Sivri Dil

Sivri Dil

ÜÇ MEKTUP HİKÂYESİ

Eski sadrazam, yeni sadrazama görevi devrederken kapalı 3 zarf bırakır… Yeni göreve başlayan sadrazam masasının üzerinde not yazılı bir pusula ve üç kapalı zarf görür. Not kâğıdının üzerinde “başın sıkışırsa birinci zarfı, biraz daha sıkışırsa ikinci zarfı, çok sıkışırsa da üçüncü zarfı açarsın” yazılıdır. Yeni sadrazamın ilk yıllarında işler gayet iyi gider. Lakin bir müddet sonra halkın feryadı yükselmeye başlar. Nerdeyse her şey kötüye gitmeye başladığı, işlerin kontrolden çıktığı bir anda; aklına eski sadrazamın kendisine bıraktığı zarflar gelir.

Birinci zarfı açar… Zarfta bir pusula: “Yapamayacak olsan bile sürekli vaatte bulun ve senden öncekileri kötüle!” diye yazılıdır. Sadrazam başlamış eskileri, geçmiş siyasetçileri kötülemeye ve vaatleri peşi peşine sıralamaya… Biraz rahatlar. Lakin işlerde bir düzelme yok. Sadece halk bu kötülemeler ve vaatlerle biraz avunur. Bir müddet sonra şikâyetler ve homurtular tekrar yükselmeye başlayınca ikinci zarfı açar… Zarfın içinde “Etrafını kötüle!” diye yazmaktadır. Sadrazam bu defa başlamış kendi çevresindekileri kötülemeye… Yaşanan bütün olumsuzlukların sebebinin etrafındakilerin beceriksizliği yüzünden olduğunu her vesileyle söylemeye başlamış.

Halk, bir müddet bu etrafındakileri kötülemelerle biraz avutulmuş olsa da, işler eskiye göre daha da kötüye gitmeye başlar. Şikâyet sesleri ve homurtular dinmeyince üçüncü zarfa müracaat eder. Üçüncü zarfın içinden çıkan pusulada “kendinden sonra gelecek kişi için sen de üç zarf hazırla!” diye yazmaktadır. Bizdeki üçüncü zarfın içeriği, şimdilerde; “ yapısal reform yapacağını söyle” olmuş gibi.

Yazının Devamı

Sanal mecralar ve içtenlik.

Sanal mecralar sahte bir yanılsama oluşturuyor, derin bir ilişki ancak g-öz g-öze değdiği zaman gerçekleşiyor gerçekten..

Bu durumu 2 yıl önce ve 2 ay önce farklı zamanlarda ciddi iki ameliyat geçirdiğimde derinden acı bir şekilde fark etmiştim. Twitter’da dua talebi nedeniyle bunu duyurduğumda 278 bin kişi görüntüleyip 1250 kişi beğenip 250 kişi altına mesaj yazmasına rağmen hastane odasına geçmiş olsun için bilfiil gelen kişi sayısı inanmayacaksınız ama -kendi ana babam kız kardeşim, eşim dışında- 7 kişiydi, yanlış duymadınız 7!

İnsanlardan iyice soğuyup doğaya ve boşluğa revân olmaya kesin karar verdiğim zor günlerdi vesselam. Allah âkibetimizi hayr eyleyip umduğumuza nail eylesin...

Yazının Devamı

Cortoplacismo..

Cortoplacismo, kısa dönemcilik, ileriyi görmemek, ileriyi düşünmemek anlamına gelen İspanyolca bir kelime. Cortoplacista ise, kısa dönemci, geleceği görmeyen veya düşünmeyen kişi veya kişiler anlamına geliyor. Cortoplacismo,1950’lerden başlayarak, Latin Amerika ülkelerinin laneti olarak bilinir. Bu ülkelerde yüksek kronik enflasyon vardır, paraları sürekli değer kaybeder, kişiler ve şirketler yerli paradan kaçarlar, önemli tasarruf açıkları oluduğu için yüksek borçları da vardır. Cortoplacista, bu lanete neden olan siyasileri tanımlamak için kullanılır. Düşündükleri yalnızca kendi siyasi çıkarlarıdır, her yolu, özellikle her harcamayı bu yönde kullanırlar. Bu çerçevede uzlaşma da kabûl etmezler. Cortoplacista siyasiler ile ekonomide de, dış ilişkilerde de açmazlar, çıkmaz sokaklar yaratılmıştır. Sonuçta cortoplacista siyasiler, devlet yapısını da zayıflatmış, sosyal gerginliklere neden olmuşlardır.

