Duhan Alptürk İnce

Duhan Alptürk İnce

Araştırmacı Yazar ve Ekonomist

Merkez Bankası Açıklamaları Işığında 2023’de Liralaşma Stratejisi

2022 yılı hem ülkemiz hem dünyamız için ekonomik sallantılarla geçen bir yıl oldu. Özellikle 2020 yılında Çin’de başlayarak küresel bir kriz haline gelen pandeminin yarattığı ekonomik darboğazın etkisi bu sene önemli ölçüde kendini gösterdi. Geçen iki senede kötüleşen ekonomik göstergeler bu sene iyice etkisini arttırdı. Dünya genelinde yaşanan sert enflasyon artışları ile ülkeler zorlanırken, bir yandan da büyüme oranlarında düşmeler yaşandı.

Ülkeler mevcut para politikaları ile paralarının değerini korumakta zorlanırken, vatandaşlarını enflasyona ezdirmemek için yoğun mesai harcadılar. Ülkemizde ise hızla yükselen enflasyon ve kur etkisini özellikle 2022 yılının ikinci yarısından itibaren sert şekilde göstermeye başladı. Enflasyon sebebiyle artan fiyatlar ve düşen alım gücü geçen senenin en çok konuşulan konusu oldu. Bu durum karşısında vatandaş çaresiz kalırken her güne yeni bir zam haberi ile uyanmaya başladık. İşte tüm bu ekonomik sıkıntılar eşliğinde 2022 yılını geride bıraktık ve yeni bir yıla 2023 yılına merhaba dedik. Umarım bu yıl ülkemiz ve milletimiz için çok parlak ve umut verici bir yıl olur.

Geçen günlerde Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB); 2023 yılını nasıl geçirecekleri konusunda bir yol planı niteliğinde duyuru açıkladı. Açıklanan duyuruda en dikkat çekici nokta daha öncelerde “Para ve Kur Politikası” olan başlık “Para Politikası ve Liralaşma Stratejisi” olarak değiştirildi. Bu durumun en önemli sebebi ülkemizde yaşanan hızlı kur artışı ve buna bağlı olarak oluşarak fiyatlara yansıyan enflasyonist etkilerdir. Liralaşma stratejisini anlayabilmek için öncelikli olarak dolarizasyon kavramını anlamamız gerekmektedir. Kısaca dolarizasyon; bir ülkede var olan yerleşiklerin, belirsizlik ortamı ve yüksek enflasyon yüzünden ulusal para biriminin değer kaybedeceğini düşünerek yabancı para cinsinden varlık ya da doğrudan yabancı para tutmasına denmektedir. Tam ve kısmi olarak ikiye ayrılır. Tam dolarizasyon, bir ülkenin ulusal para birimini tamamen terk ederek yabancı para birimine yönelmesidir.

Yazının Devamı

Eylül Ayı için Piyasalara Genel Bir Bakış ve Beklenen Kararlar

Son yıllar dünyamız ve ülkemiz için zorlu ve piyasaların devamlı hareket halinde olduğu zamanlar olarak geçti. Özellikle son dönemde yaşanan gelişmeler ışığında özellikle Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) aldığı son kararlar neticesinde Eylül ayı hem piyasalar hem de yatırımcılar tarafından merakla beklenen bir ay oldu. Bu ayın önemli olayları arasında Amerika Merkez Bankası (FED) ve Avrupa Merkez Bankası (ECB) tarafından yapılacak açıklamalar ve kararlar var. Özellikle FED başkanı Jerome Powell’in son zamanda Jackson Hole toplantısında yaptığı konuşmasında verdiği önümüzdeki yıl sonuna kadar faiz indirimi düşünmedikleri mesajları piyasada tedirginlik yarattı. Bu konuya bir önceki yazımda ayrıntılı şekilde değinmiştim. 22 Eylül’de açıklanacak olan FED’in faiz kararı şimdiden yatırımcıları düşündürmeye başladı.

