Uşak’ın Banaz ilçesinde yalnız yaşayan Nazif Bozkaya’dan bir süredir haber alamayan komşuları eve yaklaştıklarında içeriden kötü koku geldiğini fark edince durumu polis ekiplerine bildirdi, meğer adam yalnız vefat etmiş, günlerce kapısını çalan olmamış, koku gelmese komşular hala fark edemeyecekmiş..

Bu haber ne Avrupa'dan ne  Amerika'dan ne de İstanbul'dan. Komşularla yardımlaşmanın sanki çok iyi olduğu zannedilen bir Anadolu şehrinden. Kendimizi kandırmayalım, çok derin bir yalnızlık buhranı içinde yaşıyoruz.  Birbirimizin yarasına merhem olmak, zor ve ihtiyaç olduğu anlarında el uzatmak gibi erdemler tarihin tozlu sayfalarında anlatılan birtakım menkibeler adeta.

Velhasılı büyükşehirlerde de taşrada da insanlar yalnız, insan insanın yurdu olmaktan çoktan çıkmış durumda. Menfaatler bitince muhabbet hemen kesiliyor. Kendimizi kandırmayalım lütfen.

Arjantin yolunda:

Türkiye 2001 kriziyle alt üst olan ekonomisinin içerisinde halen debelenen Arjantin olma yolunda hızla ilerliyor!
Arjantin ekonomisi 2001 krizi sonrası öyle yanlış ekonomi politikalarıyla yönetildi ki, bugün ülkede faizler yüzde 97 seviyesinde!
1 dolar 349,96 Arjantin Pezosu’na denk geliyor.
Asgari ücret ise 36 bin Arjantin Pezosu, evet yanlış okumadınız tam tamına 36 bin Arjantin Pezosu!
Ülkenin yerel para biriminin hiçbir değeri yok döviz karşısında!
Ülkede somon ekmek 1 dolar yani 349,96 Arjantin Pezosu
Süt 0.81 dolar yani 283,46 Arjantin Pezosu
1 kilo et 8.30 dolar yani 2904,63 Arjantin Pezosu
Anlayacağınız paranın hiç mi hiç değeri yok ülkede!
Ülkede neredeyse halkın yarısı (yüzde 40) yoksulluk sınırının altında hayatını irade ettirmeye çalışıyor!
İnsanlar ceplerinde değil, yanlarındaki çantalarda para taşıyorlar o kadar değersiz para ülkede!

Türkiye 2001 kriziyle alt üst olan ekonomisinin içerisinde halen debelenen Arjantin olma yolunda hızla ilerliyor!
Arjantin ekonomisi 2001 krizi sonrası öyle yanlış ekonomi politikalarıyla yönetildi ki, bugün ülkede faizler yüzde 97 seviyesinde!
1 dolar 349,96 Arjantin Pezosu’na denk geliyor.
Asgari ücret ise 36 bin Arjantin Pezosu, evet yanlış okumadınız tam tamına 36 bin Arjantin Pezosu!
Ülkenin yerel para biriminin hiçbir değeri yok döviz karşısında!
Ülkede somon ekmek 1 dolar yani 349,96 Arjantin Pezosu
Süt 0.81 dolar yani 283,46 Arjantin Pezosu
1 kilo et 8.30 dolar yani 2904,63 Arjantin Pezosu
Anlayacağınız paranın hiç mi hiç değeri yok ülkede!
Ülkede neredeyse halkın yarısı (yüzde 40) yoksulluk sınırının altında hayatını irade ettirmeye çalışıyor!
İnsanlar ceplerinde değil, yanlarındaki çantalarda para taşıyorlar o kadar değersiz para ülkede!

Son söz: İstanbul ve Ankara’da iyi parti aday çıkaramaz. Çıkarırsa iyi partinin alacağı oy % 3 ü geçemez ve iyi parti gerçekten boyunun ölçüsünü alarak siyaset sahnesine veda edebilir. Siyaset ben yaptım oldu sahnesi değildir. Bunu Meral hanımın bilmemesi imkansız.

Not 1: Yer gök, lise seviyesinde üniversite doldu.

Devlet üniversiteleri özelleştirilmelidir.

Üniversite eğitimine kamudan para aktarılmamalı.

Kafası çalışan, zaten BURS kazanıyor.

Not 2: Biz bir ÇADIR MEDENİYETİYİZ.

