Yalancı durumuna düşmekten korkan büyükler "öl söz verme, öl sözden dönme" demişler. Şimdilerde hayat pahalılığının egemen olduğu ülkemizde en ucuz şey söz oldu. Çünkü yalancılık meslek oldu, davranış biçimi oldu…
Böylece toplumda kimsenin kimseye inancı kalmadı. Genel kanaat her gördüğünüz insana siz de zamanla yalancı nazarıyla bakmak zorunda kalıyorsunuz. Çünkü ne kadar samimi ve dürüst olsanız da oluşan yalan toplumunda yalandan korunmak için kendi içinize kapanmak zorunda kalıyorsunuz. Size uzanan her elin, konuşan her dilin sahibini yalancı olarak görmezseniz, yalancılar sizi yaralıyor, sizi paralıyor.
Elbette yalan dünyanın cazibesinden kurtulup kendini Hakka ve Hakikate adayan çile ehli fedakârlar da vardır. Ama sayıları bir elin parmağı kadar azdır.
Dönün bakın etrafınıza, adeta dünyanın yalana teslim olduğunu görürsünüz. İnsanoğlu menfaati gereği pervasızca yalan söylemeyi adet haline getirmiştir. Yalan sayesinde dünyalık elde edenleri, dünyadaki cezadan kurtulanları görenler; geçici imtihan dünyasında aldanmıştır.
Elde edilen geçici menfaatin kurbanı olanlar da yalan söylemeyi kendilerine hal edinmişler. Adım adım yalan yolunda, yalan adımlarla, yalana doğru yol almışlar. Böylece doğru yoldan da sapmışlardır.
İktidar sahipleri iktidarını, makam sahipleri makamlarını, menfaat sahipleri menfaatlerini ellerinde tutmak için her yola başvurmuş, yalanı sıradan bir iş haline dönüştürmüşlerdir.
Dünyada yalancılığı kendine hal edinenlerin bilmeleri gereken şudur ki; geçici dünya hayatında belki yalanla bir şeyler elde edebilirisiniz. Belki bazı suçlarınızı saklayabilirsiniz. Ancak ahiret hayatında kimse gerçekleri saklayamayacak. Hem de kendi suçlarını bizatihi kendileri ifade edecektir. Çünkü yüce Allah hesap gününde kimsenin yalan söylemesine müsaade etmeyeceğini Kuran-ı Kerim'de beyan etmektedir:
"O, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbidir. O, Rahmandır. O gün insanlar O'na karşı konuşmaya yetkili değillerdir. Ruh (Cebrail) ve melekler saf saf olup durduğu gün, Rahman'ın izin verdiklerinden başkaları konuşmazlar; konuşan da doğruyu söyler. İşte o, kesin olarak gelecek gündür. O halde dileyen Rabbine varan bir yol tutsun. Biz, yakın bir azap ile sizi uyardık. O gün kişi önceden yaptıklarına bakacak ve inkârcı kişi: 'Keşke toprak olsaydım!' diyecektir." (Nebe Suresi/37-40)
Yalancılar şunu bilmeli ki, yalanla ancak bu dünyada dümen çevirebilir, insanları aldatabilirsiniz. Ama yüce Allah'ı asla aldatamazsınız!
Not 1: İnsan maksimum yetmiş yaşamalı ve hiçbir erkek kesinlikle emekli edilmemeli..
Not 2: Bir yanda kendini eğlendirebilmek için tonlarca para harcayan doyumsuz kalabalıklar, bir yanda güç bela bulabildiği bir dilim ekmeği günlere bölen yoksunlar… Bunun adı küresel şizofreni!
“Çoğumuzun ruhu, menfaat ve ihtiraslarla yıpranarak bu sonsuz güzellik âleminin duygusunu kaybetmiş bir kabuk gibidir” diyor ‘Psikoloji’ kitabında Nurettin Topçu.
Hayatlarında gerçek olduğuna kani oldukları pek bir şey bulamayanlar, gerçekliğini canlarını acıtarak ispatlayan yaralarına sarılıyor. Ne zaman kabuk bağlamaya yüz tutsa yaraları, görünmeyen tırnaklarıyla kanırtıp yeniden kanatıyorlar.
