bu 30 sene öncesinin tekerlemesini tekrar edip durmak yerine enflasyonu düşürmek nedense kimsenin aklına gelmiyor. Enflasyon sanki default yani olması gereken bir şey gibi algılanıyor. Enflasyon olması gereken bir şey değil. Tamamen parasal bir olgu. Yani yanlış para politikasının ürünü. Üretim olarak karşılığı olmayan paranın basılıp halka ulufe olarak dağıtılmasının bir sonucu. Bu yanlışta ısrar etmenin sebebi nedir?

İnsanların cebine para basıp dağıtmak psikolojik olarak geçici bir rahatlama sağlamasının ötesinde tamamen anlamsız bir uygulama. O halde neden bu devam ediyor? Halk enflasyonu sevdiği için olmasın? Sahip olduğu hurda otomobilin ve oturduğu eski evinin değerinin artmasını garip karşılamayan halk elektrik, doğalgaz ve akaryakıt fiyatı alıp başını gidince feryat ediyor. Bunlar timsah gözyaşları.. Hiçkimse üretmek, alın teri dökmek istemiyor. Sonuç bu.. Herkes zenginleşirken veya zenginleştiğini sanarken iyi ama elektrik doğalgaz faturası önüne konduğunda kötü oluyor enflasyon. Enflasyon olmasaydı emlak taşıt balonu nasıl şişerdi?

Bir fıkranın düşündürdükleri:

“Kızılderililer sonbaharda yeni seçilen kabile büyücüsüne gitmiş ve kışın soğuk geçip geçmeyeceğini sormuşlar. Modern dünyanın âdetleriyle yetişmiş genç büyücü eskilerin sırlarından bihabermiş ve kışın nasıl geçeceği konusunda hiçbir fikre sahip değilmiş. Ne olur ne olmaz, işi sağlama alayım diye düşünen genç büyücü, kabile üyelerine soğuk bir kışa hazırlanmalarını salık vermiş. Birkaç gün sonra aklına gelmiş ve Meteoroloji Müdürlüğü’ne telefon açmış ve soğuk bir kış bekleyip beklemediklerini sormuş. Görüştüğü meteorolog ise kışın sahiden soğuk geçeceğini düşündüğünü söylemiş. Bunu üzerine büyücü kabileyi toplamış ve daha fazla odun depolamalarını buyurmuş.
Aradan birkaç hafta geçmiş. Büyücü meteorolojiyi bir kez daha aramış. Meteorolog bu sefer, ‘Çok soğuk bir kış olacağa benziyor’, demiş. Büyücü bunun üzerine kabilesini yine toplamış ve bu sefer ormanda ne kadar yakacak odun, dal, kıymık, bulursa toplamasını söylemiş.
Yine birkaç hafta geçince büyücü Meteoroloji İşleri’ni bir kez daha aramış ve durumu sormuş. Meteorolog bu kez çok heyecanlanmış. ‘Gelmiş geçmiş kışların en soğuğu olacak, öyle görünüyor,’ demiş.
Büyücü, ‘Ciddi misiniz?’ demiş ve eklemiş. ‘Nasıl bu kadar emin olabiliyorsunuz?’
Meteorolog bir an duraklamış ve ‘Kızılderililer,’ demiş, ‘çılgınca odun topluyorlar!’   (Cathcart & Klein, 2010)

Fıkra olduğunda komik ve gerçeklikten uzak gözükse bile döngüsel nedensellikleri komik olmayacak düzeyde günlük hayatta yaşarız. Örneğin İskoçya’nın kuzeyinde yer alan Hebrid Adaları sakinleri için saçlarındaki bitler hayatlarının önemli birer parçasıdır. İnançlarına göre eğer bitler ev sahipliği yaptığı insanları terk ederse o insanlar hastalanır, ateşlenir. Kimse hastalanmak istemeyeceği için de bile isteye insanlar saçlarına bitler yerleştirir. Fakat asıl olay şudur ki hasta insanlar ateşlenmeye başladığında bitler o insanın saçından uzaklaşmaya başlar. Ya da Jaws filminin insanlarda ortaya çıkarttığı korkudan dolayı filminden sonra insanlar köpek balığı saldırısına uğrayacaklarını düşünerek Kaliforniya sahillerine gitmekten vazgeçmiştir.

