Varolmanın en zor yanı her şeyi basitleştirmeye çalışmaktır. Çünkü insan aklı yaratılışı itibarıyla kompleks karmaşık meselelerle iştigale meyilli değildir. Kaostan nefret eder. Belirlilik hali karnı tok sırtını pek ediyorsa çok şey istemez. O konfor ona yeter. Aslında bu özellikleri nedeniyle hayvanlardan bir farkı yoktur tür olarak.

Sorun insanın hayvan olduğunu kabul edip bir türlü içine sindirmemesi ya da sindirememesi. Tamamen basit birkaç nüansla hayvandan ayrıştığını bunun da tamamen şans olduğunu idrak etmesi gerekiyor insanın. Yoksa çileli yolculuğu ve her şeye anlam katmaya çalışıp ya da anlam aramaya çalışması, kendini zehirleme çabası bitmez.

Bazen bu farkındalık zehri ile lanetlenmiş insan, hayvan olduğu beklenti ve anlama çabasının boş olduğu sonucuna bile yine aynı lanetle ulaşabiliyor. Zaten hayvanları bizden üstün kılan şey de tam olarak bu. Hiçbir kedi anlamsızlıktan gamlanıp şiir ya da sone yazmıyor. Evrimsel süreçte bizi öne çıkaran akıl , zeka, muhakeme becerisi uzun vadede katilimiz yok edicimiz oluyor gibi.
En kötü insan keşfi akıl gibi duruyor.

Son söz: Maraş Sütçü İmam Üniversitesinde son çocuk cerrahisi istifa etmiş. İstifaların ana nedeni zaten Hanife Öksüz. Tıp hocalarına resmen mobbing uyguluyor. Geçen televizyona çıkmış konuşuyor Dekan hanım. Anası ölmüş ana bilim dalı başkanına baş sağlığı dilemeyen kimse kendisi. Zengin gelini olması dışında bir özelliği yok. Öksüzlere gelin olmasa bir hastanede anestezi uzmanı olarak bile zor görev yapardı. Sorunun ana kaynağıyla çözüm konuşmak ironik bir şey. Son cerrah istifa edene kadar herkes neredeydi?

Not 1: Öldü anne ve mutfaklar kilitlendi/Kilerler boşaltıldı farelerce/ Artık çamaşırlar yıkansa da hep kirlidir/ Herkes salonda toplansa da kimse evde değildir.

Sezai Karakoç

Not 2: Konuşurken lafının sağına soluna bakmamak moda oldu...
Biraz makam kibri de eklendi mi iş çığırından çıkıyor.
Kervana en son TÜİK Başkanı da katıldı...
"Yüzde 75 enflasyon ile yüzde 45 enflasyon arasında fark yok" demiş...
Enflasyonun azı da çoğu da can yakar; azı da çoğu da zarardır, demek istediyse eğer, doğru ama böyle söylenmez ki!
Lakin çocuklar bile yaşayarak farkındalar artık; yüzde 75 enflasyon ile yüzde 45 enflasyon arasında çok fark var.
Kaldı ki, enflasyon öyle bir toplum tahribatçısıdır ki...
Hakkında iki çift laf ederken bile çok düşünmek lazım.
Haksız mıyım?

Not 3: Yüzlerce koruma, devasa uçaklarla ABD’ye gelirsin; ama seni Numan Kurtuluş’tan başkası karşılamaz!

Devletin itibarı çoktan sıfırlandı.

Gövde gösterisi itibarın değil görgüsüzlüğün göstergesidir.

Heyet olarak ABD’nin en pahalı otellerinden birine yerleşmeleri de cabası!

Not 4: Garip bir soru soracağım. Erkekler neden yaz günü uzun kollu gömlek giyip kollarını sıvayarak geziyorlar? Sadece benim mi dikkatimi çekiyor bu?

Not 5: Üniversitelerde tarihi karar: İkinci öğretim programları kapatıldı
Radikal ve çok yerinde bir karar. Yetmez ama evet diyorum. Bunun gibi radikal adımlar atılmadıkça Türkiye de enflasyon sorununu çözer ne de atılım yapabilir.

