Her şey ters gitmeye başlamışsa işler hal yoluna giriyor demektir diye bir söz vardır. Mevcut iktidar freni patlamış kamyon gibi ekonomiyi darmadağın ederken siyasi arenaya da ayar vermeye devam ediyor. Şimdi bana kaybolan oylarımı verseler modunda seçim yasasında değişikliği meclise sundu son olarak.
Seçim yasası değişikliği ile tek bir hedef vardır:
Daha az oyla nasıl haksızca daha çok sandalye kaparım. Sandalye demişken Meclis sandalyesi. Sanki Ak Parti Başkanlık seçimini çoktan kaybetmiş bari Mecliste yüce divana götürecek ya da anayasa değiştirecek güce millet ittifakı ulaşmasın amacında.
Yok demokrasiymiş, yok temsilde adaletmiş, yok katılımcılıkmış, vs.vs bunların hepsi mevcut kafaların doğasına aykırıdır.
Hikayedir gerisi.Çünkü yeni teklifte ittifak yok. Ak Parti'den ayrılan küçük partilerin saf dışı bırakıp, onların oyunu etkisizleştirip kendi lehine çevirme derdi var. Mhp'nin sıkıştığı yerde oy desteği verebilir, Mhp %7 altına düşürülmez. Amaç saadet, deva, gelecek vs partilerini yok etmek.
Seçim yasası değişikliğiyle, adım adım 1946’daki açık oy / gizli sayım uygulamasına yaklaşıyoruz. O kadar ki, gerekçede hangi maddeyi niçin değiştirdiklerini söyleyemiyorlar. Maddeyi aynen tekrarlamakla yetiniyorlar. Örneğin, il ve ilçe seçim kurulları değişikliği, tam bir tuzak. Birinci sınıfa ayrılmışlardan kurayla saptayacaklarmış. Fetöcüleri tasfiyeden sonra, 15 bine yakın atama yaptılar. Çoğu Ak Parti'li avukatlardı. Mesleklerindeki süre hesaba katıldı. Çoğu birinci sınıf sayıldı. Mülakatlarda yaşananlar, kapalı komisyonda nasıl belirleme yapılacağını gösteriyor. Sandık kurullarına gelince, üye hakkı bulunan parti o kişinin olurunu almadan başka parti üyesini üye gösteremeyecek. Oluru yoksa o kişi zaten göreve gitmez, olur biter. Yazılı dilekçeyle korku yaratıp partiler arası dayanışmayı önleyerek diledikleri sonucu tutanağa bağlayacaklar.
Seçimlerle ilgili değişiklik önergesi, yargı güvencesinde seçim uygulamamıza, hepten son verme girişimidir. Herkesin kendince bir hesabı var bakalım Allah’ın hesabı ne olacak? Muhalefet nasıl bir strateji üretecek bu şah mat eylemine!
Her alanda tel tel dökülen hükümet politikalarını görünce insan “Bir ülke bu kadar mı kötü yönetilir!” diyor. Faizleri düşürdük diye caka satanların haline bakın.
Hazine, Dolar'a %9 FAİZ ödüyormuş!
5.5 yıllık tahvil.
Bileşik hesaplayalım;
100.000$'a 5.5 yıl sonra 160.000$ ödemek demek bu!
İnanılmaz!
TL FAİZİ vermezsen, sonra gider DOLAR'a bunu ödersin.
Halbuki, vaktinde YÜKSEK FAİZ uygulasan, uzun vadede %9 ile TL borçlanırsın.
Ne hallere düştük...
Bu arada TÜİK'te iki başkan yardımcısı görevden alındı dün. ENFLASYON yine hızla düşecek galiba! Allah sonumuzu hayretsin.
İnsan ne kadar teslimiyetçi ne kadar kaderci olmak zorunda kalsa da bu zıvanadan çıkmış ülkede yine hiddetlenmeden edemiyor. Dylan Thomas'ın şiirinde dediği gibi;
"Ama gitme o güzel geceye usulca.
Hiddetlen, hiddetlen ışığın ölümünün karşısında." Hoşçabakın zatınıza.
Not 1: Çanakkale Köprüsü 300 TL imiş.
Bu köprüyü İstanbullu kullanmaz. Otoban var.
Kara ticareti için kullanılır. Çanakkale ve sapa iller kullanır.
300 TL ile bahsedilen araç sayısına ulaşılır mı?
Belirsiz.
Sanayiye yine TIR kullan diyorlar. Demiryolu yok!