Devlet kırılganlığı: 
Bir ABD sivil toplum kuruluşu olan Barış İçin Fon (FFP, Fund for Peace), 1990’larda devlet kırılganlığı kavramını 12 maddede dile getiriyor.

1) Devlet güvenlik sağlamada zayıfsa; devlet güçleri yeterli olmuyorsa, organize suç örgütleri, paralel silahlı güçler, özel korumalar etkin ise 
2) Yönetici elit gruplar kamplara ayrılmış, birbirlerine ayrımcılık, partizanlık ve ötekileştirme uyguluyorlarsa
3) Belli ve/veya muhalif gruplara karşı haksızlık, kindarlık varsa; siyasi liderlik tüm toplumu temsil etmiyorsa; uzlaşma yoksa, gerginlik varsa
4) Ekonomik gerileme varsa; burada daha çok büyüme, istihdam, cari açık dikkate alınıyor
5) Ekonomik bölgesel eşitsizlik belirgin ise; kişisel gelir dağılımı pek dikkate alınmıyor 
6) Dış göç ve özellikle dış beyin göçü oluyorsa; hem devlete ve ekonomiye güvensizlik ve küskünlük vardır, hem devletin işleyişi kısıtlanır; girişimciler, eğitimciler, doktorlar önemlidir
7) Devletin meşruluğu azalıyorsa; seçimlerle halkın önemli bölümleri temsil edilmiyorsa, yolsuzluk yaygınsa, devlet kurumlarına güven azalmış ise
8) Kamu hizmetleri aksıyorsa; eğitim, sağlık, elektrik, su, internet, çevre temizliği zayıflamışsa 
9) İnsan hakları ihlali ve adaletsizlik varsa; bağımsız medya ve demokratik haklar kısıtlanıyor ve baskılar görülüyorsa, adalete güven azalmışsa
10) Nüfus artışının getirdiği yetersizlikler varsa 
11) Sığınmacılar ve iç göç çoksa; sığınmacı yoğunluğu etkin devlet işleyişini ve devletin vatandaşlarına kaynak ayırmasını sınırlıyorsa, sosyal sorunlar yaratıyorsa 12) Dış baskılar çoksa; başka devletlerin ve uluslararası kuruluşların baskıları varsa.

Yazının Devamı

Ten ve can..

Ekonomimizin temel sorunu cari açıktır. Cari açık sorununu kenara koyup denklem oluşturmak gayet imkânsızdır. Cari açığı düşürmek için farklı senaryolar oluşturulabilir. Bunun en kalıcı çözümü ithal ikame yoluyla ithal ettiğimiz veya etmek zorunda olduğumuz her ürün yerine yerli üretimi sağlamaktır. Ancak bu uzun, planlı, meşakkatli bir yoldur.
Kısa vadeli, kolaycı çözüm ise faiz arttırmak veya yerel paranın değerini düşürmektir. Ancak bu işlem ilanihaye sürdürülemez!
Esasen bunların hiçbiri tek başına uygulanamaz. Yani demem o ki “ekonomik düzen” veya daha anlaşılır bir ifadeyle “ticaret” dengeler manzumesi ve kıvam işidir. 
Örneğin; yerli üretimi ithalata karşı korumanın kısa vadeli çözümü değeri düşürülmüş yerel para düzeni ise de bunu uzun süre koruyamayacağınız hemen ardından gelecek yüksek enflasyon rakamları ile aşikardır. 
Diğer taraftan tasarruf sahiplerine verilecek enflasyonun üzerinde faiz oranı kişileri daha fazla tasarruf etmeye yöneltir, kısa vadeli yabancı girişini sağlar ve tüketim harcamalarını kısmaya zorlar. Ancak bunun da maliyeti daha düşük büyümedir. Fakat aksi durum da düşük veya negatif getirili faiz ortamı ise tasarruf sahiplerini yerli paradan soğutup dövize geçişi sağlar. 
Bu durum hem enflasyonu tetikleyecek yerel para değeri düşümü oluşturur hem de ilk etapta tüketimi arttırır. Bu noktada düşük faiz ile oluşan tüketim eğer yerli mallara harcanıyorsa sorun yok eğer ithal mallara yönelimi arttırıyorsa (bizde böyledir) cari açığı azdırıcı yani döviz talebi oluşturucu etki ortaya koymaktadır. Her adımın gerçek hayatta olduğu gibi ekonomide de avantajları ve dezavantajları vardır.

