Halkımız IRKÇI falan değildir.

Bu PALAVRAYI bırakalım.

Ekonomiyi çökertirseniz, GÖÇMEN istemezler.

Bu doğaldır.

Millet peynir alamaz hale gelmiş, burnundan soluyor halk, bunları bir de IRKÇI diye yaftalarsanız, sandığa gömülürsünüz.

10.000.000 kişi almak nedir bir ülkeye?

Suriyeli çocuğa sinirlenen halkın videosundan kolaj yapmışlar.

Madem öyle, sor bakalım halka, niye Suriyeli istemiyormuş halk?

Kirası X2 olduğundan olmasın mesela?

Maaşı artık hiç bir şeye yetmediğinden olmasın?

Dışarıdan gelen haklı da, içerideki kurban mı edilecek?

Suriyeliler ülkelerine dönmelidir.

Sadece zengin ve yüksek zekalı olanlar kalmalıdır.

Ya da, içeride olaylar büyür.

Bunlar basit SOSYOLOJİ'dir.

Lübnan'da yaşananlar da böyle başladı.

FAKİR kalırsan, senin fındığını fıstığını yabancılar yer, sahillerinde yabancılar gezer, ülkenin tadını yabancılar çıkarır.

YOLSUZLUK sebebiyle, ülke bazen Venezuela, bazen Bangladeş, bazen de Tayland modunda takılıyor.

SİSTEM değişmedikçe, sonuç da değişmeyecek.

Türkiye'de KENDİ ÜRETTİĞİNİ YİYEMEMEK sorunu var.

Bugün, temel gıda maddelerinin ihracatını yasakla, üretim düşer, ama bir zaman sonra erişilebilir hale gelir. Yani içerisi daha çok yer.

Veyahut, yabancılara sahilleri kapat, bir anda herkesin gücü yetmeye başlar oralara.

Baklava, sucuk, döner...vb. yemekler, fakir halk da et ya da tatlı yiyebilsin diye icat edilmiş yemekler.

Baklava dediğin, çoğu hamur bir tatlı.

Sucuk ve döner, az et yiyerek doymak temalı ürünler.

Öyle bir vaziyete geldik ki, bunlar da LÜKS oldu.

“AK Partide ne oluyor. 15 temmuzda fatihte, bugün cuma çıkışı Eyyub sultanda cami çıkışı meydanda bir avuç insan. Ne oluyor, bu olanlara bir anlam veren var mı?” diye sormuş Abdurrahman Dilipak hocam. Ne olduğu hala anlaşılamamış demekki.

Anlamı çok basit değil mi? Yıkılıyor!!! AK Parti bitti.

Sadece AK parti değil, İslam inancı da ağır yara aldı bu yaşanan dönem sonrası.

Üstüne üstlük, kimse artık tavuk dönerle, bir avuc komurle, erzak yardımıyla oraya gidilmeyeceğini anladı! Gönülden bağlı dediklerinizin bile arpası az geliyor!! Anladılar tabii memleket kömürden tavuk pilavdan daha değerlidir geç oldu ama oldu!

İnsanlar büyük umut bağladı, diğerlerinden farklı olmadıklarını gördü, şimdi de mideleri bulanıyor. Hepsi bu. Cumaya gitmiyorum diye bana gönül koyan 65 yaşındaki babam da bir senedir camiye gitmiyor...

Başka söze gerek varmı.?

Not 1: Savcı uyuşturucu baronu, narkotik polisleri kurye çıkmış. Devlet hızla mafyalaşıyor. Türkiye'nin ÇİVİSİ çıktı. Artık buna emin olun. Böyle rezalet olur mu!

1-Uyuşturucu kaçakçısı Savcı Osman Yarbaş, Kıbrıs’ta hukuk okuyor. Mezun olunca Antalya'da avukatlığa başlıyor. 2017’de, avukatlardan hakim ve savcı ataması yapıldığı dönemde, Adana'ya savcı olarak atanıyor.

2-AKP savcısı yani! Dedesi Osman Yarbaş, Antalya Varsak belediyesi kurucu başkanı. Babası emlakçı. Akrabalarının çoğu oto galerici. Uyuşturucu kaçırmada rant a car rahatlığı!

