Bugün ülkede kuş kadar maaş zammı verip, uçan ejderha kadar hayatın zamlandırıldığı bir ortamda sizce konuşulacak başka mevzu var mı? İnsanların geçim derdi içinde kavrulduğu koşullarda gündem ne olabilir?

Açıyorsunuz TV’leri, sadece muhalefet konuşuyorlar. Düşünsenize bir futbol maçı izliyorsunuz ve sahadaki futbolcuların performansından yakınmak için, yedek kulübesinde oturanlara kızan yorumcuları var. Kan beyninize sıçrar değil mi? Ama bugün konu ekonomi olunca normal karşılanıyor.

Sizce bundan daha büyük bir mizah ve akıl tutulması olabilir mi? Zam fırtınasının başladığı, ülkede ekonomi yönetenlerin kapı kapı para aradığı, bulduğu parayla ne yapacağını da tam olarak bilmediği bir ülke ortamında, ülkenin televizyonlarında muhalefetin dizaynı ve dengeleri tartışılıyor.

Neyse yüksek ormanlı ek vergiler, hayat pahalılığı altında inlerken ve geçim sıkıntısı dört yanı sarmışken bir menkibeyle noktalayalım yazıyı.

Meşhurdur;
Şakik-i Belhi ile İbrahim b. Edhem’in dilden dile dolaşan ve “Tevhid’i mülkiyet anlayışı”nı şükür ile sabrı, Allah’a (cc) olan bağlılığı, O’na olan muhabbeti olağanüstü bir şekilde anlatan diyaloğu hatırlarsınız.

İkisi de Resul-i Ekrem Aleyhisselam’ın irtihalinden yaklaşık 30-35 yıl sonra dünyaya gelmiş olan Hz. Şakik ile hemşehrisi İbrahim b. Edhem Şam’da karşılaşırlar. Bir süre sohbet ettikten sonra Şakik Hazretleri İbrahim Ethem’e sormuş:
Geçim hususunda ne yapıyorsunuz?

İbrahim b. Edhem:
Bulunca şükreder, bulamayınca sabrederiz! deyince Şakik Hazretleri:
Horasan’ın köpekleri de böyle yapıyor! der. Bütün bildikleri alabora olan İbrahim Edhem sorar Şakik-i Belhi’ye:
Peki ya siz ne yapıyorsunuz?

Hz. Şakik sohbeti bugüne kadar taşıyan o muhteşem cevabı verir:
Biz olunca şükreder dağıtırız, olmayınca da şükrederiz…

Madem başladık bir de fıkra anlatalım tam olsun:

Zenginin biri yolda giderken iki ihtiyaç sahibi yolunu kesip sadaka ister. Zengin bunları “İçki, sigara, kumar var mı?” diye sorguya çeker. Biri der ki “Tövbe haşa bende hiçbiri yok!” diğeri boynunu büker “Bende hepsi var!” der.

Zengin de çıkarıp tövbe diyene 25 kuruş, var diyene de 1 akçe verir. Buna 25 kuruş alan öfkelenir ve zengine der ki “Bu nasıl adalet bende içki yok kumar yok dedim 25 kuruş, onda hepsi var 1 akçe verdin?” Zengin hiç bozuntuya vermeden “Herkese ihtiyacı kadar verdim!” demiş…

Memurun Kök Maaşı ve Zamlar:

Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçim öncesinde en düşük memur aylığının 22 bin liraya yükseltileceği vaadinde bulunmuştu.
AK parti  yetkilileri de, memur maaşlarında yapılacak artışın yüzde 17,55’lik enflasyon farkıyla birlikte 8 bin 77 TL’lik seyyanen zammın eklenmesi sonucu en düşük memur aylığının 22 bin liraya yükseltileceğini açıklamışlardı. Yani memur maaşlarına zam, yüzde 17,55 artı 8 bin 77 TL olacaktı.

Oysa TBMM’de kabul edilen yasaya göre, kök ücretlere yapılacak zam yüzde 17,55’te kaldı. 8 bin 77 TL’lik seyyanen zam ise, kök ücretlere eklenmeyip “ilave ödeme” olarak gerçekleştirildi.

Yasayla 985 TL çalışmayan eş yardımı ve iki çocuk üzerinden 325 TL çocuk yardımıyla birlikte en düşük 11 bin 800 TL olan kamu emekçisinin aylığı 22 bin TL’ye çıkacaktır. Ancak bu emekçinin gerçek maaşı, yani kök maaşı 13.870 TL olacaktır. Dolayısıyla bundan sonraki dönemlerde maaş zammı 22 bin TL üzerinden değil, 13 bin 870 TL üzerinden yapılacaktır. Şimdi verilen 8 bin 77 TL ise hiç artmayacak, birkaç yıl içinde de eriyip gidecektir.

