Türk vatandaşlarının konut edinme haklarının korunması ve bu yolla yaşanan arz talep ve fiyat dengesizliğinin kontrol altına alınması için, yabancıların konut satışı yoluyla vatandaşlık edinmelerine son verilmelidir. Aynı şekilde, evlenme yoluyla Türk vatandaşlığı kazananlar ve kazanmaya çalışanlar da dikkatle takip edilmelidir. Türk vatandaşlığının önemi ve korunması gerektiği tartışmasızdır.
Bugün Türkiye Cumhuriyeti’nde yabancılar sorunu olmadığını iddia etmek mümkün değildir. Bu sorun bir siyasi parti veya Hükümet meselesi ve tercihi olmayı geçmiş, Milleti yakından ilgilendiren Devlet meselesi olarak karşımızda durmaktadır. Burada mesele turizm veya turist değildir.
2011 yılından itibaren Suriye Arap Cumhuriyeti’nde yaşanan iç savaş nedeniyle Türkiye Cumhuriyeti topraklarına gelen Suriyelilerin mülteci, sığınmacı, bu kavramın yerine kabul edilen şartlı mülteci ve ikincil koruma altında olanlardan sayılamayacağında tereddüt bulunmamaktadır. 6458 sayılı Kanunun hükümleri ortadadır. Suriye Arap Cumhuriyeti’nden gelenler “geçici koruma altında olan” sıfatına sahip olup, şartlar oluştuğunda bu insanların yurtlarına dönüşleri sağlanmalıdır. Bu tespit; Kanunun amir hükmü olmasının ötesinde, Türk Milletinin ve herkesin kendi toprağında yaşama hakkının bir gereğidir. Ayrıca ülkesine dönmek veya başka ülkelere gitmek isteyenlerin de önü açılmalıdır.
2011 yılından itibaren Suriye’den gelenler zorla gelmemiş ve Devletimiz sınırını zorda kalan Suriyelilere açmıştır. Ancak geçici korumanın sınırsız ve süresiz olmadığı, hem demografik yapımızın ve hem de güvenliğimizin korunması amacıyla zorda kalma halinin bitirilmesi sağlanarak, Suriyelilerin topraklarına döndürülmesi gerekir.
Ülkemize; turist pasaportu ile gelmiş, oturma ve çalışma izni almış, diplomatik misyonlarda görev yapmak için veya resmi sıfatla gelenler dışında kalan yabancıların gelişlerinin engellenmesinde veya sınırdışı edilmelerinde hukuka aykırılık bulunmamaktadır. Türkiye Cumhuriyeti’nde kalabilmenin şekil ve şartları, Anayasa ve kanunlarla belirlenmiştir. Sınırlarımızın korunması gerektiği, ülkesinde savaş olmayan ve açıkça canına kastedildiği hususunda somut delil bulunmayan kişilerin ülkemize kabulü, yerleştirilmesi ve barındırılması doğru olmadığı gibi, hukuki de değildir. Ülkemize izinsiz ve usulsüz girişler, kardeşlik ve insanilik kavramları üzerinden meşru gösterilemez. Bir devlet önce kendi ülkesini, milletini, kamu düzenini ve barışını koruyup kollamak zorundadır.