3-Aslında ailesi varlıklı bir aile. Bunun kaynağı ise, dedesinin belediye başkanlığı döneminden geliyor. Hazine ve 2/B arazilerinin satılması ve  imara açılması ile halkın varlıklarının yağmalandığı ileri sürülüyor.  Dedesine yakışır bir torun olmuş.

4-Edindiğim bilgilere göre savcının uyuşturucu çete lideri olacak kapasitesin yok. Muhtemelen arkasında daha büyük bir baron olduğunu ileri sürülüyor.

5-Savcının uyuşturucu işinde olması artık çok enteresan değil. Haberin Sabah gazetesinde yayınlanması daha ilginç. Sanki iktidar içindeki çeteler arası bir hesaplaşma var. Bir takım kişiler de taraflara ayrılmış gibi.

Not 2: Modern toplumun eğilimlerini eleştirmeye kalkan kişi, daha cümlesini bitirmeden, bu işler hep böyledir veya devran değişmez türünden otomatik bir itirazla karşılaşır. İddiayı öne süren kendisi için özel imtiyazlar istiyordur belli ki, oysa kızıp eleştirdiği şeyler zaten herkesin malumudur; kimsenin bunlara vakit harcaması beklenmemelidir. Yani, felaketin apaçıklığı, mazeretçileri için bir artıya dönüştürülmüştür ve böylece felaketin suskunluk perdesi altında sürüp gitmesi sağlanır. (T. W. ADORNO / Minima Moralia)

Not 3: Her insan kendi gerçekliğine dair hislerin çoğunu başkalarının kendisi hakkında söyledikleri yahut düşündüklerinden edinir. Fakat çoğu modern insanın gerçeklik duygusu konusunda başkalarına olan bağımlılıkları öyle bir noktaya varmıştır ki onlar olmadan var olma hissini yitireceklerini düşünürler. Kumda akan su gibi ‘dağılacaklarını hissederler. İnsanların çoğu hayatlarını sürdürebilmek için başkalarına dokunmak zorunda olan körlerden farksızdır. Rollo May

Not 4: Ruhen yüceltme yeteneği bulunan evrenin her köşesinden esecek rüzgarlara zihninin pencerelerini açık tutar. Kendisini, hayatı ve dünyayı elinden geldiği kadar doğru biçimde görür; insan ömrünün kısalığını anlar ve her insanın aklını bilinen evrendeki değerler üzerinden topladığının da farkındadır. Bundan başka, zihni dünyaya ayna tutanın, bir bakıma dünya kadar büyük olacağını da bilir. Koşulların kölesi olanları saran korkulardan sıyrılmış olmaktan büyük bir haz duyar ve dış hayatın çalkantıları ortasında, benliğinin derinlikleri mutlu bir insan olarak kalır. Bertrand Russell

Not 5: Biz de belki gideni kalmamış bir köy evinin duldasında usul usul büyüyen bir sarmaşığa yoldaş oluruz. Olgunlaşan ve rengi kanımıza benzeyen üzümlerimiz kimse toplamadığı için yere düşüp karıncalara tayın olur. İliklerimizi serinletecek bir rüzgar bekleriz, yapraklarımızı toplayacak bir gelin kız, dallarımızı budayıverecek elleri nasır tutmuş bir dayı bekleriz. En çok da bizi bir çardağın üzerine serecek bir ev sahibi bekleriz ve orada öylece kuruyup gitmemizi “kader” diyerek çekeriz sinemize. Çünkü kaderdir.

Not 6: Yaşar gideriz işte bir şekilde. Adı hiçbir listede geçmeyen, ölümüne hükümet tabibinin bile üzülmediği koyu bir yalnızlıkta bir sandal buluruz kendimize. Ne gözlerimizde birer altın ne başımızda telkin veren imamlar. Tek bir şeye güveniriz. Küreğimiz vardır ve asılırız ona. Gerisi elbette nasiptir. Ya sen ne sandıydın? Başka türlü bitesi olur mu bu hikayenin?

Not 7: “Türk tipi Başkanlık” sistemine geçilmesinden itibaren sergilenen başarısız yönetimin yol açtığı sorunlar ortada. Son iki yıldır ise vatandaşın her geçen gün daha fazla canını yakan ekonomik kriz herkes için tahammül sınırını fazlasıyla aşmış bulunuyor.
Bu şartlar altında iktidar cephesinin önümüzdeki seçimde başarı kazanabilmesinin artık yegâne mümkün yolu muhalefet cephesinin çok büyük bir hata yapmasıdır.
Bu büyük hata ise olsa olsa altılı masanın birliğinin bozulması veya seçilme riski taşıyan bir ismin aday yapılması olabilir herhalde.

