Anayasa Mahkemesi, İstanbul 8. Aile Mahkemesi’nin 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 187'nci maddesinde yer alan, "Kadın evlenmekle kocasının soyadını alır ancak evlendirme memuruna veya daha sonra nüfus idaresine yapacağı yazılı başvuruyla kocasının soyadı önünde önceki soyadını da kullanabilir. Daha önce iki soyadı kullanan kadın, bu haktan sadece bir soyadı için yararlanabilir." hükmünün kadın ile erkek arasında eşitsizliğe yol açtığını, bunun anayasaya aykırı olduğunu ileri sürerek, AYM'ye iptal başvurusu yaptı.

Mahkemenin başvurusunu değerlendiren Yüksek Mahkeme, Türk Medeni Kanunu'nun 187'nci maddesinin birinci cümlesinin kadın ile erkek arasında eşitsizliğe yol açtığı gerekçesiyle anayasaya aykırı olduğuna ve iptaline hükmetti.

KARARIN GEREKÇESİ SUNULDU

Anayasa Mahkemesinin kararında, Anayasa'nın 10'uncu maddesine göre herkesin eşit olduğu, bu durumun hukuksal durumlar için de geçerli olduğu ifade edildi. Kararda, iptali istenen kanunun, evlenen kadınlara, evlenmeden önceki soyadlarını tek başına kullanma hakkını tanımadığı belirtildi.

KADIN ARTIK İSTERSE SADECE KENDİ SOYADINI KULLANABİLECEK

AYM’nin kararına göre; evlenen kadın, eğer isterse evlenmeden önceki soyismini tek başına kullanmaya devam edebilecek.

9 ay sonra yürürlüğe girecek olan karar, AYM üyelerinin oy çoğunluğu ile alındı. AYM üyelerinden Kadir Özkaya, Muammer Topal, Yıldız Seferinoğlu, Selahaddin Menteş, İrfan Fidan ve Muhterem İnce'nin karara karşı oy kullandı.


AYM üyesi Muammer Topal

AYM ÜYESİNDEN TEPKİ ÇEKEN İFADELER

Karara karşı çıkan 6 üyeden biri olan Muammer Topal, muhalefet şerhinde dikkat çeken ifadeler kullandı. Karşı oy yazısında ve yaratılış gerçekliği açısından yapısal bir eşitsizlik olduğunu belirten Topal, anatomik, fizyolojik, psikolojik ve cinsiyet farklılıkları nedeniyle kadın ve erkeğin eşitliğinin imkansız olduğunu söyledi.

“KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİ, MODERN HURAFEDİR”

Toplumda konumları itibarıyla bu durumun genel olarak kadın ve erkeğin eşitliğine engel olarak görüldüğünü ifade eden Topal, karşı oy yazısının devamında kullandığı ifadeler ise dikkat çekti.

“Dolayısıyla üzerinde söz söylemeye firsat bile verilmeden kabullenilmesi gereken dogmatik bir değer olarak öne sürülse de ailede kadın/erkek eşitliği, modern hurafelerden birisidir ve ne ailede ne de toplumda huzuru, adaleti ve mutluluğu sağlayabilecek bir özelliğe sahiptir."

Kadın ve erkeğin konumunu belirleyen değerin eşdeğerlilik ve tamamlayıcılık olduğunu ifade eden Topal, “Bunu sağlayan ise, kadın ve erkeğin birbirlerine karşı bir takım üstünlüklere sahip olmalarıdır.” dediği yazısının devamında ise şu ifadelere yer verdi:

“Eşdeğerlilik, iki varlığın mevcut farklılıkları ve özellikleriyle diğeri nezdindeki değerini, ağırlığını ifade eder. Kadın ve erkeğin birbirleri karşısında bu şekilde konumlandırılması hem fitrat gerçekliğine daha uygun, hem de modern dünyanın dayattığı eşitlik fikrine göre daha anlamlı ve tutarlıdır. Çünkü eşitlikte iki şey bir bütünün iki yarısıdır, aynı özelliklere sahiptir. Ve birisi diğerinin yerine konulabilir. Bu yönleriyle eşdeğerlilik eşitlikten farklıdır. Bir insan, kendisi açısından ne kadar kıymetli ve önemli olursa olsun onun esas değerini, ne kadar anlamlı olduğunu, farklılığı ve bu doğrultuda çevresiyle etkileşimi, ilişkisi, kendisine duyulan ihtiyaç ve onun dışındakilerin ona olan ilgisi belirler.”


Prof. Dr. Ersan Şen

ERSAN ŞEN’DEN SERT TEPKİ

Ekran Haber’e konuşan Prof. Dr. Ersan Şen, AYM üyesi Muammer Topal’ın muhalefet şerhinde kullandığı “kadın/erkek eşitliği, modern hurafelerden birisidir” ifadelerine tepki gösterdi.

Muammer Topal’ın kadın-erkek eşitliği hakkında kullandığı ifadelerin ne anlama geldiğini “Türkçesi budur” diyerek açıklayan Ersan Şen, “Modern toplumun uydurduğu bir kavramdır diyor. Anayasa m.10’u, bu maddenin ikinci fıkrasında yazan pozitif ayırımcılığı hiçbir şeyi tanımıyor. Yani ben ‘Anayasa m.138/1 ile bağlı değilim’ diyor.” dedi.

“ ‘MODERN HURAFEDİR’ SÖZÜ KABUL EDİLEMEZ”

Topal’ın kullandığı ifadelerin tartışılabilir olduğunu hatta bir fikir olarak ortaya konulabileceğini belirten Ersan Şen, “modern hurafedir” ifadelerinin kabul edilemez olduğunu vurgulayarak Topal’a şu sözlerle tepki gösterdi:

“Ama tartışmasız bu böyledir, aksi söylenemez biçiminde ‘modern hurafedir’ demek kabul edilemez. Kanun koyucu değilseniz, bunu tartışamazsınız da. Kanun kanundur. Onu git sokakta söyle görüş olarak tartış, ama bağlı olduğun Anayasanın üstünde misin? Anayasaya göre karar veriyoruz. Anayasaya aykırılık incelemesi yapıyorsun.”

“SOYADI MESELESİ ÜZERİNDEN KADIN ERKEK EŞİTLİĞİ

Öte yandan Ekran Haber yazarı Ersan Şen, AYM üyesi Topal’ın karşı oy yazısında kullandığı ifadeleri “Soyadı meselesi üzerinden kadın erkek eşitliği” başlıklı bugünkü yazısında da eleştirdi.

Ersan Şen, yazısının ilgili kısmında yaptığı eleştiride şu ifadelere yer verdi:

“Bu koşullarda; kadın erkek eşitliğinin bir “dayatma” veya “hurafe” olduğunun söylenmesi kişisel bir görüş ileri sürmekten öte, Anayasa ile güvence alınan temel hak ve hürriyetler ile ilke ve esasların görmezden gelinmesi anlamını taşıyacaktır. Hiç tereddüt yok ki, “eşitlik” ilkesinin tanımı ve uygulanması konusunda farklı kanaatlere sahip olmak veya kadın erkek eşitliği meselesine Anayasanın ve İnsan Haklarının bakışını benimsememek, tümü ile düşünce ve ifade özgürlükleri kapsamında kalmaktadır. Bunlar tartışma konusu da yapılabilir. Ancak bu tür düşüncelerin ve en önemlisi de “eşitlik” ilkesini kadın erkek eşitliği konusunda gözardı eden ve bunun esasen tartışılamayacak bir konu olarak kabulünü öngören görüş, Anayasa m.10’u ve m.41’i reddeden bir anlayıştır. Bu görüş, Anayasa Mahkemesi kararlarında bulmamalıdır. Aksi takdirde, anayasaya uygunluk denetimi gerçek anlamda bir “anayasaya” değil, tamamen kişisel kanaatlere ve hukuk dışı argümanlara dayalı bir denetim olacaktır. Karşı oy yazısı da olsa, Anayasada yapılan tanımların reddi/gözardı edilmesi ve Anayasa ile koruma altına alınan ilke ve esasların görmezden gelinmesi sonucuna yol açan yorum ve değerlendirmelerin hukuki tartışmalara nitelik kazandırmayacağı, bu tür düşünce ve tartışmaların Cumhuriyet’in nitelikleri ile hukukun evrensel ilke ve esasları açısından, kadın erkek eşitliğine de katkı sunmayacağı bilinmelidir.”