Not 6: BYD konusunda birkaç kelam edeyim. Gözden kaçan en önemli nokta yatırım teşvik belgesi alır almaz Çin'den gümrüksüz araç ithalatının önü açılıyor. (CB kararnamesi) Yani muhtemelen ekim kasım gibi Çin'den gümrüksüz BYD ithalatı başlar.

Not 7: ABD...
2020 model Ford Mustang 28.000 dolar, yani 920 bin TL.....Biz burada bu paraya Egea alabiliyor muyuz?

Not 8: 1,5 sene önce Türkiye'nin en büyük DEPREMİ oldu ve en ufak gündemde yeri kalmadı.

17 Ağustos depremi senelerce konuşulmuş, gündemden çok geç düşmüştü.

Not 9: Asgari ücretin 17 bin TL ve bordrolu çalışanların %55'inin asg ücretli olduğu bir ülkede bir inşaat işçisi ayda net 50-55 bin TL kazanıyorsa orada işsizlik diye bir sorun yoktur. Emeksiz yemek peşinde olma sorunu vardır. Gerçekler her zaman acıdır.

Not 10: ABD haziran enflasyonu negatif geldi. Temmuz ve ağustos da iyi gelirse eylülde faiz indirimi kesin gibi. Ondan sonra TCMB potaya girecek. Ekim veya kasımda 200 bp faiz indirimi gelebilir. Bence hata olur. Hayırlısı olsun.

Not 11: Diplomasinin gereği olan pragmatik yaklaşımla, salt menfaatçiliği karıştırınca “kendini kurnaz zanneden aptallar” olarak görülürsünüz.

Sonuçta tükürdüğünü yalamaya mahkum bırakılırsınız.

Not 12: Ayhan Bora Kaplan davasının tanığı, Bekir Bozdağ’ın özel hukuk bürosu olduğunu para vererek iş gördüğünü iddia ediliyor.

Milli Eğitim Bakanı’nın özel okulları, Sağlık Bakanı’nın özel hastaneleri varken Adalet Bakanı’nın neden özel hukuk bürosu olmasın ki?
Onun başı kel mi?

Not 13: Gazeteci olarak kendini lanse eden biri 90 bin dolarlık saat takıyorsa, malı mülkü kim bilir ne kadardır?

Kimden almışsa bu parayı onun düdüğünü çalıyordur; ama böyle bir düdük Viyana Filarmoni Orkestrası’nda bile yok!

Not 14: Şakanın en zalimi hangisidir, bilir misiniz? İnsana evvelâ ümit, sonra bir zaruri hayal kırıklığı vermek... (REŞAT NURİ GÜNTEKİN / Akşam Güneşi)

Not 15: Üçkağıda getirilmek, en son süprüntüleri satın almak için kandırılmak istiyorlar. Televizyon reklamlarıyla eğitilmiş bunlar. Bir değer taşıyan tek şeyin, poşetlerine koyabilecekleri şeyler olduğunu sanıyorlar. ( J. G. BALLARD / Öteki Dünya )

Not 16: Sefalet ve yoksulluk süreci artarak devam ediyor ve devam da edecek…

Not 17: Bir haftadır sabahtan-akşama uğradığım koylar tepeleme insanla dolu. Kalabalık aileler, dost grupları, bir arada güle eğlene günlerini geçiriyor.
Konuya aşina biri, ‘‘Belediye otobüsleri sayesinde’’ dedi.
Ege’nin en güzel koylarına gitmek için aracınızın olması gerekmiyor; belediye otobüsleri hemen her yöne yolcu taşıyor. Önceden otele rezervasyon da gerekmiyor; çoğu insan veya grup otelde kalmıyor çünkü. Ya günü birlik yolculuğa çıkılıyor ya da gidilen koyda basitçe kurulan çadırlarda kalınıyor…