Not 2: Dün bugünden iyiydi, bugün de yarından iyi olmuş olacak. Bu kafanın gideceği yer elde mızrak, kıçımızda incir yaprağı olduğu fi tarihi.
Not 3: Genel anlamda un ve un mamülleri zararlı tüketmemek lazım. Hele sıcak pide asla.
Not 3: Eğer düzenli olarak çalıştığınız halde; uyduruk bir tatil yapamıyorsanız; saçma sapan bir daire almaya ömrünüz yetmiyorsa; en küçük bir harcamada eliniz ayağınız titriyorsa; kötü yönetiliyorsunuz demektir. öyle karmaşık rakamlara, büyük analizlere, beylik cümlelere gerek yok.
Not 4: insanlar açlıktan ve çaresizlikten çöpten ekmek toplasa, "geri dönüşümde duyarlılık arttı" manşeti atacak gazeteler; kıyafet alamadığı için önüne yaprak bağlayıp dolaşsa, "organik giyime ilgi çoğaldı" yazıları döşeyecek gazeteciler var. şarlatanlık altın günlerini yaşıyor.
mandalina niye pahalı? çünkü zamanı geçti. ayçiçek yağı niye pahalı? çünkü savaş var. akaryakıt niye pahalı? çünkü petrol krizi. et, süt, araba, ev, tekstil, deterjan niye pahalı? çünkü dış güçler. hiçbir şeyin, hiçbir şekilde kötü yönetimle ilgisi yok anladığım kadarıyla. süper!
Not 5: "batı medeniyeti çöküyor" diyenlere bakın; hiçbiri kahire'de, bağdat'ta ev almıyor; hiçbiri çocuklarını tahran'da, mekke'de okutmuyor; hiçbiri sıkışınca kabil'e, islamabad'a kaçmıyor; hepsi londra'da, paris'te, roma'da fink atıyor. çünkü onların sistemine güveniyor esasında.
Not 6: şunu merak ediyorum: bir insan hangi sebeple, hangi motivasyonla; bir ülkeyi ele geçirmek için hastaneleri bombalayan, şehirleri yerle bir eden, kadın çocuk demeden katliam yapan saldırgan bir ülkeyi destekleyebilir? tabi insansa eğer.
Not 7: çeçenistan müftüsü mezhiev, "Rusya'nın yanında verilen mücadele Allah uğrunadır ve cihattır. bu savaşta ölenler şehit olacaklardır" demiş. ne kadar tanıdık sözler değil mi? tarihte din adamları kadar iktidarlara çalışan, din kadar iktidarlarca sömürülen başka bir kurum yoktur.
Not 8: tv'deki kandil programlarını da klasik ekip yapsa keşke. Yaşar Hacısalihoğlu'nun Kur'an tilaveti ile başlasa mesela. Cem Küçük'ten ilahilerle devam etse. Mete Yarar, "Allah adın zikredelim evvela" diye girse tiz sesiyle. ve Ersan Şen'in kapanış duasıyla bitse. bence iyi fikir.
Not 9: Ukrayna'nın 94.7 milyar dış borcu var. Bu borçlar ödenemeyecek. Finans sektörü, temerrüt kelimesinden büyük ölçüde korkar. Korktuğu için başka arayışlara girer. "Yeniden Yapılandırma" bunlardan biri.
Yapılan önerilere bakalım.
"1- G7, Ukrayna borç ödemelerinin askıya alınmasına öncülük edebilir.
2- Hükümetler, borç indirimi yapabilir.
3- ABD kongresi, borçları erteleyebilir."
Ukrayna’da 2015 yılında borç reddiyesi gerçekleşti. Yakın zamanda, Rusya ve diğer ülkeler içinde görebilecek miyiz? Savaşın yarattığı sonuçlar yıkımdır. Yıkımın ve yükün azalması için girişilecek her türlü girişim, borçların silinmesini/hafifletilmesini de somut bağlamda gündeme getirecektir.
Not 10: Peki neden sağlıkta,eğitimde ve ulaşımda özele karşısınız?
Yozlaşmayı arttırır, devletin kabiliyet ve reflekslerini köreltir, iktidarların iş/işlemlere toplumsal hizmet değil siyaseten yaklaşmasına yol açar, toplumda kapitalist kast sistemi yaratır... Bazı yerlerde herkesin eşit olması lazım.
Not 11: Herkes sakız çiğner de; Kürt kızı tadını getirir..