Not 8: Kılıçdaroğlu’nun söylediği, Erdoğan’ın yaptığı işlerle ilgili haklı bir endişe var.
İktidarla muhalefetin rekabeti, sorunu çözülen halk kesimlerine yarıyor, ne ala.
Ancak taşeronlara kadrodan memurlara 3600 ek gösterge verilmesine, emekliye ikramiyeden şimdi öğrencilerin KYK borçlarına ve sıradaki emeklilikte yaşa takılanların beklentilerine...Uzayıp gidiyor liste.
Deniyor ki; popülist seçim rüşvetlerinin sonu yok, ülke daha önce bol keseden dağıtma yarışında batırıldı, biri ne veriyorsa diğeri 5 katını vermeye kalktı, şimdi yine muhalefet matah bir başarıymış gibi iktidarla vaat yarıştırıyor, buna can dayanmaz...
Yabana atılacak bir eleştiri ve endişe değil.

Not 9: Metin Külünk’ün tabiriyle kaynaklar betona gömülüp holginglere aktarılırken, büyük şirketlerin milyarlık vergi borçları defalarca silinip kolaylaştırılırken, kamu bankalarının yüzlerce milyon dolarıyla kayrılan iş adamlarına medya aldırılırken, zenginler servetine servet katarken, kur korumalı hesaplara sadece ilk 4 ayda Hazine’den ekstra 40 milyar liraya yakın para ödenirken batmadık da...
Fakir daha da fakirleşirken işçiye, memura, emekliye, öğrenciye yapılacak iyileştirmeler mi batıyor gözümüze!
Batacaksak, varsın bundan batalım.

Not 10: My life is less without you.

Not 11: Kapitalist, üründen önce, onu satın alacak müşteriyi üretir.

Siz bilmezsiniz size anlatmak da istemem
Kardeşim Ali gömleğinizi mutlaka giyecektir
(Sezai Karakoç)

Not 12: Ülkeye döviz girsin, müteahhitlerin ellerindeki betonlar yüksek fiyattan satılsın da vatandaşın barınacağı evin fiyatı artmış, tek kelime Türkçe bilmeyen yabancılar 3 yıl satmama koşuluyla konut alıp Türkiye Vatandaşı olmuş önemli değil.

Not 13: Herkes çaldığını geri koysun ekonomi düzelir. Hatta Uçuşa bile geçeriz...!!!

Not 14: Bir doktor, bir öğretmen, bir mühendis çocuğuna sebze meyve alırken 5 kere düşünüyorsa, asgari ücretle çalışıp bir de kira ödeyen aileler ne yapsın?

Not 15: "Biz hayvanlarımıza pizzacıdan pizza, burgerciden burger ısmarlar gibi dışarıdan yem alıp öyle yediriyoruz." demiş Tarım bakanı. Eserinle gurur duyun o zaman demek kalıyor.

Not 16: Bakın bugün ülkemizde 13,8 milyon emekliye karşılık 22,6 milyon çalışan var ya... İşte o 22,6 milyon çalışanın da yaklaşık 5 milyonu kamuda çalışıyor.
Oysa kamuda istihdam 3 milyon civarında olmalıydı. Yaklaşık 2 milyon fazladan çalışan verimsiz kamu çalışanı söz konusu.
İşte bunlara da 17,6 milyon çalışan-esnaf vs bakıyor. (13,8 milyon emekli ve 5 milyon kamu çalışanı)
Bu kadar ağır yükü kim nasıl kaldırabilir; bu ülke bu dengesizliği nasıl sürdürebilir?
Şimdi buna 3-4 milyon EYT’li daha ekleyin... Hadi bakalım hep beraber çöküşe selam verelim...

İktidarı ve muhalefeti ile beraber şu anda ülkemizin en temel dayanağı olan çalışma hayatını yıkıyoruz.

Not 17: Yemeksepeti Market'ten 92 TL'ye 11 tane 1 litrelik gazlı içecek sipariş ettim. (Pepsi grubu)

Gayet uygun.

BAKKAL AMCA dönemi bundan bitti.