ERSAN ŞEN’İN “SOYADI MESELESİ ÜZERİNDEN KADIN ERKEK EŞİTLİĞİ” YAZISININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN BURAYA TIKLAYABİLİRSİNİZ.


Avukat Özgecan Sırma

Avukat Özgecan Sırma ise AYM’nin iptal kararına değerlendirdi. Kendisinin de örnek teşkil etmesi adına soyismini kullanmak için başvuru yaptığını belirten Avukan Özgecan Sırma ise, kadın-erkek eşitliği açısından bir dava ile değil başvuru ile çözülmüş olması gerektiğine dikkat çekti.  

MAHKEME İPTAL İSTEMİNİ KABUL ETMEKLE YÜKÜMLÜYDÜ

Mahkemenin aksi bir karar verme hakkının zaten olmadığını ve iptal talebini kabul etmekle yükümlü olduğunu belirten Özgecan Sırma, kadının sadece kendi soyadını kullanabilme hakkına ilişkin dava açmak zorunda kalmasıyla ilgili şunları dile getirdi:

KARI KOCA ARASINDA PSİKOLOJİK GERİLİM: SOYADI HAKKI

“Dava açıldığı zaman nüfus müdürlüğünden bir temsilci temsilci eşinizin yanında yer alıyordu. Eşiniz ile karşınızda davacı olarak bulunuyordunuz. Bu da aslında karı koca arasında psikolojik olarak bir gerilim sağlıyordu. Hem de toplumsal olarak bir baskıya neden oluyordu çünkü evinize tebligat geliyordu. Bir dava açılışı oluyordu ve siz bunu yeni evlendiğiniz eşiniz ile yaşıyordunuz. Tarafları el ele geldikleri adliyede karşı karşıya getiriyordu”

“AYM’NİN KARARI BİR YENİLİK DEĞİL KOLAYLIK”

Dava sürecinin hem usul ekonomisine aykırılık teşkil ettiğini hem de mahkemeleri meşgul ettiğini belirten Sırma, AYM kararının bir yenilik değil kolaylık getirdiğini ifade ederek şunları söyledi:

“Artık uygulama ile kanun arasında uyumlu hale getirildiğini gördük. Anayasa mahkemesinin kararı aslında bizim tescil edilmiş olan Yargıtay tarafından emsali olan kararların uygulanabilir olmasının sonucunda oldu. Dolayısı ile anayasa mahkemesinin kararı bu anlamda bir yenilik getirmekten ziyade bir kolaylık getiriyor. Yargı sistemindeki bu oyalamayı ortadan kaldırıyor. Bunu yaparken de eşitlik vurgusu yapıyor karar. Gerekçesinde anayasadan doğan kadın ve erkeğin eşit olduğuna dikkat çekiyor ve eşit bireyler olarak nasıl ki kendisini birey olarak kabul ettiği toplumda var oluşunu sağladığı ismi ve soyismi ile evlendikten sonra aynı şekilde devam ediyorsa kadın da tercihi eğer bu yöndeyse sadece kendi soyadıyla birey olarak sağladığı bütünlüğünü toplumsal varlığını korumaya devam edecek”