Bayram tatilini fırsat bilip, İstanbul’dan  Ankara ya , Kayseri’den Gaziantep’e kadar pek çok yerleşim merkezini gezdim. Yol üstü lokanta fiyatları korkunç. Et yemekleri porsiyonu 200 TL den başlıyor. Bir yere oturduk yol üstü. 3 kişiye gelen hesap 769 TL. Salaş kamyoncu lokantası. Yol üstü genelde her zaman kamyoncu lokantalarını tercih ederim ürünleri taze olduğu için. Kamyoncu lokantaları böyleyse az biraz eli ayağı düzgün cancanlı yerler de fiyat kimbilir nasıldır? Veyahut kamyoncular ya da lojistik sektörü çok para kazanmaya başlamıştır korona döneminde ve sonrasında. Umarım emekçi kardeşlerimiz zenginleşmişlerdir.

Gittiğim her yerde insanlarla konuştum; her yerde birinci mesele, hayat pahalılığı.

Yakıt alırken, pompacı, “abi çok şanslısınız, dün gece 2 TL indirim oldu” deyince “geçen sene bu zaman da buradan doldurmuştuk depomuzu. O nasıl şans ki geçen yıl 325’e dolan depomuz, bu sefer 970’e ancak dolabildi” diye cevap verdim.

Pompacı, “her şey çok pahalı” diyerek konuyu kapattı ama mesele hayat pahalılığı olunca konunun gelecek yıl yapılacağı öngörülen Cumhurbaşkanlığı seçimlerine gelip dayanması işten bile değil.

Pompacı sustu ama kahveci, simitçi yahut çiftçi susmuyor; mevcut ile illiyet bağını koparan pek çok insan, ya İmamoğlu’nun ya da Yavaş’ın algısının yüksekliğine dikkat çekip, aday olması gerektiğini dile getirdi.

“Ne var bunda, her gün benzer konuşmaları işitiyoruz” diyebilirsiniz ama her sohbetin sonu, gelip, “devletin çivisi çıktı” sözüne kilitlendiğini gözlemledim.

Masal bu ya, iki ahbap parasız kalınca komşularına gidip, ellerindeki ayı postunu satmak istediklerini söylemişler.

Güya ellerindeki post, ayıların kralından elde edilmeymiş.

Kabul etmiş komşuları; onlar da avanslarını almayı da ihmal etmeyerek, iki gün süre isteyip hemen ormana gitmişler.

Rastlantı bu ya, ayı da sanki onları bekliyor gibi karşılarına çıkmış.

Ayıyı karşılarında gören bizim kafadarların elleri ayaklarına dolanmış.

Onların şaşkınlığını gören ayı, bütün hışmıyla yürümüş üstlerine.

Bizimkilerden biri, bakmış, pabuç pahalı; hemen bir ağaca tırmanmış.

Diğerine ölü numarası yapmaktan başka çare kalmamış.

Ayı, yere yüzükoyun yatanın yanına gidip, sağını solunu yoklamış; nefesini dinlemiş. Adam hem pis kokuyormuş hem de nefesini tuttuğu için ayı, bırakıp gitmiş.

Ağaçtaki hemen inip yerdekinin yanına giderek, “çok şükür ucuz atlattın, fakat bir şeyi merak ediyorum” demiş.

“Neyi?” diye sormuş, ayının hışmını ucuz atlatan ötekisi.

Ağaçtan inen demiş ki:

“Ayı seni evirip çevirdiğinde sanki senin kulağına bir şeyler söylüyordu; ne dedi?”

Canını zor kurtaran adam, arkadaşının merakını tiye almak istemiş.

“Ha o mu?” diye sormuş.

“Evet” demiş, ağaçtan inen adam; “ayı sana ne dedi?”

“Ayı dedi ki” demiş yerdeki adam, “bir daha öldüremediğin ayının postunu satma”.

Görünen o ki Türkiye, artık yeni bir restorasyon dönemine hazırlanıyor. Restorasyonu yapacak ekibin başında kimin olacağı da elbette önemli zira her programın bir simgesi vardır ama asıl mesele, bu restorasyon sürecinin öyküsüne uygun bir senaryonun yazılmasıdır.

Son söz: Tuzu kuru zenginlere özenmekle geçti hayatımız. Yalan olması ben de Hep o  % 10 luk elit zengin dilime girmek istedim hayatım boyu çalışarak. Meğer çalışmakla girilmiyormuş o kapıdan o tuzu kuru kesime. Çalmadan çırpmadan ihalelerden komisyon almadan devletten imtiyaz koparmadan sıfır faizli geri ödemesi olmayan devlet bankası ya da özel sektör kredileri almadan olmuyormuş. Yalanmış meğer bize öğrettikleri. Hepsi yalanmış. Bize öğretmemiş hocalarımız ahlaksızlığın ve çalmanın erdemini, getirisini. Bize davayı tam öğretememişler. Ey yeşil sarıklı hocalar bize bunları öğretmediniz.

