Türk Merkez Bankası 21 Eylül Para Politikası Kurulu toplantısında muhtemelen faizi 1000 baz (10 puan) artırarak % 35 lere çıkaracak. Dolara kaçışı engellemek ve kur korumalı mevduattan çıkışı yumuşak gerçekleştirmek için başkaca da bir yolu yok. Eğer dövize kaçışı yine engellemezse bu karar; ki engelleyemeyecek. Nedeni ise enflasyonun % 70 lerde olduğu yerde % 35 enflasyon tl tutanların hala ciddi oranda fakirleşmesi demektir. Bu nedenle dolara geçiş devam ederse yıl sonuna büyük ihtimal politika faizi % 45 leri, mevduat faizleri % 60 ları, kredi faizleri % 70 leri bulacak. Bence bunların hiçbiri yeterli olmayacak. Faizler enflasyonun en az % 5 üzeri olmadan Türk Lirasına dönüş sağlanamaz.
Faizleri yükseltmek de yetmez, kurumlara güveni sağlamak şart. Mehmet Şimşek gibi kişilikler önemli ama güçlü ve bağımsız kurumlar olmadan Türkiye’ye güven oluşması zor. Güçlü kurumları tekrar yaratmak da zaman alacak. En başta böyle bir irade olacak. Bu da yerel seçimlerden sonra belli olacak. O zamana kadar günü kurtarma politikalarına devam. Yalnız insanlar kendisini yüksek faizlere hazırlası, ayağını yorganına göre uzatsın.
Acunun isyanı:
Her geçen gün işlerini büyüten Acun Ilıcalı bu kez ettiği isyanla gündem oldu. TV8, TV8,5 gibi kanalların yanı sıra dijital platform olan EXXEN'in de sahibi olan Ilıcalı, korsan yayına karşı isyan bayrağını açtı.
Korsan yayın izleyenlere demediğini bırakmayan ünlü iş insanı "Hırsızlıktır, haramdır" diyerek isyan etti. Korsan yayın izlemenin günah ve suç olduğunu ayrıca vurguladı.
Acuna sormak isterim: Enflasyon % 120 iken kamu bankları ve ortağının özel Bankasından % 15-20 gibi komik faiz oranlarına kredi kullanmak ve haksız avantaj sağlamak; ayrıca sonra bu ödemeleri geciktirdiğinde ya da yapmadığında özel ilişkilerin nedeniyle şirketlerine el konulmaması; tüm bunların yanısıra enflasyonun kat be kat altında senin ve diğer zenginlerin veya şirketlerin aldığı düşük kredi maliyetlerinin bedelinin enflasyon vergisi yoluyla toplumun sabit gelirli geniş fakir ve orta kesimlerince ödenmesi adil midir, helal midir? Milletin iliğini profesyonel yöntemlerle emmek haram değil midir!
Gariban fakir halk kesimlerinin korsan yayın izlemesi ve korsan kitap alması analarının ak sütü gibi helal olup, zengin çocuklarının başlangıç avantajları düşünüldüğünde; ki zenginlerin çoğunun aynı zamanda çalmadan zengin olamayacağı açık olduğundan; korsan yayın fakir çocuklarına haram değil, helaldir. Haramla beslenenler fakir çocuklarından iki yayını esirgemesin. Geldiğin yeri unutma Acun bey. Halkın desteği ve gizli vergisiyle oradasın.
Not 1: Bu şehirden gidiyorum
Gözleri kör olmuş kırlangıçlar gibi
Gururu yıkılmış soyatlar gibi
Bu şehirden gidiyorum.
İnsanlar taş gibi bana yabancı
Ağaçlar bensiz hüküm giyecek bulvarda
Bir tanbur bir yalnızlığı anlatıyorsa
O ışıksız pencereden
Ben onu duymuyor gibiyim
Bir ağaç ölüyorsa kapınızın önünde
Ben onu bile duymuyor gibiyim.
Bu şehirden gidiyorum
Gömerek geceyi içime
Sabahın hüznünü beklemeden
Gidiyorum bu şehirden.
Erdem Bayazıt
Not 2: Sevdiklerinizi yüreklerinden sımsıkı tutun, yarın geç olmakla meşhurdur..
