31 Mart 2019 günü yapılan İBB seçiminde:
İmamoğlu 4,169,765, Yıldırım 4,156,036 oy aldı.
23 Haziran 2019'da tekrarlanan seçimde:
İmamoğlu 4,742,082, Yıldırım 3,936,068 oy aldı.
Buna göre İmamoğlu oyları 572,317 arttı, Yıldırım oyları 219,968 azaldı.
Bu ne demek?
İlk seçimde toplam 8,325,801 ve ikinci seçimde 8,678,150 oy kullanılmış. Yani seçime katılım ilkine göre 352,349 artmış. Bu oyların da tamamına yakınının İmamoğlu'na gittiği anlaşılıyor. Üç ay içinde 13,729 olan fark da bu şekilde 806,014'e çıkmış.
Şimdi şöyle düşünelim: Eğer 31 Mart 2019 günü (benim gibi) pek çok insan son anda sandık başına gitmeye ve İmamoğlu'na oy vermeye karar vermemiş olsaydı, üç ay sonra 806,014 farkla kazanacak İmamoğlu yerine, şu anda İBB'nin başında Binali Yıldırım olacaktı.
Geçen hafta Meral Akşener şöyle dedi:
“Eğer aklı başında bir yolculuk yapabilirsek 13’üncü cumhurbaşkanı Millet İttifakı’nın adayı olacak. Stratejinin, aklın, mantığın merkezde olması gereken bir seçim. Mutlaka alınması gereken bir seçim ki sistemi değiştirelim”
Bu kadar basit işte. 2023 Türkiye için artık bir yol ayrımı. 2023'te yapılacak seçimde buna karar vereceğiz. Bu nedenle herkese Akşener'in sözleri üzerinde düşünmelerini tavsiye ediyorum. Aday o mu olsun, bu mu olsun, armudun sapı, üzümün çöpü seçimi değil bu.
Özellikle kadınlar... Hadi erkeklerin milliyetçilik, solculuk, sosyalistlik, liberallik gibi fantezileri var. O ANAP'lı, bu HDP'li, şu Atatürkçü değil, bu Bozkurt değil gibi parazitler yapacak, kafanızı karıştıracaklar ya siz?
Komşunuz İran'a bakın ve elinizi korkak alıştırmayın.
Bu seçim Ali'yi mi yoksa Veli'yi mi seçelim seçimi olmayacak. Benim için konu bu kadar basit ve net.
İstanbul seçimlerinde üç ay içinde oluşan bu farkın bir izahı daha var: Seçmenlerin büyük çoğunluğu için geçerli olan şudur: Herkesin oy verebileceği ve asla vermeyeceği partiler vardır. Toplumun %90-95'i bu tip insanlardan oluşur; her partinin bir oy tabanı ve tavanı vardır.
Bütün araştırmalar gösteriyor ki sandık başına gitmeme eğilimi sol/sosyal demokrat seçmende yüksektir, çünkü sol seçmende siyasal bilinç her zaman daha yüksektir. Bu seçmen grubuna aday, program ve parti beğendirmek zordur. Bas-geç formülü bu seçmenlere işlemez, hatta ters teper. Sadece bu nedenle bile dünyayı on yıllardır sağcılar yönetiyor. Yoksa sağın Türkiye'de ya da dünyada büyük bir tabanı olduğu için değil. Türkiye'de de ülkeyi yöneten AKP'nin bütün seçmenler içindeki desteği en güçlü zamanında bile %35'ten fazla değildi. Keza MHP'nin de max %5.
Ama muhalif seçmen aday beğenmez, parti beğenmez, program beğenmez. Bir de umutsuzluğa kapılır, marjinal ve azınlık olduğunu zanneder. Sandık başına gitmez, gittiğinde fantezi yapar, İmamoğlu'nu beğenmez, Yıldırım'a razı olur. Yavaş'ı beğenmez, Gökçek'e razı olur. Yüzer gezer, apolitik %5-10 ise her zaman havayı koklar. Kimin kazanacağını hissediyorsa ona, yani güce yönelir. Çünkü "yanlış ata oynarsa" hizmet alamayacağından, dışlanacağından, cezalandırılacağından endişe eder. İradesi zayıftır, güce yönelir, teslim olur.
Sonuçta oy desteği maksimum %30 olan parti, bu sandığa gitmez "devrimciler", "idealistler", "sosyal demokratlar" yüzünden, apolitik yüzer gezerlerin de oyunu alarak %40-45 olur. Ülkenin kuruluş kodlarını, yaşam biçimini, kültürünü bile değiştirmeye kalkar. Oturun düşünün: Kime oy vereceğinize değil, nasıl bir ülkede yaşamak istediğinize karar vereceksiniz.
