Babası Yavuzun doldurduğu hazineyi adeta talan eden israfçı, acımasız bir evlat katili, Osmanlı’nın zirvesindeyken 28 yaşında ölen Mareşal 4.Murat kadar kalibresi olmayan bir padişah Kanuni Sultan Süleyman. Oğlu Mustafa’yı ve Hürrem’den olan Bayazıdı öldürerek devletin kolunu kanadını kıran narsist bir kişilik ve Osmanlı’nın bitişini başlatan bir padişah. 

O kadar imkan içerisinde bir Viyana işini çözememiş beceriksizlik timsali. Kendine bir de Şeyhülislam bulmuş kafasına göre Türk tarihinin akışını negatif anlamda değiştirmiş. Elinde Barbaros Hayrettin gibi bir maceraperest, Kolomba elli basacak teknik maharete sahip lider ufkuna sahip bir babayiğiti Akdeniz’e hapsetmiş.

Salsana uzaklara açılsın engin sulara, keşfetsin yeni dünyayı. Tüm bunları düşününce Kanuni dendi mi deli oluyorum.

Not 1: Zordalar ve çıkış bulamıyorlar….
Belediyelerin borçları diyorlar, bir gece ansızın İsrail diyorlar ama kimse yemiyor, tüm ajitasyon ve propagandaları halk markete, pazara gidene kadar sürüyor.

Not 2: 2-3 ay hiçbir sonuca ulaşmayacak şekilde tasarlanan ve hayat tarzı kavgasına hizmet eden, son derece samimiyetsiz "sokak köpekleri" ile oyalandık.

3-5 ay da yine hiçbir sonuca ulaşmayacak "İsrail-Erdoğan kavgasıyla" oyalanırız.

Bir sene de yumuşama /yumuşakçalaşma sürecinde "yeni anayasa" tartışılır.

Bu arada Bakan Mehmet Paşa "Erdoğan harcasın diye" biraz daha para bulur.

Erdoğan,  bu paranın bir kısımını fakirleştirilmiş kitlelere dağıtır.

Faiz , Tuik enflasyonuna paralel düşer.

Saplamacının biriktirdiği paralar ile kredi muslukları açılır.

Seçim öncesi yalancı bahar yaşanır.

Seçimde, AKP ikinci baharını yaşar.

Biz de yumuşak yumuşak seyrederiz.

Not 3: Yaşımın yetmediği olimpiyat açılışlarını da sonradan izledim.

Gördüğüm ve muhtemelen görebileceğim, en kötü, en dağınık, en aptalca olimpiyat açılışıydı.

Cinsiyet eşitsizliği teması yapma kaygısıyla, AVN Adult Entertainment Expo ile tele-bar lansmanı arasında birşey yapmışlar.

Not 4: Sakallı bir transın Hazreti İsa kılığına girmesi rezaleti de aslında Avusturya Prensi’nin bir Sırp milliyetçisi tarafından vurulmasından ibarettir.
Olimpiyat törenleri boyunca ortaya çıkan diğer rezalet görüntüler bir yana, Hristiyan dünya için çok büyük bir sembolojisi ve doğal olarak semiyolojik anlamı olan “İsa’nın Son Yemeği” tasvirine yapılan LGBT suikastı bir yanaydı bence. Çünkü o görüntüler yepyeni bir sembolik alan, bir semiyoloji üretti.

Not 5: “Kâsenizi ağzına kadar doldurursanız dökülür.”
“Bıçağınızı sürekli keskinleştirirseniz körleşir.”
.........
“İnsanların onay vermesini önemserseniz, onların mahkûmu olursunuz.”

“İşinizi yapın ve geri çekilin; dinginliğe giden yegâne yol budur."
Lao Tzu

Not 6: "En büyük zalimler, henüz kafası koparılmamış mazlumlar arasından çıkar."
Emil Cioran

Not 7: Üretim olarak karşılığı yoksa borsanın yükselmesi de enflasyon. Şirketlere ciro bazlı kurumlar vergisi koyulması da enflasyon çünkü şirketler bu ekstra masrafı son kullanıcıya yansıtacak. Üretim artmadan, devlet kemer sıkmadan enflasyonla başa çıkmanın bir yolu yok.

