Sabır telkin eden, yurttaşların anayasal haklarına sahip çıkmasını “provokasyona gelmeyelim” bahanesiyle erteleyerek ülkenin yaşanmaz bir cehenneme dönmesine bilerek/bilmeyerek ortak olan muhalefet, ülkenin kaderi üzerine kumar oynuyor. Kumar tutmazsa bu vebali taşıyamazlar.

Bütün çözümlerin bir seçime, seçimden çıkacak sonuca ve seçim sonrası hayali bir parlamenter sisteme devredilmesi, bir ülkenin kaderi ile ilgili oynanacak en kötü kumardır. Kumar kazanılsa da ülke kaybeder. Ben Türkiye için artık çok geç kalındığını, acı, mutsuzluk ve çaresizlik içinde seçim sonucunu bekleyen insanların öfkesinin, sonucu ne olursa olsun Türkiye’yi daha büyük bir çıkmaza sürükleyeceği görüşündeyim.

Türklerin bin yıllık döngüsü tamamlanırken, bin yıllık döngünün ağırlığını taşıyacak ve ülkeyi bir sonraki bin yıla yöneltecek bir özne olmadığı için daha büyük dalgaların gelmekte olduğu düşüncesindeyim. Bunu karamsarlık yaymak için söylemiyorum. Özellikle gençler, ya kendilerini çok sert ve kaotik bir geleceğe göre hazırlasın ya da geleceğini Türkiye dışında kurmaya çalışsın. Gençleri elma şekeri ile kandıracak aşamaları çoktan geçtik, nerelere sürüklendiğimiz belli değil.

Avrupa engizisyonu, cadı avlarını  yüzyıllar önce aştı. Avrupa’da, Amerika’da bunlar olurken mirasçısı olduğumuz Osmanlının coğrafyasında bunlar hiç yaşanmadı. Biz karanlık çağı, engizisyonu, anayasamızda laik, demokratik, sosyal, hukuk devletidir yazan bir aşamada yaşıyoruz. Ve o kadar pespaye bir muhalefet var ki, engizisyona engizisyon diyemiyor; imam okullarını biz açtık diye saçmalıyor. Tıpkı Boğaziçi olaylarında olduğu gibi, tıpkı referandumda geçersiz oylar geçerli sayıldığındaki gibi, tıpkı “adam kazandı” diyerek sırra kadem basıldığı gibi. Bu zavallılık hali onların suçu da değil. Üç islamcı fraksiyonla bir masaya oturmuş, demokratik bir ülke hayali satmaya çalışıyorlar. Yok… Bin yıllık bir döngünün yıkıcı dinamiğini tersine çevirecek bir özne yok. Umut etmeyin, tedbir alın.

“Yargılanacaksınız!” retoriği üzerine bir kaç laf etmek gerekli hale geldi, muhalefet sık sık tekrar edince.

İktidar değişiminden sonra yargının, emniyetin, ordunun rejim unsurlarından arındırılmadığı sürece yeni iktidarın pek bir şansı yok. Yeni iktidarı bekleyen muazzam bir vesayet var. Olağanüstü bir durumla karşı karşıyayız. Türkiye'nin olağan bir biçimde olağanlaşmasının yolu yok.

"Yargılanacaksınız!" Kim yargılayacak AKP MHP teşkilatından hakim savcı yapılmışlar mı? HSK? Yarigtay? Danıştay? AYM?

Boş beleş, genel geçer, tatlı sözlerle, genel ilkelere referansla bu işin bir çözümü yok. Keşke olsaydı, maalesef yok. Türkiye'nin olağan biçimde olağanlaşmasının bir yolu yok.