Piyasalar faiz arttırımına kesin gözüyle baktığı için fiyat pozisyonlarını özellikle Powell’ın konuşmasından sonra almış durumdalar. 8 Eylül’de gerçekleşecek olan ECB toplantısında da piyasa beklentisine ve Powell’ın konuşmasına paralel olarak faiz arttırımı yapılması beklenmektedir. Bu sebeple özellikle 2023 yılında küresel çapta faiz arttırımları ile hareketli piyasa koşulları beklenmesi şaşırtıcı olmayacaktır.

Powell her ne kadar yaptığı açıklamalarda resesyon yaşandığını kabul etmese de ABD’nin açıkladığı işsizlik ve enflasyon verilerinin dengesizliği bu durumun tam tersini göstermektedir. Bu sebeple 75 veya 100 baz puanlık faiz artışının 2023’ün ilk çeyreğinin sonuna kadar gerçekleştirileceği beklenmektedir.

Yazının Devamı

Jackson Holea Toplantısında Powel Piyasalara Ne Söyledi?

İki gün önce finans dünyasının merakla izlediği Jackson Hole toplantısı gerçekleşti. Her yıl dünyanın önde gelen finansçılarını ve büyük ölçekli merkez bankalarının yöneticilerinin bir araya geldiği Wyoming eyaletinin Jackson Hole kasabasında gerçekleşen sempozyumda bu sene Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Merkez Bankası (FED) başkanı Jerome Powel önemli bir konuşma yaptı.

Yaptığı konuşma ile finans dünyasında büyük hareketliliklere sebep oldu. Özellikle 2023 yılı ve gelecek dönemler için verdiği faiz indiriminin olmayacağı mesajı ile piyasalardaki panik havasını iyice güçlendirdi. Dünya genelinde önemli ölçüde resesyon beklentisi özellikle ABD’nin faiz indiriminden uzak politika sinyali ile iyice güçlendi. Bu durum dünyada artan enflasyon ve işsizliği körükleyecek, ekonomik gidişatın yönünü iyice negatif yönlü bir hale getirebilir. ABD ve Avrupa’dan gelen tarım dışı istihdam verileri ve işsizlik yardımı başvuru verileri beklenen bu resesyonun etkisini şimdiden göstermeye başladı.

ABD’de yapılan bu konuşma ile aynı hafta Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) iç piyasalar için önemli ve sürpriz bir karar aldı ve faizleri 100 baz puan indirerek yüzde 13 seviyesine getirdi. Bu karar sonrası iç piyasalarda yüksek bir hareketlilik başladı ve döviz oranları hızlıca artmaya başladı. Dolar rekor tazeleyerek 18,22 seviyesini gördü. Küresel gelişmeler karşısında direnç gösteremeyen ve negatif ayrışmaya devam eden Türk Lirası (TL) ise tarihi düşük seviyelerde işlem görmeye devam ediyor. Dövizdeki bu hızlı artışı emtia fiyatlarındaki artış takip etti ve farklı kalemlerde yaşanan bu yüksek fiyat artışlarının ilerleyen zamanlarda hane halkı üzerinde sert şekilde etki göstermesi bekleniyor.

Yazının Devamı

FED Kararı Sonrası Küresel Faiz Rallisinde Türkiye

Son hafta piyasalar için çok hareketli geçti ve tüm dünyanın beklediği Amerika Merkez Bankası FED (Federal Reserve) faiz kararı açıklandı. Karar beklentiler doğrultusunda faiz artırımı olarak gerçekleşti ancak artış oranı beklenenin çok üzerinde açıklandı. FED 75 baz puanlık faiz artırımı ile güncel faiz oranlarını yüzde 1,50 ile 1,75 arasında bir seviyeye çıkardı. Alınan bu artış kararı faiz oranlarında 1994’den beri tek seferde yaşanan en sert artış olarak tarihe geçti.

