Sanatçı olmak…
İnsan olmak…
Kadın olmak…
Ağaç ya da çiçek olmak…
Kedi, kuş, köpek olmak…
Hepsi doğanın bir parçası olmaktır.
Hepimize bereket veren toprak, can veren sudur…
Hepimiz aynı yıldız tozlarını hisseder, aynı gökyüzünün altında nefes alırız.
Ve bu döngü bir nöbet gibi devam eder.
İnsan da bu nöbetin bir parçasıdır.
Doğar, büyür, başarı için çalışır, çabalar;
Önce kendine saygı duyar, ailesinin soyadını onurla taşır, işinde başarılı olur ve gün gelir, gelecek nesillere örnek olacak adımlar atar.
Kimisi bir ulusu var eder, karanlığa güneş gibi açar, cumhuriyeti kurup, kadına seçme ve seçilme hakkını verir…
Ve o kadın gazeteci olur, yazar olur, siyasetçi olur, öğretmen, asker, pilot, sanatçı ve Selda Bağcan olur…
Kadına aydınlık yolu açan Mustafa Kemal Atatürk’e örnek olur.
Evet, Selda Bağcan olur!
Güzel ülkemde mücadelenin simgesi olur.
Cezaevine girer çıkar, yasaklanır, yılmaz, korkmaz, çekinmez şarkılarıyla önce kendi ülkesine, sonra tüm dünyaya ses olur.
Aşık Veysel’e, Pir Sultan Abdal’a, Aşık Mahsuni Şerif’e, Yunus Emre’ye hayat, ses olur.
Kediye, köpeğe, gence, insana saygılı, duyarlı ve her zaman elindeki bilgiyi, sevgiyi paylaşan İNSAN olur.
Neden yazdım bu satırları?
Türkiye, tarihi boyunca belki hiç bu kadar toplumsal sorunlarla mücadele ettiği bir dönemden geçmedi.
Yaşadığımız olaylar; bebeğe, çocuğa, kadına, hayvana, ağaca, doğaya, insana yönelik şiddet hepimizi yaralarken, nefesimizi keserken, kalbimizde çarpıntı yaparken, cumhuriyetin örnek sanatçısı “Selda Bağcan Vakfı”nı kurar.
Gençlerin eğitimi, sokak hayvanlarının sağlıklı ortamlarla var olmasını, SMA’lı bebeklerin sağlıkla gülmesine katkı sağlamayı amaçlar…
Selda Hanım ile birebir çalıştığım dönemlerde çok şey öğrendim.
Vefayı, hayata güzel bakmayı, yemeği keyifle yemeyi öğrendim.
Bu vakfın kuruluş aşamasında geçen sürece hayranlıkla tanık oldum.
Popüler olmaktan uzak, her zaman mütevazı olmanın ne kadar büyük erdem olduğuna tanıklık ettim.
Halktan kazandığını halk için harmasını gördüm.
O deprem günlerinde evsizlere geçici ev almasından tutun, insanların boğazından sıcak yemek yemesi için aş evi kurmasına, kedi köpekler için verdiği mücadeleden tutun, yardıma ihtiyaç duyanlara ilk koşan olmasına şahit oldum.
Hiç unutmam, Hatay’a ilk konteynır ev depremzede sahibine ulaştığı haberi gelince “Oh, bu gece rahat uyku çekerim…” lafı aklıma gelince gözlerim hâlâ dolu dolu olur.
(Volkan Yüksel'in kadrajından Selda Bağcan... Tünelden Hacıosman’a giderken. )
Yine gazetede evsiz olan bir kişinin haberini okuyup ona da geçici ev göndermesini hiç unutamam.
İşte tüm bu yüzden Selda Bağcan Vakfı, halkın vakfıdır.
Gelecek nesillerin yaşatacağı, cumhuriyeti var eden bireyin sahip çıkacağı bir kuruluştur.
Bu ülkede hep kötü olaylar olmuyor…
Selda Bağcan ve Ferhan Üçoklar gibi aydın, örnek Türk kadınları sayesinde güzel olaylar da hayatımızın içinde oluyor.
Bize moral veriyor, güç veriyor…
Teşekkürler Selda Bağcan ve Ferhan Üçoklar…
Sağlıklı, huzurlu ve güzel günlerde hep bizimle olun, şarkılar söyleyin; biz de sizi ayakta alkışlarken gözlerimizden süzülen yaşlar hep sevinç ve gurur gözyaşları olsun…