Suriye’de Heyet Tahrir Eş-Şam adlı silahlı gruplar yani eski el kaideden ayrılan bir grup ve ona destek veren Suriye milli ordusu unsurları Halep saldırısını başlatıp Hamaya doğru ilerlerken Amerika’nın yeni seçilen başkanı Trump‘tan da eş zamanlı olarak bir açıklama geldi: 

Ben 20 Ocak‘ta koltuğa oturana kadar eğer Gazzeliler Hamas rehineleri teslim etmezse İsrail’e, Orta Doğu‘ya cehennemi yaşatacağım, Cehennemi yaşatırım diye.

Öncelikle  şunu sormak lazım: Orta Doğu’da cehennemi kime yaşatacak?

 Zaten Hamas diyorsa Gazzeliler diyorsa Filistinliler diyorsa veya Lübnanları kastediyorsa Hizbullah‘ı kastediyorsa zaten onlar cehennemi yeterince yaşadılar yaşıyorlar; yani onlara daha fazla cehennemi yaşatacak ne yapacak, hiçbir şey yapamayacak; yani onlar zaten dibinde dibinde yani bildiğin soykırıma uğruyorlar doğal olarak burada.

 Baktığımızda hedefin İran olduğu açık ve net görülüyor. Burada hedef net olarak İran muhtemelen İran bölgedeki Yemen Lübnan Suriye ve Irak‘taki tüm sınırlarla bağlantısı kesilip İran’ın önce bu vekâlet savaşını yürüten örgüt ve örgüt unsurları etkisiz hale getirilecek, ardından İran bir iç savaşla ya da iç savaş artı dış müdahaleyle şekillendirilecek. Ana planın bu olduğu açık ve net bunu vurguladıktan sonra tabii gelelim Suriye’deki yeni duruma. 

Malum Suriye'de 2011 yılında başlayan bir iç savaşın sonuç dört senedeki durgunluk sürecine girmesinin ardından bir anda tabiri rica ise hiç kimsenin beklemediği hiçbir analistin beklemediği bir anda böyle saldırıların Fetihlerin ortaya çıkması yani el kaideden ayrılan bir grubun etrafına aldığı diğer gruplarla birlikte İdlip’den hareketle Halebi ele geçirmesi, oradan Hama’ya doğru yürümesi Hama biliyorsunuz çok kritik bir yerdir. Esad’ın babasının zamanında 1980’lerde bildiğiniz soykırım yaptığı, oradaki Sünni Müslümanlara zulmettiği bir yerdir. Hama hala balık hafızalı olmayan Müslümanlar için kapanmayan yaradır.

Malum, Fırat'ın doğusunda ABD'nin güdümünde bir PYD/YPG devletinin eli kulağında, kuruldu, kurulacak. Ve bu devleti ilk tanıyan ülkelerden birisinin Türkiye olması isteniyor. Her ne kadar Cumhurbaşkanı Erdoğan, sınırımızda bir teröristan kurulmasına asla müsaade etmeyeceğiz açıklamaları yapsa da, kurulan devletin adı elbette ki teröristan olmayacak, PYD/YPG devleti de olmayacak, PKK devleti hiç olmayacak. 

Bugün Türkiye'nin siyaseti, Irak'ın kuzeyindeki Barzani devletini nasıl kabul etti ve ilişkilerini geliştirdiyse, Suriye'deki kurulacak devletle de aynı süreç işletilecek. Ve çok yakında göreceğiz ki, Suriye'de kurulacak olan bu devletin dünyaya açılan kapısı yine Türkiye olacak.

Türkiye siyasetinde 'Öcalan' açılımları bu kapsamda gündeme getirilirken, şimdi Fırat'ın batısındakiler de benzer bir devlet yapılanmasını siyasi süreçte talep ediyorlar.

Silahlı grupların bu saldırılarının, ayrıca Fırat'ın doğusu ile ilgili gündemi gölgelediği görülüyor. Bu aynı zamanda bir cambaza bak oyunu. Fırat'ın doğusundakilerin devletleşme sürecini daha gözlerden ırak bir şekilde gerçekleştirmelerinin fırsatını sunuyor.

ABD-İsrail ikilisinin Suriye'nin kuzeyinde bir "koridor" açma planı yıllardır var olan bir hedef. Fırat'ın doğusundaki PYD/YPG yapılanması ve Fırat'ın batısında da HTŞ gibi ABD güdümlü örgütlerin varlığıyla zaten Hatay'a kadar bunu başarmış durumdalar. Son saldırılarla Halep gibi önemli şehirleri de bu koridora dahil etmenin planı içindeler. Yakında yeniden gündeme gelecek siyasi süreçle de bu defacto durumu, resmi olarak da kabul ettirmenin hesabını yapıyorlar.
Fakat ABD-İsrail ikilisinin Suriye'de tek koridor planı yok, kuzeyden İsrail'e doğru Doğu Akdeniz kıyısından aşağıya uzanan bir koridor planları da var.

