21 Mart'ta Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) yılın üçüncü politika faizi kararını açıklaması bekleniyor. Piyasanın yaptığı tahminlere göre, politika faizin %45 seviyesinde sabit tutulması bekleniyor.
Politika faizi kararları, merkez bankalarının enflasyonu kontrol altına alma ve ekonomik istikrarı sağlama amacıyla kullandıkları önemli bir araçtır. Faiz oranlarının artırılması, kredi maliyetlerini yükselterek tüketici harcamalarını ve yatırımları sınırlar, bu da enflasyonist baskıları azaltmaya yardımcı olur. Öte yandan, faiz oranlarının düşürülmesi, tüketimi ve yatırımları teşvik ederek ekonomik büyümeyi destekler ancak aynı zamanda enflasyon riskini artırabilir. Politika faizi kararları, yabancı yatırımcıların ülkeye olan ilgisini etkileyerek döviz kurları üzerinde önemli bir rol oynayabilir. Son olarak, merkez bankasının politika faizi kararları, bankaların kredi verme kapasitesi ve mevduat faiz oranları üzerinden genel ekonomik aktivite üzerinde dolaylı etkiler yaratır.
Mevcut para politikası, genellikle enflasyonla mücadele amacıyla faiz oranlarının yükseltilmesi ve para arzının kontrol altına alınması stratejisini ifade etmektedir. Bu yöntemle, ekonomideki para miktarı sınırlandırılarak enflasyonist baskıların hafifletilmesi hedeflenmektedir. TCMB tarafından son yıllarda artan enflasyon kontrol altına alınıncaya kadar sıkı para politikasının sürdürüleceğini öngörüyoruz. Ancak, TCMB'nin sıkı para politikasını sadece faiz oranları üzerinden değil, çeşitli araçlar kullanarak da sürdürdüğüne şahit oluyoruz. Sosyal medyaya düşen bazı haberlere göre, TCMB, bankacılık sistemine Türk Lirası likiditesini daraltacak ve mevduat faizlerini artırıcı yeni zorunlu karşılık önlemleri duyurdu. TCMB'nin zorunlu karşılıklara ilişkin uygulama talimatında yaptığı değişiklik, zorunlu karşılıkların bloke şekilde tutulmasının TL likiditesini sıkılaştıracağı ve bu durumun mevduat faizlerinde artışa yol açacağı düşünülüyor. Risksiz getirilerin enflasyon oranına yaklaşması, Borsa İstanbul üzerinde baskı oluşturuyor.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nda (TCMB) son yıllarda yaşanan başkan değişiklikleri, bankanın kurumsal itibarı ve istikrarı açısından endişe kaynağı oldu. TCMB'deki başkan değişiklikleri, özellikle sık gerçekleşmesi nedeniyle, bankanın uzun vadeli kurumsal itibarı ve politika yapım süreci üzerinde olumsuz bir etki yaratabilir.
Geçen hafta Türkiye'de açıklanan yüksek enflasyon verileri, yıllık %67'yi aşan Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) ile yüksek enflasyon ortamının devam ettiğini gösterdi. Bu gelişme üzerine, uluslararası kuruluşlar Türkiye için faiz oranı beklentilerini yükseltti. Fitch Ratings'in Türkiye değerlendirmesinin ardından, uluslararası kuruluşlarda faiz artış beklentileri güçlendi. Deutsche Bank ise, Türkiye'deki enflasyon dinamiklerindeki kötüleşme sebebiyle Mart ayındaki toplantıda %45'ten %50'ye 500 baz puanlık faiz artışının "yüksek ihtimal" olduğunu belirterek politika faizi tahminini güncelledi.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) finans ve reel sektör temsilcileriyle yaptığı Piyasa Katılımcıları Anketi'nin Mart ayına ait sonuçları kamuoyu ile paylaşıldı.
Ankete göre, yıl sonu enflasyon tahmini %42,96'dan %44,19'a yükselirken, dolar/TL kuru için 2024 yıl sonu beklentisi 40,02 TL'den 40,53 TL'ye çıktı.
Gayrisafi Yurtiçi Hasıla (GSYH) büyüme oranının 2024 ve 2025 yılları için sırasıyla %3,3 ve %3,8 olarak sabit kaldığı görüldü.
Enflasyon tahminleri detayında, cari yıl sonu Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) beklentisinin arttığı, ancak 12 ay ve 24 ay sonrası TÜFE beklentilerinin sırasıyla %37,78'den %36,70'e ve %23,05'ten %22,67'ye düştüğü belirtildi.
Döviz kuru beklentileri kapsamında, 2024 yıl sonu ve 12 ay sonrası için dolar kuru tahminlerinin önceki ankete göre yükseldiği kaydedildi.