Nasıl ayağımızı bastığımız yere çadır kuruyorduysak, aynı mantıkla da bina dikiyoruz.

Gelişemedik.

Bu çağa ait değiliz.

Muhtemelen de, uzay çağına doğru tarihe karışırız.

Gerçekler böyle.

Siz de görüyorsunuz.

Not 3: "Yeni bir söz söylesem
neye yarar ki,
Söyleyemediklerim
ince bir sızı."

Cahit Zarifoğlu

Not 4: Dünya telaşından dolayı mevcut haleti ruhiyemizin sebebini İmam Gazzâlî tasvir etmiş: "Bir mü'min üç gün art arda ilim öğrenmeyi, kitap okumayı keserse fark etmese de manevî halleri altüst olur."

Not 5: OVP’de yazılan rakamların çok daha iyileri içinde bulunduğumuz 2023 yılında zaten gerçekleşmeliydi. İşsizlik, enflasyon, kur, ihracat başta olmak üzere makro göstergeler tablosunun tamamı çok daha iyi olmalıydı. Türkiye beş yıldır bitmeyen müzmin krize mahkum olmamalıydı. Hayat pahalılığı, yoksulluk ve gelir dağılımı adaletsizliği bu boyutta olmamalıydı. Ülkenin uluslararası alandaki tatsız görüntüsü ve mesela swap peşinde koşturma hali hiç yaşanmamalıydı. Ama, başta kötü yönetim ile buna eşlik eden slogan ve hamaset, elbette ehliyet-liyakat eksikliği ülkeye kıymeti ölçülemez seneler kaybettirdi. Bırakın uçmayı kaçmayı, ekonominin basit gerçekleri uygulanmış olsa, sabah 9 akşam 5 mesai yapılsa bile Türkiye’nin GSMH’si yerinde saymayacak ve iki katına yakın büyümüş olacaktı. Kişi başı gelir de 12 bin 500 Dolar’dan 9 binlere inmemiş, muhtemelen 17 bin Dolar seviyesini yakalayacaktı. Kötü yönetimin faturasının anlamak için, 2013’te 12 bin 500 Dolar olarak gerçekleşen kişi başı gelirin 2026 için 14 bin 855 Dolar olarak hedeflendiğini, 2023 hedeflerinde ise bu rakamın 25 bin Dolar olduğunu hatırlatalım.

Not 6: Ekonomi tıkanmasa Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dünlerde idealize ettiği anlayıştan vaz geçmeyeceği açık. Ekonominin tıkandığını kim anlatmış olabilir sayın Cumhurbaşkanı’na bilmiyorum. Her kim ise iyi bir şey yaptığı muhakkak.
4 saat süren bakanlar kurulu toplantısının ardından sayın Cumhurbaşkanı “Sorun ekonomik değil psikolojik” değerlendirmesini yapıyor. Yani 4 saat boyunca yapılan sunumlar “Sorun ekonomik değil psikolojik” kanaatini mi oluşturdu? Ne yani, toplumun psikolojisindeki bozukluk mu bu enflasyon canavarını besliyor? Nasıl bozuldu bu toplumun psikolojisi? Belki buna da bir yorum getirmek gerekiyor.
Belki makro planda da ülke ekonomisinin tıkanma noktasına geldiği ortaya konmuştur Cumhurbaşkanlığı nezdinde, bu makro tıkanmanın vatandaşa yansıyan kısmı gerçekten dar gelirlilerden geçtik, orta gelirlileri bile delirtecek nitelik taşıyor. Psikolojik boyut varsa böyle olmalı.
Asıl psikolojik sorun bunun yeterince görülmemesindedir. Devletin yoksulluk yardımı yaptığı aile sayısı 3.2 milyondan yüzde 38 artarak 4.4 milyona çıkmış.
Tarihi bir özdeyiş var: Yardım almaya alışanlar buyruk almaya da alışırmış. Bu da işin psikoloji boyutu değil mi? Siyasi psikoloji…
Ne diyelim, yine de hayırlar getirsin OVP bütün psikolojisi hasar görenlere, bütün ülkeye…

Not 7: Ülkemizde bir çok hizmet ve ürün fiyatında enerji ilk sırada etkileyici unsur oluyor ama bence pek dikkate alınmayan konut fiyat düzeyi de hesaba katılmalıdır.
Esnaf olsun, depolama olsun veya diğer hizmetlerde olsun konut-gayrimenkul fiyat artışı maliyetlere doğrudan etki ediyor. Bu nedenle ülkemizde fiyatlandırma politikasında konut-kira maliyetlerinin de iyice hesaplarda dikkate alınması zaruridir.
İyi ama konut fiyatını kim patlattı... ???
“Ortada Nass var, sana bana ne oluyor”... cümlesini bugün yüksek fiyat düzeyi olarak hep beraber ödemiyor muyuz?
Geçmiş olsun.

