Her fırsatta basın özgürlüğünü dile getiren CHP eski Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Yıldıray Çiçek tarafından Türkgün Gazetesi’nde köşe yazısı olarak kaleme alınan yazılarla ilgili tazminat davası açmıştı. Kılıçdaroğlu tarafından dava gerekçesi olarak “kişilik haklarına zarar verildiği” iddia edildi. Açılan davanın sonucu belli oldu. Çiçek, savunmasında yazdığı köşe yazılarının; basın mensubu olarak haber verme ve eleştirme hakkı kapsamında yazıldığını, kişilik haklarına saldırı olmadığını, yazının bir bütün olarak ele alınmaksızın, anlam bütünlüğü bozulacak şekilde bir bölümünün ele alındığını belirtmesine rağmen, Bölge Adliye Mahkemesi 25. Hukuk Dairesi, Çiçek'in tazminat ödemesine karar verdi. Yıldıray Çiçek, hakkında verilen karara tepki göstererek, "Bizim CHP ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun terör örgütleri PKK, YPG, PYD, FETÖ, DHKP-C ile ilgili sahip çıkan politikalarını eleştirmemiz ve somut örnekler vermemiz nasıl suç olabiliyor?" ifadesini kullandı.
“BİR TUHAFLIK VAR BU İŞTE”
Geçtiğimiz hafta hakkında açılan davalarla ilgili hukuk garabetlerini dile getirdiğini hatırlatan Çiçek, “O yazının yayınlandığı gün Kemal Kılıçdaroğlu’nun 4-5 yazıma toplu olarak açtığı tazminat davalarının sonucu da geldi. Orada da aleyhimizde çıkan karara göre aldığım maaşın 7 katı tazminat ödememiz isteniyor. ‘Yargı bağımsız değil, yargı Cumhur ittifakının baskısı altında’ denilerek kurulan düzen bu… Cumhurbaşkanı Erdoğan’a aşırı muhalif olduğumuz günlerde yazdıklarımızdan dolayı toplam 38 tazminat davası açılmıştı, o açılan davaların bir tanesinde cüzi miktarda tazminat davası ödemişken, bugün Kemal Kılıçdaroğlu’na maaşımın 7 katı tazminat ödemem için karar verildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tek başına iktidarında 38 davadan birinde başıma bu gelmişken, siyasetten silinmiş Kemal Kılıçdaroğlu’nun 5 davasında da tazminat ödemeye mahkûm ediliyorum. Bir tuhaflık var bu işte…” dedi.
Kemal Kılıçdaroğlu - CHP eski Genel Başkanı
KILIÇDAROĞLU’NUN SÖZLERİNİ HATIRLATTI
Çiçek, Kılıçdaroğlu’nun “Beni eleştirdiğin için asla başına bir iş gelmeyecek” sözlerini hatırlatarak, “Ben başkan olayım beni özgürce eleştireceksiniz. Özgürlüğü dibine kadar yaşayacaksınız’ diyen Kılıçdaroğlu’na hepsi somut-delilli yazılarımdan dolayı tazminat ödeme muhataplığı da ayrı bir trajikomik hadise olmaktadır. İlk mahkemede tazminat davasını az bulan ve tazminat cezasını artıran Bölge Adliye Mahkemesi 25. Hukuk Dairesi Başkanı Fatih Akarsu, üyeler Mehmet Sadıç ve Aysun Yıldız karar imzalarına bir de ‘Şu cümle iftira, şu cümle yalan diye not düşseydi’ belki kendi yazdıklarımı sorgulardım. Bu tür kararlara muhatap olunca ‘Acaba biz mi şizofrence yazıyoruz?’ diye düşünmeden edemiyoruz” ifadelerini kullandı.
“KILIÇDAROĞLU’NUN İHANET SÖYLEMLERİNİ UYDURDUK MU?”