Not 3: Enerji yönetimi, 31 Mart 2024 yerel seçimlerine dek elektriğe ve özellikle konutlarda doğal gaza zam yapmak istemeyecektir. Bu işin politik yanı… Ekonomik yanı… Kış yaklaşıyor. Doğal gaz tüketimi artacak. BOTAŞ’ın finansal sorunları daha da büyüyecek. Gaz sancısı artacak. Bir noktadan sonra dayanılmaz hale gelecek. Seçim sonrasında elektrik ve doğal gazda (geçmiş dönemi de telafi edecek biçimde) maliyetin abonelere yansıtılacağı zam sürecine girilmesi beklenebilir.
Not 4: En zengin yüzde 10 dünyada üretilen gelirin yüzde 55'ini alıyor.
En yoksullar ise yüzde 8'ini...
Peki en zengin kesimin yüzde 90'ı nerede yaşıyor?
Batı'da...
Onlar ne diyor?
"Dengesiz servet birikimi ve gelir adaletsizliği dünyayı felakete sürüklüyor."
Böyle genel ifadelere bayılır zengin Batılılar...
"Biz, dünyayı felakete doğru götürüyoruz" diyecek değiller ya!
Ama bu genellemeler bir tür büyü işlevi görüyor; büyüleniyoruz.
Not 5; Hiçbir sosyal medya platformunu kullanmadığımı, zira kendimi fazla diken üstünde hissetmeme yol açtığını açıklıyorum ona. Tam öyle de değil, daha çok bir kolu itip durmaktan kendini alamayan bir sıçan gibi hissettiğimi... ( JENNY OFFIL / Hava Durumu )
Not 6: Öğle sonrası ışığı yorgun, yaşlı ve yavaştır. Dünyanın ve insanın hayatı birkaç öğle sonrasıyla anlatılabilir.
Not 7: Kredi, kredi, kredi...
Bu kelimeyi sık sık kullanınca "havalı" bir şey sanıyor bazıları.
Oysa bildiğimiz borç işte!
Bir kredin varsa, bu gerçekten güvenilir olduğun için değil, seni borçlandırdıklarından...
Yiğidin kamçısı mı?
Bir daha düşün derim...
Not 8: "Yeni olsun, ille de yenilik olsun" hevesi beni her zaman hüzünlendirir. Nasıl da değer bilmezliktir bu!
İyi ve güzel olan eskir mi hiç!..
Not 9: Geçenlerde bir Twitter "oda"sında değişim konuları konuşulurken, sordum: "Biliyorum, size kalsa, semtinizi, şehrinizi, yeme içme biçimlerinizi değiştirirsiniz; ama mesela çocuklarınızın mütevazı bir okulda okumasına da hazır mısınız?"
Çıt çıkmadı, kolay kolay çıkmaz.
Çünkü sistem bizi hayat tarzlarımız üzerinden prangalarken her yönden cıvataları sıkıyor, biri gevşese, diğeri iş görüyor.
Not 10: Hayat tarzını değiştiremeyen hep aynı "mekân"dadır.
Not 11: Yerini bulmak değil, bulduğu ile bir olmak lazımdı, kayıp bir kalemi bulup kenara koymak gibi olmamalıydı. (ŞULE GÜRBÜZ / Kıyamet Emeklisi-1)
Not 12: Bazen özel zihin etkileme teknikleriyle, bazen popüler kültür enjeksiyonlarıyla serseme çevriliveririz.
Mesela futbolun ne yaptığını sanıyorsunuz?
Sadece oyalasa, ne iyiydi, değil mi?
Ancak geçenlerde bir laf gördüm ve ne yalan söyleyeyim, içimden "Vallahi neredeyse doğru" dedim.
Cümle şöyle: "Tiktok yokken, birinin salak olduğunu sadece yakın çevresi biliyordu."
Not 13: Hükümetin uzun yıllardır yürüttüğü açık kapı politikasının ülkemizde birçok soruna yol açtığı tartışılmaz bir gerçek. Ancak bu noktada ülkemizdeki yabancılara karşı ırkçı bir tutumda bulunmanın doğru olmadığını da söylemem gerekiyor. Buraya öğrenci olarak gelen, çalışmak için gelen ya da savaştan kaçtığı için sığınmak durumunda kalan kişilere bireysel olarak öfke duymanın bir mantığı yok.