Not 8: adem havva'yı kaybedince onu gündüz aramış, gece uyumuş. havva ise adem'i gece-gündüz aramış ama bulduğunda onu umursamaz görünmüş.

derler ki: aşık ile maşuk arasında olan aşk, maşukta ziyade­dir.

Not 9: “Kitap zekâyı kibarlaştırır.
Zekânın tavırlarını efendileştirmek için okumak zorundayız.”

Cemil Meriç

Not 10: Menkul kıymet tesisi uygulamasında da ağırlıklı olarak şirketler kesimi kayrıldı. 2021 Aralık’ta faiz artırılırsa batmasından korkulan şirketlerin hepsi KKM’nin açtığı negatif faiz ortamında kâr rekorları kırar hale geldiler. 
 
Bu negatif faiz dalgasının üzerinde sörf yapamayan tek kesim ise sabit gelirliler oldu. Ne bol krediye ulaşabildiler ne de şirketler kesimi gibi makro ihtiyati düzenlemelerle kayrıldılar. Emeğin milli gelirden aldığı pay küçüldü.
 
Negatif reel faizin KKM sayesinde sürdürülebilmesi nedeniyle TL tasarruflar gözden düştü, dünyanın konut ve kira fiyatları reel olarak en çok artan ülkesi haline geldik.

KKM tartışması, bıçağın bir silah mı yoksa hayatı kolaylaştıran bir alet mi olduğunu tartışmaya benziyor. Sonuçta kimin hangi niyetle kullandığı, aletin tanımından daha önemli oluyor.
 
KKM bence sürdürülemez ve genişleyici bir ekonomi politikasına zaman kazandırıp sorunların üstünü örttü. Bu özelliği nedeniyle de çok tehlikeli bir silaha dönüştü.
 
KKM’nin hükümete açtığı zaman tüneli işsizliğin yükselmesini ertelerken, tünelde üç büyük patlama yaşandı. Bu patlamalar kalıcı yapısal sorunlara dönüştü.
 
Sizce 2021 Aralık’ta KKM ilanı yerine TCMB faiz artırımı yapılsaydı, enflasyonun bu kadar yükselmesi ve katılaşması, konut sorununun bu kadar derinleşmesi ve emeğin milli gelirden aldığı payın bu kadar düşmesi mümkün olur muydu?
 
Bu dönemde enflasyon ve konut fiyatları dışında banka ve şirket kârlarında da rekorlar kırıldı. Değersiz TL’ye, ucuz ve bol krediye, ucuz emeğe alıştırılmış olan bir kısım şirketler de ayrı bir sorun haline dönüştü. 
 
Geldiğimiz noktada KKM’nin aceleyle tasfiye edilmeye çalışılması da tüm sorunları derinleştirebilir.
 
Sonuçta hükümet KKM tünelinde zaman yolculuğu yaparken gelir ve servet eşitsizliği uçurumunda derin bir çukur daha açıldı.

Nor 11: Allah yoldan çıkan bir güruha hidayet etmez.. 

Allah bizi yoldan ayrılan güruhlardan eylemesin. Âmin ecmain inşallah, hayırlı cumalar.

Not 12: “-Babam beni dövdüğü için herkes beni dövüyor ama sorun değil. Onu öldüreceğim!
-Ne babanı mı öldüreceksin?
-Onu içimde öldüreceğim, birini sevmeyi bıraktığında içinde ölmeye başlar.”

Şeker Portakalı adlı filmden, çok sarsıcı ve müthişti..

Not 13: Mehmet Şimşek'in enflasyon ile mücadeleyi ücretlilere yıkmasıyla zenginlere dokunmamaya devam.

Ortada yapısal reform ya da verimliliği arttıracak bir model yok.
Sıcak para kurtarıcı olamaz, Osmanlı son döneminden farklı değil.