Ne mutlu şehir suyunu içilebilir hale getirecek olan belediye başkanına:

Evinizde içmek için damacana suyu mu kullanıyorsunuz? Biz öyleyiz. Kullandığımız markanın bu hafta suyuna yüzde 20 zam yaptığını ödeme sırasında öğrendik. Bir haftalık su ihtiyacımız için 120 küsur TL ödemeye başladık; bu da ayda 500 TL’ye yakın bir meblağ tutuyor.

Birileri hesabını yapmış; son zamdan sonra damacanayla evlere alınan suyun bir bardağının maliyeti 60 kuruş olmuş.
Neden evlere verilen musluk suyunu, pek çok ülkenin İstanbul benzeri kentinde olduğu gibi, içmek için de kullanmıyoruz?  
Sağlıklı olmadığı için mi?
İçindeki klor miktarı yüzünden içimi ağır geleceği için mi?

Doğrusu sorduğum sorunun cevabını bilmiyorum; ancak bildim bileli kaynak suyu iddialı markaların damacanaları eve alınıyor ve günlük ihtiyaç için o suyu kullanıyoruz.

Semt pazarı:

Bizim semtin pazarı Perşembe günü kuruluyor.

Her hafta müşterilerinin tıklım tıklım ilgisine alışkın olduğumdan, dün benim için orada gördüğüm tenhalık, gerçek bir sürpriz oldu.  
Pazarda satışa sunulan sebze ve meyvalar önceki haftadan daha pahalı değillerdi.
Oysa oraya giderken, bir gün önce açıklanan, hemen her şeye iğneden ipliğe yüzde 20 ve üzeri zam getiren kararnamenin gölgesinin pazara da düşmesini bekliyordum. Pazardan, “Acaba her zamanki ilgiyi görmeyen esnaf etiketleri öğleye doğru değiştirmiş olmasın?” düşüncesiyle ayrıldım. 

Hani padişah ekonomide kötüye giden işleri düzeltmek amacıyla vergileri her artırdığında vezirine tebdil-i kıyafet edip sokakları denetlemesi görevini verirmiş ya. Her seferinde, “Merak buyurmayın asaletmeabım, irade buyurduğunuz yeni vergi ahalinin umurunda değil” raporunu veren vezir, son vergi artışı üzerine “Haşmetlüm, yeni vergiden sonra hiç beklemediğim bir durumla karşılaştım, millet işi gücü bırakmış, gülüp oynamaya başlamış” deyince padişahın rengi atmış. “İşte şimdi yandık” dediği duyulmuş yüce devlet adamının…

Bir gün önce hemen her şeye yüzde 20 zam gelmesi üzerine bizde millet gülüp oynamaya başlamış değil, ama milletin önemli bir bölümünün haftalık nevalesi için mutlaka uğradığı pazaryerini terk ettiği anlaşılıyor.

Nedense bu haftanın pazar alışverişinde karşıma çıkan manzara bana bir şeylerin ters gittiğini duyurmuş oldu.
Sebep zamlar mıdır, bilemem elbette ama esnafın aşırı zam haberlerine rağmen sattıkları zerzevatın fiyatlarını artırmaması beni dalgın düşüncelere sevk etti.

Son söz: Bu hayatta rahat yaşamak istiyorsan ya gelirin iyi olacak ya giderin. 

Not 1: Çin’in emlak krizi, dünyanın en büyük ikinci ekonomisindeki toparlanmayı boğuyor ve hükümetin talebi canlandırmak için daha fazla adım atması yönündeki beklentileri artırıyor. 2024’ün sonuna kadar ödenmesi gereken krediler, müteahhitlerin toplam borçlarının yaklaşık %30-40’ını oluşturuyor. Bu durumda beklenen önlemlerin müteahhitlerin likiditesini kısa vadede desteklemeyi hedeflemesi bekleniyor.
Peki neden bu likidite desteğine ihtiyaç duyulmakta?
Emlak sektöründe kriz Çin hükümetinin finansal sisteme yönelik riski azaltmak üzere 2020’de yüksek borçlu gayrimenkul geliştiricilerini hedeflemesiyle başlamıştı. Tam bir domino etkisi ile önce konut fiyatları düştü, beraberinde bir dizi zayıf şirket temerrüde düştü. Önemli sayıda müteahhit sattıkları ancak henüz teslim etmedikleri evleri inşa etmeyi bıraktı, bu da ipotek geri ödemelerinin aksamına neden oldu.
İş gelip de bankacılık sektörüne dayanınca Çinli yetkiler devreye girdi ve geçen yılın sonlarında bir kurtarma planı açıkladılar. Çinliler ise servet biriktirme aracı olarak gördükleri konutları almaya yeniden koşarak dönmediler. Son bir yılda aydan aya konut fiyatlarındaki düşüş devam ediyor.  Bu düşüş de yeni alıcıları cezbetmekten uzak hâlen. Bankalardaki ipotek kredisi satışları çift hanede daralmakta.

