Son 20 yılın asıl kaybedeni emekliler olmuş.
2002'de ortalama (emekli sandığı) emekli aylığı asgari ücretin 2,7 katıyken 2023 yılında 0,89 katına düşmüş, demiş Hakan Kara Üstad.

40 yaşında emekli olup nasıl başka sonuç bekleniyor anlamıyorum. Ne olmasını bekliyorlardı ki? Ortalama ömrün 74 olduğu Türkiye’de 40 yaşında emeklilik iktidarıyla muhalefetiyle (muhalefetin ve geçmişte Demirel lanetlisinin büyük katkıları var) ülkenin geleceğini dinamitlemektir. Maalesef dinamitlediler. Diğer sözüm de leşten ne koparırsak modunda yurdum insanına: 40 yaşında emekli olup hala maaş alabiliyorsanız şükredin. Erken emeklilik isteyen ve erken emekli olan (malüliyet tarzı zorunlu haller hariç) gelecek nesillerin ekmeğini yiyen haramzadedir.

Sizin anlayacağınız emeklinin bugünler iyi günleri. Muhtemelen yaşlanan nüfusla gelecekte bu maaşları da mumla arar hale gelecek biz dahil muhtemel emekliler. Her şey biz yaşarken oldu. Ve bizim makul çoğunluğun ya da salt çoğunluğun rızasıyla oldu. En azından kimse ses çıkarmadı.

Universe 25:

Universe 25, bir toplumun nüfus yoğunluğunun, onu nasıl yok ettiğini anlatan bir deneydir. John calhoun tarafından 1958 yılında yapılmış olup nüfusun artışı durumunda neler olabileceğini gözler önüne seriyor.

Bilim insanımız bu deney düzeneğini 6,5 metrekarelik taban ve 90 cm yüksekliği olan 5000 kişilik bir fare şehri tasarlıyor,  bu şehre 4 dişi, 4 erkek fare koyuyor. deney süresince farelerin yaşadığı yerin tabanının temizliği ve beslenme, ısınma gibi aklınıza gelebilecek tüm ihtiyaçları sağlanıyor, bunu unutmayın sakın, tüm ihtiyaçlar deney boyunca hiçbir eksik giderilmeden sağlanıyor.

Hiçbir ihtiyacınızın eksik olmadığı bir şehirde yaşadığınızı düşünün. Peki refah içinde yaşayan farelerimize neler oluyor?

Refah düzeyinde olan farelerimiz besleniyorlar, barınıyorlar ve üreme ihtiyaçlarını gideriyorlar. 104 gün boyunca alanda kalan farelerimiz ilk yavruyu meydana getiriyor. Alanda 9 fare var ve bir sıkıntı olmadığını gören fareler yavru meydana getirmeye devam ediyor. bu süreçte her 55 günde bir nüfusu ikiye katlamaya başlamış olan fareler 315. güne gelindiğinde 600 kişilik bir nüfusu oluşturmuştu. Nüfusun bu kadar artmasıyla birlikte farelerin yeterince oynamamaları ve beslenememeleri neticesinde sürtüşmeler başlıyor ve birbirleri arasında bu rekabetten doğan düşmanlık birbirlerini öldürmeye başlamalarına neden oluyor. Bazı fareler bulundukları alanda aynı insanlar gibi toplumda olmamak için kendi köşelerine çekiliyorlar. Bazı dişi fareler erkek rekabetinden etkilenmemek için kendilerini korumaya alarak yavrularını yemeye başlıyorlar.

Bazı fareler kendilerini kaostan korumak için güvenceye alsalar da bazıları hala açık alanda ve 560. günde nüfus 2200'e dayanıyor. işte bu noktada rekabet iyice artmaya başlıyor bunun sonucunda da fare nüfusu sadece 50 gün kadar bir sürede deneyin 610. gününde nüfusun 100'ün altına düştüğü gözleniyor. kalan fareler kendilerini evlerine kapatan elitler ve mücadelede galip gelenler. Yalnız ilk 100 fare ile son 100 fare arasında ciddi farklar olduğunu görüyor calhoun. aynı yaşam şartları olmasına rağmen son 100 fare geçmişteki acı hatıralar nedeniyle aynı refah seviyesine bir daha ulaşamıyor. Deneyin 650. gününde alandaki son dişinin de ölmesiyle farelerin soyu tamamen son buluyor.

Bu deney bize şunu gösteriyor ki her ne kadar isteklerimiz giderilse de eğer ortada nüfus artışı varsa ve alanlarımız azalıyorsa zamanla agresifleşiyoruz ve toplum olarak kendi kendimizi yok ediyoruz. Bu deney nüfus planlaması için çok güzel bir örnek teşkil etmiştir.

Bu arada deneye universe 25 denilmesinin sebebi deneyin defalarca tekrarlanmış olmasından dolayı. 

Sözün özü: Evlenmeyin, olaki evlendiniz çocuk yapmayın, hadi yaptınız birden fazla yapmayın.

