Sivri Dil

Sivri Dil

Toplum cinnet geçiriyor..

Eskişehir'de 18 yaşında biri 12 Ağustos'da rastgele insanları bıçaklamış. İnsan hayatı daha ne kadar ucuz olabilir, her gün aptalca sebeplerle bir sürü insan ölüyor; düşünsene çay bahçesinde huzurla oturuyorsun itin teki geliyor bıçaklıyor, neymiş oyundan etkilenmiş. Ruh hastası bir de kamera takmış üzerine insanları bıçaklarken. İngiltere’yi son günlerde sallayan bıçaklı saldırı olaylarının Eskişehir versiyonu. Toplumlar cinnet geçiriyor..

Böyle vahşi acımasız akıl yoksunu insan bozuntularına ömür boyu hapis cezası vermek için birini öldürmesi beklenmemeli. Gerçi böyle hayvandan aşağılarına hapis cezası da yetmez. Hapiste vergilerle beslemenin anlamı yok. Yakalamışken o bıçağı suçlunun bir tarafına sokmayan emniyet güçlerini de kınıyorum öte yandan. Böyle itleri etkisiz hale getirmeyeceksin, direkt itlaf edeceksin. Bunlar rehabilite olmaz, toplum zararlısı. Bunların gebermeleri toplum için daha sağlıklı. Samimiyetle, gerçekten bu insanlar iflah olmaz, yaşamaları zarar.

Yakın zamanda Bingöl'de madde kullanımı etkisi altında benzer bir vahşet yaşanmıştı. Bu konuda giderek Amerika'ya benziyoruz. İlerde seri katillerimiz de olur, daha büyük boyutlu piskopatlarımız da olur. 18 yaşında birinin 7 kişiyi bıçakladığını daha önce Norveç'te, Fransa'da veya bilmem nerde haberlerini görmüştük. Türkiye'de ya olmuyordu, ya haber olmuyordu. şimdi ise sürekli oluyor.

Yazının Devamı

Karacaoğlan’dan İsmet Özele..

Gelmiş geçmiş en büyük Türk şairi Karacaoğlandır zannımca. Bir de delikanlı adamdır. Herkes Farsça yazarken o Türkçe yazacak kadar milli ve yerli ve civanperttir. Tek zaafı genç güzel kadınlara düşkünlüğüdür. O da şairliğin aşıklığın şanındandır. Üryan geldim yine üryan giderimle başlayıp bir kız bana emmi diyerek şairliği noktalayan efsanedir Karacaoğlan; hakkını ödeyemeyiz..

Sonrasında Yunus Emre gelir. “Göçtü kervan kaldık dağlar başında” diyerek noktayı koymuştur.

Sonra efsane isimler Fuzuli, Mehmet Akif Ersoy, Arif Nihat Asyalı, Cahit Zarifoğlu, Abdurrahim Karakoç, Sezai Karakoç ve Edip Cansever vb gibi nice değerli şairlerimiz gelmiş geçmiştir.

Yazının Devamı

Herkes evindeki deliler dahil tüm evlatlarından sorumludur

Malatya’da 2 küçük çocuğun öldüğü 2 küçük yavrucağın ağır yaralandığı trafik faciasında; 11 yaşındaki çocuğuna traktörü verip kazaya sebep olan aynı zamanda 11 yaşındaki çocuğuna silah atışları yaptıran özellikle baba (herif bir de trafik polisiymiş) ve o çocuğun şımarık yetiştirilmesine sebep olan anne kesinlikle tutuklanmalıydı. Evlatlarını düzgünce yetiştiren sokaktaki kediye, yerdeki karıncaya dahi zarar vermeyecek şekilde yetiştiren biz ana babaların suçu nedir!

Herkes evindeki deli dahil tüm evlatlarından sorumludur. Herkes evindeki köpeğine sahip çıkacak. Şımarıkça mikropça terbiye vermeden toplumsal düzeni bozan, milletin evlatlarına kasteden çocukların ana babaları azmettirmekten yargılanıp tutuklanmalı. Hukuk, kötülerin şerefsizlerin uyuşturucu tacirlerinin ekin tarlası değildir, kızlarını oğlanlarını prens prenses gibi yetiştiren toplumun başına bela eden ebeveynlerin akarsu yatağı olmamalıdır.

