MUALLİM filmini izleyin.

Netflix çekmiş.

Ama sanki, resmi tarihe yine haşırt diye geçirmişler gibi.

Osmanlı'da köy okulunda kız erkek karışık. Kimse çarşaflı değil. Kadın hemşire var.

Sürgün bir JÖN TÜRK hakkında.

Çok ince görmüşler.

Kaymakam'ın kızı, gayet atıyla takılıyor kasabada.

Kadınlara bir baskı yok.

Başlar örtülü ama sıkma baş ya da türbanlı değil kimse. Geleneksel baş örtüsü var başlarda. Anadolu da şeş denen büyük kısmı örtünün kenarında boncuklarla bezeli oyalı..

Köyün İMAMI bile bayağı kültürlü. İmam sadece kültürlü değil aynı zamanda ahlaklı ve vatansever. Değerli biri.

Sürgündeki Jön Türkler'i ÖĞRETMEN atamışlar köylere.

Demek ki, Sultan Abdülhamit,bunlara tam olarak HAİN gözüyle bakmıyor.

Reji idaresi (Borçlara karşılık yabancılara verilen imtiyaz neticesi kurulan tahsildar vesayet kurumu) tarafından zorunlu tütün ekimiyle köylülerin yok edilişini, yokluğa mahkum edilişini ve zorunlu göçü konu edinmiş film. Toplumu aşağılamak yerine mensubu olduğu milletin niye o halde olduğunun iyice tahlil edilmesi gerektiğini, tarihsel arka planın önemli olduğunu ve bir demircinin otomobilin en ince değerli katma değeri yüksek parçasını uzak taşrada imal edebildiğini, geri kalmışlığın halkın genetiğiyle ve coğrafyayla ilgili olmadığını ince zarif dille anlatmış.

Resmi olarak anlatılan ya da bilindik klişe tarihi bilgilere ters enteresan güzel bir film. Herkese iyi seyirler..

Ev sahiplerinin aç gözlülüğü ve ahlaksızlığı üzerine bir kaç tespit..

“3 milyonluk evde 3 bin kirayla oturayım?
 Oldu paşam. O ev sahibinin yerine kendinizi koyun bir de? Sizin gibi kiracılarla muhatap olmamak için ev sahipleri mutlaka noter onaylı tahliye sözleşmesi imzalatsın.“ diyen ahlaksız azgın doyumsuzlarla dolu sosyal medya ve varsıllığın içinde yüzen çukur ruhlular.

BİLKENT İKTİSAT ya da Boğaziçi İşletme mezunu veyahut İstanbul Hukuk mezunu birisinin, Türkiye'de az yiyerek ev alması mümkün değil.

Onu bırak, DOKTORLAR bile ev konusunu hayallerine kaldırdılar.

Bu düzende, dikkat edin de, geçim sıkıntısı çeken öfkeli kiracı kurbanı olmayın.

Tahliye taahhütnamesi imzalatamaz kimse size.

İmzalamayın.

İmzalanan da geçersizdir.

Aynı gün, noterden çekilecek bir ihtara bakar, ve gelen yanıtta taahhütname varlığından bahsediliyorsa, SUÇ DUYURUSU yapabilirsiniz.

Yasalara herkes seve seve uymak zorundadır.

AK parti gidince, biraz HUKUK konusunda, bu köyden gelme kimi ÇOMARLARA, hatırlatmalar yapmak gerekecek.

Elbette hukuk yoluyla.

Asarım keserim deyip, hakim karşısında elleri zangır zangır titreyenler oluyor.

Ev almış vatandaş, 5 yıllık süreye dahi uymamak için 40 takla atıyor.

Anadolu insanının genlerinde var ÇAKALLIK.

Kiracı, yasal zammını yaptıysa, 5 yıl süresini doldurur. 5 yıl sonrasına ise MAHKEME belirler.

Aksini düşünen varsa, hakim karşısında ispatlayın.

EKSİ FAİZLE kredi dağıtılması serbest piyasa mı da, konu kiracıya gelince, canınız isteyince atmak istiyorsunuz?

Herkes HUKUKA uyacak.

EKSİ FAİZLE KREDİ alırken iyi, ki ben de imkanı olan alsın dedim, fakat, bu kredinin bedeli, toplumun fakirleşmesidir. Yani KİRACININ fakirleşmesidir.

Devletin oranına uymamaya kalkanlar, kendilerini çakal  zannediyorlar.

Gün gelir, Ukrayna oluruz , yalnız bu kafayla.

Not 1: Herkes kederli yaşadığı için, bizim vurgularımız etkilemiyor kimseyi. Herkes şiir tadında acı yaşayınca hayatı bizim dilimiz lal oluyor. O zaman Aşkın kitabını yazanlardan Summani’yi derkenara yazalım. Rahmet olsun.
Arabî Farisî dilin olmazsa
Bülbüle münasip gülün olmazsa
Asla bir meslekte elin olmazsa
Dava ile sultan olsan fayda ne?