Not 1: Piyasalarda uzun vadede kalıcı olanların tek bir ortak noktası var; RİSKTEN kaçınmaları. Diğer türlü, SIÇRAYAN ÇEKİRGE oluyorsunuz. Er geç, bir gün sıçrayamıyor, olduğunuz yerde eziliyorsunuz. RİSK, en büyük problemdir. Ne kadar alınacağı, nasıl yönetileceği...

Not 2: Maalesef, DOKTORUN arkası yok. Köyden 20 kişi toplanıp, hastane basanlara karşılık, 2 minibüs dolusu JANDARMA, bu saldırganları güzelce dövse, kimse DOKTOR dövmeye kalkamazdı. Türkiye'de toplu eylemler artıyor. Çünkü, devlet ortalarda çok gözükmüyor.

Yazının Devamı

Kıyıdaki tekne..

Paran olmayınca talimat tavsiyeden öteye geçmiyor. Mecburen baktın olmuyor, bakmayacaksın.. Bakmayıp yapmaya karar verdi Türk Merkez Bankası. Faiz kararı kesinlikle doğru, eleştirmek hakkaniyete yakışmaz. Gaye hanımı tebrik ediyoruz. Mehmet Şimşek ve hükümet enflasyonla gerçekten mücadele edecek demektir. Tek sıkıntı şu: Bir kırlangıçla bahar gelmez.. Bu nedenle MB gelecek toplantılarda politika faizini üç ay içinde % 35 lere çıkarmazsa dün bankanın attığı adımın hiçbir anlamı kalmaz. Ayrıca politika faizini yükseltip kuru düşürmek ya da kuru 26-27 TL civarlarında tutarsak sıcak ve soğuk para gelmez. Körfez sermayesi gelmezse işler sarpa sarar.

Enflasyon geçmişi gösterir, faiz de geleceği… Geleceğin faizi de geçmişin performansıyla şekillenir.

Yanlış, yanlışla düzeltilemez. Uzayan çözüm, çözüm olmaz, dert olur.

Yazının Devamı

Geyikli Gece

Halbuki korkulacak hiç bir şey yoktu ortalıkta Her şey naylondandı o kadar Ve ölünce beş on bin birden ölüyorduk güneşe karşı. Ama geyikli geceyi bulmadan önce Hepimiz çocuklar gibi korkuyorduk

Geyikli geceyi hep bilmelisiniz Yeşil ve yabani uzak ormanlarda Güneşin asfalt sonlarında batmasıyla ağırdan Hepimizi vakitten kurtaracak

Bir yandan toprağı sürdük Bir yandan kaybolduk Gladyatörlerden ve dişlilerden Ve büyük şehirlerden Gizleyerek yahut döğüşerek Geyikli geceyi kurtardık

Yazının Devamı

Ağustos notları...

Not 1: 1 makale, 1-2 kitap bölümü ile Türkiye'de en genç finans profesörü olabilirsiniz ama ABD'de olamazsınız. Olursanız olduğunuz yer finans dünyasının bilmediği bir yerdir.

Not 2: Ey Nesîmî cân Nesîmî bil ki Hak aynındadır. Cümle mahlûkun vebâli ulemâ boynundadır.

Not 3: Gurbette ömrüm geçecek Bir daracık yerim de yok Oturup derdim dökecek Bir vefâlı yârim de yok

Yazının Devamı

Kur korumalıdan geçişte uçurumun kıyısında dans

Merkez Bankası yeni bir tebliğle KKM stoğunu küçültmek için bazı kararlar almış.

