Öncelikle bugün 14 Mart Tıp bayramı. Doktorundan hemşiresine, hasta bakıcısından hademesine kadar tüm vatanperver sağlık emekçilerinin  tıp kutlarım. Güven içinde, emek hakkınızı alabildiğiniz, saygı gördüğünüz bir Türkiye'de mesleğinizi icra edebilmenizi dilerim. 

14 Mart tıbbiyelilerin bayramıdır sağlık çalışanlarının değil,  Önce neyi kimi kutlayacağınızı biliniz diyen doktor arkadaşlara nazikçe şöyle söyleyeyim; Hep dediğim gibi, "diplomalar meslekler için, insan olmak içinse başka bir şeyler lazım..." Nezaket gibi... Lütfen nezaket. Beraber çalıştığınız arkadaşlarınıza daha nazik olun. İnsanlıktan kimse ölmez..

Not 1:Bir oda dolusu insan içerisinde bir mevzuda konuşmak deveye hendek atlatmaktan çok daha zordur. Adeta düz duvara tırmanmak, İtalyan çukurundan geçmek ve engelli koşuyu aşmak zorundasınızdır. Herkes her şeyi herkesten iyi bildiğini sanmaktadır. Sözü kapan kimseye pas vermeden karşı kaleye gol atma peşindedir hep

. Hukuk konuşurken orada bir hukukçunun, hastalık ve sağlık konuşulurken yine orada bir doktorun bulunuyor olmasının hiçbir önemi yoktur lafazanlar için. Din mevzuunu ise uzmanlarından başka herkes bilmektedir. Hem de şaşılacak bir özgüvenle. Üniversite bitirmiş olmak, dirsek çürütmek, mürekkep yalamak, akademik kariyer sahibi olmak, kitaplar yazmak… Bunların hiçbirisinin toplulukta konuşanlar nezdinde bir önemi yoktur. Makam, mevki ve zenginlikçe tanınmış biri iseniz nefesler tutularak dinlenirsiniz. Söylediğiniz şeyler dünyanın en ahmakça, en saçma şeyleri bile olsa ortamdakiler hemen bunda bir hikmet aramaya kalkarlar.

İşin bir de siyasi tartışma tarafı var ki o tam da evlere şenliktir. Kendini ve ailesini idare etmekten aciz insanların sanki o partinin il başkanı edasıyla nasıl savunmaya kalktıklarını, ortalığın toz duman olduğunu görürsünüz. Bu anlamda üslup bakımından bir futbol takımını desteklemekle bir siyasi partiyi savunmak arasında hiç fark yoktur. İşte böyle zamanlarda biraz okuyup yazan, düşünen biri iseniz duvar yarılsa da meydana gelen oyuktan kendimi dışarı atsam diye dua kıvamında beklersiniz. Çünkü başkaca bir çareniz yoktur.

Not 2: Sırtında para kasası yoksa para ile tanışmadığın için bir zahit ya da keşiş gibi konuşup durursun. Paraya kavuşunca durum değişir. Sükutu sahip olduğu şeylerle emziren bir insan çıkar ortaya. O sensin! Makama gelinceye kadar makam karşıtı davranmış olman büyük bir özlem ya da harlı bir beklentinin neticesiymiş meğer. Şimdi sahip olduğun makam seni mayıştırıvermiş. Eleştiri ve şikâyete giden dilin gittiği yerden dönmez olmuş. Artık her makamdan çalıp oynayabiliyorsun. Bir iddian olsaydı “Allah insanı iddiasından vurur” derdim. Uhud Savaşı'ndan kervan yükünden, ganimet paylaşımından bahsettin, yenilenler arasında, ganimete üşüşenler arasında sen de vardın. Fakat o kadar başka yere bakıyordu ki gözlerin kendini göremedin!

Not 3: Ev orta sınıf yaşantısının merkezidir. Orta sınıf için ev sadece barınma mekânı değil aynı zamanda dışarının olumsuz şartlarından korunma mekânıdır. Dışarıda yiyip içmek, dışarıda eğlenmek ve zaman geçirmek ne denli masraflı ise evde eğlenip yiyip içmek o derece tasarrufludur. Ev yaşamı muhafazakârlığın en somut biçimidir. Kendini evden dışarıya atmak, eve geç gelmek, evde kendine özel odaya yerleşmek, bunların hepsi evden kaçış egzersizleridir. Sezai Karakoç’un “Masal” şiirinde tahkiye ettiği Batı’ya gidip de dönmeyen altı oğul da bu evden kaçışın medeniyete dair serüvenidir.

