Kamuran Kaya

Kamuran Kaya

Manas’ın Diyarı: Bişkek

KÖKLERE YOLCULUK

Bir ülke düşünün. Milli kimliği ve belki de tüm kentlerinin gerçek benliği o efsanede saklı olsun. Bu Manas ve Bişkek. Manas, o kadar uzun bir destan olmasına karşın ezberinde olanların çok yüceden kabul gördükleri bir yer. Örneğin, ünlü Manas derleyicisi Sayakbay Karalaev (1894-1971) sadece 500 Som banknotunun ön yüzünde resminin bulunması ile hatırlanmıyor. Sesli Manasçı olarak bir bakıma ülkenin belleğini oluşturduğu da düşünülüyor. Destanı daha iyi anlamak için sürekli mücadele ile geçen devletin tarihi derinliklerine inmek gerekiyor. Bu bir bakıma bizim coğrafyamızın da köklerinin derinliklerine bir gezi anlamına geliyor.

BASKIN RUS ETKİSİ

Yazının Devamı

Şehriyar'ın kenti: Tebriz

Şehriyar’ın Şeherinden Size Selam Getirmişem.

Yoksa Fars coğrafyasına her gittiğimde biraz daha şaşırdığım yadırganmalı mı? Bir kültüre, ülkeye, insanlarına salt yazılanlar ile değil asıl orayı gezip görerek, halkın arasına karışarak gezmenin önemi bu dönüşlerimde daha net anlaşılıyor. Evet, “İran”, beni hep şaşırtıyor. Benim bu şaşkınlığım ahalinin kültüre yatkınlığına, şiir bilincinin üst seviyede olmasına ise eğer, bunun kökenini zengin tarihinde aramak gerekmiyor mu? Tarihin ilk imparatorluklarından olan Ahameniş’ten başlayarak, Sasani, Safevi, Karakoyunlu, Akkoyunlu, Kaçar Hanlığı, Pehleviler ve sonrasında İslam Devrimi olarak birçok uygarlık, kimliğini kazımış kent insanlarına. Ve İpek yolu üzerinde olarak da en belirgin olarak Tebriz’e yansımış bu kültürel miras. Kente bakarken şair Şehriyar’ın şehrine çoktan varmış oluyorum. Kulağımda ise sabah dinlediğim “… Koç Nebi’nin Heccer’inden, Setterhan’ın hünerinden, Şehriyar’ın şeherinden, size selam, size selam getirmişem” türküsü sanki söylenmeye devam ediyor.

Yazının Devamı

Suların Işıltısı: Venedik

HANGİ VENEDİK?

Venedik… Kimilerine göre kanallar şehri ve gezip görülesi yerlerin en önde geleni, kimine göre ise sevginin, aşkın merkezi. Bazısı onu cinayetler ve ölümlerle anmak ister, bazıları tam aksine şenlikler, festivaller, yaşam ve güzelliklerle anımsar. Sizin Venedik’iniz hangisi? Sizi bilmem ama benim için zor bir soru. Bazen rüyalarımı bile ters yüz eden o çok kanallı, kazıklar üzerine kurulu lagünlü yapısının tüm duygularımı ve rüya imgelemlerimi sürrealist tablolar gibi bozması ve onu esir almasıdır. Bazen de aksine insanın en iyi flanör duygularını okşayan, hoş esintilerle dünyanın sonsuz olduğu algısına ulaştığımı hissettiren yerdir. Benim bildiğim tek bir şey varsa, o da “Venedik” hep çok farklıdır.

