Müzmin muhaliflik yapmanın bir anlamı kalmıyor yok. Açlık edebiyatı yapmak da hem haksızca hem ahlaksızca. Türkiye tarihinde açlık hiçbir dönem sorun olmamıştır. Muhalefetin hem açlık, yoksulluk edebiyatı yapıp hem de ÖTV indirimini bekleyin öyle araba demesi tam tezat durumu. Aç insanlar mı alacak ÖTV’si düşmüş araçları. Tamam satın alma gücü vahşi şekilde düştü kabul ama açlık yok ülkede. Bir de muhalefet şunu anlamalı: Ekonomik buhran üzerine siyasetin suyunu çıkarmayın, eğer ekonomi pozitif yönde ilerlemeye devam ederse o zaman ne yapacaksınız? Farzedin satın alma gücü 5 yıl önceki dönem düzeyine yükseldi, o zaman ak parti seçimi kazanır mı veya ülkeyi yönetme hakkını tekrar ele mi geçirsin? “Her şey ekonomi aptal,” sözüne karşı şunu söyleyeyim: Tamam ekonomi önemli ama ekonomi her şey değil. Bunları niçin anlatıyorum. Şundan. Muhtemelen ekonomi seçime kadar rahatlayacak, rahatlasın da zaten. Ülkede olan her pozitif gelişme mutlu etmeli ülkesini seven insanları. Ekonomi rayına girse bile iktidar seçimi büyük ihtimal kazanamayacak. Nedeni ise gönül yorgunluğu, adaletsizlikler ve ahlaki üstünlüğünü kaybetmesi.

Hadi gelin o zaman ekonomide yaşanan müspet gelişmelere.

Son bir ayda ihracat artışı bir yana, Türkiye’nin sanayi üretimi de ciddi oranda yükseldi. Cumhurbaşkanı Erdoğan da et fiyatlarından başlayarak temel gıda maddelerinde indirime gidilmesi için düğmeye bastı. Fiyatlardaki düzenli artışı durdurmak, ardından istikrarı sağlamak halkın refah seviyesini koruma kaçısından önemli.

Karadeniz’de bulunan 543 milyar metreküplük doğal gaz rezervinin ardından Akdeniz’de de arayışa geçmemiz, sadece bizim değil Avrupa’nın da ümit kapısı olmuş durumda. Mısır ve İsrail’den sonra Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin de petrol ve doğalgaz çıkarması, Türkiye’nin ve Avrupa’nın enerji çeşitliliği ve güvenliğini açısından kritik önem taşıyor.

Türkiye, her yıl 50 milyar dolarını enerji ithalatı için harcıyor. Bu miktarı azaltmak demek, paramızı insanımızın refahına harcamak demek. Gelişmekte olan ülke olmaktan çıkıp gelişmiş ülkeler olmak demek. Nükleer santralimizin hızla ilerlemesi, 2023’te devreye girecek Karadeniz gazı, su, rüzgâr ve güneş gibi yenilenebilir enerji kaynaklarına yaptığımız yatırımlar Türkiye’nin çehresini değiştirmeye başladı bile... Akdeniz’den de bir müjde gelirse, ülkemizin önü hiç olmadığı kadar açılmış olacaktır.

Not 1: - Ağam, 4 milyona araba almışsın!
- Aldım da qafam qarıştı. Her bişeyi Alman hükümati yapirmiş ama paranın yarısı ona yarısı da bizim hükümata  gidirmiş! Üstelik Alman hükümatinin dengesi fazla vermiş, Türk hükümatininki açık vermiş, işte buni anlamirim!
- Oni kimse anlamir!

Not 2: - Köyünüzü özlüyor musunuz çocuklar?
- Özlenmez mi?
- En çok neyini özlüyorsunuz?
- Bazlama, lor, ceviz…
- Bunlar şehirde yok mu?
- Var ama parayla!

Not 3: Çaresizlik satar...Çaresizlik dost tanımaz...çaresizlik seni ortada bırakır..

Not 4: Komşusunun ineği kendi bahçesine girdi diye komşunu öldüren insanların topraklarında yabancı karşıtlığının olmayacağına inandılar ve buna anadolu irfanı dediler.

Not 5: "Türkiye yalnızca turistlere hizmet edecek bir garsonlar ülkesine dönüştürülmek isteniyor."

| İsmet Özel, 2001.

Not 6: Şeytanla el sıkışmadan iktidar olunmaz. 

Not 7: insanın trajedisi, nereden gelip nereye gittiğini bilememekten değil, kabullenememekten kaynaklanır.

Not 8: her devirde iktidarın nobranlığı karşısında beceriksiz muhalefetin çapsızlığını halkın vicdanı telafi eder.

şımarma, akşamı olan bir günsün sen!

Not 9: erdem bir değere sahip çıkmak değil, o değere sahip olmaktır.

Not 10: müminler kardeştir ama eşit değildir.

eşit olsalardı iman edip müslüman olan köle ve cariyelerin kölelikleri yasal olarak sona ererdi; oysa yalnızca birer “mümin köle” olarak yaşamlarını sürdürmüşler, alınıp satılmışlardır.

islam hukuken köleliğe engel olmaya gerek duymamıştır. D. Cündioğlu

Not 11: parçalana parçalana büyür insan, kopa kopa, ayrıla ayrıla.

yarım kalmışlık yaşamın özüdür, telafi edilemez

düşünme yetkinleştiğinde yakınmayı bırakır.

[Dücane Cündioğlu, Hayat Dersleri II]

Not 12: On binlerce insanı öldürebiliriz. Hiç pürüz çıkarmadan hepsini yok edebiliriz. Yok etme kapasitesini artırmayı hiç dert etmiyoruz. Ama kendi ölümünü düşününce korkuyor insan (...) İnsanın, insan olma özellikleri yok artık. Burada çalışıyor, öte yanda hissediyor. (GÜNTHER ANDERS /
İnsanın Eskimişliği)

Not 13: Özel hastanelerin çalışanlarının kurumlarından şikâyetlerini dinliyorum; ağzım açık kalıyor.
"Para basıyorlar ama çalışanlarına koklatmıyorlar, zamları bile henüz yatırmadılar"la başlayıp lavaboya gitme izni bile tanınmayan çalışma koşullarını anlatarak devam ediyorlar.
Hastaların bunlardan haberleri yok elbette.
Sağlık Bakanlığı'nın, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın haberi var mı peki?

Not 14: Zenginlik yokken hayatta kalma çabası müşterekti ve herkes elinden geleni yaptığı müddetçe kimin az kimin çok çalıştığı bir yerden sonra teferruattı. Ama ortada birikmekte olan bir zenginlik varsa bu müşterek olmayabilirdi. Artık maddi eşitsizlik mümkün hale gelmişti.