Sivri Dil

Sivri Dil

Bir insan niçin adliye basar, insan öldürür!

Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanı Mansur Yavaş, genç avukatlarla bir araya geldiği “Gençlikle Gelecek” adlı programda bir bakıma böyle diyenlere çok çok haklı bir cevap verip şöyle demiş: “Adliye binalarımız çok güzel, ama adalet var mı?”

Evet, bu soru 100 puanlık bir sorudur ve Türkiye’yi idare edenler millete ikna edici bir cevap vermek durumundadırlar: “Adalet var mı?”

Ankara BB Başkanı Mansur Yavaş şunları da söylemiş: “Eskiden Türkiye’de herhangi bir şekilde bir hukuksuzluk olduğu zaman buna ses çıkaran çok sayıda insan vardı. İyi ki barolar var, ama onun yanında ne üniversitelerimiz ne hukuk fakülteleri… Hiç kimseden artık tek bir kelime çıkmaz oldu. Bundan biz utanmalıyız. Yani o hukukçuların hukuksuzluğa ses çıkarmaması, sanki bir şey yokmuş gibi böyle kör ve sağır olmaları hukuk adına utandırıcı. Bu da adalet sistemimizin nereye geldiğini gösteriyor. Demek ki çok güzel adliyeler yapmakla, çok sayıda hukuk fakültesi açmak da adalet olmuyormuş. İnsanlar adaleti bir defa kendisi özümsemeli içinde yaşamalı. İnşallah o günlere tekrar erişeceğiz. Ben mesleğinize sahip çıkmanızı çok önemsiyorum.” (14 Aralık 2024)

Yazının Devamı

Ünvana paraya ve evlada doyulmaz..

Eski büyüklerimizden kalan bu söze kimi yeni büyüklerimiz küçücük fakat kendileri için çok büyük ve çok önemli bir ekleme de yapmışlar devlet malına da doyulmaz demişler.

Hatta bu keşiflerinin temelindeki ve tepesindeki suç damgasını örtebilmek amacıyla bu sözlerine akıllarınca bir hafifletici neden bile bulmuşlar:

Devlet malı deniz yemeyen domuz demişler.

Yazının Devamı

Orta Doğu artık eskisi gibi olmayacak ve İsrail bölgede baskın güç olacak

Her şey 7 Aralık‘ta Hamas‘ın İsrail’e gerçekleştirdiği saldırı akabinde başladı. Orta Doğu‘da Taşlar yerinden öyle oynadı ki yepyeni bir Orta Doğu düzeni ile karşı karşıyayız bugün. Esat rejimi devrildi 12 günlük kısa bir süre içinde. Aslında 13 yıl artı 12 gün. 2011’den beri bir iç savaş içerisinde; milyonlarca sığınmacı çevre ülkelerde çoğu da Türkiye’de.

Hamas‘ın gerçekleştirdiği saldırı sonrasında İsrail Orta Doğu‘da kendisini rakip olarak gördüğü herkese saldırdı. Gazzeyi dümdüz etti, büyük bir katliam gerçekleştirdi. Hizbullah’ın ve Hamasın liderlerini öldürdü. Hizbullah’ı sokağa çıkamayacak şekilde köşeye sıkıştırdı. İran’ı bombaladı tehdit etti onu köşeye sıkıştırdı. Rusya zaten köşeye sıkıştığı için Suriye alanı bomboş bir vahaya dönüştü ve burada çok büyük bir uzlaşıyla İngiltere’nin Amerika Birleşik Devletleri'nin İsrail’in ve Türkiye’nin desteklediği bir operasyonlar kümesiyle 12 gün gibi çok kısa bir sürede HTŞ yanındaki farklı gruplarla birlikte Şamı işgal etti ve esat kaçmak zorunda kaldı.

Peki buraya kadarını hepimiz çok iyi biliyoruz. Suriye’nin akibeti bundan sonra ne olacak? Bu soruyu bir uzmanın yanıtlama şansı yok. Çok çetrefili çok yönlü bir mesele. Yanıtlamak zor, sadece bildiğimiz şu:

Yazının Devamı

Trump Orta Doğu’da cehennemi kime yaşatacak?

