Halkın sesi hakkın sesidir. Yaşanan seçim Türk milletinin demokrasi yolculuğunda olgunluğunu ve sağduyusunu göstermiştir; kavgasız nizasız bir atmosferde milletimize, devletimize layık bir şekilde icra edilmiştir. Milletin makul çoğunluğunun ortak kararı, makul oranda milli iradenin tecellisi gerçekleşmiştir. Olanda hayır vardır. Hayırlara vesile olsun. Allah utandırmasın. Niyet hayır inşallah, akıbet hayır. Yarınlar bugünlerden güzel olsun.
İzmire değinmeden edemeyeceğim, muhalefetin kalesine. CHP’nin ve muhalefetin kalesi denilen İzmir’de % 70 bile oy alamamış ittifakın belediye başkanının eşi Neptün Soyer çıkmış ekrana 2. turu nasıl anlatacaklarını anlatıyor. Kalemiz denilen yerde % 70 alamamışsınız, zerre utanma olsa İzmir Belediye Başkanlığını bırakması gereken ismin eşi, bir köy kooperatif başkanı olarak TV'ye çıkmış. Ayrıca 2019 yerel seçiminde İstanbul ve Ankara’da % 51 civarı oy almışsınız muhalefet olarak. Genel seçimde adayınız yerel seçimde aldığınız oy alamamışsınız, hala utanmadan kazanacağız diye samimi şekilde rant peşinde ve koltuk peşinde koşmayan halis sade muhalif vatandaşın duygularıyla oynuyorsunuz. Tuncay Özkan ve Onursal Adıgüzel ahmaklarını ve ahlaksızlarını saymıyorum bile.
Bunun yanısıra 2023 yılında ;Ak Parti. toplam 1 milyar 961.3 milyon TL, CHP ise toplam 1 milyar 43,9 milyon TL ,MHP 511.5 milyon TL,İYİ Parti ise 459.2 milyon TL HAZİNE YARDIMI aldı ve alacak.
Bu kadar paraya rağmen; muhalefet olarak 2.5 milyar TL, 2 evrakın fotoğrafını çekip sisteme yüklemek için MIT ya da oxford veya Harvard mezunu mu lazım ? Buncacık basit bir olayı dahi beceremezken sağa sola laf yetiştirmenin manası yok. Türkiye’de siyaset kurumu liyakatın en düşük olduğu yer. Acı ama gerçek…
Erdoğan: "Meclis çoğunluğu bizde, onların cumhurbaşkanı adayı seçilse bile 5 yılda bir tek yasa dahi yapamazlar" propagandasını yapsa %49 olan oyunu %50'ye çıkabilir 2.turda.
Seçimlerin 1. turda kazanılması muhalefet için önemliydi.
Yanlış aday seçimi olduğunu düşünmüyorum.
O, bu, şu, Türkiye’nin yarısı hayatının böyle devam etmesini istiyor.
Sorun Kemal Kılıçdaroğlu'nun yanlış aday olması olsaydı, Cumhur ittifakı seçmeni CB seçiminde RTE'ye oy vermeye devam etse de en azından meclis çoğunluğunu Cumhur ittifakından alırdı. Leş bir seçim kampanyasıyla Taliban ittifakı çoğunluğu kazanıyorsa burada bambaşka bir sorun var.
Kaldı ki Kılıçdaroğlu en sağından en soluna 19 partinin açık desteğini aldı ve yürütülebilecek en iyi seçim kampanyasını yürüttü. Sorun adayda değil, toplum kritik bir eşiği aşmış ve hiç bir siyasetçi aşılan o kritik eşikten geri döndüremiyor.
Köprüden önceki son çıkış 2017 referandumu idi. Son çıkış geçildi, arabayı köprünün ortasından manevra ile döndürmeye çalıştık, olmadı. Artık karşı yakadayız. Herkes bunu görsün, hesabını ona göre yapsın.
Uzun uzun konuşulacak çok şey var. Ancak kısaca ifade etmek gerekirse,
1) Hiçbir araştırmanın, analizin, bilimsel metodun oy davranışını öngöremediği bir %5-6'lık seçmen grubu var ve bütün seçimlerin sonucunu, son düzlükte bu grup belirliyor.