Alınan kararın ardından Bölge Adliye Mahkemesi 25. Hukuk Dairesi Başkanı ve üyelerine seslenen Yıldıray Çiçek, “Türk devletinin terör örgütü olarak kabul ettiği ve Suriye üzerinde büyük operasyonlarla mücadele ettiği PKK’nın Suriye kolu YPG için Kemal Kılıçdaroğlu ‘YPG terör örgütü değil, vatanını kurtarmak için örgütlenmiş bir oluşumdur’ demedi mi? Çıktığı bir televizyon programında, ‘Türkiye’nin beka sorunu olmayacak diyorsunuz da Suriye’nin kuzeyindeki Amerika’nın varlığını ve oradaki silahlı güçleri, YPG’yi nasıl desteklediğini biliyorsunuz’ sorusu karşısında yüzlerce askerimizi şehit etmiş terör örgütü YPG için Kemal Kılıçdaroğlu ‘YPG bize mi saldıracak? Hayır efendim. Türkiye’nin beka problemi yok’ cevabını vermedi mi? Şimdi biz bu ihanet söylemlerini kendimiz mi uydurduk yani?” diye kaydetti.
Ahmet Çelik - 27. Dönem İYİ Parti İstanbul Milletvekili
“TAM BİR HUKUK GARABETİ”
Ayrıca Çiçek, Ahmet Çelik’in MHP’yi hedef alan gazetesini eleştirmek için yazdığı “Ey Yeniçağ, Şehit Dursun Önkuzu'nun katli Kemal Kılıçdaroğlu mu?” başlıklı yazısının tazminata gerekçe gösterilmesini “tam bir hukuk garabeti” şeklinde değerlendirdi. Konu ile ilgili yazının Yeniçağ gazetesinin Ozan Ceyhun üzerinden MHP’ye saldırmasına cevap niteliğinde olduğunu vurgulayan Çiçek, şu ifadeleri kullandı:
“Yazı tamamen Yeniçağ gazetesinin Viyana Büyükelçiliğine atanan Ozan Ceyhun’un geçmişte suçlandığı olaylar üzerinden MHP’ye saldırmasına cevap niteliğinde iken, nasıl oluyor da bizim direkt suçlayıcı ithamımız olmadan konu bize tazminat cezasına dönüyor?”
Ozan Ceyhun - Türkiye Cumhuriyeti Viyana Büyükelçisi
HABERLER BAŞLIKLARINA TAZMİNAT CEZASI
Önkuzu cinayetinin gündeme gelmesinin ardından Kılıçdaroğlu’nun açıklama yapmasının kaçınılmaz olduğuna dikkat çeken Yıldıray Çiçek, “Susma hakkını’ kullanırsan o zaman da başkalarının konu hakkında yorum yapma hakkına katlanmak zorunda kalırsın. Sonra bu tür bilgi ve detaylar bir gazeteci için hapşırık gibidir. Duyarsa kendini tutamaz; yazar! (14 Aralık 2010) şeklindeki yazısını hatırlatıp, o dönem her yerde haber olan bu konuyla ilgili haber başlıklarını sunmam nasıl bir suç olabiliyor?” dedi.
Dursun Önkuzu - Ülkücü Şehit
“BİR HUKUK KATLİAMI MI VAR?”
Söz konusu olay ile ilgili ilk yazının kendisine ait olmadığının altını çizen Çiçek, “İtham, suçlama, iddia bana ait değil” dedi. Öte yandan Çiçek, haberin 2010 yılında Yeniçağ tarafından yazıldığını hatırlatarak, “2010 yıllarında konuyu yazan sonradan Kemal Kılıçdaroğlu sevdalısı olan Yeniçağ gazetesi olmuş, onlarca haber sayfası haber yapmış, akademisyenler bu haberlerden yola çıkarak Kemal Kılıçdaroğlu’na sorular yöneltmiş ama 13 yıl sonra faturası bana nasıl kesiliyor Bölge Adliye Mahkemesi 25. Hukuk Dairesi’nin başkanı ve üyeleri? Size göre burada bir tuhaflık yok mu? Bu konuyu ilk yazanlar, haber yapanlar, soru soranlar hiç tazminat cezası almış mı? Burada bir tarafgirlik, bir hukuk katliamı mı var? Basın özgürlüğü nasıl oluyor tekrar bir izahını bizlere yapsanız?”