Yazının Devamı

FİRUZE KUBBELİ ŞEHİR: ÜSKÜP

“Aldım Rakofça kırlarının hür havasını,

Duydum akıncı cedlerimin ihtirasını,

Her yaz şimale doğru asırlarca bir koşu,

Yazının Devamı

Kayserlerin taht yeri: Kayseri

ERCİYES'İN GÖLGESİ ALTINDA

Bir şehrin bizi cezbetmesi için ne gerekir acaba? Tarihsel zenginliği mi, lezzetli yemekleri mi, kişisel yaşanmışlıklarımız mı yoksa? Benim için çokça özel yerler kuşkusuz var. Oraların hatıraları silinebilir mi? Mesela, Vezirköprü. İlk bilincimin oluştuğu ve Köprülü ailesinin isminin adandığı şehir. Peki ya Kayseri? Daha öncesinde birkaç kez gittiğim ama yine de geçmişte benim için o derece bir yaşanmışlığın bulunmadığı bu kente beni yine çeken acaba neydi? Kayseri, beni ilk başta İzmir’e uçak seferlerinin doğrudan ve çok sık olması ile şaşırtıyor. Nedeni aslında artık önemli bir turistik durak olan Peri Bacaları, Göreme ile ilgili. Kayseri’ye gidenler dışında Nevşehir’e gitmek isteyen özellikle yabancı turistler Efes gezisi sonrası İzmir’den Kayseri’ye buradan ulaşmaktalar ve bu da sefer sayısını arttırmış durumda. Kayseri’ye gitmeden bu kent hakkında bildiklerimi tek tek aklımdan geçiriyorum. Başlık olarak kullandığım Evliya Çelebi’nin tanımı ile “kayserlerin taht merkezi” olan Kayseri’de yok yok. Yakın zamanda tekrar gezdiğim Ankara Anadolu Medeniyetler Müzesi’ndeki erken tunç döneminin önemli ticari kentlerinden Kültepe Kaniş/Karum mesela. Ama aklımda hep Ağırnaslı Rum kökenli dâhi mimarımız Sinan, Koca Mimar Sinan var. Sonra biraz tarih dersi diyorum. Ve hiçbir zaman konumundan kaynaklı olarak işgale uğramayan Kayseri’ye meclisin taşınma düşüncesi. Romalılar için “kayser” tanımı ve beylikler. Şaşırıyorum aslında, kentte Osmanlı etkisinin nerede ise olmamasına. Ne varsa Beylikler dönemine ait görünmesine. Ve kente geliyorum…

TİCARETİN MERKEZİ: KÜLTEPE

Yazının Devamı

Kahire Notları

Bin Minareli Şehir

Anlamı “muzaffer, galip gelen” şeklindeki “Kahire”, nedense benim aklıma hep İstanbul’u getiriyor. Aslında bu zannımda çok haksız sayılmam. İstanbul ile birlikte İslam coğrafyasının en önemli kentlerinden birini oluşturuyor Kahire. İstanbul ile ortaklığı yalnızca kadim tarihi ile sınırlı da değil. Kahire tarihine bakıldığında İstanbul’un o eşsiz suyolu olan boğazının etkisi ne kadar mühimse, Kahire için de Nil Deltası aynı önemi taşıyor. Nil Irmağının doğu kıyısında, ırmağın Reşit ve Dimyat kollarına ayrıldığı noktanın aşağı kıyısında yerleşim yerleri başlıyor. Bereketli ve savunmaya imkân veren topraklar birçok uygarlığa da kapı aralıyor. Geçmişinde Memfis ve Babil gibi uygarlıklarının izlerini görsek de Kahire aslında İslam tarihinin erken dönemlerinden beridir en önemli şehirlerden birisi konumunda.

Yazının Devamı

Yaseminlerle Çevrili Ülke: Tunus

Tunus’a gitmeye hazırlandığım sıralarda Cumhurbaşkanı Kays Said tarafından parlamentonun feshi nedeni ile ülkede büyük bir gerginlik vardı. Henüz havaalanında inerken ve sonrasında otelden çıkıp Habib Burgiba Caddesinden ilerlerken çok sayıda güvenlik gücünün olması zaman zaman rahat gezmeyi engeller boyuttaydı. Ancak bu yine de bu güzel ülkeye gitmeme ve gezmeme mani olmadı. Yasemin çiçeği renkli, portakalın en çok bahçelerine yakıştığı Tunus’taydım ve aklımda hep bir kişi vardı: Tunus doğumlu olan. Yalnızca döneminin değil, tüm dönemlerin âlimlerinden İbni Haldun (1332-1406). Kaldığım otel doğduğu eve çok yakındı.

