Volkan Yüksel

Volkan Yüksel

Ahu Tuğba’yı uğurlarken...

Gözü iki kadehten sonra buğulanır, sıra esas konuya gelir... Kadın der ki: “Benim hayatım bir roman...” Her insanın yaşamı, eğer anlamını verip sırrını sökebilirsen, bir romandır. Ahu Tuğba’nın hayatını yazsan, baştan aşağıya bir roman olur. Filmleri, evlilikleri, aşkları, hatta sinirlenince sövmesi bile romanın sürükleyen sayfaları. Ve bu roman Miami’de son noktayı koydu. Türkiye, sinemanın ünlü bir oyuncusunu, Yalıkavaklılar ise değerli bir komşularını son yolculuğuna uğurluyor. Uzun yıllardır Bodrum Yalıkavak’ta aynı sokakta oturuyoruz. İstanbul’dan tamamen taşınıp uzun zaman önce Yalıkavak’a yerleşti. Bodrum’da yaşayan sanatçılar arasında yerini aldı.

Karşılaştığımızda yaptığımız sohbette; “İstanbul çok değişti, hepimizi kırıyor. Bodrum hiç olmazsa mavisiyle bize iyi geliyor...” derdi. Çoğu kez; “Ne işin var şu İstanbul’da, gül gibi evin var, kışları da otursana” diye çıkışırdı. Gözü buğulu, kalbi yaralı, neşesiyle etrafına ışık saçıp, herkesten uzak hayatın insanıydı. Işıklar içinde uyu Ahu Tuğba. Bodrum’da komşuları Ahu Tuğba’yı anlatıyor: “Amerika’ya gitmeden Bodrum’da kızı için begonvil ağacı dikti.” Ölüm haberinin Türkiye’ye ulaşmasıyla birlikte Yalıkavak’ta derin bir üzüntü hâkim oldu. Ahu’nun yaşadığı sitedeki komşuları, ünlü oyuncunun ölümüyle şok oldu. Haberi alır almaz evinin önüne gidip komşularıyla sohbet ettim...

Yazının Devamı

Leros’ta hesap Büyük Kulüp’ten ucuz mu?

Onu bunu bilmem arkadaş, bu 2024 yaz döneminin en tartışılan konusu Yunan adalarının ucuzluğu, Bodrum’un pahalılığı oldu. Vize sorunu olmayan ya da kapıda vize alan birçok tatilci tercihini Yunanistan’dan yana kullandı. Kimisi ilk kez kapı vizesi sayesinde yurtdışına çıkmak için, kimisi ucuz balık yediğini Instagram’da paylaşmak, kimisi alışveriş, kimisi de gerçekten Yunan adalarını sevdiği için tercih etti. Sosyal medyada ünlüsü, az ünlüsü, adalara giden neredeyse herkes Yunanistan ve Bodrum’un fiyatlarını kıyasladı, adisyon paylaşımları havalarda uçuştu.

Psaropoula Restaurant Geçenlerde Leros’ta Psaropoula Restaurant’ta öğle yemeği yiyorum. Yandaki masa o kadar yakın ki, konuşulanları duymamak için sağır olmak lazım. Masada 8 kişi var; içkiler, deniz ürünleri, balıklar, makarna, meze, tatlı; yok yok... Adaya tekneleriyle gelmişler, ellerinde köpekleri, kadınların kolundaki çantaların hepsi dünya markası.

O meşhur terlikler, yaz kıyafetleri... Marka yarışı halinde herkes. Ben sipariş verirken, onlar hesap istediler. Gelen hesaba çok şaşırdılar ve adisyonu alan meşhur iş adamı şöyle tepki gösterdi: “Oha, Büyük Kulüp’ten bile ucuz...” Büyük Kulüp’ü örnek vermesinin nedeni, üyelerine piyasa fiyatlarının çok altında hizmet vermesi. Büyük bir sevinçle eşine uzattı ve “Hepsini biz ödeyelim...” diyerek masaya jest yaptı. Misafiri de merak ederek “Yahu, ne geldi?” diye sordu. İşadamı “Bu kadar yemeğe 180 euro geldi,” dedi. Burada anlatmak istediğim konu iş adamı ya da söyledikleri değil. O nedenle ismini yazmama gerek bile yok. Kimisi milyon dolarlık teknesiyle, kimi de İDO feribotuyla Leros’a geliyor ve kim olursan ol, ödeyebileceğin bir yemek hesabı karşına çıkıyor. Üstelik Leros bu sene bir tık daha pahalı olmasına rağmen, her kesimden insan mutlu ayrılıyor.

Yazının Devamı

Nusret: “Selda Bağcan dinliyorum”

Bodrum’a kısa bir ara verip soluğu Mykonos’ta alıyorum. Ada’nın dar sokaklarında yürüyüş yaparken, bir dönem Yalıkavak’ın simgesi olan Şef Nusret ile karşılaşınca ayaküstü kısa da olsa sohbet ediyorum. Benim Mykonos’ta olduğum günlerde asıl mevzu, Nusret Gökçe’nin 3 milyon euroluk evi! Gazeteci Paul Antonopoulos’un yakın zamanda yazdığı yazı, adada gündem olmuş. Evin fotoğraflarını görünce inanamıyorum. Benim kaldığım eve yürüme mesafesi 10 dakika uzaklıkta. Evin civarına gidiyorum; Nusr-Et Restoran ile karşı karşıya, çok yakın. Manzara oldukça güzel, Mykonos’un keyifli bölgesinde.

Nusret'in Mykonos'taki evi...

Nusret, sohbetimizde evi konuşmak istemiyor. “Keyifli bir ev” diyerek konuyu kapatıyor. Türkiye dışındayken neler yaptığını sorduğumda, hayran olduğu sanatçı Selda Bağcan’ın şarkılarını dinlediğini söylüyor. Ben de öğretmen edasıyla “Hangi şarkıları seviyorsun?” diye soruyorum. Gerçekten, tek tek bana şarkı isimlerini sayıyor. New York restoranının açılışında orada olduğumu hatırlatınca “2017” diyor. Kısacık ama keyifli bir Nusret sohbeti, buyurun;

Yazının Devamı