Önce son ekonomik verilerine biraz göz gezdirelim. Sonra gireriz tımarhane günlüklerine hakaret etmeden. Malum bazıları çok alıngan hele yargı mensupları.
KKM'de Kasım ayında kur artışı 2,57% de kalınca ödeme olmamış
Dolayısıyla KKM'de stok 17,3 Milyar TL düştü
Bist piyasa değer artışı 110 Milyar TL, yatırımcı sayısı artışı 20bin kişi
KKM'nin büyük yoğunluğunun borsaya geldiğini gösteriyor.
Acizane benim tavsiyem şudur: Faiz yanlış yerde olunca elinde para olanlar bir KKM'ye bir borsaya koşuyor.
Toplu olarak kazançlı çıkılabilecek bir oyun değil.
Parayı harcayıp kurtulun.
Bakın yerleşikler büyük ihtimal çatır çatır yemeye başladı ya da evlerdeki para dolaplarına istiflemeye başladılar dolarları euroları. Hadi gelin perşembe verilerine bakalım.
Yurtiçi yerleşiklerin döviz hesabı parite etkisinden arındırılmış hesaplamayla 2-9 Aralık haftasında 2.6 milyar $ daha azaldı.
Böylece beş haftadaki azalma 17.2 milyar $ oldu.
Bu para TL mevduata mı dönüşüyor?
Altın mı alınıyor?
Borsaya mı gidiyor?
Yoksa yastık altına mı giriyor?
Bu döviz sahipleri ne yapmak, nereye varmak istemektedirler?
Dövizi harcayıp kurtuluyorlar, bir nevi sermayeden yeme büyük ihtimal.
Sisteme tekrar dönüş olmamasının nedeni çoğunlukla ithal ya da yüksek ithal girdili ürün olması. Paso cep telefonu ve bilgisayar tarzı elektronik ürün alıyorlar sürekli. Cari açığın patlamasının ana nedeni bu.
Demekki neymiş: Gömleğin ilk düğmesini yanlış ilikleyince ne yapsan dikiş tutmuyormuş meğer değil mi? Tarihe burada not düşelim. O faizi seve seve yükselteceksiniz; hem de enflasyonun üzerindeki bir noktaya. Başkaca yolu yok.
Ekrem İmamoğlu’nun reva görülen ceza:
Ne çektin be Ekrem abi? Önce kazandığın seçimi iptal ettiler. Aynı zarfın içindeki 3 pusulanın 2 si doğru 1 i yanlış diyerek hukuki garabetle milletin iradesini hiçe saydılar. Sonra 2.seçimde ellerine verdi millet sandık marifetiyle. Çünkü millet sevdi seni bağrına bastı ve sandığın namusuna sahip çıktı halk. Kuyruk acıları o kadar fazlaydı ve İstanbul o kadar önemliydi ki bir suç uydurdular ve hem ceza verdiler hem siyasi yasak getirildi. Hem istanbulu hem Türkiye’yi mahkum ettiler çoraklığa. Akıl izan kaybolunca ülkede her taraf patlıyor böyle.
HAKARET SUÇUNUN işlevini anladınız mı şimdi?
Demokrasilerde böyle bir suç tanımı olabilemez.
Türkiye'nin demokrasisi de böyle ÇAKMA.
"Vay sen Tayyip Erdoğan'ı İstanbul'da yenersin ha! Al sana YASAK!"
Bu saatten sonra gidişat hiç iyi olmaz.
Bu karar, seçimlerde AKP'yi tamamen bitirdi.
Bunlar, İstanbul seçimlerinden hiç ama hiç ders almamışlar.
İmamoğlu’na verilen hapis cezasının normal şartlarda 6 aylık sürede yani 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimlerine kadar İstinaf ve Yargıtay’da onanması mümkün değil, simdi goruşunu aldigim onemli 1 hukukcu da ayni fikirde.
Ceza onanir ise Imamoglu'nun Belediye Başkanligi da düşecek. Milletin elinden SANDIĞI aldılar.
