Sivri Dil

Sivri Dil

Ülke yangın yeri olmuşken kaybedersem ben kaybederim arsızlığı

“26 milyon oy almış cumhurbaşkanı geldiğinde seçmene hürmeten ayağa kalkmışız, alkış yapmamışız, bir şey yapmamışız; ne kaybediyoruz, kaybediyorsak ben kaybediyorum, bedeli ben ödeyeceğim, hesabı ben vereceğim.” diyor sınıf başkanı edasıyla CHP Genel Başkanı Özgür Özel. İfadeye bakar mısınız! Yani kaybedersem ben kaybederim; lafa bak.

Özgür bey sizi o koltuğa CHP’nin içindeki delegeler getirdi; yani kaybedeceğiniz sizin kendi iş yeriniz eczanız değil, bu sizin kurduğunuz bir iş yeri değil bu bir siyasi parti ve o siyasi parti de sizin bir sorumluluğunuz var. Kaybedersem ben kaybederim dediğiniz şey milyonları ilgilendiriyor, böylesi bir şuursuzluk böylesi bir yani açıklama olamaz.

Herhalde danışmanlarınız metin yazarlarınız kimse size bunu söylemiyor veya önden bir bilgi notu vermiyor veya sözlerinizin nereye gittiğini çalışmıyorsunuz ama bu işin abc’si şudur: Sen o koltukta oturuyorsan benim için oturuyorsun, kendin için oturmuyorsun, kaybedersen ben kaybederim dediğin şeyi söyleyemezsin. Kaybettiğinde CHP’ye oy veren milyonlara kaybettiriyorsun. Böyle bir laf edilebilir mi ya böyle bir akıl tutulması olabilir mi? Sorumluluk sahibi zorundasın; yani kazanırsan ne oluyor o zaman da ben kazandım kardeşim ben paylaştırırım, böyle bir mafya ağzı olur mu!

Yazının Devamı

Retro saplantısına gömülen dünya..

Hepimiz belli bir yaşı geçtikten sonra; bu yaş genellikle kırk olur ortalama, geçmişe özlem duymaya başlarız. Eğip bükülen istenilen formata şekil verilen geçmiş kötü anılarla bezenmiş olsa bile bir şekilde hatırlatıldığında yüze tebessüm verdirecek ve hasret duyulacak bir hale getirilir hele de yaşanılan mevcut zaman hüsranlarla sıkıntılarla harmanlanmış enteresan kötü iğrenç zamanlara denk geldiyse..

Pek çok insanda bir neşesizlik hali var, gördüğüm bu.

Dünya yeterince sıkıcı. İnsanların nefes alıp vermesi lazım. Sığınacak yer arar insan. Evine, dostlarına, ülkesine sığınır, orada şefkat arar.

Yazının Devamı

Litani Nehri ve Rubicon...

Bu günlerde İngiliz yazar Tom Holland’ın Roma İmparatorluğunun tarihini anlatan “Rubicon” adlı kitabını okuyorum ve eski çağlarla ilgili birçok kitaptan öğrendiğim bir gerçeği yeniden öğreniyorum.

Bu gerçek, özde hiçbir şeyin değişmediğidir.

Binlerce yıl önce tarih yazanlar ve o yazılanlarda büyük veya küçük oyuncu olanlar bugünkülerden farklı değildi. Musevilik, Hristiyanlık ve Müslümanlık gibi tek tanrılı dinler hiçbir şeyi değiştirmedi.

Yazının Devamı

Yumuşamanın bedeli ve Manisa sokaklarında dilden dile dolaşan kırık ayak hikayesi...

ORC 25-29 Eylül 2024 tarihleri arası gerçekleştirdiği anketin sonuçlarını paylaştı. Ak Parti tekrar birincilik koltuğu oturmuş görünüyor. CHP ve Ak Parti yüzde 30'lar bandında. Ak Parti kıl payı ile önde. Daha önceki anketleri baz alırsak chp birinciliği kaybetmiş görünüyor.

Normalleşmenin bedeli... Özgür Özel, amacına ulaşıyor, CHP eriyor. Muhalif seçmenin ucuz şovlara ve yumuşaklığa karnı tok.