Köpek balıklarının Kaliforniya sahillerinde nadiren görülmesine rağmen insanlar filme inanmayı tercih etmiştir.
Antik Yunan’da “laf ebesi” anlamında kullanılan sofistes kelimesinden gelen safsata, ilk başlarda geçerli ve ikna edici olarak görülür ve çoğunlukla insanlar bu anlatılanlara inanır. Ancak detaylı bakıldığı zaman anlatılanların sahte argümanlardan oluştuğu anlaşılır. Bu tür argümanlar insanlarda duygusal tetiklemeyi ortaya çıkartarak birilerine avantaj sağlarken bir başka kesimi avantajdan mahrum bırakır, mantıksal argümanları örtbas eder ve safsataların saplanmasını zor hale getirir. Kısaca; başkalarını aldatmak için bir yol sağlar.
Safsatalara inanmak için çok çaba harcamaya gerek yoktur. Çünkü insanlar genellikle tercih ettikleri sonuçlarla en iyi şekilde uyumlu olan varsayımları seçme eğilimi gösterirler. Bu yüzden de kendi düşüncesini destekleyecek olan argümanları rasyonelleştirme olayına girişir. Kısaca; eğer bulduğunuz argümanlar savunduğunuz düşünce ile uyuşuyorsa bunlara inanmak için zaten hazırsınızdır. Bir anlamda kendi düşüncenizi destekleyecek fikirlere ihtiyacınız vardır. Buna uygun kanıtlar bulduğunuzda ise bunun bilimsel olup olmadığı ile çok ilgilenmezsiniz. Charles Lord, Lee Ross ve Mark Lepper adında üç bilim insanı bir deney yapmışlardır. Bu deney idam cezasını şiddetle destekleyen veya şiddetle kınayan kırk sekiz Amerikalı üniversite öğrencileri arasında gerçekleşmiştir. Her öğrenciye, idam cezasının ne kadar etkili olduğunu ve idam cezasının yararsızlığını gösteren iki ayrı bilimsel çalışma sundular. Tabii bu sunulan çalışmalar aslında bilim adamları tarafından deney için uydurulmuş çalışmalardı. Öğrencilere bu çalışmaları inceledikten sonra okudukları çalışmaların ikna edici bulup bulmadıkları soruldu. Cevap evetti; öğrenciler sunulan delilleri ikna edici bulmuşlardı ancak sadece kendi fikirlerini destekleyen çalışmaları. Sonuç olarak idamı destekleyen öğrenciler deneyden daha da idam destekçisi, idama karşı olanlar ise idama daha da karşı olarak deneyden ayrılmışlardı.
Hatalı bir bilgiyi savunduğunu bilmek insanların çok hoşlandığı bir durum değildir. Bu yüzden devamlı kendi düşüncelerini doğrulamaya çalışırlar. Sürekli kendi düşüncesini doğrulamaya çalışmak ise düşünce hatalarının arasında en tehlikeli olanlardan birisidir. Eğer bulunan kanıtlar savunulan düşünce ile uyuşmayan bilimsel argümanlar ise insanlar genellikle o kanıtları küçümseme ve bu kanıtlara karşı gelme eğilimi sergilerler. Ya da kendi düşüncesini güçlendirmek için bazı argüman türleri ortaya çıkartır. Bunlardan bir tanesi “sazanlamak” olarak kullanılan “kırmızı ringa balığı” tekniğidir. Bu teknikte insanların dikkatlerini konudan uzaklaştırmak için sahte argümanlar yaratılır ve insanların dikkati o argümana yönlendirilir. Bir diğer teknik ise seçici argümanlardır. Bunda da olumsuz kanıtlar görmezden gelinerek başka uygulanabilir alternatif yokmuş, tek alternatif kişinin kendi sunduğu argümanmış gibi davranılır. Bu tekniklerle insanlar hatalı bilgileri savunmaya devam eder. İnsanların bu tekniklere başvurma nedenlerinden birisi de insanların sürekli olarak dünyaya ve kendi düşüncelerine anlam vermeye çabalamalarıdır.
 