Böylece Doğu Akdeniz'e, hem askeri, hem siyasi, hem de enerji noktasında hakim olabilecekler. HTŞ'nin bir taraftan Halep'e saldırırken, güneye doğru inerek Hama'ya ilerlemesini ve Humus'u hedeflemesini bu kapsamda değerlendirmek lazım.

Tabi, bunlar onların planları; gerçekleşir mi gerçekleşmez mi bunu göreceğiz!

Suriye'deki saldırı planlarının, Lübnan'daki Hizbullah'ın liderine suikast düzenlenmesi ve çağrı cihazlarının patlatılmasıyla binlerce üyesinin etkisiz hale getirilmesinden sonra gelmesi, ayrıca Rusya'nın Ukrayna'da Batılı silahlarla yıpratılmasından sonra gelmesi, tabii ki tesadüf değil. 

Adamlar yaptıkları kirli işi tesadüflere bırakmak istemiyor.

Büyük Ortadoğu Projesi işgali, büyük İsrail devleti yayılmacılığı hızla devam ederken, bu işgal projelerinin hedefinde bulunan İslam ülkelerinin liderleri başta Türkiye olmak üzere bölge ülkelerinin çok uyanık olması lazım.

Tabi enteresan olan büyük devletlerin ya da imparatorlukların çok büyük düşündükleri, çok uzun vadeli düşündükleri ve müthiş sabırlı oldukları gerçeği. Ta ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’nin  2000’lerde dile getirdiği orta Doğu’da haritaları değiştireceğiz politikasında  sürecin sanki son safhasına girilmiş gibi duruyor.

Neticede yıllar önce üzerinde detaylı olarak çalışılmış ve hayata geçirilmek için kafaya konulmuş bir planın safhası 20-24 yıldır uygulanmaya çalışılıyordu. Araya bazen sükunet de girse sessizlik de olsa durgunluk da girse bölge hep ateş çemberi içerisindeydi, bölge hep cehennemin sıcaklığını ensesinde hissediyordu i; muhtemelen artık cehennemin ısısını herkes derinden hissedecek; özellikle İran.

Burada bize düşen Türkiye olarak nasıl karlı çıkarızdan ziyade nasıl zarar etmeden ülkeyi böldürmeden çıkarız buna kafa yormak. 

2025 yılı sadece ekonomik anlamda finansal anlamda yatırımcılar için değil aynı zamanda ülkeyi yönetenler ve o ülkenin halkları için özellikle Türkiye ve İran halkları için İranlı yöneticiler ve Türk yöneticileri için ve İran ve Türk hükümetleri için eldekini nasıl koruruz, eldekini nasıl muhafaza ederiz yılı olacak.

Hayatta bazen öyle dönemler olur ki sadece malınızı korursanız sizden daha büyük kimse yoktur.

Son söz: “Bir toplum kendi özündeki nitelikleri değiştirmediği sürece, Allah onların durumunu ister iyilik, ister kötülük yönünde olsun değiştirmez.” (Ra’d, 13/11)

Not 1: Vakt-i Şerifleriniz Hayrolsun.

 "Gazzeli Yusuf, oğlum, sınırların, duvarların olmadığı, akıldan, gönülden ve dilden başka silahın gülden başka merminin kullanılmadığı, yalnızca insanın insanı sömürmediği değil, insanın insanı yönetmediği dünyayı, tağut’un değil yani, ‘Tanrının arzı’nı iste! " 

Gazze Risalesi / Cahit Koytak

Not 2: ciddi ciddi gazze için eylem yapanları hapse atmışlar. bunlar chp iktidarında olsa, akit gazetesi "bitmeyen chp zulmü" diye manşet atar, a haber 50 tane canlı yayın yapar, dindarlar sultanahmet'i "kahrolsun chp" sesleriyle inletirdi. ak parti yapınca havaya bakıp ıslık çalıyor hepsi.

Not 3: amin maalouf, doğu'nun limanları adlı romanında ortadoğu'daki karışıklığı ve kaosu anlatırken, "herkes, ötekilerin duasını sustursun diye kendi tanrısına yakarıyordu" der. ortadoğu üzerine bundan daha güzel bir söz söylenmedi henüz.

Not 4: TUİK enflasyonu %47. ITO enflasyonu %57. Hala gerçekten faiz indirimi bekleyen kaldı mı? Dağılabilirsiniz.

Not 5: Vakt-i Şerifleriniz Hayrolsun.

“O sabah ezan sesi gelmedi camimizden 
Korktum bütün insanlar, bütün insanlık adına”

Şiirler/Cahit Zarifoğlu

Not 6: Seninle yüreğim yaylalar kadar serin..

Not 7: Seni  görmek gibi bir kaygım var.
Görsem sevginden öleceğim,
Görmesem hasretinden...

•Cahit Zarifoğlu