Bankaların TLden KKMye geçenlerin yarısını vadeli TLye geçirmesi, Dövize Dönüşebilir KKMde ise bu oranın %5 olması (herhalde bu grubun döviz talebi fazla olabilir öngörüsüyle) istenmiş. %70 DDKKM olduğunu düşünürsek bu tebliğ ilk etapta mevcut KKMnin ~%18.5 (3.3 trilyonda 610 milyar) azalması hedeflenmiş. Bunu gerçekleştirmek için bankaların TLden KKM faizini düşürmesi vadeli TL faizini yüksek oranda arttırması gerekecektir. Yeni KKM girişlerini engelleyen/sınırlayan ya da müşteri açısından KKM uygulamasını değiştiren bir durum görmedim.

MB ayrıca bir tebliğle DTH zorunlu karşılıkları arttırmış. MB brüt rezervinin artması, DTHın daha büyük bölümünün ZK yoluyla MB tarafından kullanılabilmesi dışında bir etkisi olmayacaktır. Bankada duran vadesiz her 100 doların 29u MB, 71 doları bankanın kullanımında olacak.

Yazının Devamı

Bezginliğin ardından yıllar sonra yaptığım Bodrum tatili..

Seçim sonrasında politika ve ekonomi temelli konular aslında genel okuyucu kitlesinde eskisi kadar karşılık bulmuyor. Toplum, yaşanan sıkıntıların dile getirilmesine bile isteksiz gibi görünüyor.

Bu yılgınlık, bana göre toplumun yansıması olan siyasi örgütler için de geçerli. Yaşanan tüm olumsuzluklara tepki vermeye mecalleri bile kalmamış demem yanlış olmayacaktır. Katıldığım siyasi içerikli toplantılarda ne yazık ki üzülerek görüyorum. Neyse diğer gözlemlerime döneyim.

Ben de yıllar sonra bir tatil kararı aldım. Çocukluğumdan beri hayalini kurduğum bir tatil. Bodrumda belli süre konaklayıp, etrafı gezmek. Son yıllarda iyice popüler olan Yalıkavak ve Turgutreis dikkatimi çekmişti. Kendi aracımızla yola çıktık ailecek. Yakut fiyatlarının cebimizi yaktığını yakından hissettik. Özellikle mesafeler uzadıkça bütçeyi deldiği daha net hissediliyor.

Yazının Devamı

Gerçeğe talip olanlar, bedel ödemeyi göze almalıdır..

Üç kişi giyotinle idama mahkûm olur. Bunlardan biri papaz, biri hâkim, biri de fizikçi.

İdam sehpasına ilk papaz çıkarılır. Başını giyotinin altına yerleştirir ve sorarlar: – Son sözün nedir? Der ki: – Ben Allah’a inanıyorum, O beni kurtaracaktır.

Giyotini indirdiklerinde boynuna birkaç santim kala giyotin durur.

Yazının Devamı

Devletin dini adalettir..

Adamın biri müslüman mezarlığına ölü bir köpek gömer.

Görenler onu, zamanın Kadısına şikayet ederler.

Kadı adamı çağırır ve işin aslını sorar.

Yazının Devamı

Ah ihmallerimiz

Öyle perişan öyle yapayalnız döküldünüz kanat kanat tüy tüy hayır ola kuşlar sizin de mi yıkıldı eviniz

beklerim her sabah duymak için cıvıltınızı medet umarım rüzgardan getirsin gökyüzünü dolduran neşenizi

yeter artık gökleri deldiğimiz gideceğimiz yere yakın olmak varken ne diye kanatsız uçmaya kalkarız ah ihmallerimiz..

Yazının Devamı

Temmuza saygıyla..

Bugün köşemi Girdap, Dipsiz Kuyu ve Cenneten Çıkış adlı üç şiir kitabıyla şiir sevenlerin gönlünü fethetmiş şair Mustafa Akgül’ün son şiirlerinden birine açıyorum, kalemine ve yüreğine sağlık:

Terziydi Dikmişti gönlümdeki yaraları birer birer Yasak elmam olmuştu o gece Aylardan Temmuzdu Ayaklarını öpmüştüm uğurlarken, gece aydınlığa kavuşurken Belki iyi zamanlarda kavuşmak ümidiyle Güzeldi güzel olmasına da Çok gençti Ruhuma değil amma Bedenime fazlaydı Yine de göz görünce Gönül istiyordu İstemsizce Akıtmıştı zehrini ruhuma..