Siyah Kuğunun yazarı İstatistikçi Nassim Taleb bu durum için: “İnsanların ikna edici buldukları öyküler oldukça basit öykülerdir. Soyut değil somutturlar, yeteneğe, aptallığa ve niyetlere şanstan daha büyük bir rol atfeder ve meydana gelemeyen sayısız olay yerine birkaç çarpıcı olaya odaklanırlar. İnsanlar geçmiş hakkında dayanıksız açıklamalar uydururlar ve uydurduklarının doğruluklarına inanarak kendilerini sürekli kandırırlar” demiştir. Başka sözlerle ifade edersek insanlar halihazırdaki görüşleri ile çelişen bilgileri eleyerek onları görmezden gelerek hakikatleri ortadan kaldırmaya çalışırlar.

Yukarıdaki metafordan da anlaşılacağı gibi, Petitio Principii yanılsaması ekonomide çok fazla zararlara neden olur. Bunun örnekleri için çok fazla geçmişe bakmaya gerek yok. Özellikle Türkiye ekonomisinde son yıllarda yaşanan olaylara bakmak yeterli olacaktır. Ekonomik kararlar verilirken uzun bir süredir ekonomi alanında uzman kişilerin bilime dayalı görüşleri, söylemleri göz ardı edilerek, safsatalarla yaratılmış olunan gerçekliğe göre kararlar alındı. Geçen aylarda piyasalarda yaşanan sert hareketler ise, uzun zamandır bilimsel olarak uyarılan fakat dikkate alınmayan -ki hala da dikkate alınmayan- sürecin sonuçlarından sadece birisiydi. Yatırımcıları koruması gereken yetkili kurum ve kişiler önlem almadıkça bu gidişatın düzelebilmesi oldukça zor gözüküyor. Kendini korumak için de küçük yatırımcılar bazı önlemler almalıdır. Bu önlemlerin en başında ise kendi dogmalarınızla savaşmak gelir. Beyin bilgilerden haz duymaya programlanmıştır ve yaşadığınız dijital dönem bu hazzı oldukça fazla beslemektedir. O yüzden edindiğiniz bilgiler sadece kendi lunaparkınızı inşa ettiğiniz bilgiler olup olmadığına dikkat etmelisiniz. Diğer bir söylemle eğer bir konuda öğrendiğiniz yeni bilgiler, önceki bilgilerinizi destekliyorsa bunu çabuk bir şekilde kabul etme eğilimi göstermeyin. Onun yerine öğrendiğiniz bu yeni bilgiye daha eleştirel yaklaşarak haber kaynağının neresi olduğunu ve bu sonuca nasıl ulaştığını sorun kendinize.