Tunus’un, birazdan bahsedeceğim İslami dönem eserlerinin yanı sıra aynı zamanda çeşitli tarih duraklarına bir geçiş alanı olduğu için önemli bir tarihsel kimliği vardı. Ve en sonda da 2011 yılından itibaren başlayan Arap Baharının da ilk görüldüğü ülkeydi. Ülkenin orta kesimindeki Sidi Büzeyd kentinde yaşayan Muhammed Buazizi isimli seyyar satıcı, ekonomik krizin de etkisi ile kendisini yaktığında aynı zamanda 2010 yılından beri başlayan ve domino etkisi yaratarak birçok ülkenin siyasal iktidarlarının değişimine neden olan Arap Baharının da fitilini ateşliyordu. Ve gelişen olaylar sonucunda Habib Burgiba gibi önemli bir lideri deviren Zeynelabidin bin Ali yurtdışına sığınmak durumunda kaldı.

Yazının Devamı

Gaudinin izinde bir gezi: Barselona

Bir kenti, hele o kent tarihi olarak önemli bir kavşak noktasındaysa ilk gezdiğinizde tam olarak onun ruhuna işleyen incelikleri kaçırabilirsiniz. Bu nedenle oylumlu kentleri iki ya da çok fazla kez gezmek o kenti yerli yerince algılamak için bir fırsat sunar. Mesela, benim için Paris böyle bir kenttir. Her gittiğinizde yeni bir sürpriz sizi bekler ve o kentin her defasında yenilendiğini fark edersiniz. İşte Barselona’da bu türden şehirlerden. Üstelik Katalonya’nın başşehri olması nedeniyle genel İspanyol yaşamından çok farklı izler bulacağınız özgün bir yer. Üç saatlik İstanbul yolculuğundan sonra Barselona’dayız. Önce kendimizi kentin tam kalbi olan Katalonya Meydanına atmanın derdindeyiz. Ama endişelenmeyin. Barselona merkeze havaalanından gitmek çok kolay. Gerek metro ile gerekse de daha basit bir yol olan Aerobus ile buraya gitmek mümkün. Ben otobüsü tercih ettim ve yarım saatte kendimi Katalonya Meydanında buluyorum. Ve valizimi bıraktıktan sonra gezimize başlıyoruz.

Ben Barselona gezimin merkez üssü olarak Katalonya Meydanını alıyorum. Meydan, bir daire şeklinde, çevresi sık ağaçlarla kaplı görünümü ve kalabalığı ile size merkezi bir yer olduğunu hemen hissettiriyor. Çeşme ve Enigma Tanrıçasının da olduğu heykellerle çevrili meydan, birçok yere açılan bir kapı gibi. Meydanda önemli bir anıt hemen dikkat çekiyor. Frances Macia Anıtı. Atlı Adam Heykeli de yine diğer önemli heykellerden. Meydandan biraz ilerleyince karşınıza Barcino’yu çevreleyen surların 1766 yılında yıkılmasından sonra tasarlanan ve yürüdükçe kendinizi eski limanda bulacağınız La Rambla Caddesi çıkıyor. “Su yatağı”, “bataklık” gibi anlamlara gelen La Rambla’da 24 saat hayatın devam ettiği cadde, toplamda 1,2 km uzunluğunda. Ünlü şair Lorca’nın “bitmesini istemediğim tek cadde” dediği, çok sayıda yemek yenilecek restoranı, hediyelik eşya satın alabileceğiz dükkânları ile cıvıl cıvıl bir yer burası. Ancak Barselona’nın diğer yerlerine göre fiyatlar biraz pahalı. La Rambla, başlı başına bir gezi merkezi ve kesişim noktası. Çünkü o kadar çok sayıda gezi mekânına uğramanız için sağlı sollu bu caddeden ilerlemeniz gerekiyor ki. Caddenin sonunda yer alan ihtişamlı Kristof Kolomb Heykelini göreceksiniz. Palaça de Catalunya tarafında 19. Yüzyılda yapılan Font de Canalates de yine önemli bir yapı. Avrupa’nın en önemli pazarlarından Mercat de La Boqueria da yine burada bulunuyor. Tarihi 1217 yılına kadar uzanan markette farklı türden deniz mahsulleri ağırlıklı tapaslar iştah açıcı.