Suriye’de Heyet Tahrir Eş-Şam adlı silahlı gruplar yani eski el kaideden ayrılan bir grup ve ona destek veren Suriye milli ordusu unsurları Halep saldırısını başlatıp Hamaya doğru ilerlerken Amerika’nın yeni seçilen başkanı Trump‘tan da eş zamanlı olarak bir açıklama geldi:

Ben 20 Ocak‘ta koltuğa oturana kadar eğer Gazzeliler Hamas rehineleri teslim etmezse İsrail’e, Orta Doğu‘ya cehennemi yaşatacağım, Cehennemi yaşatırım diye.

Öncelikle şunu sormak lazım: Orta Doğu’da cehennemi kime yaşatacak?

Yazının Devamı

Mesele faizleri yükseltmek değil, orada tutabilmek..

Son PPK toplantısı sonrası yapılan açıklamayla faiz indirimi beklentisi artık iyiden iyiye güçlenmiş durumda. Özellikle sanayi tarafında yaşanan zayıflama nedeniyle başta imalat sektörü olmak üzere iş dünyasının faiz indiriminin gerekliliği konusunda sesinin gittikçe arttığı bir dönemdeyiz. Bir önceki PPK’ya kadar defalarca “aylık enflasyonun ana eğiliminde belirgin ve kalıcı düşüş olmadan faiz indirimine girmeyeceklerini açıkça ifade eden Merkez Bankası, ortada hiç de belirgin ve kalıcı düşüşe dair emareler olmadığı gibi Kasım başında yeniden revize etmek zorunda kaldığı yıllık enflasyon beklentisine rağmen birden bire tatlı mesajlar vermeye başladı.

Açıkçası bu tatlı mesajlar, yıllık enflasyon beklentisini %33 ile başlatıp %44’lere kadar revize eden yani hedeflerinde %33’lük sapma yaşanan bir merkez bankasından beklenmeyecek derecede garip açıklamalardı.

Faiz indirimlerinden en çok kimler yararlanır: Bankalar, Hazine tahvili almış olanlar, yeni kredi kullanacak olan kişi ve kurumlar, carry trade yapanlar, borsacılar vs. vs.

Yazının Devamı

Gözüm hep o kravattaydı..

Kırk beş yıl ipincecik bir çizgiyle bakıştım,

Büyüdüm okudum yazdım düşündüm sevdim

Gözüm hep o kravattaydı.

Yazının Devamı

Yokluğun yüzyılı ve muhalefetin hali pür melali.

Vaktiyle bir milletvekili Erdal İnönü’ye “Öyle dil ucuyla ‘iktidara geleceğiz’ denmez” diye üslubundan dert yanmış. İnönü ‘Ne diyeceğiz?’ diye sormuş. Milletvekili de “S. S. iktidar olacağız’ diye bağıracaksınız” demiş. İnönü seçim döneminde İzmir mitinginde konuşurken “Ey İzmirliler iktidara geleceğiz. Nasıl geleceğimizi de…” demiş mikrofonu o milletvekiline uzatmış, “Şimdi A. Bey söyleyecek…”

Fıkra değil gerçek olmalı. Çok kişiden dinledim çünkü. Gerçeğe de uygun. Erdal İnönü’nün, yumuşak üslubu, ılımlı söylemi vardı. Bağırıp çağırmaz, ortalığı inletmezdi. Nitekim kendisine ‘Tam İsveç’e Başbakan olacak adam’ denmişti. Türkiye’de siyaset yapamadı. Kendi isteğiyle aktif politikayı noktaladı. Koltuğu terk edebilen ender örneklerden biridir.

31 Mart seçim sonuçları siyasi yapıyı bütünüyle değiştirdi. İktidar kaybetti, muhalefet kazandı. Özgür Özel’den beklenen 31 Mart rüzgarıyla iktidar değişimini sağlamak ve partisini iktidar yapmak. Bu da iktidarı erken seçime zorlamaktan geçiyor. Evet, Meclis’te muhalefet partilerinin sandalye sayısı erken seçim kararı için yeterli değil.

Yazının Devamı

Sosyal çürüme sessiz bir katildir..

Muhafaza etmek kavramı geleneklerinden kopmaya, yeniliğe kapalı direnen toplumların en büyük özelliğidir. Türklerde muhafazakar milletlerden sayılır. Neticede matbaa bile 400 yıl sonra gelmiş Osmanlı’ya.

Bunun yanısıra neredeyse bir asırdır sağ popülist iktidarlar yönetti devleti. Son 22 yıl ise Ak partiyle muhafazakar İslamcı çizgide geçti.