2) Başımıza ne gelirse gelsin bir türlü ortak zeminde buluşamayan, kaderini bir ortak gelecekte görmeyen, acılarda ve sevinçte ortaklaşamayan iki farklı Türkiye var. Bu iki farklı Türkiye'nin beraber yaşama imkanları ortadan kalkıyor. Türkiye çok kötü bir sona doğru gidiyor.
3) Ben kerhen değil, canı gönülden Kılıçdaroğlu'na ve aşırı sağa kaymış Meclis'te bir ses olurlar diye -emaneten- TİP'e oy verdim. 2. turda da Kılıçdaroğlu'na vereceğim. Ama artık içine düştüğümüz badireden seçimlerle, sandıkla, meclisle çıkma imkanı kalmadığını düşünüyorum.
Şurası gerçek ki seçim ekonomisiyle 1,2 trilyon liralık ilave yük alan bütçe; yeni iktidarın en önemli sorunu olacak. Ek bütçe yetmeyecek, ilave bir Türkiye bütçesi kadar kaynak üretilecek. Tam da “artık bitti” diyemeyecek ve 31 Mart 2024 yerel seçimleri için vaatler şekillenmeye başlayacak.
Hatta her partinin yerel seçimlere dair seçmeni kazanmak adına vaatleri, kaynak sorununa bakılmaksızın abartılacak. Enflasyonu tek haneye indirmek şöyle dursun, çift hanede kalmasını sağlamak dahi yeni ekonomi yönetiminin en kritik uğraşı olacak.
Herkes kendisini en kötüye göre hazırlasın. Hayal kurmayın, umut etmeyin, tedbirinizi alın.
Not 1: "Akılsız bir kişi, akıllı bir kişiye karşı, akıllının akılsıza duyduğu soğukluğun yüz katı daha fazla bir nefret duyar"
Sadi-i Şirazi
Not 2: kafeste büyüyen kuşlar, uçmayı hastalık sanır..
Not 3: “Gençliğin başlıca eğitim konularından birisi, yalnızlığa katlanmayı öğrenmek olmalıdır; çünkü yalnızlık, mutluluğun ve içsel huzurun bir kaynağıdır.”
Y.B.Ü.A, Schopenhauer
Not 4: Tüm serseriler arkadaş canlısıdırlar, zavallılar. Buna karşılık, bir insanın soylu biri olduğu, ötekilerden hoşlanmayışından, onlarla birlikte olmaktansa yalnızlığı tercih edişinden ve sonra yavaş yavaş, yılların akışıyla, ender istisnalar sayılmazsa, dünyada sadece yalnız olmakla topluluk içinde olmak arasında bir seçim yapılabileceğini kavramasından anlaşılır.
Y.B.Ü.A, Schopenhauer
Not 5: Tarih büyük adamların eseridir, seçkinlerin boy ölçüştüğü kapalı alandır, yığınlar gösteriye kabul edilir, yıkıma sürüklendiklerinde ise ölülerine sineklerden daha fazla değer verilmez.
Kaos’un Kutsal Kitabı, Albert Caraco
Not 6: Sanki bütün insanlık unutmuştu onu, herkesten özür bekler gibi bir hali vardı, ‘biz yaşadık lakin kusura bakma seni unuttuk’ demelerini bekliyordu ama yok, sonsuz sessizlik... Kimsenin acıya tahammülü yoktu, gözlerden yaşamamışlığın, mahcubiyetin hüznü okunmuyordu..
Not 7: Ağlama karanfil, / Beni de ağlatma, sil gözyaşlarını, / Yeşerecek sevdan kutlu doğumlarla, 7 Körpe dudaklarla. / Aldırma söylenen o sözlere, / Sen dağıt etrafa mis kokunu, / Umudu, sevgiyi, özlemlerini / Ve hasretleri. / Susadım karanfil, / Çöllerde kavrulan kurumuş toprak gibi, (…)
Not 8: Gitmek her zaman zor olandır. Aslında gidiş kolay bir tercih gibi algılanır ancak hiçbir giden için kolay olmamıştır. Kim ister ki alıştığı, bildiği ve kendini güvende hissettiği bir ortamdan ayrılıp daha önce bilmediği, alışıp alışmayacağı meçhul bir yere doğru, bir bilinmezliğe doğru gitmeyi? Onun için gitmek her zaman zordur. Bir manada da insanın kendini en üryan bir şekilde bulduğu bir adımdır. İnsanın kendine bu kadar yalın bakabildiği başka bir eylemi var mıdır bilmiyorum. Ancak gitmek bir yandan da üryan kalmaktır.