Biliyordum her gece tütecekti gözümde bu saatten sonra Her şafakta isteyecektim onun boyu uzun beli ince bedenini Biliyordum aşkın kelepçeleri mühürlemişti kalbimi Çileydi bundan sonrası benim için Kara sevdaya tutulmuştum karavana değil Artık yoktum Varlığım armağandı gerçekleşmeyecek kadar güzel olana..

Yazının Devamı

Filler kavga eder çimler ezilir

Doların dün saat 14.30 sıralarında 26 lira 96 kuruştan işlem görüyordu. Bu fiyat yükselecek gibi bir eğim gösteriyor. Bazen 27.40’ı yokluyor, arka kapı satışlarıyla 27 sınırına ve az altına çekiliyor. Fakat 30 TL sınırına zorlayabilir. Hükümet faizi bir anda yüzde 40’ın üstüne çıkarırsa dolar o şokla hissedilir derece de düşebilir. Bu da dolara yatırım yapanların büyük zarar etmesine neden olacaktır. Dolarını altınını bozduran faize yatıracağından altın ve doların fiyatı biraz daha aşağılara inecektir. Unutmayın filler kavga eder ama çimler ezilir. Ekonominin düzeleceğini sananlar hayal kırıklığı yaşayacaktır. Ucuz ürün kuyrukları uzadıkça uzamaya devam edecek.

Ülkemde iyi bir şeyler olmayacak mı diye sorduğunuzu duyuyorum. Evet oluyor ama bu dar gelirliler için değil. Üzülerek söylüyorum. Zengin daha zengin fakir daha fakir olacak. Zenginin lüks restorantlarda verdiği bahşiş parasıyla geçim savaşı veren vatandaşlarımız daha da zor günler yaşayabilir. Onun için borca girmeyin. Televizyonlarda izlediğiniz bir lahmacuna 750 TL verenlerle kendinizi kıyaslamayın.

Faiz yanlışı ile bozulan ekonomik istikrar hepimizden götürdü. Doğrudan yabancı yatırım sermayesi ve portföy yatırımları girişi durdu. Tersine çıkış başladı. Döviz ihtiyacı arttı. İthal girdi maliyetleri enflasyonu artırdı. Ekonomi yönetimi için güven sorunu oluştu ve yerli sermaye yatırım yapmıyor. Kur korumalı mevduatın sosyal maliyeti yüksek oldu. Bütçe açıkları arttı. Hükümet telafi için vergileri artırdı. Vergi artışları halkın alım gücünü düşürdü. Gelir dağılımı aşırı bozuldu. Hükümet düşük gelir gruplarının vergilerini bütçe ve MB yoluyla dolar zenginlerine transfer etti. Yoksulluk arttı. Zira yüksek enflasyon devam ediyor. Dahası ekonomide durgunluk başladı ve stagflasyona gidiyoruz. Bugünkü uygulamalarla çıkış yoktur. Dahası dış borç temerrüt riski de artıyor. Özetle; faiz yanlışı hepimizin refahından en az 20 yıl götürdü.

Yazının Devamı

Ganimet ve malın imanın yongası olduğu gerçeği..

1453 yılının 29 Mayıs’ına uçacağız bu kez… Mihmandarımız Zweig olacak… Okumayanlar da bilir; haberdardır hiç değilse… Biyografi ve monografi literatürünün büyük ustası… Stefan Zweig, Bizans’ın Fethi’ni (de) yazar:

Sultan Mehmet’e yirmi dört yaşında Fatih unvanını kazandıracak, Peygamber vaadi İstanbul’un fethine giden süreçteki “Büyük Saldırıdan Önceki Gece”yi anlatır … Karşılıklı hamlelerle sinirlerin gerildiği anda, Osmanlı cephesinde, varlıkla yokluk arasında salınan kritik dönemeci resmeder, Zweig:

“Hemen hemen her gün yapılan ve altı hafta süren bir savaştan sonra Sultan’ın sabrı tükenmek üzeredir.” Zira “Topları, surların pek çok yerini yıkmıştı, ancak buyurduğu büyük saldırıları hep kanlı kayıplarla sonuçlanmıştı.” “Bu durumda bir ordu komutanı için geride yalnızca iki olasılık vardır: ya kuşatmayı kaldırmak ya da şimdiye kadar yaptığı pek çok mevzi hücumdan sonra, kesin darbeyi vuracak son saldırıyı başlatmak.“ diye yazar, monografi yazarlığının usta kalemi: “Mehmet, bütün paşalarını toplayarak bir savaş meclisi kuruyor. Ateşi ile yanıp tutuştuğu utku arzusu, bir anda bütün duraksamaları yeniyor. En büyük ve kesin saldırının 29 Mayıs’ta yapılmasına karar veriliyor. Sultan her zamanki kararlılığıyla hazırlıklara başlıyor.” Ve serde delikanlılık.. Hedefte berraklık… Yürekteki inanç, beyinde dönen zekâ çarkında fır dönerken, zafere kilitlenmiş Padişahın kazanma arzusuyla bilenen hırsı zembereğinden boşanmış, sığamıyor bir yere:

Yazının Devamı

Vesayet ve nihai gaye..

Merkezi idarenin yerel idareler üzerindeki vesayetini kaldırmak, 82 ilde 82 devlet kurmak demektir! Dışarıdan beslenen bir örgütün 40 yıldır terör eylemleri yapması, “Kürt sorunu” olarak gösterilemez. Yine “Alevi sorunu” diye bir yaklaşım da doğru değildir.

Cumhuriyetin kurucu değerlerini yeniden yorumlayıp hevesle ve cesaretle Türkiye’nin yeni yolculuğunu inşa edecek olanlar, değerleri yeniden yorumlarken devleti ayakta tutan kolonları kesme gafletine düşmemelidir. İmamoğlu, yerel yönetimler üzerindeki vesayetin kaldırılmasını talep ederek , kendisine yapılan “Atatürk ilkelerine bağlı bir tutumu öne çıkarmak” önerisine uygun davranmış olmuyor ki.. Belediye yönetiminin başından gelenlerin vesayet karşıtı ya da merkezi idareden bağımsız olma isteği süregelen bir gelenek gibi. Vesayet kelimesinin iticiliğini kullanarak politika yapmak siyasetçilere cazip geliyor. Aslında vesayet denetim, üst göz demek, tek devlet demek. Denetimden ve üniter devletten niye bu kadar rahatsız olunur ki! Güçlü devletin nesi kötüdür ki; eğer güvenlik özgürlük optimizasyonu, dengesi sağlanmışsa..

Gayemiz:

Yazının Devamı

Yesinler birbirlerini..

Sol ve laik çevrelerde çıkar, hesap, ayak oyunu, şöhret arzusu, ahlaki değerleri her an ayaklar altına almaya hazır o kadar insan itibar görüyor ki... Moraller çok bozuk. Söylenmemiş hiçbir şey kalmadı. Her şey çürümüş durumda. Dilimizi ısırıyoruz

Halleri beni öyle bir umutsuzluğa sürükledi ki “Yesinler birbirlerini” deyip görmezden gelmek istiyorum. CHP’li particilerle dünyalarımız apayrıymış gibi geliyor. Ekonomik bataktan, iklim krizine, eğitimin niteliksizleşmesinden işsizliğe, gıda krizinden sağlıktaki açmazlara kadar çok sayıda ve yaşamsal önemde sorunumuz var bizim. İklim krizi, aşırı sıcaklar ve buna bağlı ortaya çıkan yangınlar, iklim krizine bağlı ortaya çıkması beklenen göç dalgaları birçok ülkede ana gündem maddesi ama Türkiye’de değil. Siyasetin her daim ayrı ve önemli (!) bir gündemi var Türkiye’de. Tabii CHP’nin de. Parti içi iktidar mücadelesinden daha önemli olacak değil ya tüm bunlar. Önemli olan partiyi kimin ele geçirdiği, gerisi teferruat.

Eğitim kalitesi dibe vurmuş, üniversite kampüslerine laboratuvar ve araştırma merkezleri yerine cami yapılmış, okullara rehber öğretmen değil, imam görevlendirilecekmiş… Özel okulların, vakıf üniversitelerinin ücretleri alıp başını gitmiş, azıcık olanağı olan çocuğunu yurt dışına gönderiyormuş, müthiş bir beyin göçü varmış… Olsun, demokrasi gelince o da çözülür. Bir dede, amca çıkar (Nine, teyze değil elbet, zira siyaset bir erkekler kulübü!), “Hadi dönün çocuklar” der, onlar da döner!

