Mustafa Kemal Atatürk, Anadolunun dört bir yanında bağımsızlık mücadelesi vermiş ve birçok zafer kazanmıştır. Düşman kuvvetlerini yeri gelmiş geri püskürtmüş, yeri gelmiş denize dökmüştür. Türkiye'nin bağımsızlığı için çabalayan Gazi Mustafa Kemal Atatürk, bağımsızlık mücadelesi verirken 57 yıllık ömrüne de birçok hastalık sığdırmıştır.
Bağımsızlık mücadelesinden geriye bizlere kocaman bir Cumhuriyet bırakan Mustafa Kemal Atatürk, küçük yaşta başladığı vatan savunmasında hastalıklarla da savaştı. Günden güne bitap düşen Başkomutan, son nefesine kadar birçok rahatsızlık geçirdi..
Vefat Eden Kardeşlerinin Ardından
O dönemlerde dört kardeşinin vefatına sebep olan difteri ve kuş palazı hastalığı, kardeşlerinden sonra Mustafa Kemal'i de bulmuştu. Ancak çok şükür ki kendisi bu hastalıkları sağ salim atlatabilmişti. Sıtma hastalığı ise onu, Manastır Askeri Lisesi’nde okumaya başladığında yakalamış ve bağışıklığını alt üst ederek yakasını uzun bir süre bırakmamıştı.
Trablusgarp'ta
Binbaşı ünvanı ile Mustafa Kemal Atatürk, 8 Aralık 1911'de Trablusgarp'ta görevdeydi. Ardından 1912 yılının Ocak ayında gerçekleşen taarruzda, gözüne kireç taşı düşmesi sonucu yaralanmıştı. O dönem hastanelerinde tedavi gören Atatürk'ün gözünde kalıcı bir hasar kaldı. Yakın çekim fotoğraflarında daha belirgin olan gözündeki şehlalık (göz irisinin hafif kayması) Trablusgarp'ta geçirdiği kaza sonucu oluşmuştur.
Çanakkale Savaşı'nda Göğsünden Yaralandı
1914-1915 yıllarında, Çanakkale Cephesi'nde Mustafa Kemal Atatürk'ün yaralanmasına sebep olan şey, bir bombadan saçılan şarapnel parçasıydı. Onu, Conkbayırı'nda tam kalbine isabet eden parçadan cebindeki saat kurtarmıştı. Albay Mustafa Kemal, yaşadığı bu olay için şu ifadeleri kullanır: "10 Ağustos 1915; vurulduğumun duyulması, bütün cephelerde panik yaratabilirdi. Kalbimin üzerinde cebimde bulunan saat paramparça olmuştu. o gün akşama kadar birliklerin başında daha hırslı olarak çarpıştım. Yalnız bu şarapnel, vücudumda kalbimin üzerinde aylarca gitmeyen derin bir kan lekesi bırakmıştı. Aynı gün gece, yani 10 Ağustos günü, beni mutlak ölümden kurtaran ve parçalanan saatimi ordu komutanı Liman von Sanders Paşa'ya hatıra olarak verdim."
Bunun ardından göğsüne gelen şarapnel parçası, kalbine isabet edince sıtma hastalığı da nüksetti. Ardından ortaya çıkan böbrek rahatsızlığı ile Tümgeneral Mustafa Kemal, 1917’de Viyana’ya giderek orada bir süre tedavi gördü.
Çocukluktan Gelen Egzama
57 yıllık ömrüne koca bir vatan sığdıran Mustafa Kemal Atatürk, zorlu mücadeleleri zaferle sonuçlandırırken, bıraktığı izler ise vücudunda tek tek ortaya çıkıyordu. Rahatsızlıklarının üstüne bir de kulak egzaması ortaya çıkmıştı. Çocukluğundan beri yaşadığı kulak egzaması, 1926 senesinde Bursa’da nüksetti ve belli bir süre kulak iltihapları geçirdi. Bu da Mustafa Kemal'in sağlığını olumsuz etkileyen durumlardan biri olmuştu.