Muhalif seçmen Kemal beyden şikayetçiyken gelen gideni arattı ve şimdiden Kemal bey aranır oldu. Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş olmasa muhalif seçmen çoktan darmadağın olmuştu Özgür Özel'in Sinan Oğan tarzı siyasetine şahit oldukça.

Yazının Devamı

Her ömrün bir eylülü vardır..

Kendimden çekilmiş bir şehir gibiyim Ve ortasında yalnızlık girdabının Yapayalnız biriyim Başına karlar yağmış dumanlı dağlar gibiyim Kimsesi kalmamış çocuklar gibiyim Hasreti özlemi gel bana sor Ne yalan söyleyeyim iyi değilim..

Şair yazar Mustafa Akgülün kaleminden damlayan beyitlerine köşemizi açtık. Kalemine ve yüreğine sağlık diyoruz.

Sonbaharı kucaklarken bu dörtlükler ruhumuzdaki hüzne eşlik etti karşılıksızca ve umarsızca. Yaprak dökümü döngüsü bir kez daha devrede.

Yazının Devamı

Başarının sırları..

Ruth Gotian, full time çalışır, annelik yaparken çağımızın en başarılı bilim insanlarının nasıl muvaffak olduğu konusunda, 43 yaşında doktora yapmaya karar verdi.

Öğrendiklerini kısa bir süre önce Başarı Faktörü (The Success Factor) adlı kitapta yayımladı. Olağanüstü başarı yakalamış kişilerin davranışlarında, kafa yapılarında, hayat tarzlarında, aynı düzeyi yakalamak isteyen kişiler tarafından ders alınacak özellikler var mı idi? Gotian bu sorunun cevabını öğrenmeye yönelik çalışmalarını başlangıçta Nobel ve Amerika’nın ünlü ödüllerini kazanmış bilimciler üzerinde yoğunlaştırdı.

Daha sonra onların arasına başka sahalarda üst düzey başarı kazanmış kişileri de kattı. İlk gözlemlediği şeylerden biri; Nobel ödülü kazanmış olsun, Olimpiyat şampiyonu veya astronot olsun, bunların zihin yapısının (mindset) birbirine çok benzediği oldu. Buna dayanarak, aynı zihniyet birden çok sahada geçerli ise o zaman “başarı tekrarlanabilecek bir maharet olabilir” sonucuna vardı.

Yazının Devamı

Gerçeği aramak..

Everett misyonerdi. Pirahãca öğrenecek ve İncil’in havariler tarafından yazılan bölümlerinden birini, avlayarak ve toplayarak yaşam süren bu insanların diline çevirecekti.

Tanrı kendi oğlunu, İsa’yı, insanların selameti için dünyaya yollamıştı, o da çarmıhta can vererek insanları kurtarma uğruna en büyük fedakârlığı yapmıştı. Pirahãlar bu öyküyü kendi dillerinde okuyunca selamete kavuşmak için Hristiyan olacaklardı. Pirahãların ne dini ne tanrısı vardı. En büyük özellikleri günü yaşamalarıydı. Geçmiş ve gelecek, hesaplarında yer almıyordu. Sadece gördükleri şeylere inanıyorlardı. Bazen de başkalarının anlattıklarına, ama anlatanın anlattığı şeyleri kişisel olarak yaşamış olması koşuluyla.

Everett, Havariler’den bir bölümü çevirdikten sonra Piiohatai adlı bir yerliye okutup banda aldı. Küçük bir teyip alıp komşularına dinletti. Anladınız mı, diye sorduğunda, anladık cevabını aldı. Anladıklarını kanıtlamak için dinlediklerini özetlediler.

Yazının Devamı

Evlatlarımızın can emniyeti...

Fidan gibi bir insan evladı, mikrop bir aile tarafından yetiştirilmiş virüs psikopat tarafından hunharca öldürülüyor. Şehit polis memuru Şeyda Yılmaz'dan bahsediyorum. Yüreğim kanıyor canım yanıyor. Böyle canilerin olduğu sokaklara evlatlarımızı nasıl gönül rahatlığıyla salacağız bilmiyorum. Türkiye de ailelerin çoğu şu an çocuklarını çok saygısız terbiyesiz ve psikopatça hak hukuk tanımayan şizofrenik şekilde yetiştiriyorlar.