Son söz: Hayırdır çok dertli görünüyorsun, diye seslendi saçları dökülmüş adam cam kenarındaki babayiğide.. “Yarin dudağından getirilmiş bir katre alev belki söndürür yüreğimdeki yangını..” diye cevapladı delikanlı.. “Hepimizden esirgenen nimet umarım seni bulur,” diyerek daldı adamcağız karanlığın dehlizlerinde dört nala giden otobüsün koltuğunda soruyu sorduğuna pişman..

Yazının Devamı

GENÇ MEMUR İSMAİL’E ÖĞÜTLER..

Mademki kapağı attın devlete Rahat ol kendini germe İsmail Vatan millet diye düşüp gaflete Sorunlu işlere girme İsmail

Yaşarsın sözümü dinlersen eğer Görürsün tecrübe bu imiş meğer Sıfırdır bilgiye verilen değer Her şeye kafanı yorma İsmail

Açılsın istersen meslekte önün Konjonktüre göre dönmeli yönün Bana benzemesin diyorsan sonun Sakın ha kimseyi kırma İsmail

Yazının Devamı

Müdürden kritik öğütler...

Bir bakanlığın emekliliği yaklaşmış, kaşar bir “merkez saymanlık müdürü,”mesleğe yeni başlayan çaylak muhasebe elemanlarına samimi bir ortamda öğüt veriyor:

-“Önünüze gelen ödeme evrakındaki ödenecek tutar, eğer maaşınızın üç katına kadar bir rakam ise, ödeme evrakını ve eklerini didik didik edin ve çok iyi inceleyin.

Yanlış ödeme yapar veya bir hata olursa sizi öttürürler. Müfettiş de en çok küçük rakamlı ödeme evrakındaki hatayı yakalar.

Yazının Devamı

Kanuni dendi mi deli oluyorum..

Babası Yavuzun doldurduğu hazineyi adeta talan eden israfçı, acımasız bir evlat katili, Osmanlı’nın zirvesindeyken 28 yaşında ölen Mareşal 4.Murat kadar kalibresi olmayan bir padişah Kanuni Sultan Süleyman. Oğlu Mustafa’yı ve Hürrem’den olan Bayazıdı öldürerek devletin kolunu kanadını kıran narsist bir kişilik ve Osmanlı’nın bitişini başlatan bir padişah.

O kadar imkan içerisinde bir Viyana işini çözememiş beceriksizlik timsali. Kendine bir de Şeyhülislam bulmuş kafasına göre Türk tarihinin akışını negatif anlamda değiştirmiş. Elinde Barbaros Hayrettin gibi bir maceraperest, Kolomba elli basacak teknik maharete sahip lider ufkuna sahip bir babayiğiti Akdeniz’e hapsetmiş.

Salsana uzaklara açılsın engin sulara, keşfetsin yeni dünyayı. Tüm bunları düşününce Kanuni dendi mi deli oluyorum.

Yazının Devamı

Vakt-i Şerifleriniz Hayrolsun

Yanakları saçları gözleri yanmış Zehirli gaz bombaları Yılan gibi sokmuş yalamış gövdelerini Ağızları, küçücük dilleri yanmış Bütün Beyrut sapsarı kalmış Sanki ağlamak imkansız Başları Paletlerle ezilmiş babaları Yahudi doğramış analarını Binlerce çocuk topların betonların altında

Beyrutun gözyaşları şimdi Kudüsün yanıbaşında Müslümanlarsa uzakta Sanki başka Gelinmez bir dünyada

Acın bir vadi Zehirli çiçekler bir ova gibi karşımda

Yazının Devamı

Gitsinler..