Not 4: “…Hiçbir zaman telafi edemeyeceğimiz bir şey vardır: On beşimizdeyken evden kaçmamış olmak. Sonradan anlarız: Sokakta geçirilen kırk sekiz saat, alkalik çözeltide olduğu gibi, mutluluğun kristalini yaratır.” (Walter Benjamin, Son Bakışta Aşk, çev. Nurdan Gürbilek, 2014, Metis Yayınları, 7. basım, s. 52-3)

Not 5: "Hesabı kapatıyorum" diyor kasiyer, sonra durup gözlerini kısarak soruyor: "Sen yağ almıyor musun abi?" O zaman uyanıyorum...
"Bu kadar fena mı durum?" diyorum.
"Yağmaladılar bir nevi" diyor. "Ayçiçek yağı yetmedi, yağ diye ne buldularsa aldılar. Sen bugün yağ almayan dört beş kişiden birisin."

Not 6: "Piyasa", artık yerçekimi yahut atmosfer basıncı gibi doğal bir sistem gibi geliyor kulağımıza... Oysa "piyasanın ne istediği" bize büyük şirketlerin ve patronlarının istediklerini anlatır.
(GEORGE MONBIOT / Bu Enkazı Kaldırmak)

Not 7: Kıtlığı yaşanan malın fiyatı yükselir , derdi dedem. Rahmet olsun..

Not 8: An itibariyle Ruble/$. 1 aylık devalüasyon %100. Rusya yaptırım uygulayan ülkelere borçlarını Ruble olarak ödeyeceğini açıkladı. Bu fiili moratoryum. Putin'in elinde değil başka bir yerinde patlamış durumda.

Not 9: Emtia milliyetçiliği, hammadde savaşına dönmüş durumda ve herkes elindeki emtiayı silah olarak kullanıp daha fazla kazanmak, gerilimi tırmandırıp fiyat arttırmak ve emtia ambargolarıyla rakiplerine ayar verme gayretine girdi.

İki dünya savaşı da emtia paylaşımından çıktı. 100 yıl öncesinin stratejik ürünü çelik ve onun için gereken kömür havzaları üzerinden kopan kavgayı hatırlayın… Şimdi de dünya savaş bulutları topluyor ve Rusya ile Çin, ellerindeki emtia cephanesiyle dünyaya meydan okuyor.

Not 10: Dedi ki: Köylerimizdeki boş arazilerin hepsinin ekilip biçilmesi lazım.

Dedim ki: Doğru haklısın. Gidip ekermisin? 

Dedi ki: Köyden şehre benden sonra gelenler önce dönüp ekim dikim yapsın. Ben de emekli olunca dönerim belki.

Not 11: Dağlar gönlü dağlanmış bu adamı daha çok dağlar. Dağlar da virandır garibin gönlü gibi. Dağlardaki uçurumlar da içindeki uçurumlara benzer. Dağı borandır hep...

Türkünün Ötesi/Neşet Ertaş

Not 12: Yediğinde/içtiğinde haram ve helal bilincinde olmayan, baktığında, gördüğünde, düşündüğünde hiç göremez. Çünkü bir şeyin kötü olduğunu bilmek elbette önemlidir ama kötü olduğunu bildiğin şeyi yapmamak daha önemlidir. 

Tek ve Tenha/Akif Emre

Not 13: Yanlışı bilerek yaptığını başkalarına duyurmak insanlara yanlışta ısrar konusunda garip bir özgüven veriyor. "Biliyorum yanlış ama ben de böyleyim" demek pek çok zaman "önemli olan yanlışın kendisi değil aslında benim" demek.

Not 14: So­run mer­kez­li dü­şü­nül­me­si 
ge­re­kir­ken, mo­del mer­kez­li dü­şün­mek, yi­ne bir ben­zet­mey­le, öl­çü­le­ri 
alın­madan bir ki­şi­ye el­bi­se dik­me­ye ben­zer…

Not 15: köleliğin verdiği rahatlığa,
efendilerinin takdirlerine alışan köleler;
rahatlık ve takdiri kaybetme korkusuyla isyan etmez;
özgürlük talebinde bulunmazlar.
İncinmiş onurlarını tamir için
ezecekleri ve aşağılayacakları
kendi kölelerine sahip olmak isterler.

Not 16: Dinî ve ahlâkî değerlere' gelince;
'Bataklık'taki sivrisineklerin canavara dönüşmesini,
kısaca evrim mekanizmasının yavaşlamasını
isteyen zayıfların uydurmalarıdır.
Ancak güçlüler tarafından manipüle edilebilirlerse
bir 'değer' ifade ederler.
Kısaca:
"Kâr artsın, dünya batsın."