Gümüldür ’de denizin yanı başında evi bulunan bir yakınım hafta sonları yazlığına gitmekten vazgeçti; evinin bulunduğu sitenin bir uçtan diğer uca kıyılarında yerli turistlerin kurduğu çadırlar yüzünden… Site sakinlerinin vaktiyle kendi başlarına denize girebildikleri kıyılar, çoktandır dışarıdan gelenler tarafından da kullanılıyor…
Önceki gün, Urla’nın Altınköy sahilindeydim. Vaktiyle hafta arası nadiren kalabalık olan plaj yeri, iğne atsan yere düşmez haldeydi. Birkaç yıl önce arkadaki sakin kafesinde yazımı rahatlıkla yazdığım kafe işi büyütmüş; fiyatları bayağı ucuzlatarak kahvehane havası kazanmıştı.

Biri, ‘‘Daha önceleri deniz zevki bulunmayan nice insan artık koylara koşuyor’’ demişti de fazla önemsememiştim. Ne dediğini uğradığım koylardaki kalabalıkları görünce anladım.
Vaktiyle ‘‘Halk plaja akın etti, vatandaş denize giremiyor’’ diyen bir vali çıkmıştı ya, ne yapalım bugün de halk plajda.
Oteller boş olabilir ama denize girilebilen koylar dolu.
Urla-İskele’de Gelinkaya adını taşıyan bir yerin varlığını bilir, önünden gelir geçerdim. Bu defa oraya da uğradım. Beş yıldızı hak etmekten henüz uzak bir kıyı şeridi, ama yine de eskisinden hayli farklı. 
Denizi muhteşem Mordoğan-Manal da öyle. 
İlgilenilmiş ve sonuç alınmış.
Gülbahçe ise yakın ilgi bekliyor.

Not 18: İktidar partisi 2023 seçiminde bir kumar oynadı. Veya kumarda son kozlarını oynadı. Daha önce uzun vadeli vaatlerde bulunurken işi daha rahattı. Uzaya çıkacağız, dünyanın hâkimi olacağız, LGBT’yi durduracağız gibi kulağa hoş gelen vaatler belirli bir kesimi etkileyebiliyordu. En son genel seçimin öncesinde ise somut ve yakın vadeli vaatlerde bulunmak zorunda kaldı, ekonomideki sorunlar yüzünden.
Karadeniz’de bulunan doğalgazla veya Gabar’dan fışkıran petrolle makus talihimiz değişecek diyerek, hatta değişti bile diyerek, oy istedi. Ekonomiyi biz bozduk, yine biz onarabiliriz diyerek oy istedi. Mülakatı kaldıracağız diyerek oy istedi. 10 bin TL’nin altında emekli maaşı kalmayacak diyerek oy istedi. Asgari ücret zammının enflasyonun üzerinde olacağını söyleyerek oy istedi. Seçimden sonra görüldü ki elindeki kozlar sahteymiş, blöf yapıyormuş, seçmenini kandırıyormuş.

Sonuç itibarıyla AK Parti seçmeni bütün yanlışları denemiş ve hepsini tüketmiş oldu. Uzun vadeli vaatleri de duygusal mesajları da dini ve milli konulardaki çağrıları da cevapsız bırakmadı son on yıl boyunca. Ama nihayet ekonomiyle ilgili kısa vadeli vaatlere sıra geldiğinde ip koptu. İktidara açmış olduğu krediyi artık kapatma zamanının geldiğini anladı.

AK Parti iktidarlarının ilk on yılını da dikensiz gül bahçesi saymayan, o günlerdeki yanlışlara o günlerde itirazlarını yöneltmiş bir yazar olarak bu tespiti yapıyorum…
“Dün ile bugün arasında bir kavga çıkarsa, yarın kaybeder” de demişti Churchill. Bu laf da boş laf değil bence.

Not 19: Toplumda 3 kesime karşı öfke birikimi olmuş enflasyonist dönemde…özellikle turizm beldelerindeki yeme/içme sektörü…galericiler/otomobil bayileri…emlakçılar/müteahhitler..