Dün bir okulda (özel kolejde) öğrenciye müdür şiddeti diye haber vardı. İçeriğe bakınca kendi aralarında ahlaksızca şakalaşan ve etraflarına mobbing (baskı) yapan bir pislik öğrencinin kafasına müdür eliyle hafiften dokunup adam olun diyor. Aileler hemen devrede: Çocuklarımızı müdür darp etti.

Her aile iyi değildir. Her insan da iyi değildir. Bu toplumda çocuklarını adeta insanlığa zararlı bir virüs gibi yetiştiren binlerce aile var. Bu cani çocuklar bu kötü zihniyetin mikrop ailelerin eseri. Allah hepsini kahhar sıfatıyla kahretsin..

Yazının Devamı

Sağlıklı yaşamak ve diyet palavrası..

Diyetle ilgili pek çok önerinin bilimsel temeli yoktur. Bunun klasik örneği sudur. Hemen hemen herkes sağlıklı yaşamak için günde en az 2,5 litre su tüketilmesi gerektiğine inanır.

Bu tamamen palavradır.

Elinde su şişesi ile dolaşan insanlar çağında yaşıyoruz. Doğru bir iş yaptıklarından emin, gözleri ışıldayarak “Günde en az iki buçuk litre su içerim” diyen birçok arkadaşım var.

Yazının Devamı

Kadın faşizmi..

Kadın gizli kamerayı yerleştirmiş sonra da soyunup kendine bir pizza siparişi vermiş. Kurye zile basınca kapıyı anadan üryan açıyor hanım abla, para üstünü falan o halde verip kapıyı kapatıyor sonunda da kahkaha atarak “ayyhh çok eğlendim” diyor. Benzer içerikler dönüp duruyor. Genelde eskortluk yapan kadınlar reklamlarını yapmak adına bu tarz videolar çekip paylaşıyorlar, kadında ahlak zaten yok da ben işin bu boyutunda değilim.

İşin kadın faşizmi boyutu daha tehlikeli bana göre.

Aynı şeyi bir erkek yapsaydı ne olacaktı mesela?

Yazının Devamı

Hayat bir ziyafet masasında oturmak, bir ağacın altında öğle vakti mola vermek gibi

Eski bir arkadaşımla uzun zamandan beri temasım olmaması kafama takılmıştı.

Geçen hafta ona bir telegram mesajı yolladım ve hatırını sordum, "Nedir durumların? Annen, çocuklar..." diye.

Cevap aldım. Kendisi ve çocukları iyiymiş ama annesini birkaç ay önce babasının yanına uğurlamış:

Yazının Devamı

İran karpuzu, İdil Bilgen ve Kemal'in askerleri..

Her ana kutsal değildir. Her ana kutsal olmadığını göre, her kadın da güzel değildir. Her kadın çiçek falan da değildir. Güzellik yarışması Miss Türkiye 2024 yazmadan edemeyeceğim.

İdil Hanım diye genç bir kız kazanmış, babası büyükelçi imiş. Adı güzellik yarışması ya. Ve bu yarışmanın en güzeli seçilir ve birinci olur ya. Bu kız, diğer kızdan daha güzel, diğeri daha da güzel diyebiliriz değil mi? Ya da bu kızdan daha güzeli vardı, esas hak onundu diyebiliriz. Güzellik görecelidir ama, bir yarışma olduğunda, o güzellik yarışmasının bazı net kavramları olur değil mi?

İdil güzel değil demiyorum. Ama. İdil'den daha güzel kızlar var orada. Kızın torpili var, bu çok açık ve net. İyi eğitimli uzun bacaklı, yabancı dili iyi bilen bir genç kız yarışması değil ki bu.

Yazının Devamı

Taylor Swift mi, Elon Musk mı kazanacak!