Bir zaman sonra; Şiirler seni yazar şarkılar seni anlatır gibi olursun Vuslata erenler onlar bu hikayenin dışında şanslıdır... Senin masanda Müslüm baba ile Cemal Süreya ile oturursun ve başlar baba konuşmaya "ah özledim" ve diğer taraftan da Süreya şöyle der "Şimdi sen kalkıp gidiyorsun. Git. Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. Gitsinler...

Haniye suikasti:

Daha acımız taze. Hele biraz sağalsın, Aksa Tufanı'nın başından beri Heniye hakkında "Katar'da şu kadar mal varlığı var, çocukları ve torunları bilmem hangi ülkede yaşıyor" yalanlarını dolaştıran Siyonist destekçilerini tek tek afişe edeceğiz. Siyonizmle hesabımız bitmeyecek.

Yazının Devamı

İki arada derede yapılan hakim savcı zammı...

Temelle fadime çok yaşlanmışlar. Temel 85 fadime de 80 yaşındaymış. Evde yalnız oldukları birgün fadime temele; - Temel hadi ben odaya çıkıyom eskiden yaptımızı yapalım çok ozledim da demiş. Temelde tamam demiş. Az sonra fadime temele; -Ula temel gelmiyomusun da haçen bak şevkim kaçıyor ... Temel bunun üzerine; -Dur be Fadime sen orada mezar açmış bekliysin ben burda ölü dirilttim daa!!!

Hakim savcılara maaşlarına yapılan zam kıyağından sonra aklıma geldi bu fıkra..

Kamu çalışanlarına ve emeklilere zam yapılırken adeta ölü diriltmek gibi zor oluyor. Hakim savcıya gelince genç delikanlı libidosu gibi maşallah.

Yazının Devamı

Son gözlemlerim...

Ne zaman ki metroda, vapurda ya da sahilde sessizce gönülleri dinlediğimde… Asıl tehlike işte o zaman kendini gösteriyor.

Derin mutsuzluk… Derin yalnızlık… Derin değersizlik…

Bakışlar donuk, yürekler zaten matlaşmış. Çözümsüzlüğün dehlizlerinde debelenme hali…

Yazının Devamı

Sinesi ölenlere...

Bugün buradayız, yarın yokuz. Her şeyin hiç uzayıp kısalmayan bir ömrü var bu dünyada.

Parmak uçlarımdan serinliğini içtiğim bu masa, gün gelecek eski bir yalana dönüşecek.

Oturduğum sandalye yokluğa karışacak bir gün.

Yazının Devamı

Kerbela’nın dinmeyen acısı ve Yezid’in uşakları..

Tarihi olayların bazılarının acısı hâlâ dinmeyen yara olarak kalpleri dağlamaktadır. Kerbela katliamı ya da savaşı bunlardan biri, hatta en önemlisi. Etrafınıza baktığınızda her yer Kerbela, her gün Aşura ve aylar hep Muharrem maalesef.

Sünni kaynaklardan Kerbela’yı tüm yönleriyle öğrenmek neredeyse imkânsız; şehitlerin imamı Hüseyin’in mirası ve misyonu nedir? Tahtı babası Muaviye’den devralan Yezit Hazreti Hüseyin’e iki seçenek sundu; ya biat ya ölüm. Aslında bir hayat yaşamasına izin vermedi çünkü iktidar için tehdit görüyordu.

Ali Şeriati, “zalimin kılıçla parayla ya da aldatarak elde ettiği güç herkesi susturdu” der. “Hüseyin kendisini özgürlük yolunda kurban ederek zafer kazandı” der Bediüzzaman. Hazreti Hüseyin’in biat etmeyip harekete geçmesini hürriyeti şeriye kılıcını çekmesi olarak görür.

Yazının Devamı

Güneş çarığı sıkar, çarık da ayağı sıkar...

Kiralardan %25 zam sınırının -ki, bu da yüksekti- kaldırılmasıyla beraber, ev kiralamak da gençlerin takatini aşıyor.

Basından edindiğimiz bilgilere göre, ev sahipleri, kiralama kriterlerini, şartlarını değiştirmiş, yeni ve daha zor şu şartları öne sürer olmuşlar:

Devlet memuru olmak, maaş bordrosunu ibraz etmek, kefil vermek, bir evde kiracıdan başka -çalışan ya da emekli- bir maaşlı kimsenin bulunması.