Anımsatma: Rus kızları şöyle Türk kızları böyle deyip Türk kızlarını karalamayın. Rus kızları lüks düşkünü şizofren tiplerdir. Makyajını, kuaförünü, kıyafetini, haftada üç gece en iyi restoranda yemeğini, gece kulübü eğlencesini karşılamazsan rus kadını seni kapının önüne koyar. sonra seninle simit yiyen, tavuk dönere eyvallah diyen türk kızına laf ettiğinde kalırsın.

Not 1: Kendisi yatırım yapabilen, yatırım yapmış kurumların finansal öngörüsü saçmalıktır.
Kelin merhemi olsa kendi başına sürer,
Saçları çıkınca kafa gibi gezer.

Not 2: Urap sıralamasına göre İstanbul Esenyurt Üniversitesi 188 üniversite arasında 183'üncü sırada.
Yeni rektörü öneren vakıf için soru şu (Mütevelli heyeti öneriyor):
Rektör bu sıralamayı hangi yöne çevirebilir?

Not 3: Küçük katılımcılı bir Ponzi sisteminde ilk girenlerin elde ettiği kazanç zurnayı yiyen son girenlerin zararına yakınsa dolandıran aslında aradaki Ponzi değil, bu işten kazançlı çıkanlardır.

Not 4: Teknolojiyi iyi kullanarak verimlilik artışı sağlayan ve maliyetini düşürebilen şirketlerin reel döviz kuru ile pek işi olmuyor. Tesla gibi.

Not 5: Kredi notlarımız mevcut durumda 2001 krizi düzeyinde. En önemli sebebi merkez bankasının işine çok karışılması ve rezervlerin heba edilmesiydi. Sabredilebilirse kısa sürede artışlar başlar. Tekrar yatırım yapılabilir seviyeye çıkmak için ise kapsamlı reformlar gerekiyor.

Not 6: Belki biraz acımasız olacak ama iyilik bile abartmaya gelmez, değil depremzede nükleer saldırı bile olsa tanımadığım kimseye evimi açmam.

Not 7: Cumhuriyet'in kuruluşundan, önceki İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun bakanlık koltuğuna oturduğu güne kadar istisnai vatandaşlık başvurusu üzerinden verilen vatandaşlık sayısı ile Soylu'nun görev süresi boyunca aynı yöntemle verilen vatandaşlık sayısı arasında kıyaslama yapılacak olursa Soylu'nun dönemindeki sayı açık ara önde.
Bir polemiğe neden olmamak amacıyla sayıları açıklamayım, İçişleri Bakanlığı kendisi açıklasın mümkünse!
Her iki dönemle ilgili küçük bir ipucu verecek olursam; Soylu'nun dönemindeki sayı, eskisine oranla en az on kat fazla.
84 yılda istisnai biçimde verilen sayının on katının Soylu'nun yedi yıllık görev süresinde verilmesinin mutlaka bir anlamı vardır.
Suriyeliler ya da başka ülke göçmenleri olabilir. Bilim insanları olabilir. Ama son dönemdeki operasyonlarda ortaya çıkan tabloyla akıllarda farklı soru işaretlerinin oluşması kaçınılmaz.

Not 8: Düşünün ki ünlü futbolcular, özel olduğu vaadiyle yöneldikleri fona, sistemden geçirmeden fiziki olarak teslim ettikleri paralarının takibi için Cumhurbaşkanı'ndan randevu ve yardım istiyor. Kabul edildiklerinde Cumhurbaşkanı Erdoğan onları dinliyor ve sorunun çözümlenmesi talimatını veriyor.
Aslında hiç de normal olmadığını herkesin bilmesi gereken bu tablo bayağı normal karşılanıyor. Sıradan bir teşebbüsün ya da vatandaşın birikimi, hesap trafiği üzerinde yeri geldiğinde 10 lira için bile vergi takibi yapan devlet, (burada Hazine ve Maliye Bakanlığı oluyor) milyon milyon dolarların beyanının yapılmayışı, kimlerin nasıl sorumlu olduğu, bu durumun yol açtığı gelir kaybı üzerine topluma bir açıklama yapmıyor, yapamıyor.
Şimşek, bütçe sunuşu sırasında Türkiye'nin kara parayla mücadele için kurulmuş Mali Eylem Görev Grubu (FATF) tarafından alındığı "gri liste"den yakında çıkacağını söylemişti. Türkiye'nin 2 yılı aşkın bir süredir yer aldığı "gri liste"den çıkması için raporda geçen sanal varlıklar, kripto paralar ile ilgili yükümlülükleri yerine getirmesi gerekiyor.
Kara para tartışmalarının birden fazla dosyada bu kadar yoğunlaştığı bir dönemde, Türkiye'nin gri listeden nasıl bir değerlendirme raporuyla çıkacağını izleyeceğiz.