Not 3: İsrail, dünyayı, İslam dünyasını ve insanlığı çileden çıkaracak her şeyi yaptı, yapmaya devam ediyor ama ne dünya ne de insanlık çileden çıktı. Aksine, zaman geçtikçe hassasiyet azaldı, katliam ve ölümler sıradanlaştı.
Sadece katliam ve suikastlar değil, Lübnan ve şimdi Golan/Suriye’de olduğu gibi tampon bölge veya güvenlik hattı gerekçesiyle topraklarını genişletiyor. Yani, 1967-Altı Gün savaşının küçük bir modelini uyguluyor. Daha ileri gitmeyeceğinin garantisi de bulunmuyor. Bugün yaşananları anlamak zor olsa da savaş bittiğinde önümüzde işgal ve oldu-bittilerle çizilmiş yeni bir İsrail haritası olacak. O zaman herkes anlayacak…
Not 4: Nerede içinde sadece Antep fıstıklarının kalmış olduğu bir kuruyemiş tabağı varsa, bilin ki hemen yanı başında yaşamaktan yorgun düşmüş biri vardır.
Not 5: “Ten yarası kabuk bağlar” dedi meczup, “can yarası bağlamaz!”
Not 6: Gözden yaş gelmeden ruhta gökkuşağı çıkmaz..
Not 7: Kutlama kartları bize, herkesin sevilmeyi hak ettiğini söylüyor. Hayır! Herkes temiz suyu hak eder ama herkes sevilmeyi hak etmez... (ZADIE SMITH / İnci Gibi Dişler)
Not 7: Cahit Zarifoglu'nun dediği gibi;
"Herkes kendi işine baksın değil, Herkes kendi içine baksın, Böyle daha güzel."
Not 8: Milletler tek bir şiddet eylemiyle değil, yavaş yavaş ve neredeyse fark edilmeyecek bir biçimde, dolaşımdaki paralarının aşırı miktarda olması nedeniyle paralarının değer kaybetmesiyle mahvolurlar.
- Nicolaus Copernicus (1473 - 1543)
Not 9: Bugün bize ahlâk dersi vermeye sıvanan modern kodamanlar son bir kaç on yıldır milyonlarca insanın varlığını yeryüzünden silmişlerdir. Onları görünmez, duyulmaz, ıstırabı değersiz insanlar kılarak yüzlerini silmişlerdir. Onların bu dünyada ahlaki bir özne olarak var olma haklarını gasp etmişler, yoksulları, göçmenleri, toprağı işgale uğrayanları ahlakın görme alanından çıkarmışlardır.
Göçmen teknelerinde çıktığı yolculukta kendisine bir ekmek kapısı ararken Akdeniz’de boğulan, evinde oyun oynarken fosfor bombasıyla can veren, bugün artık korkunç bir yalan olduğu ortaya çıksa da kimsenin hesabını vermeye yanaşmadığı o namevcut ‘kitle imha silahları’ yüzünden yerinden, yurdundan, ailesinden, canından edilen milyonlarca insanın yüzü silinmiştir. Yüz silinmesi şu demek: Bu insanlar ahlaki bir taleple Batının karşısına çıkamaz. Onlar artık ahlakın koruma alanında kabul edilmez, görülmez, fark edilmez bile. Akdeniz’de bir tekne daha battığında içimizin sızlaması gerekmez. Gazze’de yakılan çocuklar zaten sıradan bir durumdur. Bombalar masumları katlederken zaten böyle olacağı farz edilir.
Vicdanı silinmiş olanlar, öteki saydıklarının yüzünü siliyor. Vicdanı silinmiş olanlar bizi ‘katilin makul dayanakları’ olduğuna inandırarak maktulün yüzünü silikleştiriyor. Cinayet gündüz aydınlığında işleniyor ve kimse görmüyor. Maktul aynı zamanda olağan şüphelidir. O Batı şehirlerinin saflığını bozacak görünmez bir düşmandır. Onun ‘somut ve erişilebilir’ kılınmaması gerekir. Dikenli çitlerin, büyük duvarların ardına hapsedilerek görünmezleştirilir ama orada bir tehdit olarak elde tutulur. Masum olduğunu ispatlaması istenir ondan, sanık sandalyesine oturtulduğu için suçludur ve savcının onun suçunu kanıtlaması gerekmez, o ne yapıp etmeli ve masum olduğunu göstermelidir.