Not 8: Bankalar sürekli bireysel kredi mesajı gönderiyor.
Bu faize razı ihtiyacı olanların çoğunluğu zaten takipte.
Bankalar ne yapıyor?
Asgari ücretle işe yeni girmiş gençlere 120 bin TL krediyi yapıştırıyor.
Sonuç: Krediler ödenemiyor, hem gençleri hem de ailelerini mahvediyorsunuz.

Not 9: Cumhurbaşkanlığı’nın 6 aylık harcaması geçen yıla göre %177 artarak 2.1 milyardan 6.1 milyar liraya çıkmış. 

Çok mu? Neye göre, kime göre? 

Gelecek altı ayda 61 milyar harcasa durdurabilecek kurum var mı?

Not 10: Temmuz ayı dış ticaret verileri açıklandı. Aylık ihracat 22.51, ithalat 29.75 dış ticaret açığı 7.24 milyar dolar oldu. Dış ticaret açığı senenin ilk 7 ayında 50 milyar dolara dayandı.

Not 11: Bekleyip göreceğiz. Ve fakat söz konusu İransa; havlayan köpek ısırmaz modunu geçemez yaşananlar. Ayrıca inançlarından bağımsız herkes o kadar dünyevileşti ki; savaşacak can verecek babayiğit kalmadı. Konfor çürüttü insanlığı, buna İranlılar dahil.

Not 12: İnsan kendini bir tanrı sayabilirdi, belden aşağısı olmasaydı.

Not 13: "Efendim bu enflasyon %40'a inecekse o zaman %50 faiz fazla değil mi?" 
Kesinlikle değil!
Çünkü o %40 enflasyon denilen TÜİK enflasyonu. Elbette üzerine bir prim koyarak değerlendirmek şart. O zaman da %50 fazla değil. 
Ama enflasyon lobisi TÜİK enflasyonunu sever ve doğru kabul eder. Bunlar cin gibidir.

Not 14: Geçen sene sonunda piyasa bu yıl Fed’den 135 baz puan indirim bekliyordu, 4 ay sonra 35 baz puana indi, şimdi 100 baz puana çıktı.
Bizde ise bir süredir istikrarlı şekilde faiz indiriminin yılın son çeyreğinde başlaması öngörülüyor. Para politikamız ABD’den daha öngörülebilir.

Not 15: "Uzmanlaşmak" diyerek sığ insanlar olmayalım. 
Mesleğimizi iyi bilelim ama hayat mesleğimizden ibaret değil. 
Mesleğimizle ilişkili olan diğer alanları da öğrenelim. 
İnsanın ne kadar çeşitli ilgi alanları olursa mesleği de o kadar zenginleşir.

Not 16: Evrende sonsuz sayıda varlık, sonsuz sayıda oluşlar iç içe, muazzam bir âhenk içinde yaşayıp gidiyor. 
Bu o kadar mükemmel işleyen bir düzen ki bize olağan geliyor.
Dolayısıyla asıl olağanüstü olan şey, her şeyin bu kadar olağan görünmesidir.

Not 17: Dünya inanan için bir gurbettir, bir çilehanedir. 
Çile illa dert ile, kederle olmaz. 
Sevinçle geçse de her an dünya çilemizi doldurmaktayız.
O hâlde geldiğimiz ve gideceğimiz ebediyet vatanını unutup bu çilehaneyi vatan bellemeyelim.

Not 18: Yapman gereken şey, yapmak istediğin şey ve şu anda yaptığın şey aynı ise başarılısın demektir.

Not 19: SABIKALI kişilerin mekan açamaması, toplu taşıma aracı kullanamaması, insan ile ilgili hiç bir işi yapamaması gerekir.