“HİÇ KİMSE İHANETLERİ TEMİZE ÇIKARMAYA ÇALIŞMASIN”
Son olarak Adalet Bakanı Yılmaz Tunç ve HSK üyelerine çağrıda bulunan Yıldıray Çiçek, “Buradan Adalet Bakanı Sayın Yılmaz Tunç’a ve HSK üyelerine, Bölge Adliye Mahkemesi 25. Hukuk Dairesi’nin bu yazım hakkında ve geçtiğimiz günlerde 23. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin Hakimi Selami Yücel’in Seval Türkeş ve Ahmet Kutalmış Türkeş’in açtığı dava hakkında verdiği kararı inceletmelerini temenni ediyorum. İçerisinde hakaret, küfür olmayan hepsi delilli, ispatlı siyasi-güncel konularda yazdığım yazıyla ilgili kimsenin hukuk garabetine imza atmaması adına mekanizmanın işlemesi lazımdır. Hiç kimse tarihte yaşanmış ihanet olaylarını temize çıkarmaya çalışmasın. Yaşanmış olay asla değiştirilemez. Hem de hepsinin yazılı-görsel delili varken!” sözleri ile yazısını noktaladı.
Yıldıray Çiçek’in “Ey Yargı! Kılıçdaroğlu’nun Sicilini Mi Temizlemeye Çalışıyorsun?” adlı köşe yazısının tamamı, şu şekilde:
Geçtiğimiz hafta, yazılarımıza yönelik açılan tazminat davalarındaki hukuk garabetlerini dile getiren, tutarsızlıkları örnekleriyle gösterdiğim bir yazı kaleme almıştım. O yazının yayınlandığı gün Kemal Kılıçdaroğlu’nun 4-5 yazıma toplu olarak açtığı tazminat davalarının sonucu da geldi. Orada da aleyhimizde çıkan karara göre aldığım maaşın 7 katı tazminat ödememiz isteniyor. “Yargı bağımsız değil, yargı Cumhur ittifakının baskısı altında” denilerek kurulan düzen bu… Cumhurbaşkanı Erdoğan’a aşırı muhalif olduğumuz günlerde yazdıklarımızdan dolayı toplam 38 tazminat davası açılmıştı, o açılan davaların bir tanesinde cüzi miktarda tazminat davası ödemişken, bugün Kemal Kılıçdaroğlu’na maaşımın 7 katı tazminat ödemem için karar verildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tek başına iktidarında 38 davadan birinde başıma bu gelmişken, siyasetten silinmiş Kemal Kılıçdaroğlu’nun 5 davasında da tazminat ödemeye mahkûm ediliyorum. Bir tuhaflık var bu işte…
“Beni eleştirdiğin için asla başına bir iş gelmeyecek”, "Ben başkan olayım beni özgürce eleştireceksiniz. Özgürlüğü dibine kadar yaşayacaksınız" diyen Kılıçdaroğlu’na hepsi somut-delilli yazılarımdan dolayı tazminat ödeme muhataplığı da ayrı bir trajikomik hadise olmaktadır.
İlk mahkemede tazminat davasını az bulan ve tazminat cezasını artıran Bölge Adliye Mahkemesi 25. Hukuk Dairesi Başkanı Fatih Akarsu, üyeler Mehmet Sadıç ve Aysun Yıldız karar imzalarına bir de “Şu cümle iftira, şu cümle yalan diye not düşşeydi” belki kendi yazdıklarımı sorgulardım.