FED kamuoyuna açıkladığı karar metninde Federal Açık Piyasa Komitesi tarafından en yüksek seviyede istihdam sağlanması ve uzun dönemli enflasyon beklentisinin yüzde 2 seviyesine gerilemesinin planlandığını vurguladı. Bu denli rekor seviyesinde yaşanan faiz artışının asıl sebebi son dönemde yaşanan yüksek enflasyonun devamlı olarak yükselme ivmesi içerisinde olması sebebiyle yarattığı artış baskısıdır. Artan bu baskı sonucunda ABD ekonomisinde piyasanın denge fiyata ulaşabilmesi için faiz artışı kaçınılmaz oldu. Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD), daha önce açıklanan enflasyon verileri son 40 yılın zirvesini gördü ve yıllık bazda enflasyon yüzde 8,6 seviyesine yükseldi. Mart ayında yüzde 8,5 seviyesinde olan enflasyonun Nisan ayında yüzde 8,3’e gerilemesi piyasa için umut verici olmasına rağmen Mayıs ayında özellikle enerji, gıda ve barınma kalemlerinde yaşanan hızlı artışlar sonucunda tüketici fiyat seviyeleri yeniden yükselişe geçti. Özellikle gıda fiyatlarında enflasyon seviyesi yüzde 10,1 seviyelerine kadar yükseldi. Piyasalar üzerindeki enflasyon baskısı Covid-19 pandemisinin yarattığı kriz ortamından itibaren hızlıca yükselme eğilimine girdi ve 2022 yılı içerisinde dünya çapında yüksek bir ivme kazandı. FED bu artışı frenlemek için 2021 yılının son aylarından itibaren varlık alımlarında önemli ölçüde bir azaltmaya gitti ve aslında faiz artışı için zemin hazırladı.

Kısaca varlık alımı kavramını açıklayacak olursak, ülke ekonomisinin hareketlendirilmesi amacıyla piyasada likidite oranını arttırmak için yapılan piyasa operasyon hamleleridir. Merkez bankaları tarafından piyasadan tahvil satın alınması gibi işlemler ile piyasaya para aktarılması işlemleri ile piyasadaki likidite oranı arttırılır.

Yazının Devamı

Enflasyon Canavarının Pençesinde Kurtuluş Çabaları!

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) açıklanan enflasyon rakamları beklenen yüzde 8,1 seviyesinin üstünde yüzde 8,3 olarak gerçekleşti. Bu rakamla beraber ABD enflasyonu 2021 yılının 2. Çeyreğinden beri ilk defa gerileme gösterdi. Çekirdek enflasyon ise yüzde 6,5 seviyesinden yüzde 6,2 seviyesine geriledi. Enflasyonun öncekine göre gerileme göstermesine rağmen beklentinin üzerinde olması piyasa tarafından olumsuz karşılandı. Ayrıca rakamlar halen ABD’nin alıştığı rakamların üzerinde bir seyir izliyor.

Petrol fiyatlarında yaşanan gerileme sebebiyle düşüş gösteren enflasyona rağmen halen fiyatlar üzerindeki yukarı yönlü baskı devam etmektedir. Tüketici fiyat endeksi (TÜFE) yukarı yönlü trendini korumakta ve enflasyon riskleri halen tehlikeli seviyede bulunmaktadır. ABD enflasyon rakamlarını incelediğimizde yaşanan fiyat düşüşlerinin ana sebebi olarak en büyük maliyet kalemlerinden olan enerji fiyatlarındaki gerilemenin etkili olduğunu görmekteyiz. Ancak mevcut düşüşe rağmen genel fiyat değişimi halen yüzde 30 seviyelerinde bulunmaktadır.

Enerji piyasasındaki belirsizlikler ve özellikle Avrupa’da yaşanan enerji krizi ile beraber bu düşüşün devamlılığının olmayacağı ya da tekrar sert yükselişler yaşanacağı beklenmektedir. Amerikan Merkez Bankası’nın (FED) açıklanan enflasyon rakamlarına göre faiz değişikliğine karar vermesi beklenmektedir. Faiz artışının kaçınılmaz olduğu bu dönemde enflasyondaki gerileme sadece faiz artışını kısıtlayacak bir etki gösterecektir. Bu sebeple önümüzdeki süreçte faizlerin artması kaçınılmazdır. ABD pandemi sürecinde bastığı dolarların yarattığı enflasyonist baskıyı kırmak için piyasadaki dolar arzını kısmak zorundadır. Bu sebeple faiz artışları ile piyasadaki dolar arzını kısmayı planlamaktadır. 2022 yılı boyunca faiz artışları ve varlık alımlarının azaltılması ile ABD’nin iç piyasasındaki enflasyonist baskıyı kırmaya çalışması beklenmektedir.