Uzun lafın kısası, Çin ekonomisinin ABD ekonomisini geçerek 2030 civarında dünyanın en büyük ekonomisi olacağı yönündeki hesaplar şaşmış durumda. Emlak balonunun patlaması, devreye sokulan önlemlerin emlak sektörünü şimdiye kadar canlandırmaya yetmemesiyle giderek bir finansal sektör sıkıntısı hâline dönüşmesinin birleşerek yarattığı risk, Çin ekonomisinin Japonya gibi bir uzun soluklu düşük büyü yıllarına itmekte oluşu.

 Not 2: Sosyal medya hesabından paylaşımda bulunan Yaltırak şunları kaydetti
İstanbul'da insanları depremle korkutup, sağlam zeminlerde görece daha zengin insanların evleri kentsel dönüşüm adı altında yenileniyor. Oysa bu evlerin olacak en büyük depremde dahi bina düzgün yapılmışsa riski yok. Zenginin daha zengin olma ekonomisi şehri yaşanmaz kılıyor.

Bunlara kredi verilmesi yanlıştır. Ayrıca kentsel dönüşümle yapılan binaların sahiplerinin yenilenme öncesi fiyatı ile sonrası fiyatı arasındaki fark, eğer başkasına satılıyorsa ciddi vergilendirilmelidir.
Deprem tehlikesini zenginleşme aracı haline getirenlerin önüne geçilmezse fiyatların, kiraların önüne geçemezsiniz. Bir yandan da asrın çevre kirliliğine yol açar, beton çöpü ile doğayı katledersiniz. Kentsel dönüşüm ancak senaryo ivmelerin binayı etkilediği zaman yapılmalıdır.

Kentsel dönüşümü kent yağmasına dönüştürmeyin. Tuzla'dan Silivri'ye sahil bandının 5 km kuzeyinde kalan alanda kentsel dönüşüm öncelikli değildir. Bunun kuzeyinde kalan alanda bina senaryo ivmeye göre değerlendirilmelidir.

Dinlemezler. Muhatap dahi almazlar. Çünkü işlerine gelmez. Böbrek taşı uzmanını ortopedist muamelesi yapan bir toplumda kolunuz kırılır kangren olursunuz.

Not 3: Herşey %80 dövize endeksliyken, yerli üretim yok denecek kadar azken ve para basarak korkunç bir yapay talep oluşmuşken fiyatların polisiye tedbirlerle düşeceğine inanan gerçekten var mı? Fiyatları DEVLET belirlemez. ARZ-TALEP belirler. Ya talep düşecek ya arz artacak. 3. yol YOK.

Not 4: Emekliye yeni bir zam müjdesi gelirse bence herkes kendini 1 paket sigara ve 1 kutu biranın 100 TL,  olmasına hazırlasın. Şu an diğer ürünlere göre içki ve sigara çok ucuz kaldı.

Not 5: Şu yerel seçimleri de atlatsınlar, memura/emekliye çok para veremeyecekler.

Bunu biliyorlar.

TOKİ kasılacak, önümüzdeki 5 yılın seçim stratejisi İNŞAAT olacak.

Not 6: Asgari Ücret zammı sonrası, gıdada bazı fiyatlar;

- Damacana Su 50 TL
- Pilav Üstü Tavuk Döner 90 TL
- Tavuk İskender 130 TL
- Lahmacun 50 TL
- Çorba 50 TL
- Et Dürüm Döner 190 TL
- Kuşbaşılı Pide 160 TL

Bunlar, hakiki olanlar.

Not 7: KOMÜNİZMİN ne olduğunu, Türkiye komünist uygulamalar yaptıkça, herkes tadıyor.

Komünizm, fakirliğin yayılmasıdır.