Vereceğiniz yatırım kararı ya da vermek zorunda kaldığınız yatırım kararlarınıza karşılık başka bir alternatif olup olmadığını bir kez daha gözden geçirin. 30 dakika kuralını uygulayın, eğer gözlemleriniz ve teorileriniz çelişiyorsa, çelişen gözlemlerinizi ilk 30 dakikada bir yere kaydedin.
Çünkü çelişen gözlemlerinizi ilk 30 dakikada kanıtlayamazsanız daha sonrasında beyin bunu unutacaktır siz de belki sizi zarardan kurtaracak olan bilgiyi unutmuş olacaksınız. Sizi sonuca ulaştırırken kurduğunuz mantık kusursuz olabilir. Peki ya bu mantığı dayandırdığınız öncül bilgiler? Eğer öncül argümanlarınızdan biri kusurluysa aldığınız yatırım kararınız bir işe yaramaz, ortaya çıkan sonuçların sizi yanıltmaması için tüm öncül argümanlarınızı parça parça düşünmek daha faydalı olacaktır. Eğer bunu yapmazsanız vardığınız sonucu uygulamak için gerçekçi olmayan argümanlarla kendinizi ikna etmeye çalışarak kendi döngüsel nedensellikten doğan safsatanızı yaratmış olursunuz. Şahsi inançlarınıza dayalı konuları bilim ile karıştırarak birini bir diğeriyle açıklamaya çalışmayın. Her zaman Amerikan yerlilerinin çılgınca odun toplaması o kışın çok soğuk geçeği anlamına gelmez.

Not Defteri:

Not 1: Onlar kaos yaratırlar Kevin..
Bunun için bir nedene ihtiyaçları yok..
(Riverdale isimli diziden tadımlık)

Not 2: Üniversite sınavında baraj kaldırıldı.
Hayırlı uğurlu olsun.
Muhteşem olan eğitim sistemimiz biraz daha muhteşem olacak, dünyada ilk 500 arasına giremeyen üniversitelerimiz artık ilk 1000 arasına giremeyecek.

İktidara pek de uzak olmayan bir akademisyen aradı karar açıklanınca.
“Ne diyorsun” diye.
“Rezalet” dedim kararı savunacağını düşünerek.
“Rezaletin katmerlisi, daniskası” dedi.
Şaşırdım.
“Tek bir Türkçe sorusuna doğru cevap veren üniversiteye girecek, önümüze talebe diye çıkacak” dedi.
“Çeyrek de fen veya matematik yapması gerekmiyor mu?” diye sordum.
“Gerekmiyor” yanıtını verdi.
“Yaptıklarını çok beğendiğim Milli Eğitim Bakanı'nın şimdiye kadarki yaklaşımları ile çok ters bir durum. Nasıl böyle bir şey yapar” dedim.
“Karar YÖK’ünmüş. Bakan'ın haberi bile olmayabilir” dedi.
Telefonu kapattık.
Bu rezil kararın hiçbir geçerli ve bilimsel gerekçesi olamaz.
Hiç sınav yapmayın daha iyi.
Bu saçma sapan karar
1. Genç işsizlik rakamlarını 4 sene öteler.
2. Özel üniversitelerin boş kontenjanlarını doldurur para kazanmalarını sağlar.
3. Mezun olduklarında iş bulamayacakları garanti olan çocuklar için ailelerin yapacağı gereksiz harcamayı arttırır.
4. Diplomalı işsiz sayısını katlar.
5. Eğitimin genel düzeyini yerle bir eder.
YÖK adlı darbeci ürünü kurul bu rezil kararını bir de kalan tek tük iyi üniversitenin kontenjanlarını zorla attırarak taçlandırırsa, bu ülkenin kalan son temellerine de bombayı koymuş olur.

Not 3: “İnsanların en iyi becerdiği şey, yeni bilgileri var olan görüşler işler durumda kalacak şekilde filtrelemektedir.” 
Yazarın notu: Özellikle 40
Yaşını geçen statükocu ve Bilge modunda takılanlar daha çok yapar Warren emminin dediğini..