Haklarını teslim etmek lazım ki, mevcut iktidar kadroları şahsi kârlarını muhafaza edebilmek için, şahsi servetlerini kartopu gibi büyütebilmek için her fırsatı en üst düzeyde değerlendiriyorlar ve adeta kılı kırk yarıyorlar.

Yazının Devamı

Mahalle yanarken saç tarayan ana muhalefet titreyip kendine gelmeli..

Hayli zamandan beri, yönetim katında oturan siyaset esnafının, 'bize her şey mubah ve size her şey yasak' anlayışı ve sıkı uygulamasından ötürü yoksulluk, öylesine bir dipsiz kuyuya dönüştürüldü ki, hemen hemen her alanda sözün bittiği yere gelindi.

Yani, partizanca olmayan, hakkaniyetle bakabilecek her göz için, adaletle yorumlayan her zihin için, iktidar ve ortaklarının dağarcığında söz bitmiştir, söyleyecek sözleri tükenmiştir. Şair ne güzel demiş; 'Tükendi mürekkep karıştı satır/ Bilemez ki bu kâtip ne yaza şimdi.' Bu kadronun hem kendileri hem de sözcüleri, gözcüleri söyleyecek sözü tükettiler.

Binlerce asgari ücretlinin tam bir ay geçinmek için kılı kırk yardıkları, kıvrım kıvrım kıvrandıkları bir rakamı bir günde harcayanların, hatta saatler içinde bol keseden harcayanların bu millete söyleyecek ne sözleri olabilir?

Yazının Devamı

Bir konser bir ev kampanyası..

Simge Sağın oturduğu siteden 20 milyona bir ev daha almış. 20 milyonluk fazla bir ev yetmez Simge'ye. Belediye başkanlarımız bir Simge Sağın'a konser ayarlasa bir ev daha alsa fena olmaz mı güzel şarkıcı!

Bir konser bir ev kampanyası faaliyete geçirilmeli her şarkıcı için.

Ebru Gündeş ve kendisine yardımcı olan arkadaşlarına yaklaşık iki saat süren bir konser için 45 milyon lira ödemiş Ankara Büyükşehir Belediyesi.

Yazının Devamı

Kapitalizmin yarattığı yıkım..

Son iki bin küsur yılda doğanın, içindeki bütün canlılarla birlikte yok oluşa yönelmesinin iki esas suçlusu var: Musevilik ve Hristiyanlık gibi tek tanrılı dinler ve kapitalizm.

Aslında dinler ve kapitalizm ayrı gibi görünse de önemli bir noktada örtüşüyorlar.

Bu nokta, dinlerin ortaya çıkışlarından kısa bir zaman sonra kendilerini devletlerin ve tüccarların gönüllü bir hizmetkârı hâline getirmeleri, kurallarını onların işlerini kolaylaştıracak şekilde belirlemeleridir. Kristof Kolomb (1451-1506) tarafından keşfedildikten sonra kıtaya giden beyazlar, Karayipler’in ve Güney Amerika’nın yerlilerini kısa zamanda yok ettiler. Yok oluş o kadar çabuk ve komple oldu ki onların ateşleriyle salgıladıkları karbondioksidin kaybolması, iklim değişikliğine yol açtı. Kilise ve papazlar bu büyük vahşetin kolaylaştırıcılığını yaptılar.

Yazının Devamı

Modern çağ sahabesi Mansur Başkan dedik, sen bizi el aleme rezil ettin.

Modern çağ sahabesi Mansur Başkan dedik, sen bizi el aleme rezil ettin.

Mansur dedik. Yapmaz dedik. Bir bildiği vardır dedik. Sen bizi eşe dosta madara ettin, kepaze ettin.

Mansur Başkana şunu sormak lazım: Lahmacun sipariş ettiğimizde;

Yazının Devamı

Atatürk’e vefa..