Not 9; Yaşamak dediğin şey hüzün, acı, tatlı birçok anı içinde biriktiriyor. Ne zaman uzaklara dalsa gözlerim; Zarifoğlu’nun “ne kadar çok acı var” sözü gelir durur dudaklarımın kenarında. Hiçbir şey artık tanıdığımız bildiğimiz gibi değil, kendimizde buna dâhil, sadece eşyalar ve çevremiz değişmiyor belki de en çok insan değişiyor. Bazen kalbi olan için çok fazla bütün bunlar. Son yıllarda sürekli gelip yanı başımda duran Bedri Rahmi Eyüpoğlu’nun “Hüzün Geldi” şiiri birçok şeyi anlatmaya yetiyor. Ne diyor: “Türküler bitti / Halaylar durdu / Horonlar durdu / Al damar, mor damar, şah damar sustu / Bahçeler put kesildi birer birer / Meyveler salkım saçak taş. / Bir bulut uçardı / Başı boş bedava / Yandı kül oldu. / Hüzün geldi baş köşeye kuruldu / Yoruldu yüreğim yoruldu. / Ağaç büyür arkasında koşamam / Kervan yürür peşi sıra düşemem / Yıldız akar uçsam da yetişemem. / Hüzün geldi baş köşeye kuruldu / Yoruldu yüreğim yoruldu.” Yüreği yorulabilen insanlar da olmalı, yoksa nasıl taşınabilir ki bu zamanın ağır yükü, öyle değil mi?
Not 10: "Varmak dediğimiz hep bir vahadır
Hiç gitmeyenler sonunda herkese yol olurlar."
(Kemal Varol, Bakiye)
Not 11: “Bende kül, bende kanat, bende gizem bırakmadılar...”
İsmet Özel (Karlı Bir Gece Vakti Bir Dostu Uyandırmak)
Not 12: Güya herkes yalnızlığını yaşıyor. Nasıl bir yaşamaksa hiç kimse kendisine birtakım şeyleri kendi özelinde bırakmıyor. İster şehirde ister vahşi doğada yaşasın her şeyini göstermek istiyor. Garibanlıkları da şatafatı da herkes bir ötekinin gözüne sokacak derecede aleni bir hale getiriyor. Hayat insanın kontrol edemeyeceği bir yere doğru akıp gidiyor. Oysa insan bütün hayatını kontrol ettiğini ve her şeyi elinde tutuğunu iddia ediyor. Elindeki cihazlar ile her şeye dâhil olup her şeyden kendini soyutlaması ile bunu yaptığını zannediyor.
Not 13: “Ben yüreğini yitirmiş bu zamandan korkuyorum
ben bunca elin boşunalığını düşünmekten
bunca yüzün yabancılaşmasından korkuyorum”
(Furuğ Ferruhzad / Rüzgâr Bizi Götürecek)
Not 14: Bir şeyi kaybetme korkusu, bir şeyi kazanma duygusundan çoğu zaman daha güçlüdür. Kayıptan sakınma kaygısı, bizi birçok güzel şeyden mahrum bırakır. Bu hayatta daha büyük bir şeyi kazanma şansına sahip olmak için makul bir kayba razı olmak gerekir.
Not 15: İstediğiniz kuralı kullanın. Şu anda Merkez Bankası araştırma bölümünde Türkiye'de Merkez Bankası politika faizi kaç olmalıdır'ın makalesini yazsalar %30-35 altında bir faiz oranı çıkmaz.
Not 16: "Ücret artışı enflasyona neden olmaz" varsayımı ülkeyi kalıcı ve üç haneli enflasyona doğru sürüklüyor.