Warren Buffet

Not 4: İnsanlar parayı, paradır diye istemezler; onunla satın alabilecekleri şeyin hatırı için isterler.” 
Adam Smith

Not 5: İnsanoğlu yalnız gelir dünyaya ama yalnız yaşaması zordur. İşte insanın hayatı için sarılacağı değerler, dostlar, sevgililer olmalıdır. Onlar için var gücüyle direnir. Bu direnme sadece yaşamak için değildir, güzel ve erdemli yaşamak içindir. Bir yara gibi tutunan hasretler vardır kalbimizde. Bu hasretler ağrıtır; sabrımızı zorlar ve bu sebeple geceleri soğuk terler basar bedenimizi. Islanırız ama uslanmayız, uçarı hayaller peşinde koşan bir çocuk oluruz. Yaramızı gizleriz, ona sarılır ve tutunuruz. Sezdirmeyiz.

Not 6: “aşk ki küçük dağ köyleridir/diyordum, yüzünle çıktığım/uzat ellerini, küçük sürgünüm/uzat bana/el eledir çünkü aşkla ölüm.”
İlhan Berk

Not 7: Irmak kenarına çeşme yapılmaz..

Not 8: Dere yatağına ev yapma sel alır
Kırkından sonra avrat alma el alır..

Not 9: Bir şehirde, İzmir’de kışın ortasında su yağmur bolken 5 saati aşkındır niye su kesilir anlamak mümkün değil? Rezillik.

Bir su tamirinin  bu kadar sürmemesi lazım. Bir de çok sık su kesintisi oluyor İzmir’de maalesef. 43 yaşadım şu son 2 yılda gördüğüm kadar su kesintisini hiçbir yaşadığım yerde görmedim. Sıfır altyapı var İzmir’de. Çiftçiyi destekliyoruz gerekçesiyle Kooperatiflerden gerekli gereksiz tarım ürünleri alıp verimsiz yapıları ayakta tutmaya çalışmaktan vazgeçip belediyelerin asıl işi olan su şebekelerini iyileştirmek ve park bahçe sosyal konutlar gibi asli görevlerine dönmesi lazım İzmir kent belediyesinin.

Not 10: Damatların içerisine girip de yıkmadığı bir yapı yoktur..

Not 11: Gerçek savaş ilk olarak kuşatma eylemiyle başlar. Sadece dayanmak asla muharebe etmek anlamına gelmez. 
CARL VON CLAUSEWITZ

Not 12: İsteyen kızına söyler ki, gelini anlasın...
Ama şu çok açık...
Dünya "eski uykular"ın dünyası değil artık.
İşte tam da bu yüzden...
Temel siyasi, ekonomik, sosyal kavramları da en baştan ele almak zorundayız.
Bu hem hükümetlerin hem de yurttaşların temel ve kaçınılmaz görevi olmalıdır.
Anlayacağınız...
20. yüzyılın kitlelere demokrasi diye yutturduğu şey aslında plütokrasi, yani zenginler/itibarlılar iktidarıdır.

Not 13: Ağzına kadar benlik suyuyla doldurulmuş bir kandilde ışık ne arar? ŞİRAZLI SADİ

Not 14: Gıdada tüketim dar bir yelpazeye sıkışınca, pek çok kalemde stok devir hızı düştü ve üretici de aylık ciroyu tutturamaz hale geldi. KDV indirimi ile bu tablo rahatlamaz... Enerjideki o saçma Elektrik Tüketim Vergisi'ni kaldır, KDV'yi %1'e indir, bak bu küçükte olsa rahatlatı

Not 15: Tony Blair, IRA ile görüşmesine laf edenlere şöyle demişti; "İnsanların ölmemesi için şeytanla bile pazarlık ederim..." 

Not 16: Savaş aynı zamanda ekonomik bir faaliyettir. Bir dolu sektör çalışır, şehirler yıkılır ve bir çok iş fırsatı çıkar. Ama önce barış anlaşmaları ve savaş tazminatları ile kâr realize edilir...

Not 17: Mazot, elektrik ve doğalgaz zammının altında yatan 2 faktör:
1. döviz
2. emtialardaki yükseliş.
Buralarda gerileme olmadan anlamlı indirim zor. Olursa da başka şeylere zam demek. Ne gibi? İçki, sigara, araba, telefon