Bu tür kararlara muhatap olunca ‘Acaba biz mi şizofrence yazıyoruz?’ diye düşünmeden edemiyoruz.
Acaba bu Mahkeme Başkanı ve Üyeleri Türkiye’deki ve etrafındaki gelişmeleri hiç takip etmiyor mu?
Bizim CHP ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun terör örgütleri PKK, YPG, PYD, FETÖ, DHKP-C ile ilgili sahip çıkan politikalarını eleştirmemiz ve somut örnekler vermemiz nasıl suç olabiliyor?
Bölge Adliye Mahkemesi 25. Hukuk Dairesi Başkanı ve üyelerine sormak istiyorum:
Türk devletinin terör örgütü olarak kabul ettiği ve Suriye üzerinde büyük operasyonlarla mücadele ettiği PKK’nın Suriye kolu YPG için Kemal Kılıçdaroğlu “YPG terör örgütü değil, vatanını kurtarmak için örgütlenmiş bir oluşumdur” demedi mi? Çıktığı bir televizyon programında “Türkiye’nin beka sorunu olmayacak diyorsunuz da Suriye’nin kuzeyindeki Amerika’nın varlığını ve oradaki silahlı güçleri, YPG’yi nasıl desteklediğini biliyorsunuz” sorusu karşısında yüzlerce askerimizi şehit etmiş terör örgütü YPG için Kemal Kılıçdaroğlu “YPG bize mi saldıracak? Hayır efendim. Türkiye’nin beka problemi yok” cevabını vermedi mi?
Şimdi biz bu ihanet söylemlerini kendimiz mi uydurduk yani?
Açık konuşun şizofren yahut paranoyak bir halimiz mi var?
Türk devletinin terör örgütü olarak gördüğü PYD için "Sınırımızda başkası olacağına PYD olsun. Bizim için hiçbir sakıncası yok bunun." diyen CHP Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek değil miydi?
Türk devletinin terör örgütü olarak gördüğü PYD için “Kendi halkını temsil eden PYD’den Türkiye niye rahatsız?” diyen dönemin CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu değil miydi?
Türk devletinin terör örgütü olarak gördüğü PYD için "PYD benim gözümde terör örgütü değildir" diyen CHP milletvekili Erdal Aksünger değil miydi?
Türk devletinin terör örgütü olarak gördüğü PYD için "PYD-YPG'nin terör örgütü olup olmadığına dair bir istihbarı bilgimiz yok" diyen CHP Genel Başkan Yardımcısı Selin Sayek Böke değil miydi?
Türk devletinin terör örgütü olarak gördüğü PYD için, “Sınırımızda laik yapısını bildiğimiz PYD olsun” diyen CHP’li Emekli Tuğamiral Türker Ertürk değil miydi?
Türk devleti tarafından terör örgütü PKK’nın yayın organı olması sebebiyle kapatılan IMC TV’ye çıkıp terör örgütü YPG safında öldürülen Aziz Güler isimli teröriste sahip çıkan, onun Türkiye’ye getirilen cenazesini havaalanında karşılaması için CHP milletvekilleri Sezgin Tanrıkulu ve Gamze Akkuş İlgezdi'yi gönderen Kemal Kılıçdaroğlu değil miydi?
Mahkeme heyeti soruyorum size eğer bunların hepsi yalan ve iftiraysa bizim akıl sağlığı raporumuzu da isteseydiniz o zaman?
Bir önceki CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, DHKP-C’nin kardeş terör örgütü MLKP’nin kurucusu teröristbaşı için “Hasan Ocak yaşıyor. Komutana bin selam!” paylaşımı yapmadı mı?
Savcı Mehmet Selim Kiraz'ın makam odasında DHKP-C'li teröristlerce şehit edilmesinin ardından başlatılan operasyon kapsamında, DHKP-C'nin Türkiye sorumlularından Kamile Kayır'la aynı bölmede yakalanan ve girdiği cezaevinde DHKP-C menfaatleri için ölüm orucu başlatan ve ölen Ebru Timtik’e “Devrim şehidi” diyen CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu değil mi?