Son söz: 30 Ağustos Zafer Bayramımız Kutlu Olsun… Nutuk’un sonuç bölümünde uyardığın zamanlardan geçiyoruz Ata’m. Okuduk, anladık, farkındayız, buradayız! Bugün, yarın ve daima… 30 Ağustos ya da Atam Mustafa Kemal Atatürk’ün  hediye ettiği günleri kutlamanın anlamı kalmamıştır mevcut halini düşününce vatanın. Bir vizyonerin hediye ettiği ülke değil burası. Bal bal demekle ağız tatlanmaz.. Lağım çukurunda debelenen, debelendikçe daha da pisliğin içine batan güzel ve yalnız ülkemin kutlanacak hiçbir günü kalmamıştır artık. Devrim ve sert bir devri sabık farzı ayın, elzem olmuş, zorunluluk haline gelmiştir. Türkiye artık normal yöntemlerle normalleştirilemez.

Not 1: Tanımadığınız kişilere misafirperverlik göstermeyi unutmayın. Böyle yaparak bazı kişiler melekleri ağırlamıştır.
İbraniler, 13:2

Not 2: Dış ticaret açığı ilk 7 ayda 37 milyar$ artmış.

Aynı dönemde enerji dış ticaretindeki açık 32 milyar$ artmış.

Özetle; faizi indirip enflasyonu ve kurları patlatmamıza rağmen enerji dışı dış ticaret açığımız gerilememiş.

Attığımız adımlardan geriye kalan pahalılık, fakirlik, vs.

O sırada para politikası: Turizm gelirlerinin desteğiyle, enflasyon %80 iken biraz daha faiz indirip politika faizini tek haneye çekebilir miyiz?

İşte cesaret, işte feraset, işte fazilet, işte fedakarlık, işte mertlik, işte adam gibi adamlık.

Not 3: Kimse iddia ve ithamları suskunlukla karşılayamaz, kimse sessiz kalamaz.
Siyasiler de, şu anda ortalığa dökülen kendilerini ilgilendiren iddiaların, yarın karşılarına ‘iddianame’ olarak çıkabileceğinin farkında olmalılar.
Bu gelişmeyi başlatan Sedat Peker bir ara durdurulmuştu, ancak artık durdurulsa da, bu yapılan herhalde işe yaramaz. İddialar ortada.

İddiaların devamı da gelecek gibi.

Ortalığa dökülen pislikler ülkeyi yaşanmaz hale getiriyor.

Pisliklerle yaşanmaz çünkü.

Şarkıcıları cezaevine göndermekle de üzerleri örtülemez pisliklerin…

Gerçekleri öğrenmek herkesin hakkı.

Her mesajda kendilerinden ‘‘Namusları maaşları kadar olan’’ diye söz edilen gazetecilerin de görevi…

Not 4: Gülşen ev hapsinde. Bir de kim ev hapsinde biliyor musunuz? Kobane Kumpas Davası'nı gören mahkemenin önceki heyet başkanı Bahtiyar Çolak. Atadedeler adlı kendisini "derin devletin ticari istihbarat ağı" olarak tanımlayan çetenin ikinci ismi olma iddiası var hakkında. Popçu Gülşen ve eski ağır ceza mahkemesi reisi Bahtiyar Çolak. İkisi de ev hapsinde.

Not 5: Soyunla övünme. Gül dikenden, İbrahim ise putperest Azer'den doğmuştur. ŞİRAZLI SADİ

Not 6: “En yüksek savaş sanatı doğrudan savaşmak değil, düşmanın ülkesinde değerli olan şeyleri içten ele geçirip yıkmaktır. Bir kurşun dahi atmana gerek kalmaz.
Öyle ki, o da artık seni düşman olarak algılamamaya başlar."
Eski kuşak KGB ajanı Yuri Bezmenov'un şu sözleri bir kenarda dursun...

Not 7: Gök ve yer arasında insanın hayatı duvardaki bir çatlaktan sızan güneş ışığı kadar kısadır. Her şey büyür, değişir ve ölür. Değişim sürecinde bir şey doğar ve bir şey ölür. Canlılar ölümden dolayı üzülür ve insanlar ölüm karşısında yas tutar. Oysa ölüm, doğanın dayattığı esaretten kaçmaktan başka bir şey değildir. Bir telaş içinde ruh hafifçe kaybolur ve beden arkasından gelir. Bu köküne dönmektir!