AK Parti’nin itibarına sahip bir yazar-yorumcu da –Rasim Ozan Kütahyalı-, yalvaran ifadelerle, bu kararla yapılan yanlışlığın düzeltilmesi ricasında bulunmuş.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’dan…
‘Demokrasi adına bir yalvarma’ olduğunu belirterek…
Hürriyet gazetesinin 28 Şubat günlerinde siyaseten önü kesilmek istenen Tayyip Erdoğan’la ilgili verilmiş mahkeme kararını ‘Muhtar bile olamaz’ başlığıyla duyurması ve sonradan meydana gelişmeler siyasetle ilgilenen herkesin hafızalarında taze.
‘Muhtar bile olamaz’ denilen Erdoğan sonradan muhtar olamadı, ancak önce milletvekili, ardından başbakan olabildi, şimdi ise sekiz yıldır -iki dönem- cumhurbaşkanı.
Ak Partili yetkililer, konuya “Bağımsız yargının kararı” diye yaklaşsalar bile -AK Parti grup başkan vekili Muhammed Emin Akbaşoğlu öyle yaklaştı- hepsinin zihinlerinde iki olay arasında kolayca kurulabilecek benzerliğin yattığı belli oluyor.
Kararı veren yargıç bugünkü gazetelerde konuya bu yönüyle yaklaşılan haber ve yazıları görünce “Ne yaptım ben?” şaşkınlığı yaşayacak mıdır?
‘6’lı masa’ liderleri “Bizim cumhurbaşkanı adayımız İmamoğlu” açıklamasını bugün mü yoksa ilk toplantısında mı yapacaktır?
Mahkemenin kararı cumhurbaşkanlığı seçimini beklendiği gibi etkileyecek midir?
Aklımda çılgın sorularla çıldırmadan yaşamaya devam etmeye çalışıyorum tımarhaneye dönmüş güzel ve yalnız ülkemde.
Tolstoy’un dediği; “Kötüler, kendilerine tahammül edildikçe daha çok azarlar.” Fırsatı bulduğunda kendini satmayacak yargı mensubu ya da bürokrat veyahut politikacı, çalmayacak iyi insan evladı ve kötülük yapmayacak insan ve iktidar sahibi erk yokmuş demekki. Mesele suç işleyenin kötülük yapanın bedel ödemesi. Batıyla doğuyu ayıran ana neden bu. Eğer makus talihimizden kurtulmak istiyorsak pervasızca yanlış ve kötülük yapanlara vakti geldiğinde bedel ödetmek lazım. Gerekirse çoluğu çocuğuyla bedel. O vakit tahammülü de tartmak gerek. Kaç okka gelir bunu da kavramak gerekir. İnsan içini dışını gördükçe insana yaklaşır. İçinde insan gibi insan taşıyanlara ne mutlu! Hoşça bakın zatınıza…
Son söz: Bir ülkede anayasal, evrensel hukuk ihlal ediliyorsa, ifade özgürlüğü gibi temel insan haklarına devlet aygıtları ve yargı eliyle tecavüz ediliyorsa; böyle bir psikolojik ve fiziksel zulme uğrayanlar için şiddet dahil her türlü sivil direniş hakkı, insan olmaktan kaynaklı temel hak haktır artık ve adalet tesis edilene ve zulmedenler alaşağı edilene kadarda her türlü araç meşrudur.
Not 1: 24 yaşında bir kız Türkiye’nin en muhafazakâr cemaatlerinden birinde şeyh olan babası tarafından 6 yaşında iken 29 yaşında bir adamla evlendirildiğini söyleyerek ailesi ve cemaat hakkında şikayetçi oldu. Mesele yargıya intikal etti. İşin vahameti o kadar büyük ki; 6 yaşında bir kızla evlenen adama mı kızacaksınız, onu kendi elleriyle evlendiren Şeyh babasına mı yoksa meseleyi ört bas etmeye çalışan cemaat mensuplarına mı? Dünyanın neresinde ve hangi zamanda olursa olsun bu tür bir sapkınlığı kabul edebilecek bir insan yoktur. Ben bu konunun ayrıntılarına girmeyeceğim.
Not 2: 1929'da ABD'de ne olmuştu?
Herkes alayına borsaya girmişti.