2019'da Ekrem ANAP'lıdır, laz müteahhittir, solcu değildir, Atatürkçü değildir, devrümcü değildir parazitleri yüzünden neredeyse - 800 bin oyla kazanılan - İstanbul kaybediliyordu. İmamoğlu beğenmeyen Yıldırım'a razı olur. Kemal beyi beğenmeyen veya muhalefetin adayını beğenmeyen artık ne verirlerse razı olacak. Hele kadınlar onlar neye razı olacaklarını kırk kere düşünsün.
Uzunca bir zamandır seçimler seçmen kazanarak değil, karşı tarafın seçmenini yıldırarak ve sandıktan uzaklaştırarak kazanılıyor. Bu şekilde de çoğunluklar azınlık haline getiriliyor, hiç istemedikleri politikalar dayatılıyor. Bu nedenle parazitlere kulağınızı kapatın.
Not 1: Bir çiviyi çakar gibi
Vura vura günlere
Dört nala gidiyoruz
Bizi bekleyen yere
Halimize şükran mı
İsyan mı etmeli?
Bütün ömür bir rüyaysa
Uyanıp kalkmamalı mı?
Not 2: - Söyledin?
- Ne söyledim?
- Ne söylediğini bilmiyorum ama söyledin.
(Flörtleştiği her hallerinden belli olan iki genç çiftin aralarında geçen konuşmadan bir replik). Hangisi dişil taraf derseniz söylemem!
Not 3: Cansıkıcı düşünceler toplumu ve ülkeyi ileri götürür..
Not 4: Dünyanın yükü kendisinden ağırsa, tek çare terazinin kefesine bir tutam adalet koymaktır.
Not 5: kuyular eninde sonunda açanlarıyla hesaplaşır
aklar akları kovalar güzler güzleri
çizgiler çizgileri kovalar her yerimizden çiziliriz
arkadaşlarımızı gömeriz ruhumuz bir süre fatiha okur
sonra bir ayna belirir bir cam bir parlak bir şey
aksedene bir bakarız
kuyuyu açan biziz
Not 6: Bütün insansızlığımla tabiata sığındım
Kırk gibiydi, anladım
Aslında hep yalnızdım.
Kırktan sonra kırk ikindi yağmurlarıyla yıkandım
Besmeleyi bıraktım, olaylar düzelmedi
Allah'la da annemle de mesafe koydum arama
Hiçbir işim rast gitmedi
Not 7: Adam 40 yaşında emekli olmuş, 68 yaşında fabrika kapısında beklediği için haksızlıktan bahsediyor.
28 senedir sistem bu adama maaş ödüyor.
Ve bu maaşın yüksek olması bekleniyor bir de.
Not 8: Buradan kaçamamamın nedeni balkonun yüksekliği değil, kaçacak bir yerimin olmamasıdır. (MİHAİL BULGAKOV / Usta ile Margarita)
Not 9: "İnsanların çoğu yaşanmamış bir hayattan ölüyor."
Rainer Maria Rilke
Not 10: Beşiğinden mezarına kadar insan, kendi iç huzurunu ve ruhsal rahatlığını sağlamaktan başka daha önemli ve öncelikli amacı olan tek bir şey bile asla yapmaz.
İnsan Nedir, Mark Twain
Not 11: Cuma namazı bittikten sonra herkes ayaklanmış çıkıp giderken hiç istifini bozmadan hala camide oturan o en son kişiye dikkatle bakın. Onun derdi dağlar kadardır.
Bugün sahip olduğunuz şeylerin tadını çıkarmaya bakın. Uzun dönemli plan yapmayın çünkü büyük ihtimalle zannettiğiniz kadar zamanınız kalmadı. Para için değil inandığınız şeyler için mücadele edin. Böylece ölüm ansızın geldiğinde hazırlığınız tam olur.
Zamansız öldü denenlerin neredeyse tamamı kendilerince uzun dönemli planlar kuran kişiler. Halbuki zamansız ölüm diye bir şey yok. Herkes eceliyle ölür. Sadece ölüme hazırlıksız yakalananlar var.
Not 12: Moskova-Dubai uçuşu kişi başına 17152$ olmuş an itibariyle. Sadece zenginler kaçacak. Yine savaşta ölmek fakirlere kaldı. Dünya hep böyleydi de, hep böyle kalacak demekki. Zenginlerin çocukları savaşlarda ölmedikten sonra dünyada savaşlar bitmeyecek anlaşılan. Umarım Putin kendi kanında boğulur en kısa gelecekte.