Not 8: Zaman sevdikçe uzar, bilirsin/ Hayal, taştan, topraktan geçer, yapraktan geçer./ Bir yeşil duman olur yaşadığımız/ Yakından, ıraktan geçer.

Turgut Abi

Not 9: Bir sevgiliye söylenecek en güzel söz "Seni seviyorum" değil. O sevgiliye söylenecek en güzel söz "Beni unutma" olacaktır. Bu sözün arkasında sevgiliye yapılan ve yapılacak olan nice iyilikler, faydalar, mutluluklar vardır. Sevgiliye adanmış bir ömrün özeti bu söz. Beni unutma.

Not 10: En yakınındaki seni çözemez ama en uzaktaki seni çözer ve sana tam bağlanır. En sağlam ihanetler hainlikler en yakından gelir ama en büyük aşklar sevdalar da en uzaktan gelir. Sen en yakınından görmediğin mutluluğu bazen en uzaktakinden görürsün. Bu zamanın bir bilinmezidir.

Not 11: Doların 10 liranın altına düşmesi için Merkez Bankası'nın 100 milyar dolarlık bir parayı yakması lazım. Amerika bu paranın yakılmasına izin verirse Erdoğan kalır. Dolar böyle bir dramatik bir düşüş yaşamazsa da Amerika'nın aklında başka bir isim vardır. O Cumhurbaşkanı olur.

Not 12: Büyük Ortadoğu Projesini Fuller ve Baba Bush kurgulamıştır. O projedeki amaç küreselcilerin kuracağı yeni dünya düzenine İstanbul'u bir dünya başkenti yapmaktır ama İsrail dahil burada herkesi kandırdılar. Ulus devletlerin dağılıp yok olduğu bir çağda Kürdistan'ı kimse kurmaz.

Küreselciler bu savaşı kazandı. Ulus devletler artık yerini para baronlarına bıraktı. Parası olan en büyük devlet artık. İstanbul'da akşam saatlerinde bir AVM'nin çıkışına bir bakın. Arapları vip minibüsler hiç bekletmeden alırken Türkler taksi sırası bekliyor. İstanbul kimin ?

Not 13: Birazcık servet için hayatlarını ve ruhlarını satanlara bir baksana, ne hale gelmişler! Yok, ben onlar gibi olmak istemem. Varsın, cebimde kahve param olmasın. Yeter ki hep aynı adam kalayım! (Momo)

Not 14: Uyuşamayız seninle yollarımız ayrı;
Sen ciğercinin kedisi ben sokak kedisi;
Senin yiyeceğin kalaylı kapta;
Benimki aslan ağzında;
Sen aşk rüyaları görürsün, ben kemik
Ama seninki de kolay değil, kardeşim;
Kolay değil hani;
Böyle kuyruk sallamak her tanrının günü.
(Orhan Veli)

Not 15: Bakarsın ki vefasızdır bir adam 
Uzak dolaş arkasına takılma 
Sakın ülfetine aldanma her dem
Aklın topla ataşına yakılma.
(Posoflu Zülalî)

Not 16: Mert insanlarla ittifak edin.
*
Kısa vadede bazen daha kazançlı gözükse de,mertlik,dostluk, cömertlik gibi temel değerleriniz küçümseyenlerle fazla oturup kalkmayın, ilişkilerinizde mesafeli durun.
*
Hangi kadamede olurlarsa olsunlar, mert insanların kadrini bilin.

Not 17: 65 yaş üstüne oy vermek yasaklanmalı ! 
65 yaş üstüne siyaset yapmak yasaklanmalı !
Nasılki minimum yaş sınırı varsa 
Maximum yaş sınırıda olmalı.

Not 18: Köyündeki bakkalın biri seni incitse, diğer bakkal varsa, ondan alış veriş yapmayı tercih edersin, seni inciteni cezalandırmak için. Oy kullanmaya geldiği zaman, incindim ama yine de vereceğim dersin. O, AKP de seni daha fazla incitmez ise partiyim diye gezmesin...