Yazının Devamı

MÜSADERE..

Osmanlı’nın son döneminde batıdan gelen bir hastalıkla artık mezarlıklar ve mezarlar adeta lahitler şeklinde yapılmaya başlandı. Bugün Eyüp Sultan Türbesi civarında bulunan mezarlara baktığımız zaman Tanzimat döneminde yapılmış olduğunu görüyoruz… Hem de oldukça büyük ve azametli bir şekilde… Aradan yıllar geçti ama bugün yine aynı hastalığın devam ettiğini görüyoruz. İstanbul’da bulunan mezarlıklara baktığımız zaman hepsi olmasa da birçok mezarların adeta LAHİT ve TÜRBE şeklinde yapıldığını görebiliriz…

Bugün ayrı bir sektör oluşmuş durumda, mezar bakımı, mezar süslemesi giderek büyüyor.

Sözün özü şudur. Osmanlı İmparatorluğu döneminde devlet dairesinde çalışanlar vefat ettiğinde geriye bıraktıkları mal varlıkları MÜSADERE edilirdi. Bu müsadere sadece fazla mal varlıklarını içine alırdı. Yani ailesi için gerekli ihtiyaç bırakılır, artan mal devlet hazinesine bırakılırdı. Tüm devlet adamları bunu bildikleri için daha ölmeden geride ihtiyaç dışında mal bırakmaz, hepsini ahrete gönderirlerdi. Sultanahmet’ten yürüyerek Topkapı’ya doğru yürüdüğünüz zaman sağlı-sollu 20’den fazla paşalara ait olan kütüphane, cami, çeşme, okul görürsünüz… Yine aynı şekilde ordunun geçtiği diğer yerlerde de hep devlet adamları ahrete yatırım yaparlardı. Ama ne zamanki MÜSADERE SİSTEMİ kaldırıldı. Bu sefer devlet adamları yine yatırım yapmaya devam ettiler ama AHİRETE değil DÜNYAYA… Bugün Boğazın her iki yakasında bulunan yalı ve saraylar müsadere sisteminden sonra yapılmış olan dünyanın süsü binalardır.

Yazının Devamı

İnsan hüsrandadır..

Kur’an-ı Kerim “İnsan hüsrandadır” diyor. İman edenler, salih amel işleyenler, hakkı ve sabrı tavsiye edenler müstesna insan büyük bir kayıp içerisindedir. Neyi kaybettiğimizi buralarda arayabiliriz. İmanımız yerinde mi mesela, bakmalıyız bir. Salih amel neydi, hakk neydi, sabır neydi, bunları hatırlamamız lazım.

Bizim kendimizi hatırlamamız lazım. Bir kalbimiz vardı, onu hatırlamamız lazım. Mesela bazı meseleleri kendimizce büyük-küçük diye kategorize ediyoruz. Büyük siyasetlerin, büyük cümlelerin peşine takıldık ve sadaka, merhamet, ibadetler bizim için –haşa- küçük işler kategorisinde kaldı maalesef. Öyle düşünmesek de fiilen öyle kaldı. Bunu hatırlamak ve bunun üzerine yeniden düşünmek durumundayız.

Kendimizce büyük büyük meseleler ile uğraşırken diğer meseleleri küçük kategorisine atıp ihmal ettik, tali ve furuat olarak görmeye başladık. Örneğin, günlük hayatımızda bizim Müslüman olduğumuzu gösteren en önemli belirtilerinden olan namazı neredeyse hayatımızdan kovduk. Çünkü biz büyük meseleler ile uğraşıyoruz. Namazı ise, cami cemaatinin, hacı amcaların, teyzelerin işi olarak zihnimize kodladık sanki. Bunu hatırlamamız lazım. Helal, haram meselesinde dengeyi kaçırdık. Kadın-erkek ilişkilerinde, para meselesinde kimyamız bozuldu. Bunları hatırlayarak yola çıkabiliriz mesela.