Not 17: Savaş döneminde ölen hayvanların cesetlerini sayan olmuş mudur acaba? Milyonlarca serçe, kuzgun, narbülbülü, tarlafaresi, parçalanmış tilkiler, küle dönmüş keklikler, sıçanlar, köstebeklerin yıkılan sığınakları, kendilerinin devasa benzeri olan ağır zırhlı tankların altında ezilen hafif zırhlı kaplumbağalar... Hiç kimse hiçbir yerde bu ölümlerin dökümünü yapmamıştır. 
Georgi Gospodinov

Not 18: “Kuş konuyor. Kuşun ayağının aksadığını ve tekrar havalanmakta zorlandığını fark ediyorum. Savaşın yaşandığı, toz bulutlarıyla kaplı bu ülkede hayvanlar bile sakatlanıyor; köpekler üç bacak üzerinde zıplaya zıplaya gidiyor, kedilerin bir gözü, kuşların bir bacağı var.”
Audur Ava Olafsdöttir

Not 19: En çok da Rusların gidecek yeri kalmadı, mecburen bu yaz bize gelecek diyenlere gülüyorum. Geçen yaz 500 $'a ağırladığınız Rus kankalarınızı bu yaz 250$'a ağırlarsanız gelebilirler çünkü Ruble'de %100 devalüasyon var. Ölü fiyatına nasıl kar edersiniz orasını bilemem. Biz turizmi $ kazanmak için yapıyoruz. Ruble kazanmak için değil.. Ruble artık tuvalet kağıdı oldu.

Not 20: İslamcıların vatanı yoktur. Sevdikleri tek şey para ve güçtür. Bir de paranın satın aldıkları. Kadın, lüks, mücevherler.

Not 21: Son gelen petrol zamlarından sonra Arabasına binip işine gidebilen herkes zengindir artık. Veya gezmeye.. Bu gidişle trafik kalmaz yollarda. Herkes penceresinden arabasına baksın dursun. Uzaktan sevsin arabasını. Ve ayrıca benzin zamlarının tek gerekçesi Putin değil; hayat pahalılığı varsa bir yerde orada kesinlikle kötü yönetim ve yolsuzluklar var demektir.

Not 22: Traktörü olup çiftçilik yapanlar, çekicisi olup nakliye yapanlar, herhangi bir iş makinesi olup ticari işte kullananlar ellerindeki malın kıymetini bilsin.

Yenileme zamanı geldiğinde kolay kolay sıfır km araç alamayacaklar.

En kötü çekici 1,5 milyon, en kötü kamyon 1,2 milyon.

Not 23: Putin Ukrayna'dan tamamen çekilip tazminat ödemeden yaptırımlar kalkmaz bu saatten sonra. Savaş çocuk oyuncağı değil. Ondan diyorum ki bu saatten sonra Rusya cephede kazanmadan ciddi olarak müzakere masasına oturmaz.

Bu demektir ki tüm Avrupa ve bölge ülkeleri tam olarak nerede duracağına bir an önce karar vermeli, herkese gülücük dağıtarak bu iş yürümez.. Öyle ya da böyle yaşanan şu ortamda tarafsız kalmak da bir bakıma taraf olmak anlamına gelmektedir. Tarafsız kalmak bertaraf olmak sonucunu doğurabilir. Dikkat etmek lazım.

Not 24: Savaşın iki kaybedeni var.
Birincisi daha savaş başlamadan belliydi.
Ukrayna halkı...

Savaşın ikinci kaybedeni de yavaş yavaş tarih sahnesinde belirginleşiyor.
Dünyanın her yerindeki "sade insanlar"dan ve yoksullardan bahsediyorum.

Not 25: Buradaki insanların davranışlarında ileriyi göremeyişleri ve hayal gücü eksiklikleri de yaşadıklarında büyük rol oynuyordu -anlık yaşadıkları için her şeyin her an değişebileceğini göremeyen, değişikliğe doymayan ve o sabırsızlıkla zamanı tüketen insanlar. (THOMAS MANN / Büyülü Dağ)

Not 26: “Ey ulular sizin bana öğretmediğinizi / ben zamandan öğrendim / kuruyan hurma dalından öğrendim / damıtılmış petrolden öğrendim / yavrusunu arayan bir deveden öğrendim / hapsedilmiş yarı yanık / sancaklardan öğrendim / yıkılmış taş kemerlerden öğrendim / harap handan, köprülerden öğrendim.” Üstad Karakoç 

Not 27: Aklın etkisi olmayan yerde yıkım başlar…Net !

Not 28: "Her şey ben yaşarken oldu, bunu bilsin insanlar / Ben yaşarken koptu tufan / Ben yaşarken yeni baştan yaratıldı kâinat." İsmet Özel