Not 19: Dünya bir denge üzerinde duruyordu. O denge bozulduğunda hayat da ahengini yitiriyordu. İnsanlar içten içe bu ilahi kanunu biliyordu. Ama ihtirasları gem vurulamaz hale geldiğinde nisyan insanın maluliyeti oldu. Önce denge, sonra ahenk bozuldu. Kendi kadarıyla yetinemiyordu artık hiç kimse ve açlığı, önündeki tabaktan fazlasına acıkarak uyanıyordu her güne. O daha tam uyanamamışken gözlerini açıyordu sonu olmayan ihtirasları.

Not 20: Bütün hayatım boyunca enerjimin ve yeteneklerimin ancak yüzde 2'sini kullanabildim. Geri kalan yüzde 98 küçük insanlarla itişmekle geçti.
Orson Welles

Not 21: Ülkeyi serbest bırakalım artık. Pek sanmıyprum ama geri dönerse bizimdir, dönmezse hiç bizim olmamıştır..

Not 22: AK Parti Erzurum Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu: Hayatının mihengine 6.666 ayet-i kerimeyi almaya gayret eden biriyim.

Rüşvetlerle 180 milyon dolarlık haram servet yapanların dini kitabı kullanışına güler misin, ağlar mısın! Allahtan Kuran’ı merkez yapmış kendine yoksa ne yapardı kim bilir?

Bu arada Kuranda 6.666 ayet yok, 6.236 ayet var.

Not 23: Gerçek saygınlık çoğunluğun iradesinden değil, sağlam bir akıl yürütmeden kaynaklanır.

Felsefenin Tesellisi, Alain de Botton

Not 24: Cinsel uyumlulukları hakkında herhangi bir ön bilgiye sahip bulunmayan insanlardan ömür boyu sürecek bir ilişkiye girmelerini istemek bana saçma gelmektedir.

Evlilik ve Ahlak, Bertrand Russell

Not 25: Enflasyon öyle vurdu ki memleketi, projeler ilerlemiyor. Alınan ihaleler tamamlanamıyor. Parası olan zenginler fabrika açmak yerine parasını dolara, faize yatırıyor.
Süleyman Demirel'in dediği gibi: "Esasen enflasyon devletleri yıkan bir olaydır. Batılılar enflasyona bir numaralı halk düşmanı derler."
Peki, faizi düşürerek enflasyonu artıranlar kimler?

Not 26: Ülkenin birinde,adamın biri mahkemeye başvurmuş.
Oradakiler sormuşlar,
-Adam, adam ne yapıyorsun?
Adam;
-Yolsuzluk, hırsızlık iddiaları var savcıya verecem soruşturma açsın demiş.
Ordakiker;
-ya öyle şey olur mu,hiç açar mı? deyince, adam ne dese beğenirsiniz?
-ya açarsa

Not 27: Eşim rüşvet alsa, oğlum aracılık etse, kızım da komisyon alsa "İlyas, sen iyiysen çevren niye kötü?" demez misiniz?

Not 28: Sizce Sedat Peker'in "180 milyon dolar tutuluyor" dediği 3 evde, şu anda 1 cent kalmış mıdır?

Yoksa lise öğrencilerini okuldan alan polis ve savcılarımız, kıllarını kıpırdatmadıkları için, evler şu anda köşe bucak tertemiz hale getirilmiş midir?

Not 29: Rüşvetten, hırsızlıktan suç üstü yakalanıyor. Ama o diyor ki saçım niye göründü? Her haltı yap ama yeter ki saçın görünmesin, öyle mi?

Not 30: Demirören, 10 milyon liraya aldığı Kemer Country Golf Kulübü’ne ait golf sahasını 320 milyon liraya Ziraat Bankası'na sattı. Ve Banka, işletsin diye golf sahasını tekrar Demirören'e verdi. Soygunun adı ticaret olmuş…!