Karşımızda çürümüş bir vicdan ve müflis bir ahlak var. Barbarlar kapımızda ve onların kötülüklerine karşı müteyakkız olmamız gerekiyor.
Not 10: Enflasyon lobisinin istediği oldu.
Böylelikle dün istediğini alan lobi bugün de beklediğim gibi istediğini almış oldu.
2025 sonu enflasyonunda %21 hedefinden ve tek haneli enflasyon hedefinden de vazgeçildi.
Programın enflasyon kısmı çöktü.
2. Nas dönemli hayırlı olsun.
Dr. Fatih Karahan görevde olduğu sürece tek haneli enflasyonun mümkün olamayacağını düşünüyorum. Geçmiş olsun Türkiye.
ENFLASYON: %47
FAİZ: %47.50
Yani?
SIFIR FAİZ.
Not 11: Her şey bir rüzgâra bakıyor ağabey
Bakma esrar çekip mayıştıklarına
Bir gün var ya bu Mağribli çocuklar
Bir gün yakacaklar Paris‘i..
H.Albayrak
Not 12: Görülmemiş hesaplar memleketindeyiz. Aydınımız da söz gevelemekten kurtulamıyor. Doğruyu arayanın ve söyleyenin başına olmaz işler geliyor. Susmanın çare, işaret edildiği şekilde yuh ve alkışın geçer akçe olduğu yerdeyiz.
İşin aslını esasını bilen varsa da bütün açıklığıyla konuşan yok. Devlet canibinden gelen bilgilerin doğruyu tam aksettirmesi beklenmez. Açık konuşamazlar, konuşmamalıdırlar. Yanlış bilgi ve algı daha da tehlikelidir. Uçtuk, kaçtık edebiyatına benzer bir övünme ve efelenmenin bizi nereye getirdiğini yaşadık ve nereye götüreceğini de az çok biliyoruz. Fakat konuşamıyoruz.
Not 13: Dünya düzeninde geçerli olan güçtür. Güçlü daha az güçlüyü, daha da önemlisi bilen bilmeyeni oynatır. On üç yılda kimleri oynattılar. İsrail, önce bilgi gücünü ele aldı. Onunla bilek gücüne de hâkim oldu. Bunu düşünemeyen, olandan bitenden habersiz kalır ve güdülenlerden olur.
Biz bilgiyi ve bileni aramadıkça başımıza gelenleri anlayamaz ve geleceklere engel olamayız.
Not 14: Aklı bir kenara bırakarak çok kaybettik. Irak'ta Türk varlığını harcadık. Suriye'de harcadık. Evet harcadık. Dikkatinizi çekerim, Suriye’de Türk nüfusu Araplardan sonra ikinci sıradaydı. Irakta da öyleydi. Buna rağmen sahada Türklerden bahsedilmiyor. Koca Türkiye’ye rağmen bu olacak iş mi?
O kayıpların bizi nereye getirdiğini daha net görecek yere geldik. Suriye'de bu şartlarda olsun doğruları yapacak akla dönsek. Halep’e kadar Türklerin yaşadığı bölgelerdeki nüfusun hukuku bizim için hayati önemdedir. İsrail’in, Irak’ta Amerika’nın yaptığı gibi tapu kayıt ve nüfus arşivlerini bombalaması bunu değiştirmemelidir.
İlk yapılacak iş, içeriye ölçüsüz mesajların bize kaybettirdiklerini görerek bundan hemen vazgeçmektir.
Bu süreci idare edecek kadrolara ihtiyaç var. Bizde bu kadro var. Yine söylüyorum, Dışişleri’nin emekli diplomatlarından seçilecek on kişi göreve çağrılsa çok şey değişir. Diğer alanlarda bu ülkenin dünya çapında adamları sessiz sedasız çağrılabilir. Ortalıkta görünmezler. Konuşmazlar. Fikir üretirler. İcrayı beslerler. Yönlendirirler. Emin olun, kısa sürede bazı dengeler değişmese de ölçekleri değişir. Sınırlı kazancımız artar.