DHKP-C’li Avukat Ebru Timtik, DHKP-C Türkiye sorumlusuyla birlikte aynı bölmede yakalandığı halde onun tahliye edilmesini CHP’nin mevcut Genel Başkanı Özgür Özel istememiş miydi?
DHKP-C’li Avukat Ebru Timtik’e “AKP rejimi adalete karşı işlediği suçlarla tarih ve millet önünde yargılanacak” sözleriyle sahip çıkan CHP milletvekili Gürsel Tekin değil miydi?
DHKP-C’li Avukat Ebru Timtik’e “Devrimciler ölür, devrimler sürer” şeklinde sahip çıkan CHP Adana İl Başkanlığı, “Lanet olsun adaletinize Ebru’yu da öldürdünüz” diyerek sahip çıkan CHP Kadın Kolları değil miydi?
Ey yargı mensupları!
Hadi bize hukuki adaleti geçtik, bari meslektaşınız Savcı Mehmet Selim Kiraz'ı şehit edenlerin yoldaşı olan bir teröristte sahip çıkan CHP’nin bu gerçeklerini görseydiniz.
Kemal Kılıçdaroğlu, 15 Temmuz hain darbe girişimi sonrası Adana’da miting düzenleyip FETÖ mensubu olmak suçlamasıyla tutuklanan Atilla Taş, Murat Aksoy, Nazlı Ilıcak, Ali Bulaç, Ahmet Turan Alkan, Altan kardeşler gibi gazeteciler için "Bir grup gazetecinin ismini okuyacağım ve hep beraber "burada" diyelim tamam mı?" diyerek sahip çıkmadı mı?
Bunlardan birisinin 15 Temmuz hain darbe girişiminden 1 gün önce televizyon ekranlarından “Türkiye’de gerçekleşmiş askeri darbelerin önünü açan gelişmeler her ne ise Erdoğan bugün aynı kararları vererek teker teker o yolları açıyor.” diyerek adeta darbenin ayak seslerini duyurmuş olan Ahmet Altan’dı.
Kemal Kılıçdaroğlu işte alenen bu FETÖ’cülere sahip çıkıyordu. Hakkımızda karar veren yargı mensupları hiç Kemal Kılıçdaroğlu’nun FETÖ’ye sahip çıkan bu mitinglerini takip ettiler mi acaba?
Ya da CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Kanun Hükmünde Kararname ile görevden alınan FETÖ/PKK irtibat ve iltisaklı kamu görevlilerine ilişkin, "KHK'lıların tamamını görevlerine iade edeceğiz" dediğini hiç mi duymadılar?
Türk devleti tarafından PKK’ya yardım ve yataklık ettiği için HDP’li Belediyelere kayyum atanmasına, belediye başkanlarının tutuklanmasına karşı çıkan Kemal Kılıçdaroğlu değil miydi?
Terör örgütü PKK’nın propagandasını yapan gazete, televizyon, radyoların kapatılmasına, sözde gazetecilerin, sanatçıların, sivil toplum kuruluşlarının başındakilerinin tutuklanmasına karşı çıkan Kemal Kılıçdaroğlu değil miydi?
“Sırtımızı PKK’ya dayadık” diyen, her eyleminde ve söyleminde İmralı ve Kandil’in sesi olan HDP ile yerel seçimlerde ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ittifak yapmadı mı?
“PKK’lı gençlerin ölüsüne de dirisine de sahip çıkacağız”, “Biz PKK’yı silahlı halk hareketi olarak tanımlıyoruz. 1990’dan bu yana kurulmuş hiçbir partimiz PKK’yı terör örgütü olarak tanımlamadı”, “PKK’lının cenazesine katılmayan HDP milletvekiline soruşturma açtırırım” diyen PKK’lı Selahattin Demirtaş için sürekli özgürlük istemedi mi? Onunla birlikte Türkiye’yi yöneteceğini söylemedi mi? Ona şeref madalyası takacağını söylemedi mi?