Ama tam tersi, böyle işler SABIKALI tiplerin elinde.

Not 20: Bir şarkı gibisin dünya!
Çoğu zaman hüzün makamında.
E.B.

Not 21: Radarların tespit edemediği hayalet uçaklar yapıp satıyorlar.
Bir süre sonra da hayalet uçakları tespit edebilen radarlar yapıp satıyorlar.

Teknolojik gelişme mi, nitelikli dolandırıcılık mı, adını koyamadım?

Not 22: insanların attığı storyler yüzünden kendi hayatının boktanlığını her gün görmekten aşırı rahatsız olan hayatsızların, yasaklanmasına sevindiği platform instagram. aktif olarak kullanmıyorum ancak ticari olarak buradan gelir sağlayan insanlar için üzüldüm. kapatılması ülkenin hayrına olmuştur. aslında twitter, facebook, youtube vs bütün sosyal medya kökünden kapatılmalı. hepsinin kapısına kilit vurmak lazım. boş beleş gereksiz ne varsa hepsi sosyal medyada.

kazandıkları paralardan bir kuruş vergi vermeyen influencerların zengin olduğu site. kapanması taraftarı değilim ama şu influencerlar ağlıyorsa iyi olmuş kapandığı. bir gram da üzülmedim.

erişim engeli en çok burada dönen e-ticarete vurmuş. 10 kullanıcıdan 6'sı buradan ürün keşfediyormuş.

hayatımda bir kez bile instadan bir şey almadım. bu ülkedeki alışveriş kültürünün olmadığını da gösterir. slayt okuyan sosyologlar bir iki makale yazsın bu konuda bu rakkamlar normal değil çünkü.

Not 23: ya şu yıllardır görüşmediğim ilkokul, lise arkadaşlarımla görüştüğüm yerdi geyiğini de bir bırakın artık. lise, ilkokul arkadaşlarım bende de ekliydi. toplasan 1-2 kez buluşmuşuzdur, foto like’lamak dışında çoğuyla bir etkileşimim de yoktu.

whatsapp kapanmadı, görüşmek isteyenle numarasını alır bir şekilde iletişimde kalırsınız zaten.

Not 24: hocam asumanlar çok mutlu, çok keyifli ve babişlerinin amcişlerinin göz bebeği. sizler, bizler bu ülkede sahipsiz piç gibi var olma mücadelesi veriyoruz çünkü arkamızda kimsemiz yok. 
çobandan cumhurbaşkanı oluyor masallarıyla büyütülmüş iyi ve üzgün çocuklarız, ara sıra toplanıp voleybol oynayalım bari. var olun.

Not 25: akademisyenlerin büyük çoğunluğunun (%90'dan fazlasının) yattığına, herhangi bir şey yapmadığına, istese 40'ından 65'ine kadar sadece oyun oynayarak güzel bir maaş alabileceğine değinen Behçet Yalın Özkara’yı kutluyorum.

ama hocanın en büyük eksisi örgütlenememesi. tamamen bireysel bir savaşı var ve emin olun izleyenlerin %99'u videoları kapatıp torpilli hayatlarına devam ediyor. torpilleri film gibi izliyor, kendileri de torpil yapmak için can atıyorlar. kimse tek kelime düzene itiraz etmiyor işte böyle pasif bir toplum bizimkisi.

kitlesini daha elektriklendirse her an her şey olabilir. örgütlenmeli.