Not 14: Kartal gibi olun

Kartala saldırmaya cesaret eden tek kuş kargadır. 
Karga kartalın sırtına oturur ve boynunu ısırır. 
Kartal ne karşılık verir, ne de kargayla savaşır; kargaya zamanını ve enerjisini harcamaz, 
sadece kanatlarını açar ve daha yükseğe uçar. 
Uçuş ne kadar yüksek olursa 
karganın nefes alması o kadar zorlaşır ve sonunda karga oksijen eksikliği nedeniyle aşağıya düşer.

Kartal gibi olun
kargalarla uğraşmayın 
sadece yükselmeye devam edin. yolculuk boyunca orada olabilirler ama yakında düşecekler. 
dikkatinizin dağılmasına,
yenik düşmenize izin vermeyin.... Hedeflerinize odaklanmaya,
öğrenmeye, 
büyümeye ve 
yükselmeye devam edin 
sonunda başaracaksınız

Not 15: Kişiler umudunu hiçbir zaman kaybetmemeli. Ancak hiçbir çaba sarf etmeden umut etmek, ham hayal olur. İnsan önce kendini değiştirmelidir. Her durumda doğru düşünmek, doğru söylemek ve doğru hareket etmek şiarımız olmalıdır. Yönetim düşüncemizi, ahlakımızı, ötekilere bakışımızı, çalışma tempomuzu, üretme ve tüketme alışkanlıklarımız değiştirmezsek, hayatımız değişir mi? İyiliği artırmazsak, kötülüğü önlemezsek huzur bulabilir miyiz? İşi ehline vermezsek, yöneticilere sorumluluklarını hatırlatmazsak, suç ve günaha karşı çıkmazsak nitelikli bir yönetim olur mu? İnsan kendini değiştirmezse toplum değişmez, toplum değişmeyince yönetim değişmez. Yaşadığımız sorunları çıkaran zihniyetimiz ve davranışlarımız aynı kalırsa sorunlarımızı çözmek mümkün olur mu?

Not 16: Z kuşağı kendisinden önceki kuşakların davranış biçimlerini yerle bir etti. İyi ya da kötü tartışılır ama durum bu. Slow living (yavaş yaşam) bu kuşak arasında son birkaç yılın yükselen trendi. Bu kuşak hiçbir şeye vakti olmayan, sürekli ne kadar meşgul olduğunu anlatan, hızlı yaşayan kuşağa elveda dedi.
Yavaş yaşam, hayata bilinçli bir yaklaşımı anlatıyor. Bu yaşamı tercih edenler her anın kıymetini anlamak, hayatta önemli şeylere öncelik vermek gibi kavramları benimsiyor. İronik olarak daha bilinçli yaşama kavramı sosyal medya sayesinde ana akım popülerliğe ulaşmış olsa da yüzyıllardır birçok kültürde ‘yavaş yaşam’ teşvik ediliyor.
Fikir basit, takviminizi iş ve sosyal işlevlerle doldurmamak, boş zamanları artırmak, doğada daha fazla zaman geçirmek, daha fazla kitap okumak vs.
Yavaş yaşam başlığı içeren videolar milyonlarca kez izleniyor, bu konuda kılavuzluk eden kitaplar yok satıyor. “Ay çok yoğunum, beş dakika boş vaktim yok” cümlelerini kullananlar da artık fazlasıyla demode olarak kabul ediliyor.

Not 17: Hangi basiretli tüccar, iddialı sanayici, gayretkeş ihracatçı veya azimli çiftçi; bu OVP’ye bakıp kendine gelecek çizebilir, yarına dair plan yapabilir? Aslında OVP’yi bizler, onu hazırlayanlar kadar ciddiye alalım, yeter… Onların “yaz ve unut” kabilinden program ürettiklerine bakmayın. Bizlerin “yazan değil yapan” iradeye ihtiyacımız var. Hedeflerine gelince… Daha 40 gün önce verdikleri hedefi %50’den %65’e çıkaranların, 3 yıl sonraki tek haneli enflasyon hedefi ne kadar isabetli olabilir ki…

Not 18: Eğer tahta çürükse, onu kesip biçsen, en usta marangozun elinde işlesen dahi, çivi tutmayacağından gayretin boşa gider. Burada çürük tahta, son 10 yıldır reform görmemiş ekonomimizdir. Enflasyon zaten çürütmüş, vergiler örselemiş, güve kemirmiş. Tahtakuruları delik değiş etmiş…

Burada bize OVP’yi uygulayacağımız sağlam bir tahta lazım. Bu da ancak yapısal reformlarla mümkündür. Hukuk alanındaki reformlar eksikse, yabancı bu tahtaya çivi çakamaz. Eğer rekabet, finans, verimlilik, tarım gibi alanlarda reform yapılmamışsa, innovasyon eksikse her alanda girişimcilerimiz kazanç kapısı açamaz.