Ey bu kararı veren yargı mensupları!
Tüm bunları ve yüzlerce PKK, YPG, PYD, FETÖ, DHKP-C ile ilgili CHP’nin ilişkisine dair örnekleri biz mi uydurduk?
Gerçekten çok merak ediyorum. Siz, siyasete veda eden Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu siyasi sicilini temizlemek için yargıda özel mi görevlendirildiniz?
Merhum Abdurrahim Karakoç’un şiirindeki dizeler aklıma geldi.
“Kabahat sizde mi, kanunlarda mı?
Şaşırdım billâhi yolu yordamı...
Kızma sözlerime alam kadanı,
Sıkıntıdan içim doldu hâkim beğ.”
Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP kadrolarının terör örgütleriyle ilişkilerini 5 yaşındaki bir çocuğa sorun, o bile size o ilişkileri bir bir listeler. Ama sanırım siz Türkiye’deki ve bölgemizdeki gelişmeleri pek takip etmiyor ve duyarlılık göstermiyorsunuz?
Hele ki, Meral Akşener’in partisinde milletvekilliği yapmış Ahmet Çelik’in MHP’yi hedef alan gazetesini eleştirmek için yazdığım “Ey Yeniçağ, Şehit Dursun Önkuzu'nun katli Kemal Kılıçdaroğlu mu?” başlıklı yazımı tazminata gerekçe göstermeniz tam bir hukuk garabeti olmuştur.
Yazı tamamen Yeniçağ gazetesinin Viyana Büyükelçiliğine atanan Ozan Ceyhun’un geçmişte suçlandığı olaylar üzerinden MHP’ye saldırmasına cevap niteliğinde iken, nasıl oluyor da bizim direkt suçlayıcı ithamımız olmadan konu bize tazminat cezasına dönüyor?
Ülkücü şehidin katili olmakla suçlanan Ozan Ceyhun’un Viyana Büyükelçiliğine atanması üzerinden MHP’ye saldıran Yeniçağ gazetesine kendi yazarı Hasan Demir’in 2010 yılında yazdığı Önkuzu hadisesine dönecek olursak. Şöyle ya da böyle, mesele gündeme gelmişse Sayın Kılıçdaroğlu’nun bir açıklama yapması kaçınılmazdır. “Pek çok olaya karıştım ama Önkuzu cinayetinde orada değildim” de diyebilir; “Oradaydım, pişmanım, çok üzgünüm” de… Hiç kimsenin bu soruya, “Şimdi bunu gündeme getirmenin sırası mıydı?” ve “Bunun arkasında ne/kim var?” soruları ile cevap vermemesi gerektiğinin de altını çizmekte fayda görüyorum. Sırası yahut değil, arkasında biri(leri) var yahut yok, sen kendi işine bak; bir cevabın varsa ver. “Susma hakkını” kullanırsan o zaman da başkalarının konu hakkında yorum yapma hakkına katlanmak zorunda kalırsın. Sonra bu tür bilgi ve detaylar bir gazeteci için hapşırık gibidir.Duyarsa kendini tutamaz; yazar! (14 Aralık 2010) şeklindeki yazısını hatırlatıp, o dönem her yerde haber olan bu konuyla ilgili haber başlıklarını sunmam nasıl bir suç olabiliyor? :
Çıkan haber ve yazı başlıklarını aynen şu şekilde paylaşmıştım:
-Kemal Kılıçdaroğlu Dursun Önkuzu cinayetinin neresinde? (Haber Vaktim)
-Kılıçdaroğlu Önkuzu sorusu için sus pus!(Haber7)