Yazının Devamı

Temel sorun enflasyonla eş güdümlü artan cari açık

Türkiye’de herşeyin fiyatı normal, sadece kiralar yüksek, değil mi? Renault Clio olmuş 1 milyon TL (o da bayide yok). 1 kg peynir 250 TL, 1 kg et 320 TL, 5 lt zeytinyağı 900 TL, 1 gömlek 500 TL. Bunların fiyatı düşmeden ne ev kirası düşer ne de ev fiyatı. Çözümü yanlış yerde arıyoruz.

Teşhisi doğru koyalım. Türkiye’de temel sorun enflasyon değil. Temel sorun cari açık. Yüksek enflasyon ve yüksek işsizlik bunun yan etkileri. Yüksek cari açıktan dolayı sürekli bir döviz talebi var. Cari açık kapanmadan enflasyonun kontrol altına alınmasının imkan ve ihtimali yok.

Enflasyon bazı zenginleri ve krediye ulaşabilenleri mutlu eden bir olgu. Ucuz, kıyak krediye ulaşabilen avantaj sahipleri, enflasyon düzeninden mutlu.

Yazının Devamı

Eğitimin hali pür melali

YKS sonuçları bize bir ipucu veriyor: 40 matematik sorusuna 7,37 doğru cevap verebilmişiz. 20 fen sorusunda ise 2,91 doğru cevabımız olmuş. 14 fizik sorusunda ise 2,18 doğruda kalmışız. 12 felsefe sorusuna ise 2,43 doğru cevapla yetinmişiz.. Liste böyle devam ediyor... 100 bin kişinin sıfır çektiği bir sınavı daha geçtik. Daron Acemoğlu ne diyordu: “Türkiye’nin bilim-teknolojik seviyesi 2006 yılında durdu”. Tablo ortada...

40 matematikte 7 doğru daha ne olsun diyenler, dikkatinizi çekerim: 7 net değil 7 doğru. Yanlışlar doğruyu götürünce ekside netler. ÖSYM de Tüik gibi oldu anlayacağınız. Veri manipülasyonu yapıyor.

YKS sonuçları eğitimdeki içler acısı durumumuzu ortaya koymaktadır: Anadilindeki soruların yarısını yanıtlayamayan, temel matematik sorularının %80’inini yapamayan, tarih sorularının sadece beşte birini doğru yanıtlayan bu gençlere gerçeği hangi dille söylemeli? Ekonominin batık olduğunu nasıl göstermeli? Geçmişte yapılan hataları nasıl anlatmalı? Cahiller okumuşlardan daha erdemli diyenler, mühendislerin maaşını müstahdemlerin maaşına eşitleyenler bu tablo sizin eserinizdir. Kutlarım (!)

Yazının Devamı

Baca vergisi..

III. Murat’ın oğlu III. Mehmet tahta çıktığında babasından devraldığı ve 13 yıl süren Osmanlı Avusturya savaşı yüzünden hazine bugün olduğu gibi tamtakır kuru bakır kalmıştı.

Yeni atadığı Sadrazamdan (Dönemin Başbakanı) para sorununu çözmesini istedi. Sadrazam da sorunu vezirlerine (Dönemin bakanları) açtı.

Vezirlerden birinin aklına, zekâsıyla ünlü Piç Mehmet Paşa geldi.

Yazının Devamı

Alışacağız mecbur..

Bir fıkra ile başlayayım Babasından kalan büyük bir mirası har vurup harman savuran birisi, elinde avucunda hiçbir şey kalmayınca Nasreddin Hoca’ya dert yanmış: – “Hâlim çok kötü. Neredeyse dileneceğim. Derdime bir çare bul Hocam” demiş. – “Merak etme evlât” demiş Hoca, “Yakında bu dertten kurtulacaksın.” Mirasyedi heyecanlanmış: – “Yine zengin mi olacağım, Hocam ?” – “Hayır, evlâdım” demiş Hoca, “Züğürtlüğe alışacaksın.“

İğneden ipliğe gelen zamların hatırlattığı bir fıkra bu. Lükse zenginliğe alışmak kolayda fakirliğe alışmak zor. Allah kimseyi attan indirip eşeğe bindirmesin.