Yazının Devamı

Ekonomide Yaşananlar Döviz, Kur ve Enflasyon Çemberi

Küreselleşen ekonomi ile beraber dünyanın genelinde ya da herhangi bir bölgesinde yaşanan olayların etkisi eskiye nazaran çok daha büyük çaplı ve çok daha etkili olarak gerçekleşmektedir. Dünya ekonomileri son iki yıldır pandeminin yarattığı ekonomik darboğazla uğraşırken son dönemde de yaşanan Rusya-Ukrayna Savaşı ile iyice zor bir duruma düşmüştür. Küreselleşme ile beraber ülke ekonomileri dış olaylardan ve dış haberlerden yoğun şekilde etkilenmeye başlamıştır. Güçlü ekonomiler bu dış etkenleri kendi araçları ile zayıflatabilirken, kırılgan ekonomilerde bu etkiler çok daha yüksek düzeylerde gerçekleşebiliyor.

Ülkemiz gibi iç riskleri yüksek ekonomiler küresel çapta yaşanan gelişmelerden yüksek oranda etkilenebiliyor. Ukrayna ile Rusya savaşının başlamasının ardından para piyasalarında önemli hareketlenmeler oldu. Batılı ülkelerin Rusya’ya karşı uyguladığı yaptırımlar sonucunda önemli ekonomik stres oluştu. Bu yaptırımlardan en etkilisi dünyada rezerv para birimi olan doların Rusya tarafından kullanılmasının kısıtlanmasıdır. Bu kısıtlanma bir anlamda Rusya’nın dünya ticaretinden soyutlanması demektir. Küreselleşme ile beraber dünyada Rusya çapındaki bir ülkenin küresel ekonomiden soyutlanması sadece Rusya için değil dünya için sorun teşkil edecektir. Bunun devamında Rusya’nın SWIFT sisteminden çıkarılması ile hem Rusya’ya hem de onun müttefiki olan ülkelere önemli bir ekonomik yaptırım tehdidi oluşturulmuştur.

Kuzeyimizde, Karadeniz’in ötesinde yaşanan bu savaşın en çok etkilediği ülkelerin başında şüphesiz Türkiye gelmektedir. Dünya genelinde artan emtia fiyatları, turizmde yaşanacak krizler ve tarımsal sıkıntılar ülkemiz üzerinde oluşan doğrudan etkilerdendir.

Yazının Devamı

Ekonominin Genel Görünümü, Savaş, Faiz Kararları ve Beklentiler!

Küresel ekonomi dünya genelinde yaşanan enflasyon baskısı ve savaş gerginliği ile zor bir sürecin içindedir. Dünya genelinde yaşanan gelişmeler ülkemiz üzerindeki ekonomik baskıyı arttırmakta, özellikle Ukrayna-Rusya Savaşı sonrasında dünya genelinde yaşanan ekonomik gerilimin etkisi her geçen gün artarak devam etmektedir.

Batılı ülkelerin Rusya’ya tepki göstermeleri ve küresel ölçekteki birçok şirketin Rusya’dan çekilmesi ile uygulanan yaptırımlar Rusya ekonomisine büyük darbe vursa da Putin’i geri çekilmeye ikna etmeye yetmemektedir. Bu durum sonucunda birçok alanda olumsuz gelişmeler yaşanarak küresel ekonomide olumsuz sonuçlar yaratmaktadır.

Ülkemiz bu krizden en çok etkilenen ve gelecekte etkilenmesi muhtemel ülke konumunda bulunmaktadır. Mevcut durumun ülkemiz üzerindeki etkilerini üç ana başlık altında sıralayabiliriz; kur oranları, enflasyon ve kripto paralar. Yaşanan son gelişmeler ışığında ülkemizde döviz kurları hareketlilik göstermiştir. Özellikle Avrupa Merkez Bankası (ECB) toplantısı öncesinde hafta sonuna doğru dolar kurunda yukarı yönlü hareketler gözlendi. Savaşın başlaması ile uygulamaya konan yaptırımlar sonucunda küresel petrol arzında yaşanan kısılmalar Euro üzerinde bir baskı oluşturmuş ve Euro son 24 ayın en düşük seviyesine gerileyerek dolara karşı 1,08 seviyelerinde değerlenmişti.