Osmanlı kitapsız ve hukuksuz bir devletti. Tarihi boyunca güçlü yasalara ve mahkemelere sahip olmadı. Yirminci Yüzyılın başında okuma yazma oranı yüzde üç civarındaydı. Zorunlu eğitim, Almanya’da 16’ncı yüzyılda başladı. Wuerttemberg Dukalığı 1559’da erkekler için zorunlu eğitim getirdi (Kanuni’nin sağlığında). Bir başka Alman dukalığı olan Palatinate-Zweibrücken 1592’de eğitimi erkekler ve kızlar için zorunlu yaptı. Onları 1598’de Strasburg izledi. Türkiye’de sekiz yıllık zorunlu ve kesintisiz eğitimin ilk adımı 1938’de atıldı. Wuerttemberg Dukalığı’ndan neredeyse dört yüz yıl sonra. Türk Dil Kurumu’nun kuruluşu, dünya klasiklerinin Türkçeye çevirme programı, ilk Türk ansiklopedisinin yazılmaya başlanması, cumhuriyetin ilk döneminde oldu. Medeni hukuk, ceza hukuku, borçlar hukuku, ticaret hukuku, modern mahkemeler, yargıç yetiştirmek için fakülteler de Mustafa Kemal ve arkadaşlarının işidir. Atatürk, Türkiye’yi gerilik yolundan çevirdi. Aklınıza gelebilecek her konuda Avrupa ve Amerika’nın gerisinde olan Türkiye’ye atlet elbisesi giydirip medeniyet yarışına soktu. Ne yazık ki reform kazanının altındaki ateş çabuk söndü. Atatürk’ün en yakınındakiler, daha o hayatta iken üzerine su dökmeye başladılar o ateşin. Kuzey küredeki en cahil insanlar olan Türkleri eğitme projesi yürümedi. Halk evlerini kapattılar, klasik eserleri çevirme projesini sonlandırdılar, ansiklopedi yazma girişimleri çöpe atıldı.

Cumhuriyeti kuranların ideallerine vefasızlık, Türkiye’yi bu zaman dilimine getirdi.

Türkiye Yirminci Yüzyılın başında olduğu gibi büyük bir tehlikenin eşiğindedir. Osmanlıyı dış baskılar çökertmişti. Bu defa değişik, iç baskıların getirdiği bir çöküntüye doğru gidilmekte. Buna bir ülkenin intiharı da denebilir.

Yazının Devamı

Serçe..

Serçe..

Serçe dünyadaki en yaygın kuştur. Kırk üç değişik cinsi vardır.

Vatanı, Avrupa ve Akdeniz’dir ama insanlar onları yanlarında götürdükleri için hemen hemen her ülkede serçe görülür.

Yazının Devamı

Hoşgeldin kaos..

Trump’ın Başkanlığı hayırlı olsun hem ABD'ye hem dünyaya.

Dolar dünyada değerlenecek. Euro 1-1'e kadar iner büyük ihtimal. Dolar euro paritesi 1'e yaklaşır, hatta 0.98 olabilir. Doların, euroya karşı %99 değerleneceğini söyleyebilirim. Kazancın dolar, kredin euro ise şanslısın demektir.

Ama TL, doları Türk Merkez Bankası tarafından en az 6 ay sabit ya da sabite yakın tutulabilir. Dolar, TL'ye karşı en az 6 ay reel olarak değer kazanamayabilir, enflasyonu dikkate alırsak. Dolar dünyada güçlenirken Türkiye’de sabit kalabilir.

Yazının Devamı

Ölürsek ardımızdan gözyaşı dökecek ve özleyenimiz olacak mı?

Kâinatın en güzel ve belki de canlı barındıran tek gezegeninde yaşıyor olabiliriz.

Eşsiz bir gezegende, muazzam bir canlı çeşitliliği ve insana ulvi şeyler düşündüren güzellikler içinde yaşıyoruz.

Bunlar için gece gündüz şükredeceğimize her şeyi yok ediyoruz. Suçlarımızın listesi buradan aya kadar gider.

Yazının Devamı

Millet evine ekmek götüremezken şarkıcılara ödenen milyonlar, tasarruf tedbirlerini hiçbir belediyenin ciddiye almaması

CHP’li Konak Belediyesi, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamaları için Şevval Sam ile anlaşmaya varmış. Kesenin ağzını açan belediyenin 2 saatlik konser için şarkıcı Sam’a 5 milyon 300 bin lira ödeyeceği ortaya çıkınca ortalık karıştı.

Konak Belediyesi, “Mali disiplin adımlarımızın meyvelerini toplayıp, ekonomik sıkıntılarımızı aştığımız günlerde komşularımızı yeniden kültürel ve sanatsal etkinliklerimizle buluşturacağız” açıklamasıyla konseri iptal ettiğini duyurdu, ama tartışma bitmedi.

Ardından İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Cumhuriyet Bayramı konserlerinde sahne alacak Hadise’ye 4 milyon lira ödeneceği haberleri çıktı. Hadise’nin, İBB’den alacağı paraya dair taraflardan bir yalanlama gelmedi. Milli bayramların bazı şarkıcılar için iyi para kazandıran etkinliklere dönüşmesi tartışmalarını da beraberinde getirdi.