Not 15: Uçak parçası üretene asgari ücret vermeyin o zaman. Elinizden tutan mı var? Ama asgari ücret standart ücret olunca böyle şeyler söyleyen çok olur.
OSTİM Başkanı Orhan Aydın: Uçak parçası üretenle AVM'deki güvenlik aynı asgari ücreti almamalı..
Not 16: TCMB'nin %5 enflasyon hedefine ulaşmamız geciktikçe gelir dağılımındaki bozulma da devam edecek ve bir süre sonra sadece çok fakirler ve çok zenginler olacak.
O yüzden öncelik büyüme değil %5'lik enflasyon hedefi olmalı, eğer halkın daha da fakirleşmesini istemiyorsanız.
Not 17: Suriye’de yeni bir devlet düzeni kurulacak. Yeni yönetimin azınlıkların kendini güvende hissetmelerini sağlaması, dünyaya karşı kazanacağı meşrû gücün en önemli unsuru olacak. Evlerdeki suyun akması, elektriğin kesintisiz verilmesi, ulaşımın, sağlık hizmetlerinin etkili bir şekilde sağlanması çok ama çok zor işler. Bütün bu kamu hizmetlerini yerine getirmenin vazgeçilmez ön şartı da güvenliğin sağlanması ve hakkını arayanlara cevap verecek bir otoritenin ve yargı sistemin duruma egemen olması. Ölme eşeğim ölme! Anlayacağınız yeni Suriye’nin işi çok zor..
Not 18: “Ayrılıkla başım belada
Gözlerini çevir gözlerime
Yoksa sensiz bu sessizlikle
Deliler gibiyim
Sensiz bu sessizlikle”
Cahit Zarifoğlu
Not 19: Gençken birbirimizi daha iyi tanırdık. Yıllar geçtikçe her birimizdeki bilinmez ve anlaşılmaz yanlar hatırı sayılır biçimde artıyor... (ROMAIN GARY / Biletiniz Buraya Kadar)
Not 20: Belki de değmez onca çileye / Onca gayrete, gerçekten kim olduğumu keşfetmek. / Bilahare, daha iyi bir topluluk içinde / Başka biri, tıpkı benim gibi / Elbet çıkacak ve özgür davranacak.
Kavafis
Not 21: Bir ülke eğer savunma sanayisiyle öne çıkıyorsa o ülke de bir ekonomik kriz bir bunalım mutlaka vardır. Hiçbir gelişmiş ülke ürettiği silahla gurur duymaz çünkü. 2002-2012 arasında Türklere en güzel zamanlarını yaşatan AK partinin şimdi Türklere en berbat zamanlarını yaşatması da işte bu nedenle. Hukuktan ve adaletten çıkıp yaptığı silahla övünen her devlet kendisiyle birlikte halkını da aşağı çeker.
Not 22: toplum iyileri, düzgünleri, erdemlileri, tevazu sahiplerini, sade yaşayanları sevmez, onlara imrenmez, onları da seçmez; kendisine benzeyenleri seçer. kendisi kadar iyi, kendisi kadar düzgün, kendisi kadar uyanık, kendisi kadar kurnaz, kendisi kadar işini bilen. Sevilenler, baş üstünde tutulanlar ve seçilenler seçenlerin aynasıdır her zaman.
Not 23: estetik ameliyatlar, "önemli olan iç güzelliğidir" klişesini somutlaştırdı tam anlamıyla. Dudaklarınıza ve sinenize slikon yaptırabilirsiniz, burnunuzu kestirerek güzelleşebilirsiniz, ama ruhunuz için bunu yapma şansınız yok. bir şekilde kendini ele verir o.
Not 24: Türkler dünyadaki hiçbir kavmin yapmadığı bir şey yaptı: Doğu Roma’yı, Bizans’ı, Küçük Asya’yı, Diyar-ı Rûm’u Dar-ül İslâm haline getiren onlardır. Bu kadarla kalmadılar: Şam’ı, Bağdat’ı, Halep’i değil, İstanbul’u İslâm’ın gıpta edilen beldesi haline getirdiler.
İsmet Özel
Not 25: YALANIN ADI;
Dünyada: vefa
Siyasette: vaad
Ticarette: reklam
Felsefede: safsata
Edebiyatta: mecaz
Gazetecilikte: haber
Gençlikte: aşk..