Yazının Devamı

SAVAŞIN YARATTIĞI YIKIMIN ARDINDAN BİZİ NE BEKLİYOR?

Ukrayna ile Rusya savaşının başlamasının ardından para piyasalarında önemli hareketlenmeler oldu. Batılı ülkelerin Rusya’ya karşı uyguladığı yaptırımlar sonucunda önemli ekonomik stres oluştu. Bu yaptırımlardan en etkilisi dünyada rezerv para birimi olan doların Rusya tarafından kullanılmasının kısıtlanmasıdır. Bu kısıtlanma bir anlamda Rusya’nın dünya ticaretinden soyutlanması demektir. Küreselleşme ile beraber dünyada Rusya çapındaki bir ülkenin küresel ekonomiden soyutlanması sadece Rusya için değil dünya için sorun teşkil edecektir.

Savaşın dördüncü gününde Rus birlikleri Ukrayna topraklarında önemli bir ilerleme kaydetti. Dün itibari ile başkent Kiev’i bombalamaya başlayan Ruslar, ülke genelinde önemli bir direnişle karşılaştı. Ukraynalılar ülkelerini korumak adına askerlik şubelerine akın ederken, devlet bütün gönüllülere silah dağıtarak direnişe dahil etti. Rusya yanlısı Çeçen lider Kadirov’un Rusya’nın yanında savaşa katılmasının ardından Kuzey Atlantik Anlaşması Örgütü (NATO) Ukrayna’ya yardıma hazır olduklarını bildirdi. Birçok ülke Rusya’ya yaptırım uygularken, Ukrayna’ya ise silah ve hava savunma sistemi yardımı gerçekleştirdi.

Kuzeyimizde, Karadeniz’in ötesinde yaşanan bu savaşın en çok etkileyeceği ülkelerin başında şüphesiz Türkiye gelmektedir. Dünya genelinde artan emtia fiyatları, turizmde yaşanacak krizler ve tarımsal sıkıntılar ülkemiz üzerinde oluşacak doğrudan etkilerdendir. Savaşın ilk etkisi dünya çapında artan petrol ve doğalgaz fiyatlarında görülmektedir. Kısa sürede petrolün varil fiyatında önemli artışlar yaşanmıştır. Dünya çapında arz endişesi ise emtia fiyatları üzerindeki baskıyı arttırmaya devam etmektedir.

Yazının Devamı

Rusya-Ukrayna Savaşı’nın Rüzgârı Ekonomimizi Nasıl Etkiler?

Rusya ile Ukrayna arasındaki günlerdir süren gerginlik bugün itibari ile savaşa dönüştü. Rus kuvvetleri üç farklı noktadan; Ukrayna’nın doğusundaki Donetsk Halk Cumhuriyeti ile Luhansk Halk Cumhuriyeti bölgelerinden hem Belarus sınırındaki birliklerinden hem de Kırım ve Odessa Limanından müdahaleye başlayarak geniş çaplı bir alanda etki oluşturdu. Son alınan bilgilere göre Ukrayna’nın başkenti Kiev’de ve en büyük şehirlerinden olan Harkov’da etkinliğini arttıran Rus birlikleri, şehirlere tanklarla girmeye başladı. Ukrayna’nın sahip olduğu önemli jeopolitik konum birçok noktadan küresel dengeleri etkilemektedir. Enerji hatları üzerindeki bir geçiş ülkesi olması, Avrupa Birliği (AB) ile Kuzey Atlantik Anlaşması Örgütü (NATO) arasında etkili bir tampon olması ve Karadeniz hâkimi yeti konusunda önemli bir merkez olması gibi sebeplerden dolayı Ukrayna’nın durumu tüm dünyayı etkileyen bir konudur.