Not 26: Nasıl baktıysak yine bakarız başımızın çaresine
 Allah şu eğilmez gönlümüzü kimseye muhtaç etmesin

Not 27: Ekonomik krizin eseri olan yoksulluğun bir-iki yıl içinde düzelme ihtimali yok. Siyaset hayal satar, ama ekonomi gerçeklerle yol alır. Siyasî sistem değişikliği, ekonominin gerçek hayatla bağını kopardı. Hukuk iptal edilince ekonomilerin en değerli hazinesi olan güven ortamı yok oldu. Dengeler alt-üst edildi. Üretilen ile tüketilenin yeniden dengeye girmesi, devletin hesabını kitabını yapabilmesi için halkın satın alma gücünün uzun süre yoksulluk sınırının altında tutulması ferman ediliyor. Kemerler sıkılacak, böylece talep düşecek son yıllarda iktidar eliyle har vurup harman savrulan kaynaklar kısılacak ve yeni bir denge hali oluşacak. Düzenli işleyen bir ekonominin hukuka olan hayati ihtiyacını da bu tabloya ilave edin. O alanı inandırıcı bir şekilde mevcut iktidarın düzeltmesi çok zor.
Her zaman olduğu gibi tencere-tava 22 yılın iktidarını da devirecektir. Ekonomi ile siyaset arasındaki sebep-sonuç ilişkisi bunun dışında başka bir ihtimal olmadığını söylüyor.
Kader ağlarını bu şekilde örüyor.
CHP ite-kaka iktidara doğru yürüyor. Peki ya CHP’den yükselecek iktidar olma iradesi? İradenin içine sebatı, metaneti, cesareti, zekâyı ve emeği yerleştirin.
“CHP adam olmaz!” diye, son zamanlarda CHP’nin klasik seçmen tabanından yükselen eleştiri-özeleştiri furyasına aldırmayın. CHP’yi iktidara getirecek olan CHP’li kemik seçmen kitlesi olmayacak. CHP’nin ön saftaki politikacılarından yükselen muhafazakâr mesajlara tepki gösteren sol-sosyal demokrat-laik-ulusalcı itirazların önemi yok. CHP yerine kime oy verecekler?

Yoksullaşma merkeze yakın duran, ideolojik takıntısı olmayan %5’lik bir seçmen kitlesini yelpazenin sağından soluna taşıyacak ve böylece CHP ülkeyi yönetme hakkına ve yetkisine kavuşacak. Atatürkçülük, laiklik, dindarlık, muhafazakarlık, modernlik, milliyetçilik gibi standart klişelerin bu sonuç üzerinde çok fazla etkide bulunmasını beklemeyin.

Muhtemel CHP iktidarı DEM’in desteği ile hayat bulacak. En somut hedef: Cumhurbaşkanlığı seçimini DEM desteği ile kazanacak.

Seçime girdiği zaman kazanma iddiası çok kuvvetli görünen iki belediye başkanı ile genel başkanlık koltuğunda oturan dahil üç isim, CHP’nin potansiyel iktidarının somutluk kazanan sembolleri olarak siyasette ağırlıklı yere sahipler. Her üçünün de farklı özellikleri ve karşılıkları var. CHP tek ismin her şeyi belirlediği Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemi ile seçime girmeye kararlı görünüyor. Siyasetin doğal ayıklama düzeni, seçimde en çok ihtiyaç duyulacak sembol ismi kendiliğinden ülke yönetiminin başına getirecek.

Not 28: Beşiktaşlı taraftarlar ellerini açarak ‘Beş, beş’ esprileri yapmaya çoktan başladı. Hakları da var. Futbol sadece mücadele, gerilim ve kavgadan ibaret değil. Esprileri ve geyikleri de eksik olmaz. Beş gollü final mizahını da doğurdu. ‘Beş, beş’ çeken Beşiktaşlılara Galatasaraylıların şimdilik vereceği cevap yok, yüzleri yerlerde…
Beş gollü galibiyet ayrıca unutulmaya yüz tutan ‘Beş dakikada Beşiktaş’ sloganını da hatırlattı. Kartal 5 golü 5 dakikada atmadı ama olsun… En azından son 3 gol peş peşe geldi. Eğer maç biraz daha uzasaydı espri yapmaya tek elin parmakları yetmezdi. Çünkü Galatasaray kelimenin tam anlamıyla dağıldı.