Evet, hiçbir ülke on sene gibi kısa bir sürede nüfusunun yüzde 10’una yakın oranda bir yabancı göçünü ne ekonomik anlamda ne de güvenlik ve altyapı koşulları anlamında kaldırabilir. Bu konuda eleştirilmesi gereken ülkemize gelen kişiler değil, plansız ve programsız bir biçimde açık kapı politikası uygulayan hükümet ve bu konuda Türkiye’yi yalnız bırakan Avrupa Birliği üyesi ülkelerdir.
Not 14: Her yeni teknoloji ortaya çıktığında bir takım dönüşümler yaşanıyor. Sosyal medyada ve dijitalleşmede bunları gördük. Gazetecilikte örneğin, birçok roller vardı tasnifçi filan gibi. O roller de dönüştü. Şimdi yeni bir dönüşüm yaşıyoruz. Otomasyona dayalı bir dönüşüm. Bir çalışan kendisini basit içerik üretimi ile sınırlandırmışsa, ki artık bunları yapay zeka ile yapabiliyoruz, işinden olacak demektir. Bu şekilde en alttaki ve otomasyona dayalı işlerde çalışanlar çok etkilenecek.
Bunun dışında copywriting gibi reklamcılık gibi spesifik sektörleri de etkileyebilir. Ancak yine de insan yaratıcılığı önemli olacak. Örneğin herkes copywriting için ChatGPT’yi kullanacak. O zaman da hep benzer yazılar çıkacak. İşte orada insan müdahalesi ve deneyimi ile farklılık yaratılabilecek. Sırf copywriting değil o deneyimini arttıracak iyi bir editöre dönüşmemiz de gerekiyor. Sizin temel işi ChatGPT’ye yaptırıp çıkan işe tek tek böyle bakmanız gerekiyor. Onun için ChatGPT editörleri olacak. Aynı brief’i aynı cümleyi sen de ben de yazarız, çıkan sonuç da hemen hemen aynı olur. İşte o noktada çıkan sonucu kim daha iyi edit’lerse, kurgularsa o daha başarılı olacak. Yoksa şimdi hepimiz benzer şeyler üretmeye başlıyoruz.
Not 15: IMF’nin şu an Türkiye’nin ihtiyacı olan kaynağı veremeyeceğini, yerel seçimlere doğru hükümetin de böyle bir talepte bulunmayacağını da söylemek falcılık olmaz. Piyasaların yeni ekonomi kurmaylarına isimlerinden doğan bir güveni var ancak bunun doğru icraatlerle pekişmesi gerekiyor ki IMF gibi bir doğruluğu tartışmalı bir çıpaya ihtiyaç kalmasın.
Not 16: Geçenlerde bir haber okudum.
Evinden Kenevir çıkan adamı Jandarma karakolunda sabaha kadar DÖVMÜŞLER.
Hapishaneden daha efektif bir yöntemdir.
O dayağı yiyen, bir daha zor...
Burası Orta Doğu.
Not 17: DOKTOR hızlı yetişmiyor.
Bu GÖÇ önlenemezse, 5-10 sene sonra sağlık sistemi çökecek.
Doktorlara, göçmeyecekleri şartlar sağlanmalıdır.
Ayrıca, doktoru şizofren tiplere dövdürtmemeniz gerekir.
Doktor sayısı iyice azalınca, dediklerimi anlarsınız.
Not 18: Senden bir kaç kişinin memnun olması kâfîdir. Yoksa dünyada herkesin muradı üzere yaşamak insan için mümkün değildir.
Not 19: SASA Polyester Sanayi AŞ (SASA) yatırım bedeli 11 milyon 350 bin dolar olan, Adana merkez sahasındaki binalarının çatılarına anahtar teslim Çatı Öztüketim Güneş Enerjisi Santrali (GES) kurulması için teşvik belgesi almaya hak kazandığını açıkladı.
Hala hangi alımla milletin parası teşvik hibe olarak verilir, anlamak mümkün değil. Şirketlere ve zenginlere çalışan bir devlet.
Not 20: Pahalıya mal olur insana ölümsüzlük: bin kez ölür insan daha yaşarken bunun karşılığında.
Ecce Homo, Nietzsche