Yazının Devamı

Yaşasın Cumhuriyet..

Cumhuriyet haftasındayız. Cumhuriyetimiz Yüzüncü Yılında! Pazar günü 101’inci Cumhuriyet Bayramı… Devletimiz ve milletimiz için bu gururlu ve şerefli günde hançerelerimiz patlayıncaya kadar bağırmalıyız: Yaşasın Cumhuriyet!

Bilindiği üzere Birinci Dünya Savaşı'nın ardından yurdumuzun dört bir yanı İtilaf Devletleri tarafından işgal edilmiş, milletimizin özgürlüğü elinden alınmıştı. Bu vahim durum karşısında Ulu Önder Atatürk vatanımızı düşmanlardan kurtarmak için 19 Mayıs 1919`da Samsun'a çıkarak Milli Mücadeleyi başlatmıştır. Genciyle yaşlısıyla, kadınıyla erkeğiyle tek vücut tek yürek olan Türk Milleti tüm imkansızlıklara rağmen destansı bir mücadeleyle vatan topraklarını düşmanlardan temizlemiş ve özgürlüğüne kavuşmuştur.

Verilen bu büyük mücadelenin ardından, Türk Milletinin karakterine ve geleneklerine en uygun yönetim biçimi olan Cumhuriyet yeni Türk Devleti'nin yönetim biçimi olarak ilan edilmiştir. Tam bağımsızlık ve millet egemenliğine dayanan Cumhuriyet rejimi demokrasinin, özgürlüklerin ve eşitliğin teminatıdır. Cumhuriyet Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk tarafından bizlere bırakılan en kıymetli ve en büyük mirastır. Bugün ülkemiz büyük atılımlar gerçekleştiren, dünya politikasında ve ekonomisinde söz sahibi olan, sürekli büyüyen ve gelişen bir ülke konumundadır. Geçmişte olduğu gibi bugün de ülkemizin gelişmesinden ve güçlenmesinden rahatsız olan, ülkemizi bölmek ve yok etmek isteyen güç ve şer odakları hain eylemler gerçekleştirmektedirler. Bu eylemler bizi hiçbir zaman yıldırmayacak; aksine vatanınıza daha bir tutkuyla bağlanacak ve ebediyete taşımak için daha fazla gayret edeceğiz.

Yazının Devamı

Karşıdan güzel görünen her şey, kendi içinde felaket barındırır..

“Bir gün gelir, Açmaz dediğin çiçekler açar. Gitmez dediğin dertler gider. Bitmez dediğin zaman geçer. Hayat öyle bir sır ki; Önce şükür, Sonra sabır, Sonra da inanmak gerek.” (Hz. Mevlana)

İnsanlık olarak ağır zamanlardan geçiyoruz. Modern hayatin kavurucu etkisi ile beraber küresel sistemin aktörlerinin ortaya koyduğu uygulamalar ve yeni problem alanları hayatımızı tek düze ve belirlenmiş belli ödevleri yerine getirecek şekilde dizayn ediliyor. İnsanlar oldukları yerde oldukları kapta mutsuzlar. Hatta birçok insan umutsuz ve vazgeçmiş bir halde sadece yaşaması gereken zamanı tüketiyor gibi yaşıyor. Ve birçok insan yaşadığı hayatın gerçek bir hayat olduğunu bile düşünemiyor. Herkes değişmek yeni biri olmak için adeta her şeye saldırıyor. Ama bu öyle bir saplantı haline geliyor ki neredeyse insani derin bir bilinç kaybına sevk ediyor.

Bu çaba da aslında sistemin amaçlarına hizmet ediyor. İnsanı sanki sistem içindeki rakipleri arasında yarışa daha elverişli bir kişilik haline getiriyor. Adeta bu arayış bile sadece update/güncelleme mesafesinde bir şey oluyor. Çünkü aslında insana bakışta ve insanıele alışta problem var. İnsanların her bir tekini diğerine rakip gibi gösteren bu zihniyet insanlığa huzur getirmek bir yana her geçen gün insanların problemlerini derinleştiriyor. Toplumsal hayatı daha da karmaşık hale sokuyor. Haliyle insanın kendini dinlemesi etrafına derinlemesine bakabilmesine imkân kalmıyor. Çünkü her şeyi madde ile ölçen bir düzen de mananın bir anlamı kalmıyor.

Yazının Devamı

Bırak arkanda hüzün deltalarını..