Yazının Devamı

Boyalı ve pahalı bir ülke: Singapur

Bazı ülkeler hakkında önceden edindiğimiz bilgiler bize çok inandırıcı gelmediğinden kendi gözlerimizle en azından bu durumu teyit etmek isteriz. İşte Singapur’a Malezya’dan geçmeden önce yasaklar bütünü olan bu şehir efsanelerine ilişkin merakım daha da artmıştı. Nelerdi bu yasaklar acaba? Sakız çiğnemek, yere tükürmek, çiçek koparmak, tuvaletin sifonunu çekmemek, saat 22’den sonra sesli konuşmak vb. İyi de zaten bunları yapmak/yapmamak için Singapur’a gitmeye gerek mi var? Zaten normal, toplumsal kurallara saygılı, duyarlı insanların bu ve hatta daha da fazlasına uyması gerekmiyor mu bu sayılanlara? Evet, öyle ama maalesef çoğu ülkede ve kendi kentlerimizde de çoğu kez bu normlara uyulmadığını görüyoruz. Singapur bu yasakları koymakla kalmıyor, henüz pasaport kontrolü yapılmadan önce ülkeye girişte elektronik olarak bu kurallara uyacağınıza dair bir taahhütnameye de imza atmanızı istiyor. Baştan yasaklar bunlar, uymasanız vah halinize dedirtiyorlar. Yoksa giriş yapmanız da yasak. Çıkışınız da sorunlu. Girdikten sonra da bunlara uymamanın cezası oldukça fazla. Ve Singapur’u gezmeye başladığımızda şehrin temizliği dikkatimizi çekiyor. Ancak yine de bunda da bazı abartılar sanki yok değil. Kentin daha çok Çin Mahallelerine gittiğimizde kent temizliğinin bir hayli azaldığını da gördüm.

ASYA KAPLANLARINDAN…

Yazının Devamı

Bir Ortaçağ Rüyası: Tallinn

Tallinn’in merkezine çok yakın konumda bulunan Lennart Meri Havaalanına İstanbul’dan yaklaşık 3.5 saatlik bir yolculuk sonrasında indiğimizde ülkemizdeki yazın o kavurucu sıcaklığında bu kuzey ülkesine bu mevsimde gidilmesindeki tercihteki isabetimizi daha iyi anlıyoruz. Üşütmeyen bir serinlik ve yağmur bizi karşılıyor. Sonra aklıma havaalanının ismi takılıyor. Gittiğim ülkelerdeki havaalanlarının isimleri her zaman ilgimi çekmiştir. Kimdir bu Lennart Meri? Diye kısa bir araştırma yaptığımda kendisinin hem yazar hem film yönetmeni hem de Estonya’nın ikinci Cumhurbaşkanı olduğunu öğreniyorum. Havaalanından indikten sonra merkeze sadece üç km uzakta olduğumuzdan yaptığımız kısa bir otobüs yolculuğuyla kentin merkezine hemencecik geçiyoruz.

BAĞIMSIZLIK ÖZLEMİ…

Yazının Devamı

Doğuya Açılan Kapı: Nahçıvan

Dilucu Sınır Kapısından geçtikten yaklaşık bir saat sonra Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti görünmeye başlıyor. Nahçıvan, çeşitli dağ sıraları arasında gizlenmiş bir bölge gibi önümüzde. Nahçıvan’ın coğrafyasına baktığımızda kuzey ve doğusu Ermenistan, güneyi ve batısı İran ve de kuzeybatısında ise çok kısa bir Türkiye sınırı bulunmakta. Dünyada çok az örneği görüldüğü üzere bağlı olduğu Azerbaycan ile herhangi bir karasal sınırı bulunmamakta buranın. Yani teknik bir tabirle Azerbaycan ile ekslav parçası olarak dünyada sayılı bu nitelikte bulunan idari bir merkez konumunda. Nahçıvan’dan Bakü’ye ancak uçak vasıtası ile seyahat mümkün. Nahçıvan ile Azerbaycan arasındaki bu sınırsızlık sorununu giderebilecek koridor olan “Zengezur Koridoru” 2020 yılı Dağlık Karabağ Savaşından sonra gündeme gelen önemli başlıklardan. Sınırdan Nahçıvan’a kadar tüm yol boyunca özellikle Karabağ Savaşında şehit olan askerlere ilişkin panolar önümüze geliyor. Benzer şekilde şehirlerarasında da bu anı panolarını görmemiz mümkün. Azeriler, millet olarak şehitlik mefhumuna çok önem vermekteler.

