Tekerlek kırıldıktan sonra muhalefet yol gösteriyor. Türkiye'deki konut stokunun neredeyse 3'te 1'inin iskânı yok. Sonra Japonya ile karşılaştırma yapılıyor. Amaç üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek. Kendileri iktidara gelseler o kadar iskansız evi yıkabilecekler mi? Her şeyleri manipülasyon.

Depremzedeler KYK yurtları yerine otellerde kalsın diyenlere 2 soru:

1. Ortalama bir otelin geceliği kişi başı 400‐500 TL. Kim ödeyecek o parayı?

2. Mayıs ayından sonra odaları depremzedeler ile tıka basa dolu oteller nasıl turist alacak?

Her şeye itiraz etmek muhalefet değildir.

Otellere devletin el koyabilmesi için 81 ilde süresiz OHAL ilan edilmeli. Muhalefet 10 ilde OHAL ilan edilmesine bile ret oyu verdi. Sonra da özel mülke depremzede yerleştirilsin diyor.

Depremzedeleri KYK'ya yerleştirirsin. Ne olacak eğitim diye feryat ederler. Otellere yerleştirseydin bu sefer de ne olacak turizm diye haykıracaklardı. Bu kadar kaypak bir muhalefet başka hangi ülkede var acaba merak ediyorum.

Prof. Dr. Cenk Yaltırak “Türkiye’nin gerçek beka sorunu depremdir” diyordu. Kimse oralı olmadı.

Şimdi neymiş anlaşıldı mı beka sorunu?

Kendi bekalarını mı düşünüyormuş büyüklerimiz memleketin bekasını mı?

Anlaşıldı mı?

Hiçbir şey olmayacağından, hiçbir sorunla karşılaşmayacağından tuhaf bir şekilde emin olan iktidar, kamu kurumlarına yaptığı atamalarda, liyakat, ehliyet, tecrübe, uzmanlık gibi objektif kıstasları değil, şahsi yakınlığı, sadakati, bağlılığı dikkate aldı.

Bütün yetkileri tek elde toplayan “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nde” iktidarın kamu kurumlarına istedikleri atamaları yapmaları daha kolay hale geldi.

20 yıl boyunca ülkeyi yöneten iktidar, bütün kamu kurumlarına yerleştirdiği adamlarıyla kurumları yemiş, tüketmiş, bitirmiş. Devlet kurumu diye bir şey bırakmadı geriye.

Merkez Bankasının durumu ortada… TÜİK’in durumu ortada… YSK’nın durumu ortada…

Yargının durumu ortada…

İktidar kendisini denetleyecek tek bir kurum bırakmadı, Sayıştay’ın durumu ortada…

İktidarın bitirdiği, tükettiği sadece devlet kurumları olmadı, sivil toplum kuruluşları da bitti, önemini yitirdi, işlevsiz hale geldi.

Şimdi her yaşadığımız felakette, salgında çöken devlet kurumlarını görüyoruz, biliyoruz, tanıklık ediyoruz.

Dayanıklı Evler Yapmak:

“Allah’ın dışında başka veliler edinenlerin örneği, kendine ev edinen örümcek örneğine benzer. Gerçek şu ki, evlerin en dayanıksız olanı, örümcek evidir; bir bilselerdi.” (Ankebut Suresi: 41)

“Öyleyse bu sözlerimi işitip uygulayan herkes evini kaya üstüne kuran, aklı başında adama benzer. Yağmur yağar, seller basar, yeller eser, eve saldırırlar. Ama ev yıkılmaz. Çünkü temeli kaya üstüne atılmıştır. Bu sözlerimi işitip de uygulamayan herkes evini kum üstüne kuran aklı kıt adama benzer. Yağmur yağar, seller basar, yeller eser, eve saldırırlar. Ev yıkılır, hem de yıkımı korkunç olur.” (İncil-Matta-24, 25, 26, 27)

Marmara depremi olduğu zaman iki kutsal kitaptan yukarıdaki ayetleri hatırlamış ve üzerine uzun uzun düşünmüştüm. Kahramanmaraş merkezli yaşadığımız deprem gösteriyor ki yaşananlardan yeterli ders alınabilmiş değil.