Komünizm, verimsiz kişilere daha fazla kaynak akıtılması sonucu, ekonominin çökmesidir.

YEŞİL KOMÜNİZM devam ettikçe, ekonomi de geri gidecek.

Not 8: Ahlakı, namusu olmayan hiçbir dava meşru değildir.

15 Temmuz’un 7’nci yıldönümünde, Allah’a, şerri hayra tebdil ettiği için tekrar hamdederken şunu da unutmayalım: Düşmanı yendikten sonra ona benzemek galibiyet değil, apaçık mağlubiyettir. Allah bizi güzel ahlâktan ayırmasın. Âmin.

Not 9: Hazine garantili müteahhitlerin ödemeleri ABD dolarının enflasyonu da dikkate alınarak yapılıyor. Yeniden söyleyelim : Osmangazi Köprüsü garanti ücreti çoktan 35 dolardan 50 dolara yükseldi bile.
O zaman 1. ve 2. Boğaz Köprüleri’nin ücreti ne olacak? Bu hesaba göre en az tek yön ücret 1 dolar civarı olacak ki gidiş-dönüş 2 dolara gelsin. Bu da köprülerden tek yön geçiş ücreti olarak yaklaşık olarak 25 lira civarı eder.
Ayrıca bu zamlar elbette otoyol ücretlerine de yansıtılmalı ki, iki yıldır seçim nedeniyle ertelenmiş fatura vatandaşın önüne konulabilsin. Kısaca köprü ve otoyollara yüzde 200’e yakın zam gerekiyor. Ve bunun acilen de uygulamaya alınması lazım.
Sanırım zam yapma yoğunluğundan gözlerden kaçtı...
Hazine garantili müteahhitlerin köprü ve otoyol ücretlerine de zam yapılması gerekiyor. Şu anda Osmangazi Köprüsü örneğinde olduğu gibi buralarında ücretini geçenlerden daha çok geçmeyenler ödemektedir.
Eeee. bu da pek adil olmuyor.
O nedenle hemen zam, derhal zam...

Not 10: Bütün dünyada ekonomi yönetimlerinin performansının ilk göstergesi enflasyonla mücadeledeki başarılarıdır.
Çünkü enflasyonlu ortamlarda işsizlik azalsa kalıcı olmaz, büyüme oranları er ya da geç küçülmeye dönüşür, gelir dağılımının bozulmasını hiçbir kanun ve uygulama engelleyemez.

Enflasyondan, varlık sahipleri kesin olarak daha fazla kazanır ve bu kazanç fark edilir, düşük gelirlilerin yoksulluğu da artar ve bu yoksulluk da çığlığa dönüşür, duyana.

Enflasyonun artmasına sebep olmuş her hükümet öncelikle başarısızdır. İkincisi ihmalkârdır, üçüncüsü haksızdır. Dördüncüsü zararlıdır. Beşincisi de ahlaken meşru değildir, yasal olarak meşru. İkisi farklı.Son olarak, yasal hükümetin, ahlaken de meşru olabilmesi için enflasyonu %5’e düşürmeye çalışması farzdır, diyorum..

Not 11: Artan fiyatlar ve vergiler nedeniyle çaresiz kalan sabit gelirliler, birikimleri olanların sahip oldukları kur korumalı mevduat, doğrudan döviz alımı, araba alarak stoklamak, gayrimenkul yatırımı vb araçlara ulaşmadıkları için onlar da ulaşabildikleri araçlar üzerinden bir miktar korunma sağlamaya çalıştılar: yeni KDV oranı devreye girmeden önce market raflarındaki tuvalet kâğıdı stoklarını boşalttılar. Ellerinden gelen buydu, başka ne yapabilirler ki?  Şimdi artık o “imkân” da yok. Yeni KDV oranları hafta başından beri uygulanıyor.

Not 12: Emeklilere seyyanen zam diye bir şey kanunen mümkün değil. Geçmişte de örneği yok zaten. Memurlara seyyanen zam yapılmasının altındaki temel sebep emeklilere zam yapmamaktı. En mantıklı çözüm memur ve emekliye %35 zam+ memura 4000 TL seyyanen zamdı.

Not 13: Körle yatan şaşı kalır. Gece derin bir denizin kıyısında yatanın sabahı güneş olacaktır ve gece sığ bir suyun yamacında yatanın da sabahı çamur olacaktır.

Not 14: “Dede koruk yer, torununun dişi kamaşır” Olaylar birbirine bağlıdır Zincirleme gider.