Merkez üssü Kahramanmaraş olan 7.7 ve 7.6 büyüklüğünde gerçekleşen, 11 ilde ciddi can ve mal kayıplarına sebep olan depremlerin ardından, artçı sarsıntılar ve yıkımlar olmaya devam ediyor. Avukat Fatih Uzun, afet sırasında, afet sonrasında yapılanlar ve yapılması gerekenler bakımından, insan ve devlet faktörünün büyük önem arz ettiğini vurgulayarak, konuyu hukuki açıdan değerlendirdi.
"İNSAN VE DEVLET FAKTÖRÜ ÇOK ÖNEM ARZ ETMEKTEDİR"
Ekran Haber'den Duygu Taşkıran'ın haberine göre, deprem nedeniyle binlerce vatandaşımızın hayatını kaybettiğini, binlercesinin ise barınma, beslenme, temizlik gibi temel imkânlardan mahrum kaldığını ifade eden Avukat Fatih Uzun, "Her ne kadar deprem bir doğal afet olsa da aktif fay hattı üzerinde yer almamız, deprem ülkesi olmamız nedeniyle afet öncesinde, afet sırasında ve afet sonrasında yapılanlar ve yapılması gerekenler bakımından insan ve devlet faktörü çok önem arz etmektedir" dedi.
"PEK ÇOK KİŞİNİN HUKUKİ, CEZAİ VE İDARİ SORUMLULUKLARI BULUNMAKTADIR"
Avukat Fatih uzun, depremin bu denli yıkıcı etkileri olmasının nedenini şu şekilde açıkladı:
"Binlerce insanımızı etkileyen şiddetli depremin bu denli yıkıcı etkilerinin olmasının temel nedeni kişilerin, kurumların ve devletin üzerine düşen sorumluluğu hiç veya gereği gibi yerine getirmemesidir. Ülkemizin aktif fay hatları üzerinde yer aldığı hususu herkesin malumudur. Bununla birlikte, kamuoyuna da yansıdığı üzere konunun uzmanı bilim insanlarının gerçekleşen bu deprem bakımından deprem öncesinde ciddi uyarılarda bulunduğu, yetkililerle temasa geçmeye çalıştığı fakat bu çabaların karşılıksız kaldığı açıktır. Ortada bu denli ciddi bir deprem gerçeği varken gerekli tedbirlerin alınmaması depremi bir felakete dönüştürmüştür. Bu nedenle de depremin mücbir sebep kabul edilerek sorumluların yargı önünde sorumluluktan kurtulması söz konusu değildir. Deprem nedeniyle meydana gelen ölümler, yaralanmalar, malvarlığı unsurlarının zarar görmesi bakımından pek çok kişinin hukuki, cezai ve idari sorumlulukları bulunmaktadır."
"GÖRÜNTÜLERİN SAKLANMASI HUKUKİ BAŞVURULARDA ÖNEM ARZ EDECEK"
Bunun için öncelikle delillerin toplanması ve muhafaza altına alınması gerektiğini vurgulayan Uzun, "Her ne kadar, delil toplama faaliyetinin savcılıklar bakımından resen yerine getirilmesi gerekse de eksik delil toplama yüzünden hak kayıplarının meydana gelmesi muhtemeldir. Bu nedenle, kamu kurumları beklenmeden depremden etkilenen binadan/enkazdan örnek saklanması, görüntü kaydeden cihazlarla alınan görüntülerin saklanması hukuki başvurularda önem arz edecektir. Delil toplamanın akabinde, yetkili ve görevli mercilere süresi içerisinde doğru taleplerin yöneltilmesi gerekmektedir" açıklamalarında bulundu.