Nahçıvan’ın merkezinin kısa süre içerisinde gezilmesi mümkün ise de, yine de Nahçıvan’ın özellikle doğal güzelliklerini görmek için iki tam gününüzü mutlaka ayırın. Nahçıvan’da gezilecek yerlere geçmeden önce kısa bir tarihçeden bahsetmek faydalı olacaktır. Çünkü sevgili dostum Kenan ile gezdiğimiz birçok kümbet ve diğer tarihi mekânların bizler için daha da mana ifade etmesi bu tarihçeden haberdar olmamızla mümkün oldu. Nahçıvan Devlet Tarih Müzesindeki eserlerden de anlaşılabileceği gibi neolitik devirlerde başlayan yaşam belirtileri özellikle coğrafi konumu gereği bu yerin birçok kavim ve uygarlıkların izlerinin görülmesine vesile olmuş. Ticari geçişler için önemli kavşak konumda olması Nahçıvan’da çoklukla kervansaray gibi önemli kadim yapıları görmemizin nedenini de gösteriyor.

Yazının Devamı

Ay Balam Iğdır

Gerçekten de Kars, Erzurum, Ardahan ve hatta oldukça yakın konumda bulunan Doğubayazıt’a nispetle hava sıcaklığı Iğdır’da oldukça yüksek. İklimin etkisi ile Iğdır’da yetişen meyve ve sebzeler de bu nedenle farklılık göstermekte. Özellikle kayısının Iğdır olanı kadar lezzetlisini ve enfes kokulusunu başka yerde bulmanız çok zor. Ancak kayısıyı mevsiminde bulmak gerek. Özellikle mayıs-haziran ayında lezzetli kayısıları yememiz mümkün. Bunun dışında Iğdır’ın “al elması” da çok lezzetli ve meşhur. O kadar ki Iğdır elması türkülere bile konu edilmiş. “Iğdır’dan alma aldım ay balam Yarimi yola saldim Yar gurbette kalan da ay balam Ayva gibi sarardım ölürem…”

Hemen belirteyim Iğdır’ın şehir merkezi oldukça küçük. Daha öncesinde Kars’a bağlı bir ilçe olan Iğdır, 1992 yılında il oldu. Heybetli Ağrı Dağı’nı nerede ise şehrin her köşesinde görmeniz mümkün. Havaalanından uzaklaşmaya başlayınca Ağrı Dağı sanki yaramaz bir çocuk gibi daima sizi takip ediyor. Ve nereden çıkacağını da kestiremiyorsunuz. Bazen yanına Küçük Ağrı Dağı da ilişiveriyor. Aracın penceresinden Ağrı Dağı’na hayranlıkla bakarken bir taraftan yakın zamanda tekrar okuduğum büyük usta, hasretle andığımız Yaşar Kemal’in “Ağrı Dağı Efsanesi” kitabı yeniden anlam kazanıyor. Hele bir de daha da yakınlaşıp İrem Bağlarına yaklaşırsanız belki üzüm bağlarının o lezzetli üzümlerini yiyip, Nuh’un gemisinin bu yerlerden geçtiği inancı ile gezinizi daha da anlamlı hale getirebilirsiniz…

Yazının Devamı

Urfa’nın Etrafı Dumanlı Dağlar

ŞANLI BİR KENT…

Son dönemlerde turizm sektöründe yaygınlaşan Güneydoğu turlarının olmazsa olmaz duraklarından birisi de, peygamberler şehri olan Urfa kuşkusuz. Şanlıurfa ismine yaraşır şekilde şanlı, zengin bir tarihe sahip bir kentimiz. Kimler uygarlık kurmamış ki ve hangi inançlar burayı merkez kabul etmemiş ki? Yakın zamanda Göbeklitepe’deki arkeolojik çalışmalarla yerleşime ilişkin tüm ezberlerin bozulduğu Urfa’dan bahsediyoruz. Bu kadar uygarlığın gelip geçmesi aslında buranın yani Mezopotamya Ovasının ticari olarak çok önemli bir kavşakta olmasının da sonucu aynı zamanda. Evet, kimler yok ki dedik. Eski çağlardaki adıyla Edessa; Büyük İskender’in vefatı ile Seleucosların, Roma’nın, İslam Medeniyetinde Emevilerin, Abbasilerin, Selçukluların, bir ara Haçlı Kontluğunun, Zengilerin, Eyyubilerin, hatta Memluklerin, Akkoyunluların, Safevilerin hâkimiyetine de girer. Ve son olarak da Yavuz Sultan Selim döneminde Osmanlı idaresine geçer. Yakın dönemde ise altı ay kadar İngiliz işgalinde kalan kent, ardından Fransız idaresine bırakılır. Urfa’daki direniş ile birlikte kent 11 Nisan 1920 yılında tamamen işgalden kurtarılır. Şehrin şanlı direnişine bir armağan olarak 1984 yılında kentin ismine “Şanlı” unvanı eklenir. Ve yeri gelmişken burada belirteyim, çok az kişinin bildiği üzere henüz Kurtuluş Savaşı başlamadan, 1917 yılında Çanakkale Savaşındaki başarılarından ötürü Mustafa Kemal adına ilk anıt şehit Vali Nusret Bey tarafından Urfa’nın merkezine dikilir. Halen Balıklıgöl’e çok yakın yerde konumlanan bu anıtı mutlaka gezi listemize alalım.