Dünyadaki hayatın temel esprisi ‘evini muhkem kurmak’ta yatıyor. Evin sağlamlığı ise temelin sağlamlığına bağlı. Temeli sağlam zemin üstüne oturtulmuş bir ev hiç kuşkusuz mutluluk ve saadetin simgesidir.

Son söz: İyiler, iyilikler insanlık için şifadır. Bir toplumun çimentosu bu insanlar ve iyiliklerdir.

Zor günler bittiğinde iyilikleri hayırla yâd edip, kötülükleri de ortadan kaldırmak önemlidir. Acının hafızası kuvvetlidir.

Not 1: Birbirine benzeyen, daha sıradan insanlar her zaman avantajlıydılar ve avantajlıdırlar, daha seçkin, daha incelmiş, daha tuhaf, daha zor anlaşılır olanlar ise kolaylıkla yalnız kalırlar, yalnız başına olduklarından kazalara maruz kalırlar ve nadiren çoğalırlar.

Nietzsche

Not 2: "Nasıl da tuhaf bir basitleştirilmişlik ve sahteleştirilmişlik içinde yaşıyor insan!"

İyinin ve Kötünün Ötesinde, Nietzsche

Not 3: Bu ülkede hayat başkaları adına utanmakla geçiyor.

Not 4: "Utanmak insan ruhunun muhafızıdır. O muhafız oradan çekilirse içeri her şey girer.”

Ahmet Altan

Not 5: “Ayak takımının hepsi sosyal insanlardır. Çünkü, “Sosyallik insan sevgisine değil yalnızlık korkusuna dayanır ve burada aranan aslında diğer insanların hoşsohbet varlığı değil, daha çok yalnız olmanın bunaltıcı sıkıntısından, yanı sıra bilincin tekdüzeliğinden kaçmaktır”

Not 6: Her toplum bütün insanları ortak bir paydada toplama amacı taşıdığı için zeka seviyesini de minimum düzeyde tutar.

Yaşam Bilgeliği Üzerine Aforizmalar, Schopenhauer

Not 7: Türkiye’de siyasetin finansmanı büyük ölçüde inşaat rantı üzerinden yapılıyor. Sektör bu maliyet de işin içine girince çok kalitesiz binalar üretiyor, siyaset göz yumuyor. Kazıklanan (ve bazen ölen de) biz oluyoruz.

Not 8: Prof. Dr. Uğurhan Akyüz: "Japonya'da yapı denetim sistemi yok. Neden yok? Adamın aklına projeyi başka şekilde yapmak gelmiyor. Bu bir ahlak meselesidir."

Türkiye yolsuzluk kontrolü endeksinde 2012 sonrası hızla gerileyerek Tanzanya ve Kazakistan düzeyine yaklaşmış.

Yolsuzluk, usulsüzlük kamuda özel sektörde hepsi birbirine bağlı.

Not 9: Depremden sonra en çok göç alan Mersin'de, artan kiralar emlakçıları bile utandırdı: Ev sahiplerine empati çağrısı yapan emlakçılar kendinize gelin dedi.

Para ve sermaye piyasalarının işleyişi gibi serbest bırakılmış emlak piyasasının işleyişi de böyledir. Çünkü bu sistemin mantığı "ben yapmasam başkası yapacak, ben enayi miyim" biçiminde işler. Ev sahiplerinin empati duygusu değil, sistem sorgulanmalıdır.

Not 10: Allah’ım sen büyüksün, darda kalan bütün kardeşlerimize yardım et, kayıp kardeşlerimizin akıbetini hayra tahvil eyle, yaralılarımıza şifa ver, ölmüşlerimize ahiret saadeti bahşet, yakınlarını yitirenlere sabır ve metanet ihsan et, memleketimizi koru!