Eğer Amerika Birleşik Devletleri başkanı adayları Kamala Haris ile Donald Trump arasındaki televizyon tartışmasına bir maç gibi bakarsak kazananın Harris olduğunu söyleyebiliriz; sigorta tabelası kesinlikle Demokrat Parti adayı Kamala Hars lehine ancak iş bu kadar basit ve tekdüze değil çünkü gelişigüzel konuşan ve 1,5 saatlik yayında onlarca hakikat dışı iddiada bulunan Donald Trump‘a inanan ve ona oy verecek milyonlarca Amerikalı var.

Bence tartışma gecesi asıl düşürülmesi gereken konu buydu. Durumun vehametine bakar mısınız? Birkaç ay sonra Beyaz Saray’da oturma ihtimali olan Trump, CNN doğrulama servisine göre 33 kez yalan söyledi.

Mesela mültecilerin Ohioda kedi ve köpekleri yediğini iddia etti, bunun yalan olduğunu yetkililer açıkladı ama kimin umurunda; söyleyip geçti, nasıl olacağını açıklamadı ama demokratların doğumdan sonra da kürtaj yapacağını iddia etti. Harisi Marksist olarak tanımlayan Trump Abdül diye bir taliban liderinden bahsetti ve onu aradığını anlattı. Taliban‘ın Abdül diye bir lideri olmadığı için herkes Google’da kim bu Abdül araştırmasına girişti.

Yazının Devamı

Bir toplum gölgesinde oturamayacağını bildiği ağacı diken adamın varlığıyla ihya olur

Evinin bahçesine ağaç dikmeyen kendini de komşularını da bir sıcaklık adasında yaşamaya mahkûm eder. Sıcaklık adaları yaz aylarında pik enerji talebine yol açar, klima kullanımının bedelini yükseltir, hava kirliliği ve sera gazı salınımını artırır ve sıcak bağlantılı hastalık ve ölümleri çoğaltır.

Sıcaklık adası fenomeni, genellikle şehirlerin onları çevreleyen taşradan daha sıcak olduğu şeklinde tarif edilirse de son zamanlarda bu tarif daha çok şehir içi alanlardaki ısı farkını anlatmak için kullanılmaya başlandı.

Yeni araştırmalar sıcak günlerde aynı şehrin değişik semtlerinde bu farkın 20 dereceye kadar ulaşabileceğini gösteriyor. Binalar, yollar, üstü açık araç park alanları ve endüstri bölgeleri çevredeki ısıyı artırırken, büyük parklar ve yeşil alanlar serinletici bir etki yaratır. Baltimore ve Washington gibi şehirlerde yapılan araştırmalarda en yüksek sıcaklık güneş enerjisini emen ve yayan evlerin ve asfaltın bol, ağaçların az bulunduğu semtlerde tespit edildi. Asfaltın sıcaklığı hapsetme yeteneği beton ve diğer sert yüzeylerden çok fazladır. Çimentodan yapılan kaldırımların pik yaz sıcaklığı 48 ila 67 dereceye kadar çıkabilir.

Yazının Devamı

Çocuk dünyanın en narin en temiz varlığıdır..

Kırmızı Pazartesi romanında yaşanılanlara benziyor masum ve melek Narinin öldürülmesi. Herkes her şeyi biliyor fakat görmezden geliyor köyde, beldede. Anlaşılan o ki Narin yakınlarından biri veya birkaçı tarafından katledildi, bir çok yakını ve tanıdığı tarafından cinayet örtbas edilmeye çalışıldı. Çok ahlar birikiyor çok güzel ve yalnız ülkemde..

Adı Narin… Kırılgan, ince yapılı… 8 yaşındaydı. Bugün okula gidecekti. 20 gün önce kayboldu. Küçücük köyde arandı, tarandı, bulunamadı. Kur’an öğrenmek için camiye gitmiş, eve dönmemişti. Önce aile sorgulandı. Sonra köyde herkesin ifadesi alındı. Bir ara yetkililer ‘Sonuca yaklaştık…’ dedi. Yüreklere bir ateş düştü, eyvah ‘acı haber mi geliyor’ diye.