Avukat Fatih Uzun
'PEK ÇOK KİŞİNİN SORUMLULUĞU SÖZ KONUSU OLACAK'
Fatih Uzun, deprem neticesinde meydana gelen zararlar bakımından; "Enkaz haline gelen/zarar gören binanın inşası, denetimi veya onarımı ile ilgili olarak yüklenicinin (müteahhidin), mühendisin, yapı denetçilerinin, ruhsat ve yapı kullanma izni veren kamu görevlilerinin, belediyelerin ve hatta bina sahibinin dahi sorumluluğu söz konusu olacaktır" ifadelerinde bulundu. Ve açıklamalarına şu şekilde devam etti:
"Deprem neticesinde ölüm meydana gelmişse; ülkemiz bakımından herkesin malumu olan deprem gerçeği karşısından ceza hukuku bakımından kasten/olası kastla insan öldürme suçu gündeme gelecektir. Ölüm nedeniyle, suça ilişkin ihbar veya şikâyet suçun işlendiği yer (binanın yıkıldığı, enkaz altında kalınan) Cumhuriyet Başsavcılığına veya kolluk makamlarına (polis, jandarma) yapılmalıdır. Valiliğe, kolluğa, mahkemeye ihbar veya şikâyette bulunulmak da mümkündür, bu ihbar ve şikâyetler de ilgili savcılığa gönderilecektir. Yine suçun işlendiği yerden başka yere gidilmişse o yerin cumhuriyet savcılığına da ilgili savcılığa gönderilmek üzere dilekçe vermek mümkündür. Bu ihbar ve şikâyetler dilekçe ile olabileceği gibi tutanağa geçirilmek üzere sözlü de yapılabilecektir. Deprem nedeniyle yaralanma meydana gelmişse; yine ceza hukuku açısından suçun işlendiği tarihten itibaren (depremin gerçekleştiği tarih) 6 ay içerisinde şikâyette bulunmak gerekmektedir. "
"ZARAR KALEMLERİ ÇOK ÇEŞİTLİDİR"
Deprem sonucunda meydana gelen ölüm, yaralanma, malvarlığında meydana gelen eksilmeler nedeniyle ortaya çıkan maddi-manevi zararların tazmini bakımından sorumluluk söz konusu olacağını belirten Uzun, "Bu zarar kalemleri çok çeşitlidir. Cenaze giderleri, ölüm hemen gerçekleşmemişse tedavi giderleri, çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar, ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradıkları kayıplar, tedavi giderleri, kazanç kaybı, çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar, ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar maddi zarar kalemlerindendir. Yine ağır bedensel zararı olan veya bedensel bütünlüğü zedelenen kimsenin, ağır bedensel zarara uğrayan veya ölen kimsenin yakınlarının manevi zararları bakımından manevi tazminat talebinde bulunması mümkündür" dedi.
"DEVLETİN SORUMLULUĞUNU İKİ AŞAMALI ŞEKİLDE DÜŞÜNMEK GEREKİR"
Bu şekilde vatandaşların yaşadığı binanın sağlamlığı ile ilgili hususlar bakımından sorumluluk söz konusu olacağı gibi deprem sonrasında arama-kurtarma faaliyetlerinin yerine getirilmesinden, depremzedelere barınma, beslenme, sağlık, hijyen, güvenlik gibi konularda hizmet vermesi gereken devletin zamanında ve gereği gibi hizmeti sunmaması nedeniyle de sorumluluğunun mevcut olduğunu söyleyen Avukat Fatih Uzun, "Dolayısıyla devletin sorumluluğunu iki aşamalı şekilde düşünmek gerekir. Devletin sorumluluğu bakımından idare mahkemelerinde tam yargı davalarının açılması gerekmektedir. Tüm bunlara ek olarak, Zorunlu Deprem Sigortası bulunan yapılar bakımından ev sahibi sigortalı Doğal Afet Sigortaları Kurumu’na başvuru yaparak 640 bin TL’yi geçmeyecek şekilde sigorta tazminatı alabilir" açıklamalarında bulundu.
"SORUMLULARIN YARGI ÖNÜNDE HESAP VERMESİ, DEPREMZEDELERİN ZARARINI BİR NEBZE DE OLSA GİDERECEKTİR"
Deprem sonrasında meydana gelen zararlar bakımından pek çok sorumlu bulunduğunu belirten Uzun, "Her ne kadar, bu felaketin yıkıcı etkileri hiçbir zaman tam anlamıyla ortadan kaldırılamayacak olsa da sorumluların yargı önünde hesap vermesi depremzedelerin zararını bir nebze de olsa giderecektir. Öte yandan, bu hak arama mücadelelerinin kişileri, kurumları ve devleti deprem konusunda hukuka uygun davranma, sorumluluğunu yerine getirme, kutsal yaşam hakkına saygılı olma konusunda özenli davranmaya itecektir" dedi.