Sonuç: O zaman epey lüks olan arabaların değeri bile 100 dolara düşmüştü.
Borsalar kısa vadede ülkeyi zenginleştirebilecek yerler değildir. Kısa vadede ancak 1929 büyük buhranları çıkar.
Her fani bir gün halka arz edilecektir.
Not 3: Ekrem İmamoğlu'na ceza mı verildi, ödül mü emin değilim. Ben sadece şunu merak ediyorum: Belli ki İmamoğlu da bu kararı ceza değil, kendisine verilmiş bir ödül olarak görmüş. Halk olarak hepimiz birer figüranız. Aynı filmi bir daha, bir daha izletiyorlar. Filmin sonunda kazanan kim olacak?
Muhalifler de kendi mahallelerinin reisini arıyor. Arayan mevlasını da bulur, belasını da. Hadi selametle.
Not 4: Ne ki, kaçış yalnızca bir uzaklaşma değil, bir varıştır aynı zamanda. (BERNHARD SCHLINK / Okuyucu)
Not 5: İhmal edilen her şey ölür. Ertelenen şey erteledikçe daha da uzaklaşır. Söylenmek istenip de söylenmeyen sözler kalpte yük kalır. Yürünmeyen yol birikir. Her şey yerinde ve zamanında güzel.
Not 6: Seneca’nin Ahlâk Mektupları’nı karıştırıyorum altını çizdiğim satırlara tekrar göz atıyorum. İşte tam da anladığım gibiymiş dediğim bir yer geliyor karşıma. “Bizi kandıran şey içinde bulunduğumuz şartlardır. Bunun için bunları çok iyi anlamalısın. İyiden önce kötüyü kucaklarız. Bir zamanlar istediğimiz şeyin tam tersini isteriz. Dualarımız dualarımızla, planlarımız planlarımızla savaş halindedir.” Haklı diyorum içimden. Her şeyin üstünü örtecek ne kadar çok bahanemiz var. Olmasa bu kadar gürültüye nasıl tahammül edebilirdik ki? Goethe cevap veriyor öteden; “İnsan ağır zincirlerden korkar / Ama hafif tuzaklara koşar.” Sonra koştuğunun tuzak olduğunu bile bile koşar. İçinde yasadığımız zamanın anlamsızlığına, acısına Proust’un dediği gibi; “Bir acı sonuna kadar yaşanmadıkça geçmez” Belki de daha da yaşanacak!
Not 7: Ekrem İmamoğlu'nun önünü keserlerse, Dilek İmamoğlu aday olsun!
Oyumu veririm!
Not 8: Her fani bir gün halka arz edilecektir. Ekrem İmamoğlu'na 2 yıl 7 ay hapis cezası verildi. Bu ülkeden bir cacık olmaz ki borsasından olsun.
Not 9: Hadi anlat deseler anlatamam/ Bir yere gidiyorken cayıp başka bir yere gitmeyi/ Yani bir kunduzu karşıdan karşıya yüzdüren sezgi/ Nedir ben bilemem ki/ Belki bir rastlantıdır da ondan mı sevginin yeri/ En yakın yeri/ En uzak yeri/ Bitmeyen yeri/ Bitecek yeri/ Farkedilmez zaten anlaşılmış sevdanın/ Anlaşılmaz sevda ile bütün ekleri.
Edip Cansever
Not 10: ''Yaşarken kibrinden geçilmeyen insanoğlu, ölünce sinekleri toplamaktan başka bir işe yaramıyor''
Alçaklığın Evrensel Tarihi, Jorge Luis Borges
Not 11: “toplum bir kurtarıcılar cehennemi.”
Böyle buyurmuştu Cioran. son sözü zerdüşt buyursun "ah biri de kurtarıcılarından kurtarsaydı onları.”
Not 12: Yapılan araştırmaya göre;
Borsada en çok kazanan portföylerin hayatını kaybeden kişilere ait olduğu ortaya çıkmış.
Borsada hareketten çok hareketsizlik kazandırıyor...
Birilerinin en çok kazanması için birilerinin de batması lazım tabii.
Kumar işlerinde takdir-i ilahi olabiliyor. Belki de neden hareket yerine takdir-i ilahidir.