Bütün ‘sır’ köydeydi. Aile ve köy ‘bir şeyler’ saklıyordu. Köyde herkes biliyor muydu, Narin’in başına neler geldiğini ve neden geldiğini? Galiba biliyordu. Bir küçük köyde sır saklanamazdı. Herkesin ağzına kilit vurulamazdı. Çocuklar konuşur, vicdan dile gelirdi. Beklendi, beklendi… Yüzlerce uzmanın aramasında hiçbir ize rastlanmadı.

Yazının Devamı

Peygamber olsam..

Peygamber olsam kutsal kitabımda üç cümle olurdu:

"Bütün canlılara saygılı olacaksın. İnsan, hayvan hiçbir yaratığa eziyet etmeyecek, karnını doyurmak için bile olsa öldürmeyeceksin. Dünyadaki tek bir hücreye dahi zarar vermeyeceksin."

Cennet varsa kesin gider dediğim, eli ayağı tutmaz oluncaya kadar her gün beş vakit namaz kılan rahmetli anam duysa "Sus melun," derdi, "Çarpılacaksın. Sen kim peygamberlik kim!"

Yazının Devamı

Gölgesini şeytana rehin verenler..

İçinden geçmekte olduğumuz bu acayip ve tehlikeli günlerde bunları düşünürken aklıma Goethe’nin (1749-1832) 1797’de yazdığı ünlü şiir, Büyücünün Çırağı "Der Zauberlehrling" geldi.

Ustası gidince büyücü çırağı biraz onun büyülerinin keyfine varmak ister. Dolaptaki süpürgeye nehirden su getirmesini buyurur. Süpürge büyük bir iştahla işe koyulur ve banyo küvetini doldurur ama durmaz, su getirmeye devam eder. Kısa zamanda bütün kap kacak dolmuştur ama çırak ne dese süpürgeyi durduramaz. Son çare olarak onu baltayla ikiye böler ama bu defa iki parçası da su getirmeye başlar. Ev sular altında kalınca çırak çığlık çığlığa ustasını çağırır. "Geri git süpürge," diye komut verir büyücü. "Eskiden olduğun gibi ol. Ta ki ben, gerçek efendin, seni tekrar hizmetime çağırıncaya kadar."

Bu hikâye insanlığa çok iyi uyuyor. Emrimize aldığımız sihirli süpürgeler kilerlerimizi ve ambarlarımızı ve dükkânlarımızı ağzına kadar doldurdu ve doldurmaya devam ediyor. Boğulmaya başladığımızın farkına varmaya başladık ama süpürgeleri durduracak sihirli kelimeyi bilmiyoruz.

Yazının Devamı

Teşhirciliğin çekiciliği sır ve gizem bırakmadı

Şimdi sır diye bir şey kalmadı. Örneğin ergenken ünlü yazarların hayatları, aşkları, ne düşündükleriyle ilgili pek çok şeyi merak ettiğimi, onları hayâllerimde idealleştirdiğimi hatırlıyorum. Şimdiyse yazarların kendileri sosyal medya ya da başka mecralarda kendi sırlarını deşifre ediyorlar ve farkında olmadan o büyüyü bozuyorlar. Aynı şey meslek gruplarıyla da ilgili. Pek çok meslek grubu, öğretmenler, doktorlar vs. eskisi gibi kendilerine saygı gösterilmediğine inanıyor. Başka etkenlerin yanında, öğretmenler ya da doktorlarla ilgili yapılan TV dizileri, sosyal medya ve diğer şeyler aracılığıyla artık sır diye bir şeyin kalmamasının saygı meselesini etkilediği söylenebilir.

Rousselle, "Sır artık sosyal gruba içsel değil, dışsaldır" diye yazmış. Eskiden, sosyolog, gazeteci, yazar, dedikoduları dinler, insanları röntgenler ve sırları ortaya çıkarırken, şimdi dedikodular ve röntgenlemek sıradan bir eyleme dönüştü. Artık sosyolog ya da gazeteciden sırları değil, bu sırların nedenini, kaynağını ve geleceği nasıl etkileyeceğini öğrenmek istiyoruz.