Not 17: Enflasyonla mücadelede para ve maliye politikalarını bırakınca geriye 3 yol kalıyor;
1. Ücretlere sürekli zam yapmak,
2. Bol bol borçlandırmak,
3. Bütün sorunun verilen kredinin eşler arasında nasıl paylaşılacağı olduğunu göstermek.
Not 18: Türkiye'nin ekonomi modelindeki köklü değişiklikler büyük oranda ödemeler dengesindeki sorundan başlamıştır.
Bu defa tersten gidilerek, bütünüyle yanlış ekonomi modeli, ödemeler dengesi tıkanmasına yol açıyor.
Tüm döviz kontrollerinin nedeni bu. Piyasa ve Banka kurları arasındaki makas neredeyse 1,5 TL’ye kadar çıktı. %7 spread normalize edilemez.
Bazı heterodoksların dediği "KKM döviz kurundaki artışı sınırladı" komple yanlış.
Döviz kurundaki artışı sınırlayan temel faktör uluslararası rezervlerin eritilmesi. KKM işe yaramadığı gibi, kur riskini bankalardan ve fahiş kar açıklayan şirketlerden alıp kamuya bindirdi.
2022 yılı 200 milyar TL üzerinde. Kur korumalı mevduat zenginin kur riskini sıfırlayıp, maliyeti halkın geniş kesimlerine, fakirlere ve sabit gelirlere bindirdi.
Not 19: Halkın sesi, hakkın sesidir.. Son karar milletin, en azından milletin makul çoğunluğunun ve ortak aklının. Ne derse o.. Halk iradesinin karşısında duracak güç yoktur.
Not 20: zihnimi küçük küçük yalanlarla tıka basa doldurması çok muhtemel!
Not 21: Seçim, geçim, şu, bu...
Hepsi bir yere kadar!
Sonuç gelip toplumsal dayanışma duygumuza ve milli güvenliğimizi zedeleyecek noktalara dayanıyor.
Bunu yapmaya kalkışanlara kapı açamayız; açmayacağız.
Not 22: Zamanla sosyal manzara değişiyor, ekonomik iklim değişiyor, politikanın dekoru, kostümü ve nihayet oyuncuları değişiyor. Ne var ki oyunun cereyan etmesine yol açan entrika hep aynı. Senaryoyu da her ne değişmişse ona göre değiştiriyorlar. Değişmeyen ne?
Not 23: “Kaçıp gitmek suç sayılmaz.
Yüreklerin taş kesildiği yerden.”
(William Shakespeare, Macbeth, s. 41)
Not 24: İslam’da bir kaide var akıp giden suları temiz addediyor. Şöyle ki akıp giden ömrü de temiz kılan şey olumsuzlukta bir yenilgide takılıp kalmadan devam etmektir. İnsanı da yolunda sadık kılan şey onun hareketidir. Harekette insanı temizler diyebiliriz.
Not 25: İnsanla ilintili olan herşey kusurludur.
Not 26: Hırsı çok, bilgi ve yeteneği az olanlar, hırsları kadar yükseleceklerine inanırlar; bilgi ve yetenekleri seviyesinde kalacaklarını bir türlü kabüllenemezler.
Not 27: Kavimler din değiştirirken merhamet, destek, koruma istedikleri tanrılarını da değiştirmişlerdir. Pekiyi yeni tanrıları bu değişken insanların dileklerini kabul etmiş midir? Bakın bu soruyu din adamları sormaz ve sordurmaz.
Not 28: Muhabbet kusurları örter..
Not 29: Bazen ben de düşünüyorum da, Erdoğan’ın 2. turda seçilmesi daha iyi olur.
Sebep oldukları devasa bütçe açığı, yüksek cari açık, para politikası olmayan ve net rezervi -75 milyar$ olan bir Merkez Bankası yönetimi ile kendisinin bir süre daha başta kalması daha doğru.
Not 30: Alakasız bir konu olacak ama Türkiye’deki 5 evden 1'inde sadece 1 kişi yaşıyormuş. Yani yaklaşık 5.5 milyon ev. Yanlış duymadınız. Sadece BİR KİŞİ. Konut krizinin arkasındaki faktör bu olmasın? Türkiye bu kadar zengin bir ülke mi?