-Kılıçdaroğlu Dursun Önkuzu’nun cinayetinde var mıydı? (Haberiniz.com şu an İP yayın organı)
-Dursun Önkuzu’yu Kemal Kılıçdaroğlu’nun öldürmesi (Uludağ Sözlük)
-Gandi Kemal ! Yoksa Sende mi 12 Eylülcü Bir ‘ÜLKÜCÜ’ Katilisin? (Memurlar.net)
-Kılıçdaroğlu’na ilginç ‘cinayet’ sorusu (Ülkücü Dünya Görüşü)
-Bir Kılıçdaroğlu Dosyası ( Milliyet Blog- Can Keman)
-Önkuzu ve Kılıçdaroğlu (Şehirmedya.com-Alpaslan Yıldız)
-“Önkuzu’yu katleden de, katillerini affeden de bir’dir” (Osman Turan)
-Kılıçdaroğlu’nu şok eden soru (Sonsayfa)
-Kılıçdaroğlu Önkuzu sorusu için sus pus! (Hukuki.Net)
***
Yeniçağ’ı ve yazarının yazdığı yazıyı hedef alarak “Ey Yeniçağ, Şehit Dursun Önkuzu'nun katli Kemal Kılıçdaroğlu mu?” başlıklı yazım içinde şu hatırlatmayı da yapmıştım:
“Geçmişi Ülkücü olan Muğla Üniversitesi’nde öğretim üyesi olan Prof. Dr. Nâmık Açıkgöz şu soruları sorarak tartışmaları başlatmıştı:
“23 Kasım 1970’te, Teknik Öğretmen Okulu’nu basan ve 4 gün süreyle işgal eden solcu öğrenciler arasında sen de var mıydın?”
“Dursun Önkuzu’nun ciğerlerine bisiklet pompasıyla hava basılırken, sen neredeydin?..”
“Ciğerlerine hava basılıp, zaten öldürülen Dursun Önkuzu’nun cesedi okulun dördüncü katından atılırken, onu atanlar arasında sen de var mıydın?”
***
Böyle bir olayı ilk yazan ben değilim. İtham, suçlama, iddia bana ait değil. 2010 yıllarında konuyu yazan sonradan Kemal Kılıçdaroğlu sevdalısı olan Yeniçağ gazetesi olmuş, onlarca haber sayfası haber yapmış, akademisyenler bu haberlerden yola çıkarak Kemal Kılıçdaroğlu’na sorular yöneltmiş ama 13 yıl sonra faturası bana nasıl kesiliyor Bölge Adliye Mahkemesi 25. Hukuk Dairesi’nin başkanı ve üyeleri? Size göre burada bir tuhaflık yok mu?
Bu konuyu ilk yazanlar, haber yapanlar, soru soranlar hiç tazminat cezası almış mı? Burada bir tarafgirlik, bir hukuk katliamı mı var? Basın özgürlüğü nasıl oluyor tekrar bir izahını bizlere yapsanız?
Buradan Adalet Bakanı Sayın Yılmaz Tunç’a ve HSK üyelerine, Bölge Adliye Mahkemesi 25. Hukuk Dairesi’nin bu yazım hakkında ve geçtiğimiz günlerde 23. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin hakimi Selami Yücel’in Seval Türkeş ve Ahmet Kutalmış Türkeş’in açtığı dava hakkında verdiği kararı inceletmelerini temenni ediyorum. İçerisinde hakaret, küfür olmayan hepsi delilli, ispatlı siyasi-güncel konularda yazdığım yazıyla ilgili kimsenin hukuk garabetine imza atmaması adına mekanizmanın işlemesi lazımdır. Hiç kimse tarihte yaşanmış ihanet olaylarını temize çıkarmaya çalışmasın. Yaşanmış olay asla değiştirilemez. Hem de hepsinin yazılı-görsel delili varken!
YILDIRAY ÇİÇEK