(Narmanlı Sümmanî)

Not 2: İmla düşüklüğünden zevk alıyorum. İfade düşüklüklerini bile bile olduğu gibi bıraktığım da oluyor. Nasıl olsa mükemmel değiller. Olmaları da gerekmiyor. Yazdıklarımızın parlaklığından söz edemeyecek kadar aşağılardayız. Ne var ki, gurur, yekpare mermer bir sütun olan bu gerçek üzerinde, cılız ve çirkin bacaklarıyla inatla yükselmek ister. (CAHİT ZARİFOĞLU / Yaşamak)

Not 3: Bundan sonra gün gelecek, araçların otobüslerin metronun yakıt ve amortisman maliyetleri yine düşecek diyen var mı? Yok!
O halde kabul edelim ki...
Yakın gelecekte bizdeki çok başarılı bazı belediyeler bile sorunun altından kalkamaz hale gelebilirler.
Devletin geniş mali desteği ve planlama kapasitesine ihtiyaç olacak...
Hele İzmir’de her ay ÜFE oranında (7.10 TL, her ay %10 zam) yapılan fahiş zamlarla ve laflarla günün geçiştirildiği toplu ulaşım düzeni için devletin müdahalesinden başka bir çıkış var mı?

Not 4: Türkiye'de İSTİHBARAT dışında direnen bir devlet kurumu kalmadı.

Son kale İSTİHBARAT.

Onlar da bireysel çabalarla, kısıtlı bütçelerle direniyorlar.

FETÖ niye MİT'e saldırdı o gece?

Önümüzdeki 10 senede Türkiye çok karışık olacak diye düşünüyorum. Umarım batmayız.

Not 5: Borsa, zengin olma yeri değildir.

Borsa, varlıklarınızı büyütme yeridir.

Paranız yoksa, sonunda yine paranız olmaz.

Paranız varsa, sonunda yine paranız vardır.

Not 5: "Altılı masa bu kez Davutoğlu'nun ev sahipliğinde kuruldu. Menüyü Gelecek Partisi'nin aşçıları hazırladı. Menüde bamya çorbası, enginar, kuzu sarması, salata ve tatlı yer aldı." (Muhalif bir gazeteden...)

Umarım gelecek seferki toplantıda iyi bir kısır yapıp yerler ve toplanıp durma kısır döngüsünden kurtulurlar.

Not 6: Yakın zamana kadar hemen herkesin köyde bir akrabası olur, onlardan büyük bir erzak desteği gelirmiş...
Sanayileşme ve şehirleşmeyi bizden yüz elli yıl önce tamamlamış Fransa'da, hiçbir Paris amelesine diyelim Auvergne köylerinden erzak yardımı yapıldığı duyulmamıştır.
Köy diye sayıklayan şehirli zavallılara, Erşan Kuneri dizisinin en başarılı bölümü olan "Kooperatif Kemal"i izlemelerini tavsiye ederim.
Bunlara eş olarak da Nazlı yakışacaktır ya...
Amma özlerlermiş faşizmi yahu!

Not 7: "Van'ın bizim açımızdan özelliği bir belediye başkanımızın bile olmaması." Kemal Kılıçdaroğlu

Not 8: Hiçbir devlet piyasadan büyük değildir.Piyasa alacağını; kur, faiz ya da enflasyon ile mutlaka tahsil eder. Bizim "sıkışmış acemiler mangası" iktidarı ise halkın Hedonik Döngü'ye kapılmasını umuyor ama en güçlü iktidarlar dahi tencereye yenilir...

Not 9: Ve hepimizin dilinde aynı nakarat; bugün yarından daha güzel…
Bir toplumun en büyük çöküşü umudunu yitirmektir. Umudunu yitirmiş kişinin kaybedeceği bir şey de yoktur kendi gözünde. Halbuki dünyanın en yalnız, en yoksulunun dahi kaybedeceği bir şey vardır. Sağlığı, canı…
Ben de sağlığımı kaybetmemek adına yazıya döküyorum düşüncelerimi, beklentilerimi.

Not 10: Salı gece yarısı haneye yüzde 30, sanayiye yüzde 10 ve elektrik üreticilerine yüzde 16 yapılan doğalgaz zammı ile uykumuz kaçırıldı.
Neden ülkemizde önemli kararlar, zamlar hep gece yarısı açıklanır bilgim yok tahminim var. Sanırım, ertesi sabaha kadar sinirler yatışmış olsun diye, gündüz vakti yerin yerinden oynaması kolay, gece vakti uykumuz var tabii. 

Not 11: Hükümetin ortaya koyduğu vergi politikaları, ucuz kredi ve Kur korumalı mevduat gibi politikamsı uygulamalar sadece zengini daha zengin, fakiri daha fakir ve orta gelirliyi yoksul hale getiriyor.
Kim bilir, belki de amaç gerçekten de belli bir zümreyi, ülkenin kısıtlı geliri ile zengin etmektir…

Not 12: Sonra oradan savaş geçti. Hiçbir ev, hiçbir hatıra hasarsız kalmadı. Her şey çürüdü: Arkadaşlık, aşk, adanmışlık, akrabalık, inanç, sadakat. Hatta ölüm. Evet, bugün ölüm bile bana kirlenmiş, bozulmuş gibi geliyor.

Amin Maalouf