Rusya’nın eski çarlık dönemlerindeki etkinliğini yeniden kazanmak istemesi ve bölgedeki dengeleri kendi lehine çevirerek, Amerika Birleşik Devletleri’ne (ABD) karşı üstünlük kazanma çabası sebebiyle Ukrayna önemli bir adımdır. Ukrayna’nın pasifize edilmesi ile Rusya birçok farklı avantaj elde edecektir; ilk olarak Kırım’ın güvenliğini sağlayarak oradan kazandığı Sivastopol Limanındaki hakimiyetini kesinleştirecek ve Azak Denizi üzerindeki etki alanını önemli ölçüde arttıracaktır. Ayrıca Rusya bölgede kuracağı üstünlük ile çarlık döneminden kalma Karadeniz’e hâkim olma hayaline de bir adım yaklaşmış olacaktır. Devamında Balkanlar ve Doğu Avrupa üzerinde etkinliğini yükseltecek ve NATO ile arasında önemli bir tampon bölge avantajı kazanacaktır.

Bir diğer kazanımı ise enerji hatlarının kontrolünü ve güvenliğini sağlayarak, batıya giden enerjiye tam hakimiyet sağlamış olacaktır. Son olarak, Ukrayna’nın kendisine karşı olabilecek faaliyetlerini engelleyecek ve Ukrayna’nın bölgede etkin bir oyuncu olmasını engellemiş olacaktır. Bölgemizde bu çapta etkileri olan bir savaşın bize etkisinin olmaması beklenecek bir durum değildir.

Yazının Devamı

Merkez Bankası Toplantısı Öncesi Beklentiler ve Tavsiyeler

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), 2022 yılının ilk toplantısını 20 Ocak’ta yaptı. Toplantı sonucunda beklentilere paralel olarak faiz artırımına gitmedi ve politika faizini yüzde 14’te sabit tuttu. Zaten TCMB bir süredir faizleri artırmadan devam edeceğinin hatta daha da düşüreceğinin sinyallerini veriyordu. Bunun doğrultusunda 2021 Eylül ayından başlayan faiz indirimi sürecinde TCMB, politika faizini yüzde 19 seviyesinden yüzde 14 seviyesine indirdi. Faizlerin indirilmesi ve hızla artan kur oranları ile beraber ülke genelinde yüksek enflasyon etkili oldu ve 2021 Aralık ayında yıllık enflasyon yüzde 36,08 ile 19 yılın en yüksek seviyesine ulaştı.

Para Politikası Kurulu (PPK) Ocak ayında gerçekleşen toplantı sonrası yaşanan yüksek enflasyon ile ilgili olarak yaptığı açıklamada, "Kurul, sürdürülebilir fiyat istikrarı ve finansal istikrarın tesisi için atılan adımlar ile birlikte, enflasyonda baz etkilerinin de ortadan kalkmasıyla dezenflasyonist sürecin başlayacağını öngörmektedir". Ayrıca açıklamanın devamında; "TCMB, fiyat istikrarı temel amacı doğrultusunda enflasyonda kalıcı düşüşe işaret eden güçlü göstergeler oluşana ve orta vadeli yüzde 5 hedefine ulaşıncaya kadar elindeki tüm araçları kararlılıkla kullanmaya devam edecektir. Fiyatlar genel düzeyinde sağlanacak istikrar, ülke risk primlerindeki düşüş, ters para ikamesinin ve döviz rezervlerindeki artış eğiliminin sürmesi ve finansman maliyetlerinin kalıcı olarak gerilemesi yoluyla makroekonomik istikrarı ve finansal istikrarı olumlu etkileyecektir. Böylelikle, yatırım, üretim ve istihdam artışının sağlıklı ve sürdürülebilir bir şekilde devamı için uygun zemin oluşacaktır." ifadelerine yer verildi. Ancak yapılan bu açıklamalara verilen faiz kararının pek bir etkisi olamadı ve enflasyonist etkiler ülke genelinde güçlü şekilde devam etti. Ayrıca ekonomimizin bir diğer önemli yarası olan kur oranları da halen makul seviyelere düşürülemedi. Peki şimdi ne yapmalı? Son günlerde piyasalarda gözler TCMB’nin 17 Şubat’ta yapacağı yılın ikinci PPK toplantısına dönmüş durumda. Son günlerde hızlı şekilde artan enflasyon ile ilgili TCMB’nin yapacağı müdahale beklenmeye başladı.