Yazının Devamı

Erzurum Çarşı Pazar

Evliya Çelebi (1611-1682) Erzurum’dan bahsederken, birazda kendisine has o latif ve abartılı dil kullanımı ile bir kedinin kış ayında damdan dama atlarken donduğunu kendi gözleriyle gördüğünü belirtir. Ayrıca Erzurum’da kaldığı on bir ay boyunca güneşi hiç görmediğini de ekler. Aleksandr Puşkin’in de (1799-1837) gezi notlarında Erzurum’un bu iklim durumundan bahseder. Evet, Erzurum’un soğuğu gerçekten soğuk ama bu Erzurum’un sadece soğuğuyla anılmasını gerektirmeyecek zengin coğrafi ve tarihi mirasa sahip olduğu gerçeğini de değiştirmiyor. Bir gün yolunuzu Aziziye sınırları içindeki havalimanı ya da karayolu ile Erzurum’a düşürürseniz birçok önemli gezi noktalarının olduğunu göreceksiniz. Ve de lezzetli bir sofraya sahip olduğunu. Ayrıca kendilerine mahsus şiveleri ile sıcakkanlı, misafirperver insanlarının da bulunduğunu. O zaman hadi başlayalım Erzurum gezimize…

Erzurum’u gezmeye nereden başlamalı? Hiç şüphesiz uzun bir restorasyon çalışmasından sonra tekrar ziyarete açılan Çifte Minareli Medrese olmalı bu bence. Yapımına 1253 yılında başlanıp, 1291’de tamamlanan eser önemli bir Selçuklu yapısı olarak Selçukluların ince mimari özelliklerinin tümünü bünyesinde taşıyor. Erzurum Ulu Camiinin yanında bulunan eser aynı zamanda diğer önemli gezi alanları olan Erzurum Kalesine ve saat kulesine de yürüme mesafesinde. Gezi merkezi olarak alacağımız bu medresenin yanında aynı zamanda Selçuklu Sultanı I. Alaeddin Keykubad’ın kızı Hüdavend Hatun tarafından yapılan Hatuniye Medresesi de yine görmeden dönülmemesi gereken yerlerden. Yine buraya çok uzak mesafede bulunmayan kadim eserlerden birisi de Üç Kümbetler olarak adlandırılan önemli anıt mezar olarak karşımıza çıkıyor. Bu kümbetlerin en önemlisi ve de en büyüğü Emir Sultan’a ait olanı.

Yazının Devamı

Devrim şehri: Havana

12 milyona yaklaşan nüfusu ile Karayip ülkesi Küba’nın başkenti “Havana”, sadece politik düzlemdeki konumu itibari ile değil ama aynı zamanda otantik tarih arayanlar için de her zaman talep edilen bir tatil ve tarih kenti. Üstelik bu tatil talebi yalnızca devrimi merak edenler için değil, doğaya ve 1950’leri günümüze taşıyan sokakları, evleri görmek isteyen tatil meraklıları için de hep gözde bir yer oldu. Tarihe meraklılar için Havana Devrim Meydanı’ndaki 1 Mayıs kutlamaları olmazsa olmaz gezi tercihleri arasında. Hayatın ritmini o eşsiz Latin müzikleri ile kavuşturmak, bir taraftan neo-klasik, öte taraftan köhne binaları ile ve de iyiliksever insanları ile unutulmayacak bir tatil yaşamak isteyenler her zaman ilk akıllarına Küba’yı getirecekler.