Sıtma Yakasını Bırakmadı
Samsun'da böbrek rahatsızlığı tekrar ortaya çıkaan Tümgeneral Mustafa Kemal Paşa, Sivas Kongresi sırasında nöbet geçirdi. 20 Eylül 1919’da Sivas'ta görüştüğü Amerikan Heyeti Başkanı General Harbord anılarını anlatırken Atatürk hakkında, "Durmadan tespih çekerdi, sonradan öğrendim ki bunun sebebi yakın zamanda sıtma nöbeti geçirmesiymiş" demişti.
İstiklal Harbi'nde
12 Ağustos 1921 senesinde İstiklal Harbi için cepheye inerken üzerinde bulunduğu atın ürküp kendisini atmasıyla kaburga kemikleri kırıldı. Kemikler tam iyileşmeden tekrar cepheye dönmek durumunda kaldı ve vatan için mücadelesini sürdürdü.
Cumhuriyet'in İlanının Ardından Kriz
29 Ekim 1923 Yılında Cumhuriyeti ilan eden Mustafa Kemal Atatürk, ertesi gün kalp krizi geçirdi. Çankaya Köşkü'nde yemek yerken fenalaştı ve Doktoru Refik Saydam tedavisini gerçekleştirdi. Doktor Saydam, uzun ve zorlu süreçlerde mücadele eden Atatürk'ün kriz geçirmesinin sebebini yorgunluk ve stresten kaynaklandığını belirtti. Kalp krizi, Ulu Önder'in peşini bırakmamıştı. İki gün sonra yeniden bir kriz geçirdi. Bu kez köşkün bahçesinde krize yakalanan Atatürk, köpeği Fox ile oynarken bir anda yere düşmüştü. Çok fazla kahve ve sigara tükettiği söylenen Atatürk, kendisine koyulan sigara yasaklarını da delmişti. İlk kalp kriziyle 42 yaşında karşılaşmıştı.
Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk’u hazırlarken üçüncü krizini de yaşadı. Erken müdahale edilmesine rağmen Atatürk’ün bu krizde çok acı çektiğini ve zor sakinleştiği biliniyor. Bu durum, ilerleyen zamanlarda da spazm olarak nüksetmeye devam etti. Yurt dışından getirilen doktorlar ile özel diyetler uygulandı. Ancak Atatürk’ün programlara çok sadık kalmadığı söylenmektedir. 1936 Kasımı’ndan bir güne gözlerini açarken yüksek ateş ve şiddetli ürperme hissetti. Ardından kendisine zatürre teşhisi koyuldu ve 5 gün boyunca tedavi gördü.
1938 Yılında SİROZ
1938'de kış günü vücudunda kaşıntılar hisseden Atatürk, kaplıcada tedavi olmak için Yalova’ya gitti ve Bursa Kaplıca Müdürü Doktor Nihat Reşat Belger'e muayene oldu. Siroz hastalığına ilk teşhisi ise Belger koymuş oldu.
Belger, bu durumu şöyle anlatıyor: "Elle yaptığım muayenede karaciğerinin üç parmak kadar büyüdüğünü anladım. Kaşıntının yemek ve içmekle ilgili olduğunu söyledim. O güne kadar kendisine karaciğer rahatsızlığından hiç bahsedilmemiş olan Atatürk üzerinde bu sözlerim sürpriz tesiri yaptı. Ama belli etmeden, 'Şimdi ne yapacağız?' dedi. Yemek içmekten ne kastettiğimi anlamıştı. Perhize hemen başlaması gerektiğini söyledim. Kaşıntısını azaltacak bir pudra verdim."
16 Ekim 1938’de çok ağır bir komaya giren Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, son günlerini Dolmabahçe Sarayı’nda geçirmiş ve ne yapıldıysa tedavilere yanıt vermemişti.
10 Kasım 1938'de sabahı bizlere veda eden Mustafa Kemal Atatürk, geriye kahramanlıkla verdiği mücadeleler sonucunda gururla göğsünde büyüttüğü Cumhuriyet kaldı. Bağımsızlığımızı sağlayan, 30 Ağustos Zaferi’ni bize armağan eden Ulu Önder Atatürk ve silah arkadaşlarına şükranlarımızı sunuyoruz...