Piyasanın toplantı için tahminleri ağırlıklı olarak politika faizinin sabit tutulacağı ya da 50 baz puanlık bir indirim uygulanacağı yönünde şekillendi. Ancak enflasyonun hızlı şekilde yükseldiği ve kurların yüksek olduğu bu ortamda faizleri sabit tutmak ya da indirmek pek anlamlı olmayacaktır. Bu kararların sadece anlık bir piyasa tepkisi oluşturabileceği ve kurlarda eğer düşüşe sebep olursa kısa vadeli ve düşük etkili olacağı unutulmamalıdır. Genel olarak piyasada fiyatı oluşturan etki talebin ve arzın marjinal kısmıdır. Bu sebeple alınacak olası bir sabit tutma ya da indirim kararının etkisi anlık ve hafif seyirli olacaktır. Diğer taraftan 2022 yılının ikinci yarısı için yapılan enflasyon tahminleri yüzde 50’nin üzerinde olmaktadır. Bunun anlamı reel politika faizinin önemli ölçüde negatif olduğudur. Bu durumunda ülke ekonomisine orta ve uzun vadede ciddi olumsuz etkileri olacaktır. Ayrıca TCMB politika faizi, piyasalar için gösterge faizi özelliği taşımaktadır. Ancak TCMB politika faizi yaşanan enflasyon sebebiyle bu özelliğini yitirdi ve kredi faizleri üzerindeki etkisi önemli ölçüde azaldı. Bunun en önemli sebebi piyasaya paralel olmayan faiz politikasıdır.

Yazının Devamı

FED faizi arttırırsa ne olur?

Amerika Merkez Bankası FED, 2008 krizinden beri piyasayı fonlamak için yüksek miktarda para basmıştır. Basılan bu paralar sonucunda Amerika Birleşik Devletleri (ABD), para çokluğunun yaratacağı enflasyon riskini üstlenmiştir. Basılan bu paralar yıllar içinde ABD içinde bir enflasyon sorunu yaşatmamış ancak doların rezerv para olmasının etkisiyle diğer ülkelerde enflasyonis etkiler oluşturmuştur. Ancak ABD geride kalan yıllarda faizileri düşük seviyelerde tutarak, enflasyon hedefi olan yüzde ikiyi korumuştur. Ancak son dönemde özellikle Covid-19 pandemisinin yarattığı ekonomik bunalım sebebiyle dünya çapında enflasyon etkisi oluşmuş ve fiyatlar genel düzeyi yükselmiştir. Bu enflasyon etkisinden nasibini alan ABD, artık faizi enflasyonu baskılama aracı olarak kullanmak istemektedir.

FED Ocak ayında yaptığı olağan toplantısı sonrasında faiz oranlarını sabit tutmuştur. Ancak bir sonraki toplatısında yani Mart ayında faizleri arttıracağının da sinyallerini vermiştir. Ocak ayında yapılan toplantı sonrasında ABD faiz arttırımının ilk işareti olarak varlık alımlarının kısılması kararını verdi. Bütün beklentiler FED’in Mart ayında yapacağı olağan toplantısında faizleri arttıracağı ve varlık alımlarını tekrardan azaltacağı yönünde şekillendi. Ancak bu hafta içinde yapılan rekor seviyesinde enflasyon açıklamasının ardından piyasalarda yaşanan hareketlilik sonucunda, FED 14 Şubat Pazartesi günü olağanüstü toplantı kararı aldı.

Yapılacak olan toplantı snrasında FED’in bir faiz arttırımı kararı alıp almayacağı belirsizliğini korurken. Olası bir faiz arttırımı kararı sonrasında dünya çapında arzı azalan doların diğer para birimlerine karşı değer kazanması beklenmektedir. Artan kura bağlı olarak oluşan maliyet enflasyonu ile zor günler yaşayan ülkemiz, olası bir dolar artışı ile daha ciddi sorunlarla karşı karşıya kalacaktır. Bunun yanında, beklentinin aksine FED’in faiz arttırımı kararını bir ay öncesinden açıklamasının hem geleneksel piyasalarda hem de kripto para piyasalarında oluşturacağı etkiler belirsizliğini korumaktadır.

Yazının Devamı