Zamlar ücretlilerin cebine giren parayı yuttu çoktan. Daha bu işin enflasyonu var, bir tur, belki birkaç tur daha gelecek yeni zamlar var, kur artışı, bazıları kabul etmese de kur geçişkenliği var… Var da var yani.

Yazının Devamı

Turizmde umutların başka bahara kalması ve doların adil değeri...

Turizmde umutların başka bahara kalması ve doların adil değeri...

“Enflasyon odaklı maliyetleri, oda fiyatlarına ekleyince yurt dışı tatil merkezlerini de fiyatlarda geçmiş olduk. Örnek verecek olursak, Dubai’deki veya Amerika’daki tatil bölgeleriyle fiyatlarımız aynı oldu. Yabancı turist geçen seneye göre yüzde 56’lık bir fiyat farkı görünce doğal olarak tatil planlarını iptal ediyor veya tercihini farklı bölgelerden yana kullanıyor. Körfez Savaşı’ndan bu yana turizm sezonu ilk defa bu kadar kötü bir süreç yaşıyor.” Bodrumda bir otel işletmecisine ait bu sözler.

Bu sözlerden yola çıkarak söyleyebileceğim turizm sezonunun beklentileri karşılamakta yetersiz kalacağı ve bunun neticesinde birçok beş yıldızlı otel dahil konaklama merkezinin işçi çıkarmaya başlaması olacak. Aynı zamanda cari açığı kapatmakta büyük faydalarını gördüğümüz turizm ilerleyen haftalarda kendisini toparlamazsa cari açık ciddi bir sorun olacak, muhtemelen bu nedenle ara malı ithalatına dayalı üretim sürecimizde zarar görecek demektir. Körfezden ve Batıdan bulacağımız döviz miktarı da artmak zorunda kalacak.

Yazının Devamı

Hızla artan boşanmalar ve menzile ulaşmayan hayatlar...

Hızla artan boşanmalar… Boşanma olunca ne oluyor? Bir ev, iki ev oluyor!.. Kız ayrı, erkek ayrı evde. Boşanmalar arttıkça konut ihtiyacı da artıyor.

Bir aile biliyorum… Anne boşanmış, iki yaşlı ayrı evlerde yaşıyor. Bir oğulları var, o da boşanmış. Eşi tek evlâdıyla birlikte bir evde, kendisi başka evde. Bir bakışta dört ev! Gel de yetiş bu büyük konut talebine!.. Kiralar hızla artıyorsa, sebeplerinden biri de bu… İnsanlar bireysel takılınca, konut ihtiyacı artıyor.

Tüm bunlardan daha önemlisi boşanmış ailelerin çocukları psikolojik olarak o kadar sıkıntılı oluyorlarki genel olarak, toplumun geleceğini dinamitlemek demek bu. Ya anadan ya babadan ayrı, bazen ikisinden ayrı ya nenede ya yetimhanede. Düşünün bu çocuklar büyüyecek ve aile kuracak. Zincirleme trafik kazası.

Yazının Devamı

Muhalefetin dizaynı..

Bugün ülkede kuş kadar maaş zammı verip, uçan ejderha kadar hayatın zamlandırıldığı bir ortamda sizce konuşulacak başka mevzu var mı? İnsanların geçim derdi içinde kavrulduğu koşullarda gündem ne olabilir?

Açıyorsunuz TV’leri, sadece muhalefet konuşuyorlar. Düşünsenize bir futbol maçı izliyorsunuz ve sahadaki futbolcuların performansından yakınmak için, yedek kulübesinde oturanlara kızan yorumcuları var. Kan beyninize sıçrar değil mi? Ama bugün konu ekonomi olunca normal karşılanıyor.

Sizce bundan daha büyük bir mizah ve akıl tutulması olabilir mi? Zam fırtınasının başladığı, ülkede ekonomi yönetenlerin kapı kapı para aradığı, bulduğu parayla ne yapacağını da tam olarak bilmediği bir ülke ortamında, ülkenin televizyonlarında muhalefetin dizaynı ve dengeleri tartışılıyor.

Yazının Devamı