Yazının Devamı

İnsan olmak..

Varolmanın en zor yanı her şeyi basitleştirmeye çalışmaktır. Çünkü insan aklı yaratılışı itibarıyla kompleks karmaşık meselelerle iştigale meyilli değildir. Kaostan nefret eder. Belirlilik hali karnı tok sırtını pek ediyorsa çok şey istemez. O konfor ona yeter. Aslında bu özellikleri nedeniyle hayvanlardan bir farkı yoktur tür olarak.

Sorun insanın hayvan olduğunu kabul edip bir türlü içine sindirmemesi ya da sindirememesi. Tamamen basit birkaç nüansla hayvandan ayrıştığını bunun da tamamen şans olduğunu idrak etmesi gerekiyor insanın. Yoksa çileli yolculuğu ve her şeye anlam katmaya çalışıp ya da anlam aramaya çalışması, kendini zehirleme çabası bitmez.

Bazen bu farkındalık zehri ile lanetlenmiş insan, hayvan olduğu beklenti ve anlama çabasının boş olduğu sonucuna bile yine aynı lanetle ulaşabiliyor. Zaten hayvanları bizden üstün kılan şey de tam olarak bu. Hiçbir kedi anlamsızlıktan gamlanıp şiir ya da sone yazmıyor. Evrimsel süreçte bizi öne çıkaran akıl , zeka, muhakeme becerisi uzun vadede katilimiz yok edicimiz oluyor gibi. En kötü insan keşfi akıl gibi duruyor.

Yazının Devamı

Artık ufuklar kızıl bir hüzündür bize

Günler günleri çağırırken insan aynı kalamaz bu fani alemde,

Gün gelir beden ruha yetişemez

Güzel günleri beklersin, güzel günler göstermez yüzünü

Yazının Devamı

Türk milli takımımızın galibiyeti üzerine..

Şüphesiz şans önemli. Şanslıyız diye üzülecek halimiz yok. Galibiyet galibiyettir, çeyrek finaldir.

Napolyon komutan yapacakları adamların şanslarına bakarmış. Çilekeş ömür törpüsü yaşamları olan, şansları yaver gitmeyenleri yapmazmış Ordu komutanı. Hayat böyle. Şans çok önemli. Ki milli takımımızın şu ana kadarki neredeyse tüm galibiyetleri şanslı olmasıyla iltisaklı. Şükürler olsun ki; şanslı.

Umarım çeyrek final maçında da şanslı oluruz ve Hollanda maçını alırız. Sınavlarda bile 1-2 soruyu şansına yapıp çok önemli üniversitelere girebilirsiniz. Başarı ile başarısızlık arasında ince çizgi vardır çoğu zaman. O çizginin hangi tarafında olacağınızı ise şansınız ve daha da önemlisi de bahtınız belirler. O yüzden evlatlar için tahtını yaptık ama bahtını yapamadık diye hayıflanır bilge yaşlılar. Dualarımız Türk milli takımının başarısı için.

Yazının Devamı

Günaha davet…

Yan gelip yatıyorlar böyle de yatılmaz dedirtircesine

Davet ediyorlar günaha

Kamçılıyorlar hayvani arzuları

Yazının Devamı

Bilmezdim…

Hepimiz gönüllü köle olduk. İnsanın itaate bu kadar meyilli olduğunu bilmezdim. Bilmezdim konforun ve yumuşak yastığın olmaz işlere evet dedirteceğini. İnsanı daha asil ve daha asil varlık bilirdim. Değilmiş meğer…

Şöyle bir düşünün 60- 65 yaşına kadar ömrünüzü özünüzü tüketip çalışıyorsunuz, sahip olduğunuz şey şanslıysanız bir ev bir araba, büyüttüyseniz 1-2 çocuk. Çok çok şanslıysanız onlara da iş bulmuşsunuz, evlendirmişsiniz, ondan sonra da küçük yetersiz emekli maaşınızla ve sağlık sorunlarınızla boğuşuyorsunuz, aldığınız para ne gıdanıza yetiyor ne de kaliteli yaşamanıza, adeta çileye dönmüş hiçbir işe yaramayan sağlık kurumlarında hastanelerde geçmeye başlıyor, az biraz iyi sağlık hizmeti alayım diye özel hastaneye giderseniz ona da gücünüz yetmiyor ekonomik olarak …