Not 19: Bu programı hazırlayanların gayretini asla küçümsüyor değilim. Başta Cevdet Yılmaz, Mehmet Şimşek ve Hafi ze Gaye Erkan olmak üzere binlerce insan/saat emek verenlere yürekten teşekkür ederim. Fakat 1-gerçekçi tespit, 2-kapsayıcı çözüm olsa da 3-güvenilir uygulayıcı yoksa geçmiş olsun. Enflasyonu 3 yıl sonra tek haneye çivilemek isteyenlere bir marangoz hatırlatması; çürük tahta çivi tutmaz.

Not 20: Ey Gönül!
Ateş için rüzgar ne ise,
aşk için de ayrılık öyledir;
küçük olanı söndürür, büyük olanı ise daha da güçlendirir.. Aşk; ateşten bir denizi, mumdan kayıkla geçmektir, yanıp kül olmadan asla geçemezsin.
Şeyh Galib

Not 21: Cennet ümidi içinde cehennem hazırlıkları yapıyoruz.

İsmet Özel

Not 22: Ey insan! Yüce Rabb'ine karşı seni aldatan nedir?

Not 23: Finans piyasası çöktü;
Ev-emlak piyasası,
Tarım sektörü,
İkinci el araba piyasası çökmek üzere;
Sanayi ara malı ithalatı sıkıntıda,
Yüksek fiyattan ev araba alanların vay haline!
Tarihimizin en acı IMF programı başlıyor.

Not 24: Gelecek üç yılda borçlanmayın,çok mecbur olmadıkça büyük rakamlı satın almalar yapmayın,Nakit olarak Fiziki Altın da kalın.Bankada altın hesabı açmayın.2024 ABD seçimlerinden sonra herşey hızlanacak.Kuru gıdalar da stoklu gidin,banyo ve bahçe sulamak için Su tankları alın.
Kurtoğlu

Not 25: CHP eğer İzmir’de Tunç Soyeri aday gösterir, iyi parti ise Ümit Özlale’yi aday gösterirse ve hdp İzmir’de Büyükşehir Adayı çıkarırsa; chp izmir belediyesini ak parti ya iyi parti adaylarına kaybedebilir. CHP İzmiri kazanmak istiyorsa tunç soyeri aday göstermemeli. Olaki gösterirse İzmir chp nin kalesi olmaktan çıkar. İnsanları çok zorlamamak lazım.

Not 26: Kendisi olmaktan rahatsız olanlar, kendisi kaldığı sürece rahatını feda edeceği korkusu taşıyanlar toplum hayatına galebe çaldı.

İsmet Özel

Not 27: KOMEDİYE gelin.

100 yıldır ENFLASYONU düşüremeyen Türkiye, 72 katlı merkez bankası binası inşa etmiş.

Not 27: ‘Sen yoksun o benlikler hep vehm ü gümanındır’. 

Galip Dede

‘Yeni terleyen bıyığına sakalına sevdalanan kişi, ölünceye dek o daireden dışarı adım atamaz’.

Hafız

İnsan olmak,  kendi kusurlarınla yüzleşmek  ve olgunlaşmak yolunda bitmek bilmez bir sorumluluk, bir vazifedir. İnsan daima yıkılanı onarmak, bozulanı düzeltmek ödevindedir. ‘Yeryüzünde tevazu ile yürüyen’, ‘Rahman’ın azameti karşısında sesleri kısılan’ kullardan olmayı niyaz edelim. Bir kıymetimiz varsa, onu ‘Allah’ın önünde silinmemiz’e borçlu olalım. Benliğin höykürmesi acziyetin, benliğin Hüsn-ü Mutlak karşısında silinmesi içsel kuvvetin işaretleridir. 

Er meydanı buradadır, pehlivanı pek azdır.