SÖMÜRGE VE DİRENME COĞRAFYASI

Yazının Devamı

Zümrüt ada: Midilli

Midillili Nobel ödüllü yazar Odisseus Elitis boşuna söylememiş Midilli’yi tarif ederken: “Dünya’nın hiçbir yerinde güneş ve ay o kadar ahenk içinde batmaz, başka hiçbir yerde güçlerini o kadar eşit paylaşmazlar.” Gerçekten de özellikle benim de denk geldiğim güneşin batışı o kadar ihtişamlı ki Midillide. Denizinin yanı sıra iki büyük körfez olan “Gera” ve “Kalloni” ile birlikte deniz sefasını da bonkörce sunan ada mutlaka seyahat listemizde bulunması gereken yerlerden olmalı. Ada yeşilliği nedeni ile “zümrüt adası” olarak da nam salmış. Asıl adı aslında “Lesvos” olan Midillinin aslında bizler merkezinin Mytiline olmasından dolayı oraya Midilli diyoruz. Lesvos isminin Teselyalı komutan Lapithos’un oğlu Lesvos’tan geldiği rivayetler arasında. Ayrıca genelde kaynaklarda eşcinsel olarak geçen Midillili lirik kadın şair Sappho’ya ithafen Lesvoslu’dan gelen anlamında kelime gittikçe dönüşerek lezbiyen ismi olarak literatüre geçmiş.

Midilli, Yunanistan’ın Doğu Ege adaları içinde ve en kuzeyde yer alan, büyüklük itibariyle Yunanistan’ın Girit ve Eğriboz’dan sonraki en büyük adası. Dolayısıyla gezi planı yapanlar için çok sayıda köyü bulunan bu ada günü birlik seyahat çok uygun düşmemekte. Tatil için çok zamanı olmayanlar için tek seferlik gidiş düşünülüyorsa mutlaka bu adada en az üç tam günün ayrılması gerekiyor. Pekiyi Midilli’ye nasıl gidebiliriz? Öncelikle Midilli’ye en kolay ve sıklıkla gidilen yer tabi ki hemen karşısında yer alan ve birçok benzer yönü bulunan Ayvalık. İki kent arasında özellikle mimari bakımdan benzerlik olması sanırım bu yakınlıktan olsa gerek. Ayvalık’tan hızlı feribotlarla yaklaşık 75 dakikada Midilli’ye ulaşmak mümkün. Bunun dışında yaz döneminde Akçay ve Dikili’den de dönemsel seferler yapılabiliyor. İzmir’den ise belediye ortaklığı olan İZDENİZ yolu ile artık Alsancak Limanından Midilli’ye direkt seferler başladı. 2.5 saatlik keyifli bir yolculukla hemen Midilli Limanına giriş yapan vapurdan indikten sonra hızlı bir şekilde pasaport kontrolü ile artık şehri gezmeye başlayabilirsiniz. Ancak küçük bir not olarak belirteyim ki, uzun bir süredir Yunan adalarına kapıdan vize ile giremiyoruz. Dolayısıyla ya schengen vizeniz olacak ya da yeşil pasaport ile vize derdiyle uğraşmadan giriş yapabilirsiniz…

Yazının Devamı

Kadim ve ihtişamlı şehir: Bakü

Öncelikle tüm okuyucularıma merhaba… Bu haftadan itibaren her hafta “Ekran Haber” sitesinde ülkemizin nadide şehirleri ile dünyada gezilip görülmesi gereken yerlere ilişkin bilgileri içeren gezi yazıları ile karşınızda olacağım. “Dünyada gezilecek yerler çok fakat zamanım çok yok” diyenler için en pratik gezi önerilerim umarım sizlere faydalı olur. O zaman başlayalım ilk gezi durağımız olan güzel Bakü’ye…

İlk yazıyı hazırlarken nereyi yazmalıyım derken hem ekonomik bir gezi olması hem de bize yabancı olmayan ve İstanbul, İzmir ve Ankara’dan direkt ulaşım imkanı ile pasaportsuz ve vizesiz gidilmesi mümkün Bakü ile başlamanın en isabetli tercih olacağını düşündüm ve Bakü ile gezimize start verelim istedim.

Yazının Devamı