Modern köleliktir bu ve biz bu modern köleliğe gönüllüyüz, gönüllü olduk veya olmak zorunda bırakıldık ya da alıştık. Öyle ya da böyle insan içinde istikrar olan bir hayatı her zaman benimsiyor, bu istikrar illa aşırı iyi anlamda değil, istikrarlı olması şart, az iyi ehveni şer olması yeterli, yani boğazı sıkılmıyorsa yani kötülüğe bu kadar çabuk adapte olan alışan bir canlı yok yeryüzünde.

Yazının Devamı

Hiç ölmeyecekmişçesine…

84 yaşında Konya’da içme suları vakfı başkanı bir dayı saldırıya uğramış kiracıları tarafından, geçmiş olsun diyoruz, geçmiş olsun diyoruz ama artık belli bir yaştan sonra da hayatın aktif alanlarından çekilip biraz hazırlık yapmak lazım öbür tarafa daha insancıl yaşama ve ince narin zarif detaylara değil mi?

84 yaşında ne işin var dayı başkanlıkta, torunların kafede arkadaşlarıyla senin biriktirdiğin paraları eziyor. Sen neyin peşindesin, git evinde otur hayatın tadını çıkar, güzelce yaşamına anlam katmaya çalış. Bu ne makam koltuk aşkıdır, bu ne dünyevi bir iyileşmedir. Hala neyin peşindesiniz anlamak mümkün değil. Yahu bir ayağınız toprakta. Hiç ölmeyecekmişçesine bu hırs nedir. Tabii ki hastalıktır.

Son söz: Bu arada gri listeden çıkmışız, hayırlı olsun. Doğrudan sermaye dahil ülkeye büyük fonlardan ciddi paralar akacak. Umarım üretken alanlarda kullanırız. Türkiye için inanılmaz pozitif bir çıktı. Güzel gelişme. Hem de çok güzel. Ülke adına çok sevindirici gelişme. Emeği geçen tüm yetkililere yürekten teşekkür..

Yazının Devamı

Bir yolculuk düşüyor aklıma, gidiyorum bir daha gelmemecesine…

Ne zaman sıcaklar aniden bastırsa

Çöl sıcakları önce benliğimi yakıyor

Soluk soluğa kalıyorum her bunaltıcı Haziran akşamı

Yazının Devamı

Karbon vergisi ve acı reçete için çözümler…

Şimdi hem dünyada hem ülkemizde karbon ayak izi vergisi tartışılıyor ve büyük ihtimal bir tür kelle vergisi gibi bugün olmazsa yarın çıkarılacak. Dünyalılar olarak yükümüz daha da artacak.

Karbon vergisi tarihte baca vergisi olarak bilinen bir olayı hatırlattı.

III. Murat’ın oğlu III. Mehmet tahta çıktığında babasından devraldığı ve 13 yıl süren Osmanlı Avusturya savaşı yüzünden hazine bugün olduğu gibi tamtakır kuru bakır kalmıştı.

Yazının Devamı

Herkes üniversite okumak zorunda mı?

Herkes üniversite okumak zorunda mı? Üniversite öğretmen, doktor, hakim, savcı vs. olmak isteyenler için şart elbette ama herkes beyaz yakalı olmak zorunda mı? Toplum baskısı ve ailenin yanlış yönlendirmesi ile maksat üniversite mezunu olmak için on binlerce genç yıllarını boşuna kaybediyor.

Bunun yerine her bir genç ilgi alanına göre lise yıllarında doğru mesleklere yönlendirilebilir.

Meslek liselerinin de aslında amacı bu. Ama günümüz meslek liseleri en düşük puanlı öğrencilerin, maksat lise mezunu olmak için seçtikleri okullardan olmaktan öte geçemiyor.

Yazının Devamı