Not 31: Dünden beri deprem bölgesindeki halka hakaret ediyorlar. Oradaki halk bile vaatlere inanmamış. CB secilmezse sahipsiz kalırız düşüncesi hakim. Kimse doğruyu söylemiyor ki deprem konutlarını bedava nasıl verecek? Nerede bu para? Bedava verse kim neden kentsel dönüşüme gitsin
Not 32: Ne çabuk dağıldınız. Asıl şimdi azimle mücadele zamanı.
Çünkü 2. turda bütün kartlar yeniden karılır.
2. tur, 1. turun devamı değildir, yeni baştan seçimdir.
Eksiği, gediği tamamlayarak inanç ve azimle çalışan kazanır.
Şimdi daha çok çalışıp kazanmalıyız. Küsmek, yılmak yok.
Not 33: Kuşku değil, emin oluştur çıldırtan.
Ecce Homo, Nietzsche
Not 34: “Devlet insanlığın tam gelişebilmesi için en gerekli araçtır.” Bu geride kaldı, insanlığı geliştirmek istediğimiz süre zarfında geçerliydi; ama eğer biz kendimizi geliştirmek istersek devlet sadece Bizi engelleyen bir araçtır.
Biricik ve Mülkiyeti, Max Stirner
Not 35; Kafasında, kalbinde ya da her ikisinde devletin yer ettiği, devlet müptelası ya da devlet-dindarı olan kişi politikacıdır ve sonsuza dek politikacı kalacaktır.
Biricik ve Mülkiyeti, Max Stirner
Not 36: İnsan bir biçimsizliktir, bir malzemedir, yontucuyu gerektiren çirkin bir taştır.
Ecce Homo, Nietzsche
Not 37: “Sonsuz düşleri kurmuş bitirmiş gibi / Nereye diye sormadan kendime /Ansızın çıkıp ilk noktaya bir daha gelmemek için / Sonsuza kadar gitmek.”
Ünsal Ünlü
Not 38: Hangi kesim kazanırsa kazansın; ki aşağı yukarı netleşmiş durumda; ekonomiye dair çok önemli ve kalıcı adımlar atmak zorunda.
Aksi takdirde dünya ekonomisinin de sıkılaşmaya gittiği, ihracat pazarlarının daraldığı, vatandaşın ve şirketlerin borç sarmalına girdiği, bütçenin açık düzeyinde patladığı ve 250 milyar dolar bulmanın resmiyet kazandığı koşullarda ayıldığımızda çok ağır tablolar ile karşı karşıya kalırız.
Not 39: Son bir uyarı önümüzdeki 13 günlük seçim süreciyle ilgili. Zaten iki aday kaldı. Artık seçim harcaması yapmayı bırakın. Çünkü bütçe bunu karşılayamayacak kadar delik deşik. Faturayı arttırmayın. Bu saatten sonra 2.turda mevcut yönetimin kazanmama ihtimali yok gibi. Cumhur İttifakı bir aksilik olmazsa 2.tur seçimini alacak. Popülist vaatlerle ülkenin ve gençlerin geleceğini rehin almanın bir anlamı yok. Son söz milletin..
Not 40: Sokrates'in dediği gibi;
Halk krizden mutlu oluyorsa sadece kendi oturduğun yere bak.
Not 41: Böyle bir seçimde yönetim değişmezse ekonomi komple iflasa gidene kadar Ortodoks ekonomiye dönüş olmaz. Tarihteki örnekler hep bu şekilde olmuştur, Ortodoks ekonomiye geçildiğinde iş işten geçmiş oluyor. Üstelik Mart 2024'te bir seçim daha var.
Not 42: Meclis seçimini iktidar partisi kazandı ancak CDS 600'ü aştı, bankalar borsada devre kesti (eksi yüzde 10).
Kazanan aslında epistemolojik kopuş.
Not 43: Ekonomi tarafında 5 kazanan:
1. Epistemolojik kopuşlu heterodoks ekonomi,
2. Seçim ekonomisi,
3. Enflasyon,
4. Ödemeler dengesindeki dengesizlik,
5. Belirsizlik.
Bunlar güçlenerek ülkenin epistemolojik kopuşunun daha büyük olmasına neden olacaktır.
Not 44: Bize yıldızları gösterecekler sandığımız kişiler, yıldızlara bakarken bizi arkamızdan vurdular.: