Biz demediğimiz sürece döviz yükselmez diyen seçkin zümrenin akademisyenleri ve yorumcuları doların 12 TL'yi taban bellemesi sonucu şoktalar. Daha önceki yazılarımda döviz için mevcut politikaların ve güvensizlik ortamının devamı halinde limitin gökyüzü olduğunu ifade ettiğimde bana bir çokları gülmüştü. Gözleriniz iktisatçı ekonomist görsün beyler. Ekonominin arka sokaklarını bilmeden şatolarda gökdelenlerde uçurmak kaçırmak kolay. Öngörüler şüphesiz tutmayabilir adı üzerine öngörü, fakat öngörüler gerçeklerden bu kadar kopuk olamaz.
Toplumda artık yeni yeni şeyler konuşulmaya başlandı. MGK bildirisiyle devlet de resmen ekonomiye dahil oldu. Aslında ortada devlet kararı falan yok. MGK kararları eskiden devlet kararı görülürdü fakat köprünün altından çok su aktı. Şu anda halkın gözünde hükümetle devlet birleşmiş ve eskinin saygın kurumu ve üyelerinin toplum nezdinde eski saygınlıkları yok. Herkes sevdiğini öldürür, bu böyle biline..
MB başkanı geçenlerde banka temsilcileriyle görüştü. Bankaların döviz almak isteyen müşterilerini ikna edip alımdan vazgeçirmelerini tavsiye etti. Umarım bu tür tavsiyeler vatandaşın ürküp dolarlarını bankadan yastık altına çekmesine neden olmaz. Bankalarımız hala güçlü konumda kim ne derse desin. Bankalara güvenmeliyiz. Bankalar göz bebeği kurumlarımız onları yıpratmayalım. Bence asıl vatandaşın korktuğu günün birinde devletin serbest piyasa uygulamalarından vazgeçip kapalı ekonomiye geçiş yapıp kurları sabitleyebileceği endişesi. Şahsen ben bu endişenin de yersiz olduğunu düşünüyorum. Kapalı ekonomiye geçiş ülke için başka yatay ya da dikey evrene geçiş demek ki; zaten o zaman hiçbirimizin yapacağı bir şey yok.
Peki Ankara ve İstanbul da halk ekmek kuyrukları uzarken, halk olarak çilemiz ne kadar devam edecek? Türkiye’nin ve Türk milletinin geleceği nasıl şekillenecek? Gerçek şudur: Tükettikleri bir ülkenin halkı farketmesin diye döviz lobisi, faiz lobisi adları altında günah keçileri yaratılarak zamana oynanıyor, halkın dikkati başka yerlere çekiliyor gibi geliyor. Döviz faiz enflasyon bu üçü sonuçtur. Başka şeyleri yanlış yaparsanız bunlar da yanlış çıkar. Bunlarla uğraşırsanız hiçbir şey elde edemezsiniz. Vücudunda sürekli ateş varsa bir süre ilaç alarak ateşinizi düşürebilirsiniz ve fakat .yüksek ateşin nedenlerini bulup çözmeden sadece semptomlarla belirtilerle uğraşıp ilaç alarak köklü çözüm bulamazsınız ve aldığınız ilaçları günün birinde fayda etmez, o ateş sizi bir gün öldürür.
Türkiye’nin acil gündemi dünyadan gelecek kasırgalara hazır olmaktır. ABD nin faiz artırımı geldiğinde biz ne yapacağız? Şurası kesin: Ülke daha yüksek faizlerden dış borç bulabilecek. Günübirlik zamlarla Enflasyon hiperenflasyona doğru kopup gidiyor. Bankacılık sektörünün korunması şarttır. Dolarizasyonun durdurulması lazım. Ülkedeki paranın yüzde 60 dolar olmuş. Güven ortamı tesis edilip dolarizasyonun durdurulup risk priminin düşürülüp dış borçlarımızın faizini düşürmemiz lazım. Bugün Türkiye 1970'lerin Türkiye sine doğru dolu dizgin gitmektedir. Ucuz ekmek kuyrukları hepimize nostalji yaptırmaktadır.
Sopayla ekonomi yönetilmez. 1993-1994 yıllarında dönemin başbakanı tansu çiller faizlerin yüksek olduğunu, dış mihrakarın ekonomiye saldırıldığını, bunlarla savaşacağız deyip hazinenin düzenli yaptığı düzenli ihaleleri iptal etmiş, ben de sizden borç almayacağım, bakın faiz düşecek demişti. Sonra ne olduğunu yaşı 40 üstü olanlar net hatırlar. Ekonomi bir bütün olduğu için maalesef o tarihte hem döviz fırladı gitti hem faiz onun beğenmediği seviyenin 3-4 katına çıktı. Faiz %100'lerden % 400 kere fırladı.
Döviz öyle fırladı ki Türkiye tarihinin en büyük devalüasyonu yaşadı ve TL adeta çöktü o tarihlerde. Hepimiz o günleri biliyoruz. Ekonomi % 10 küçüldü. O günden beri de ne kadar düzeldik desek de iflah olmadık. Karşımızda olan durum tarihten ders almadığımızın göstergesidir. Enflasyonun %50 lere gittiği ortamda MB 300 baz faiz düşürerek zaten buhran içine sürüklenen ekonominin kriz fitilini ateşledi son toplantısında ve dövizdeki oynamalara da hepimiz şahit olduk.
İktidar faiz düşürmek yerine enflasyon çok yüksek faiz düşürmek yerine yatırımcılar yatırım yaparsa onlara faiz desteği sağlayacağız deseydi. Mesajla ihracatçılara ve istihdam amaçlı yatırımlara 300 baz puan faiz desteğini hazinden sağlasaydı ülke devalüasyon enflasyon sarmalında bu kadar yıkım yaşamayacaktı. Türkiye şu haliyle emeği sudan ucuz hale getirmiş, topraklarını Yunan’ın bulgarın ucuz pazar cennetine dönüştürmüş durumda. Ümmetin umudu olan Türk milleti ve Türkiye daha dün devlet olmuş Arap ülkelerinden medet umar hale gelmiştir. Bunlar çok acıklı tablolardır. İbret vericidir. Emekçi kesimin milli gelirden aldığı pay son 30 yıldır sürekli azalmakta, son 3 yıldır makas gittikçe daha da açılmaktadır.
Ülke sermaye ve yabancı ülke vatandaşları için dikensiz gül bahçesine dönüştürülmekte, ülkenin evlatları içinse adeta cehenneme dönüşmektedir. Bu gidişata hükümetin dur demesi, 20 yıldır hep kendisini destekleyen kesimleri enflasyona ve parası olanlara ezdirmemeli ve gelir dağılımı adaletini sağlamak ve tekrar ülkeyi halkın da istifade ettiği büyüme patikasına sokmak için tüm önlemleri almalı ve gerekli politikaları ivedilikle geliştirmelidir. Bu 20 yıldır Ak partiye oy veren, vermese de hükümet etmesinden memnun olan, her türlü zor şartlarda dahi yanında olmaktan imtina etmeyen Türk milletine iktidarın vefa borcudur.
İyi pazartesiler dilerim. Hoşçabakın zatınıza.
Sivri Dil