Kurallar ve sırlar, eski önemini kaybettiğinde, bu tekillikler çağında 'hakikatin bilgisi'ne dair çerçeve de ortadan kalkmış oldu. Örneğin eskiden bir şiirin iyi şiir olup olmadığını ortaya çıkaran bir sistem vardı, dergiler, editörler ve gelenekler üzerinden. Şimdi bu çerçeve ortadan kalkınca, iyi şiirin hakikati de dergiye ya da çevreye göre bütünüyle değişir oldu. Bunu siyasete, kültüre, akademiye de uyarlayabiliriz.

Yazının Devamı

Eskiye rağbet olsaydı bitpazarına nur yağardı

Ünlü çift Jennifer Lopez ve Ben Affleck, iki yıllık evliliklerini sona erdirme kararı aldı. Atalarımız boşuna söylememiş: Eskiye rağbet olsaydı bitpazarına nur yağardı. Herkes yeni şeyleri sever. Eski şeylerden kimse hoşlanmaz. Bir de zaten evlenmiş boşanmışsınız bir kere; ne alemi var ikinci kez evlenmenin. Olmuyorsa olmuyordur. Zorlamanın ne anlamı var! Aynısı Amerikan seçimlerinde de gerçekleşecek: Bir Trump'a bakın bir Kamala'ya. Kimin kazanacağı o kadar açık ki.. Tabii ki Kamala..

Zamanın ruhuna direnilmez. Boşandığınız eşinizle yıllar sonra bir araya gelip evleniyorsunuz. Ne o eski o ne siz eski sizsiniz! Köprünün altından çok sular akmış. Dağın yamacından suyun gözünden berrak sular denizin tuzlu sularına karışmış. Geçmiş geçmiştir ve geçmişte kalmalıdır. Mazinin içinizde kanattığı yarayı pıhtılaştıktan sonra tekrar açmanın alemi yok! Açarsanız sonuç yine değişmez. Ayrılık mukadderdir; ötesi zorlamadır..

Dediklerim sadece boşanmış evlenmiş çiftler için geçerli değil. İlkokul lise arkadaşlıkları içinde geçerli. Lisedeki arkadaşınızı 20 yıl olmuş görmemişsiniz. Ne konuşacaksınız! Zaman akan bir şey. Nostalji güzeldir; yani geçmiş onarılabildiği için güzel hatırlanır ama geçmişe dönülmez. Geçmiş geçtiği için güzeldir..

Yazının Devamı

Mehmet Şimşek’in istifası söylentisi..

Dedikodular bir türlü bitmek bilmiyor. Enflasyon lobisi de körüklüyor söylentiyi. Mehmet Şimşek istifa etti haberleri.

Mehmet Şimşek en az 2 sene görevde herkes planını ona göre yapsın! Sonrası da seçim süreci zaten!

Anadolu kaplanları kedi olup yoluna devam eder, sıkıntı olmaz.

Yazının Devamı

Maymun çiçeği virüsü; mpox..

Maymun çiçeği pox (Çiçek virüsü) ailesinden virüstür. Suçiçeği ile alakası yoktur. İnsan Çiçek virüsü %30-50 arasında ölümcüldür. İnsan Çiçek virüsü Âşık Veysel’i kör eden virüstür. Son 100 yılda 500.000 insanın ölümüne yol açmıştır. Ateş, kusma, döküntü (içi irinli) ile belirti verir. Kabuk bağlayıp iz bırakarak iyileşir. Maymun Çiçeği maymunlarda da görüldüğü için bu ad verilmiştir. Afrika’da evde beslenen maymunlarda görülebilmektedir. Orta ve Batı Afrika’da endemik (sık görülen) bölgeler (1960-1970’lerden beri) vardır. Demokratik Kongo Cumhuriyetinde hastalık endemiktir.Hastalık temel olarak kemirgenleri (sıçan, fare, tavşan, çayır köpeği-bir tür kemirgen) tutar. Kemirgenlerin Afrika’dan kaçak yolla Amerika’ya gönderilmesi ile 2003 te Amerika’da 71 kişilik salgın çıkmıştır.

