"İsrail-Filistin çatışması, artık bir İsrail-Arap çatışması değildir ve bu bir dönüm noktasıdır. Şu anda oluşmakta olan şey, dinlerin veya medeniyetlerin savaşıdır" diyen AB Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, "Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın sözlerini dinliyordum. Kendisi Batı'ya seslenirken, 'Bir kez daha hilal ve haçlı savaşını mı istiyorsunuz?' diyordu. Bunlar çok güçlü ifadeler. Bu çatışmayı önlemek için elimizden gelen her şeyi yapmalıyız" dedi. Josep Borell, "İsrail, Filistin yönetimi, Arap ülkeleri, Avrupa Birliği, Türkiye, ABD ve geçmişte önemli bir rol oynayan Norveç'in dahil olduğu bir siyasi sürecin modaliteleri belirlenmelidir. Bu iki devletli çözüm için son şanstır" ifadelerini kullandı.

AB'nin dış politika kılavuzu olarak bilinen Josep Borrell, büyükelçilerle yaptığı yıllık toplantıda bölgesel ve küresel politik gündemi masaya yatırdı. Borrell, özellikle Orta Doğu, Rusya ve Çin ile ilgili politik meselelerin Avrupa'nın geleceği açısından belirleyici olduğunu vurguladı.

ORTADOĞU'DA BARIŞ UMUDU SÖNÜYOR

Borrell, yıllar içinde kötüleşen İsrail-Filistin ilişkilerine dair Batı dünyasının sessizliğini eleştirdi ve bölgedeki gerginliğin azaltılması için yapılan uluslararası anlaşmaların yetersiz kaldığını ifade etti.

Borrell sözlerini şu ifadelerle sürdürdü: "Birçok yetkili gibi Jake Sullivan da bölgede on yıllardır yaşanan en huzurlu dönemi yaşıyoruz diye belirtti ama gerçekte durum böyle değil. Nasıl oluyor da bu durum göz ardı edilebiliyor, bu çelişkiler nasıl açıklanabilir? İsrail-Filistin çatışması eski bir İsrail-Arap ihtilafı olmaktan çıktı ve şimdi medeniyetler arası bir savaşın arenesine dönüşüyor. Dün Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sözlerine kulak verdim, Batı'ya 'Yeniden hilal ile haçlı savaşları mı istiyorsunuz?' diye seslendi. Bu ciddiye alınması gereken sözler. Bu çatışmanın önüne geçebilmek için ne gerekiyorsa yapmalıyız."

Borrell, İsrail'in meşru savunma hakkını tanırken, bunun uluslararası hukuka uygun ve sivilleri koruyacak şekilde gerçekleşmesi gerektiğini tekrarladı.

Borrell, "Eğer insanlık dramına göz yumulursa, bu durumun sonuçları aleyhimize dönebilir." diye uyardı.

AVRUPA'NIN ÜZERİNE DÜŞEN GÖREVLER

AB'nin bu çatışma karşısında üç ana sorumluluğu olduğunu dile getiren Borrell, ilk olarak Avrupa'nın dengeli ve güçlü bir duruş sergileyerek çatışmanın kendi topraklarına sirayet etmesini engellemesi gerektiğini söyledi.

Fransa'da artan Yahudi ve Müslüman düşmanlığına değinen Borrell, bu tarz hareketlerin kabul edilemez olduğunu ve mücadele edilmesi gerektiğini belirtti.

İkinci olarak, çatışmalara insani bir mola verilmesi ve Gazze'ye insani yardımların ulaştırılmasının önemine işaret etti.

Üçüncü olarak ise, uzun vadeli ve kalıcı bir çözüm bulunması gerektiğini ancak bunun mevcut şartlarda zor göründüğünü ifade etti.

Borrell, "İsrail, Filistin, Arap dünyası, Avrupa Birliği, Türkiye, Amerika Birleşik Devletleri ve geçmişte barış sürecinde kilit rol oynamış Norveç gibi tarafların dahil olacağı bir siyasi sürecin detaylarını belirlemeliyiz. Bu iki devletli çözüm için belki de son şanstır. Bu fırsatı değerlendiremezsek, şiddetin ve nesiller boyu sürecek nefretin kısır döngüsüne mahkum olacağız. Bu, önümüzdeki dönemin en büyük jeopolitik meydan okumasıdır." şeklinde konuştu.

UKRAYNA İLE DAYANIŞMA VE ÇİFTE STANDART TEHLİKESİ

Borrell, aynı zamanda Ukrayna ile dayanışmanın önemini vurgulayarak, Rusya-Ukrayna Savaşı'na değindi ve "Eğer Ukrayna kaybederse, hepimiz kaybederiz." dedi. Orta Doğu'daki krizin, Ukrayna'ya yönelik politikaları etkileyebileceğini ve bu durumun uluslararası destekte çifte standartlara yol açabileceğini, bu konudaki endişelerini ABD yönetimi ile de paylaştığını ifade etti.

Kaynak: AA