Tilkinin 40 hikayesi var, hepsi de kümesten tavuk çalmak üzerinedir.

Döviz kurunu sabitle, borsayı kendi ellerinle şişir.
Yabancı kaymaklı karı kaçırmaz, döndüre döndüre öper. 
2001 krizi öncesi aynı film vardı, filmde değişik hiçbir kare yok.
22 sene değil, 50 sene de geçse aynı film çakılabilir.

Borsa İstanbul ile herkes çalışmayı bırakacak, milyarder olacak.
Üniversitelerde şark kurnazlığı finansı bölümleri kurulup, tüm bölümler kapatılacak.
Borsa İstanbul'un ülkemizi zenginleştirmesi ile artık üretmeyip, sadece ithal edeğiz.
Herkes köşeyi dönecekse neden çalışsın?

Fahrenheit 451'de kitaplar yakılıyor.
Türkiye'de çekilen Fahrenheit 451 Borsa filminde ise diplomalar yakılacak.
Hasta olduğunuzda hastaneye gidiyorsunuz doktor yok. Doktorlar borsadan köşeyi dönünce diplomalarını yakıp çalışmayı bırakmışlar.
Ülkede herkes diplomalarını yakmış.

Herkes borsadan köşeyi dönüp zengin olmuş. Şöyle Boğazda balık yiyelim diyorsunuz bütün balıkçılar kapalı.
İşletme sahibi "Balığı ithal ettik de pişirecek aşçı, getirecek garson bulamıyoruz. Hepsi Borsa İstanbul sayesince seninle aynı zenginlikte, onlar da çalışmıyor" diyecek.

Ne diyelim; güzel gidiş bu gidiş, eğer sonu gelirse..

Not 1: Berlin'de boş evlere KAYYUM atayacaklarmış.

Türkiye'de de uygulanmalı.

Bulunduğum yerde müteahhit, 4 senedir daireleri boş tutuyor. Kiralamaya zorlanmalı.

Not 2: Suriye'nin destabilize olması, Türkiye'nin stabilizasyonunu düşürdü.

Güney'e genişleyemedik doğru düzgün.

Onun yerine çer çöp nüfusu bize SOKTULAR.

Türkiye'nin komşularının destabilizasyonu, bize risk, çünkü 1000 yıllık devlet aklı, bunu yönetmekten dahi aciz.

Aslında Türkiye'de hiç bir zaman 1000 yıllık devlet aklı falan olmadı. Bunlar ISLAK FANTEZİDİR.

Gerçekte, 1300 civarı kurulan devletin aklı, 1908'de ortadan kaldırıldı.

İstihbarat da GREAT RESET attı. Rusya'nın ve Fransa'nın yardımlarıyla, Cumhuriyet kuruldu.

2016 senesinde bile ordusunu kontrol edemeyen bir ülkeyiz biz.

2014'den beri de küçülüyoruz.

Not 3: İnnovasyona direnen her tüccar AĞLIYOR.

E-Ticaret'e girmiyorlar inatla.

İhracata vizyonları yok.

Oturdukları yerde para akmasına alışmışlar. Akış kalıcı olarak durunca, hoşlarına gitmiyor.

Ama, yine de direniyorlar.

Not 4: İstanbul, Ankara ve İzmir dünyada 2022 emlak fiyat artışında ilk 3'te, ÜFE'nin bile üzerinde.
Azalan arz ve artan talep ile daha gideri var. Bu balon ne zaman gümler?
Barınma üretimin bileşeni.
Belirli bir noktada üretimi iflas ettirir, o zaman emlak balonu da ekonomi de gümler.

Not 5: Enflasyon gümbür gümbür geliyor, üstüne sıkıştırılmış döviz kuru tekrar yukarı gitmeye başlarsa döviz kuru - enflasyon geçişi kaçınılmaz.
Bunlara rağmen sadece baz etkisine güvenerek enflasyonun kararlı bir şekilde düşeceğine olan güven inanılmaz.

Not 6: “Beklentiler daima yaralar” diyor William Şekspir, ‘Aşkın Emeği Boşuna’ isimli eserinde. Çünkü gerçek her zaman zihnimizde kurguyu yerle bir eder. Oysa beklentisizlik, karşımıza çıkabilecek şeyleri birer ucu açık imkan olarak görmemizi sağlar. Bizi hayata karşı esnek kılar, kırılmamızı engeller. Akış içinde kendi anlam dünyamızı tesis etmemize fırsat verir. Böylece beklemeyi bırakır, yaşamaya başlarız. Çünkü sadece ‘an’ gerçektir, daima o tek an içinde yaşarız ve ne oluyorsa orada olur. Sürekli gelecek başka bir anı beklemek, gölgemizi kovalamaktır ki, sonu her vakit kaçınılmaz olarak sükût-u hayaldir, mutsuzluktur.

Not 7: Louis Ferdinand Celine’in ‘Gecenin Sonuna Yolculuk’ kitabından etkileyici ifadeler: “İnsanın geçmişinde artık kımıldamayan ne de çok nesne, ne de çok kişi var öyle, ürkütücü. Zamanın mahzenlerinde yitirilmiş canlılar ölülerle birlikte o kadar uyumla uyuyorlar ki daha şimdiden aynı gölge örtüyor gibi onları. Yaşlandıkça insan kimi uyandıracağını karıştırıyor, canlıları mı, ölüleri mi?”

Not 8: Bergen çalıyor radyoda. Çok yaralı ses dinledim gardaş da, sesi kompile yara olanını anca Bergen’de buldum.

Not 9: Bergen çalıyor radyoda. Çok yaralı ses dinledim gardaş da, sesi kompile yara olanını anca Bergen’de buldum.

Not 10: Devrim şehidimiz Asteğmen Kubilay'ı 92. ölüm yıl dönümünde saygı ve rahmet ile anıyorum. Emanetin bekçisiyiz! Sonsuza kadar...

Not 11: Pınar 1 litre süt az önce 28 TL oldu. Bu daha başlangıç. Yeni yılda 35 TL olacak.

 Not 12: Doktorası bittikten sonra neyi araştıracak ki araştırma görevlisi daimi kadroya alınıyor? O zaman bütün doktorasını bitirenler devlet memuru alınsın. Neden sadece araştırma görevlileri alınıyor? Anayasanın eşitlik ilkesine aykırı.

Neden doktorasını bitirmiş diğer kişiler memuriyete alınmıyor? Onların ne eksiği var.. Önemli olan doktora yapmaksa doktora yapmış herkes memur olsun. Neden sadece araştırma görevlileri? Veya somut kriter konsun. Örneğin en az şu kadar ilk yazarlı SCI yayını olanlar densin.

İşin en garip yanı araştırma görevlisinin bir üstündeki doktor öğretim üyesi (eski adıyla yard. doç. dr.) kalıcı kadroda değil ve sözleşmeli. Ast kalıcı kadroda, üst geçici kadroda. Bu nasıl bir garabettir?

Bütün 50/d'li araştırma görevlileri 33/a'ya geçirilecekmiş. Bu da en son seçim saçmalığı olsa gerek. Bu doktora öğrencilerinin devlet memuru olması demek. Başka hangi ülkede var böyle bir garabet? Devlet memuru olan doktora öğrencisi neden çalışsın ki?