Not 1: “İnsanı sadece insan bozmuştu.”

Güç İstenci, Nietzsche

Not 2: Hepimizin içinde korkunç, hayvanca, dizginsiz bir çeşit istekler vardir; aklı başında görünen sayılı insanlarda bile. İnsanın doğruyla eğriyi kendi kendine ayıramayıp, hakeme, yargıca başvurması, adaleti başkalarından beklemesi çirkin bir şey değil midir?

Devlet, Platon

Not 3: Haksızlık etmek fırsatını bulan herkes haksızlık eder.

Devlet, Platon

Not 4: İnsanlar kötülüğe akın akın gider,
Kolay ulaşır ona.

Yolu düz, yeri yakındır kötülüğün.

İyiliğin önüneyse, alın teri komuş Tanrılar

Devlet, Platon

Not 5: “İnsanın gözü karanlığa alışınca karanlığı fark etmemeye başlar. Ölümle her şeyin son bulduğu ve ona olan yüce inan­cın geleceğe yönelik umuda dönüşmediği düşüncesine katlanabilen dürüst bir ruh hiçbir zaman yaşamamıştır.''

Yaşamın Anlamı, Immanuel Kant

Not 6: “Şerefim üzerine dostum,” diye yanıtladı Zerdüşt, “Sözünü ettiklerinin hiçbiri yok:

Ne şeytan var, ne de cehennem. Ruhun bedeninden önce ölmüş olacak, hiç korkma artık!

Adam kuşkulu gözlerle baktı.
“Eğer hakikati söylüyorsan,” dedi 
Sonra, “Hiçbir şey yitiriyor
sayılmam yaşamımı yitirmekle."
"Dayak ve birkaç lokma yiyecekle dans etmeyi öğrenen bir hayvandan daha fazlası değilim ben.”

Böyle Söyledi Zerdüşt

Not 6; Pennsylvania Üniversitesi'nin mottosu, Latince “leges sine moribus vanea”dir. İngilizceye “laws without morals are useless” (ahlâkı olmayan yasalar faydasızdır) şeklinde çevrilmiştir. Ben 43 yıldır bu mottonun, derin anlamını kavramaya çalıştım. Nihayet buldum galiba. Burada anahtar sözcük “moribus”dur. Bunun İngilizcesi “moral” veya Türkçesi “ahlak” değildir. Bu, kuvvetle muhtemel İbn-i Haldun'un “asabiyet” dediği şeydir. Yani, bir toplumun, alışkanlıkları, inançları, değer yargıları, gelenek ve görenekleri, davranış kalıpları kısaca ortak karakteridir. Bu durumda doğru çeviri “asabiyete uymayan yasalar işe yaramaz” şeklinde olur. Türkiye'nin iktisadi meselelerini çözmek için işe “hukuk reformu” ile başlanmalı diyenler durup düşünmeliyiz. Hukuk reformundan ne bekliyoruz? Mesela güçlendirilmiş parlamenter rejim kuracağız diyenlerin önerdikleri “kuvvetler ayrılığı ilkesi” yürürlükteki anayasada yok mu? Sorun, T.C. Anayasası ile Türkiye milletinin “asabiyeti”nin uyuşmamasında olmasın? Asabiyeti değişmeyen bir toplumda hukuk reformu işler mi? Hukuk reformu yapmadan asabiyet değişir mi?

Devrim yoktur, evrim vardır.

Not 7: Bu enflasyonist ortamda, Türkiye'nin politikası, herkesi UCUZLATMAK oldu.

Ehh...

Teknoloji üretemiyorsun.

Katma değeri düşük ürün üreten bir SÖMÜRGESİN.

Ya ne olacaktı?

Not 8: Olamadıkları her şeyden nefret ediyorlar. Kapısından giremedikleri okuldan, okuduklarında anlamadıkları kitapdan, sanattan, yaşayamadıkları sevgiden, özgürlükten. Başını dik tutmaktan bile...

Not 9: Sana düşman, bana düşman, düşünen insana düşman, vatan ki bu insanların evidir, sevgilim, onlar vatana düşman. 

- Nazım Hikmet Ran

Not 10: Tunceli AK parti il başkanını törenle karşılayan komutan görevden alınmış… Komutan bozuntusu . Sana o rütbeyi veren orduya devlete yazıklar olsun. Sen nasıl bir insansısın! Bu ordu için utanç fotoğrafıdır.