Maymun çiçeğinin insandan insana geçişi solunum yolu damlacıkları, deri lezyonları ve cinsel temas ile olur. 3-20 gün kuluçka süresi vardır. Sonrasında ateş, boğaz ağrısı, bulantı, el-ayaklarda içi su ve irin dolu döküntü yapar. % 5-10 ölümcüllüğe sahiptir. Bağışıklık sorunu olan kanser hastalarında, HIV hastalarında, çocuklarda ve gebelerde ağır gidiş gösterir. Zatürre ve beyin tutulumu yapar. Ayrıca gebelikte anneden bebeğe geçip düşük ve bebekte gelişim bozukluklarına sebep olabilir.

Maymun çiçeğinden koruyan en iyi yöntem çiçek aşıdır. Çiçek aşısı bulaşıcı bir hastalığa karşı geliştirilen ilk aşıdır. Eski aşı İnek çiçeği kökenlidir. İnek çiçeği hafif seyreder ve aşı olarak kullanılması insan çiçeğine karşı bağışıklık sağlar. Günümüzdeki Modern Aşıların kaynağı ise Türkiye Hıfzıssıhha Enstitüsünde inekler ve eşekler üzerinde üretilen Değiştirilmiş Ankara çiçek hastalığı (MVA) aşısıdır. Bu aşı 1953 yılında Batı Almanya’ ya götürülmüştür.. Gelecekteki olası ve planlanan insan çiçek salgınına karşı Türkiye’nin harekete geçmesi ve kendi aşısını üretmesi gereklidir.

Yazının Devamı

Dilan Polat tahliyesi..

Dilan Polat’a tahliye kararı çıkmış. Kara para aklama ve vergi kaçırmanın yatarı 1 (bir) seneymiş anlaşılan. Sonra ceza alırsa tekrar yatmaya devam eder falan demesin kimse. Hepsi hikaye.

Dilan Polat tahliye kararından çıkan sonuç şudur: 1 yıl hapiste yatmayı göze alıyorsanız, ve utanmaz arlanmaz Allahtan korkmaz biriyseniz gönül rahatlığıyla kara para aklayabilir ve vergi kaçırabilirsiniz. Hayırlı olsun!

“O kadar vurgun iddiasının bedeli 1 yılmış demekki. keşke zamanında ben de bu işlere girip milleti tokatlasaydım da 1 yıl yatıp çıksaydım, en azından zengin olur rahatıma bakardım.” diyesi geliyor insanın. Sonra ölüm geliyor aklıma vazgeçiyorum.

Yazının Devamı

Kamala'yı dinliyorum gözlerim kapalı..

Kamala Harris’i dinliyorum gözü kapalı İngiliz BBC’de. Halka hitap ediyor. Hitap ne demek! Adeta cenneti vaat ediyor Amerikalılara. Orta sınıfı güçlendirecek, sağlığa ve ilaca herkesin ulaşımını sağlayacak, ilk defa ev alanlara 25 bin dolar başlangıç parası verecek. Sayın Başkan adayı sormazlar mı: Yahu 4 yıldır başkan yardımcısıydın; bu vaatlerin en azından bir kısmını yapsaydın bari?

Ev ile ilgili vaati bana bizim ülke ekonomisini uçurumdan aşağı atan Tansu Çiller'in vaatlerinden birine benziyor gibi geldi. Anlaşılan Amerika belasını bulacak: Ya Kamala ya Trump. Birisi sınırsız kahkahasıyla sınır kişiliği bozukluğu diğeri manik depresif halleriyle paranoyak şizofren şüphesiyle meydanda..

İzmir ve Çanakkale yangınları:

Yazının Devamı

Yemeyen ve yedirmeyen çok hasis ve açgözlü bir adamın göz çukuru…

Padişah, tebdil-i kıyafet halkın arasında dolaşırken, kayığının üzerinde oltasını denize atan yaşlı yoksul bir balıkçıya sorar:

“Bahtın açık ola beybaba!…Geçimin nasıldır?”

“Sağolasın! Oltamı denize atarım; 4 balık tutarsam, ikisini satar, ikisini eşime, çocuklarıma götürürüm. Eğer 2 balık tutarsam, satmaz ikisini de evime götürürüm. Her durumda rabbime şükrederim.”

Yazının Devamı