Not 9: “İnsan samanyolunda küçük bir zerre olan gezegende sürgün olan bir hayvandır. Bu nedenle kendini bilmez, kozmik olarak yalnızdır." (CG JUNG)

Not 10: Kırk yaşımızı geçtikten sonra kendimizi hain ve karaktersiz bulmaya başlarız.

Not 11: Ne günlere kaldık ey Gazi hünkar; Hilal Kaplan TRT yöneticisi oldu, Selman Öğüt rektör.

Not 12: Yakışıklı sevgilisinin;

"Bir kerecik dene, bir şey olmaz denemekten..."

teklifini kabul eden kızın, 1 sene sonra, KOKO (kokain) parası bulmak için, Kadıköy'ün en ünlü escortu olması.

Önce, KOKOCU erkek arkaşı kızı satmaya başlamış. Malum, KOKO pahalı.

Not 13: türkiyedeki enflasyon sarmalanın temel nedeni faizi indirip kurları patlatıp maliyet enflasyonuna sebep olmaktır. maliyet arttığı için fırsatçı türk insanı 10 artıyorsa 20-30 koydu. millette ben bu malı şimdi alamazsam sonra hiç alamam deyip bütün ihtiyaçlarını öne çekip, düşük faizle bakın tekrar yazıyorum hükümetin seçimi kazanmak için indirdiği düşük faizle krediler çekti tüketime yönlendirdi. bunu gören esnaf ne kadar koysam satıyorum deyip gerçekten enflasyonun bir kaç katında zamlar yaptı ama işte zurnanın zort dediği yere geldik! 

bundan sonra zombi şirketler, rekabet edemeyen rüşvetle iş yapan, kardan çok zarara sebep olan, devlete kapak atmış vs hiç bir işletme ayakta kalamayacak. ve bizler de temel tüketim maddeleri dışında tüketemeyeceğiz. o yüzden temel olmayan her ihtiyaca yönelik mal ve hizmet üretenler de siki tutacak, kaçarı yok!!!

Not 14: faiz artması demek krediye olan talebin, dolayısıyla paraya olan talebin düşmesi demek. para azalınca doğal olarak kemer sıkma politikası uygulanır ve ürüne olan talep azalır. ürüne olan talep azalınca da satıcı ürünün fiyatını daha temkinli bir şekilde arttırır hatta belki de fiyatı düşürür, bu da enflasyonla olan mücadeleyi sağlar. yıllardır izlenen yanlış faiz politikalarının, tüm gelişmiş ülkelerdeki merkez bankaları faiz arttırırken bizim faiz düşürmemizin acısı işte şimdi çıkmaya başlayacak.

birçok kullanıcının belirttiği gibi kemer sıkma politikası işveren için işçi çıkartma yoluyla olacak ve işsizliği arttıracak. bunun gayet farkında olan idare bunun önlemini ne kadar almıştır zaman gösterecek

Not 15: cebindeki kadar harcamayı milletin kafasına vura vura öğretecekler. kredi denilen şey, piyasayı şişirmekten, gereksiz tüketimi artırıp insanların geleceğini çalmaktan başka bişey değildir.

Not 16: küresel bir motif vardır. kriz anlarında erkekler kendisini spora verir. 

aslında buna şaşmamak lazımdır. keza ekonomi iyi gidiyordur, bankadan kredi çekersin, ev alırsın, evin taksidini ödeyebilmek için gerekirse fazla mesai yaparsın, gerekirse ikinci bir işte çalışırsın. sonuç olarak bunu göğüslersin. sayılı gün çabuk geçer netekim! 

ama ya ekonomi ev alamayacak hale gelirse? ya gelecekle ilgili plan yapamayacak duruma düşersen? 

2001 ekonomik krizinde de bu motif devreye girmişti. varoş mahallerde sağlı sollu spor salonları açılmıştı. genç erkekler kendi bedenlerine yatırım yapıyordu. bir yandan krizin etkilerinin sönümlenmesini bekliyor, bir yandan da yumurta-tavuk- pilav üçlüsüne abanıyor ve spor yaparak vakit dolduruyordu. 

2018'de - hani kriz varsa avm'ler neden dolu- denilen yıllarda erkek arkadaşım spor salonuna yazılacaktı. salonun sahibi, "babadan zengin değilsen hiç bu işe kalkışma. protein çok pahalı" dedi. adam bunu söylediğinde, yumurta-tavuk hala ucuzdu. 

2018'den 2023'e sistematik fakirleşmenin etkilerini hornet'te de görmek mümkün. hornet'teki adamların olayı partner bulabilmek için seksi olmak. ve evet hornet'te çok görkemli adamlar vardı. ancak sistematik fakirleşmeden onlar da nasibini aldı. kötü beslenme ve hareketsizlik o görkemli adamların da eski ihtişamlarını kaybetmesine neden oldu. 

artık hornet'in en güzel adamları, sabah yalandan şantiyede boy gösterip ardından spora kaçan müteahit oğulları.