Bazen sevdiğin dostlarlaysan Gönlün de rahatsa Üstüne adadaysan Yaşıyorsan cennetten bir gün Değme keyfine o zaman..

Kaybolup gitmeye bak zevk okyanusunda Bırak arkanda hüzün deltalarını Tatlı suyun beslediği umutları da Carpe diem de bir kez olsun Zamanın ruhunu yakalayamasan ömrün boyunca Günü yakalarsın..

Yaşa gitsin be dostum Kaybol denize dökülen ırmağın alüvyonlarında.. Verimli bitkilere gebelik yapamasan da Özünden çıkmasa da ağızlara layık tat Olsun be gözüm Acı patlıcanı kırağı çalmaz nasıl olsa!

Yazının Devamı

Ölülerin cüzdanı yoktur

Dünyanın düzeni basittir aslında, eğer sadece insanları düşünecek olursak.

Mal ve hizmet üretenler var, bunları satın alanlar var ve görevi bu alışverişin düzgün gitmesini sağlamak olan hükûmetler var.

Bu düzenin lokomotifi büyümedir. Üretenler daha çok mal ve hizmet üretecek, tüketiciler ihtiyaçları olsun olmasın bunları satın alacaklar.

Yazının Devamı

Yaşa ki neler göresin!

“Abi kendisine şiir yazdıran kadın kaldı mı sizce…” diye sordu umutsuzca yaşı otuzuna doğru yaklaşmış olan. “Vardır. Şanslıysan denk gelir. Ne kadınlar var zaten yoktular değil gardaş; varlar! Şiir gibi kadınlar vardır dizlerinin dibinden ayrılmak istemezsin gizemli bir ağaç altında denk geldiğinde.” diye cevapladı saçlarını hüzün değirmeninde ağartmış adam..

“Abi öyle birisi varsa bende hiç kaçırmayayım. Radarlar açık. Ama yoklar abi…” diyerek üsteledi sorusuna istemediği cevabı alınca. “Sen aramaya devam et. Her arayan bulamaz. Ve fakat bulanlar kesinlikle arayanlardır. Armut piş ağzıma düş olmaz gönül işlerinde..” sermayesi hüzün olan. Bunun üzerine soruyu soran boynunu büküp sessizliğe kucak açtı bilge adamın bakışlarından süzülen karanlık aydınlığın girdaplarında..

750 Lira ve vatan hainliği Meselesi:

Yazının Devamı

Sayıların başlangıcı..

İlkel toplumlarda sayı yoktu.

Saymak "bir, birkaç, çok," gibi kelimelerle sınırlı idi.

Mesela bir Amazon kabilesinde "küçük bir miktar", "biraz daha büyük bir miktar" ve "çok" gibi üç deyim rakam ihtiyaçlarını karşılıyordu. Nedeni (sanıyorum) onların hayatlarında sayılacak veya sayılmasını önemli gördükleri şeyler olmaması idi. Üyesi olduğunuz kabiledeki insanların sayısı yüzü bile bulmuyorsa, malınız mülkünüz yoksa ve bir şey alıp satmıyorsanız sayıya ne gerek var? Sayılar ticaret, mülk, sınır, ürün, vergi, ordu, kent, bilim gibi şeyler insan hayatına girince gerekli oldu. Ve ortaya çıktı. Belki, kısaca, "ticaret, insan hayatının bir parçası olunca sayılar geldi," demek daha özet olurdu.

Yazının Devamı

Aldatma..

Aldatmalarda inanılmaz artışlar varmış..

Aslında şaşılacak bir şey yok. Yazılım böyle. İnsanoğlu doyumsuzdur ve sahip olduğu şeye uzun süre sahip olunca sıkılır. Cennet bile sıkar bir noktadan sonra. Yenilik şart. Eskiden erkek ya da kadın 40'a varmadan ölürmüş. 25'inin geçmiş kadın yaşlı sayılırmış. Şimdi biz 40'lı kadınlarımızla sevişmeye çalışıyoruz. Bu ne büyük çiledir!

Öte yandan iletim teknolojisi, sosyal medya, günlük kiralık evlerin bolluğu, Z kuşağının rahatlığı, internetin yarattığı yapay hayat sendromu ve ulaşım kolaylığı daha da tetikledi. Zevkperestlik zirve yaptı. Öbür taraf inancı da kalmayınca gelsin pompa demeye başladı kadınlar ve erkekler.

Yazının Devamı