İş dünyasının tanınan isimlerinden biri olan ve Koç Holding A.Ş.'nin 43 yıl Muhasebe Müdürlüğü görevini üstlenmiş olan İnan Kıraç’ın, Büyükçekmece’de düzenlenen bir nikâhla Emine Alangoya ile dünyaevine girmesi, ailesi ve kamuoyunda büyük bir yankı uyandırdı. Bu gelişmenin ardından, İnan Kıraç’ın kızı İpek Kıraç, dikkat çeken açıklamalarda bulundu.

MAHKEMEYE BAŞVURUDA BULUNDU

İpek Kıraç, İstanbul Anadolu Sulh Hukuk Mahkemesi’ne başvurarak, babası İnan Kıraç’ın manevi ve maddi olarak korunması amacıyla kısıtlanması ve kendisine vasi atanması talebinde bulunduğunu duyurdu. Açıklamasında, bu kararın kendisi için oldukça zor bir süreç olduğunu vurgulayan İpek Kıraç, babasının son yıllarda sergilediği davranışların ve tercihlerin çevresi tarafından da şaşkınlıkla karşılandığını ifade etti.

SAĞLIK DURUMU GÜNDEME GELDİ

Açıklamasında, annesi Suna Kıraç’ın vefatının ardından İnan Kıraç’ın hayatına giren bazı kişilerin, babasının sağlık durumunu suistimal ettiğini iddia eden İpek Kıraç, bu kişilerin babasının akli melekelerinin zayıflamasını kullanarak menfaat elde ettiğini belirtti. Babasının yıllardır yanında çalışan, sevdiği ve güvendiği kişilerin işten çıkarıldığını ve babasının çevresinden izole edildiğini dile getiren İpek Kıraç, “Babamın muhakeme kaybı ve akıl sağlığı sorunu yaşadığı, yakın çevresindeki herkesçe açıkça gözlemlenmiştir” ifadelerini kullandı.

Detay Fotoğraf-276

İpek Kıraç'ın yaptığı açıklama şu şekilde;

Basın ve Kamuoyuna;

Bugün İstanbul Anadolu Sulh Hukuk Mahkemesi’ne başvurarak, babam İnan Kıraç’ın manevi ve maddi olarak korunması amacıyla kısıtlanması ve kendisine vasi atanması talebinde bulundum. Konunun artık adalete intikal etmiş olması sebebiyle, haberin duyulmasının ardından oluşabilecek bilgi kirliliğini ve gerçek dışı yorumları önlemek ümidiyle, sadece bu kapsamda, basın ve kamuoyunu bizzat bilgilendirmeyi tercih ediyorum.  

BENİM İÇİN ZOR BİR KARAR

Öncelikle ifade etmek isterim ki, bu benim için çok zor alınmış bir karardır. Beni henüz iki aylıkken annem Suna Kıraç’la birlikte evlat edinen ve büyük bir sevgi ve özenle yetiştiren babam İnan Kıraç’ın içine düşmüş olduğu durumdan kurtulabilmesi için tek bir başka şans dahi kalmış olsaydı hiç kuşkusuz o yolu seçiyor olurdum. Ancak gerek babamı koruma arzum, gerek babamın yönetimindeki kurum ve kuruluşların sağlığı ve devamlılığı konusunda hissettiğim sorumluluk ve gerekse de annemin manevi ve maddi mirasının korunması yönündeki iradem bu kararı almayı zorunlu hale getirmiştir. 

BABAMIN YANLIŞ TERCİHLERİ HERKESİ ÜZDÜ

Babam İnan Kıraç’ın son yıllarda basına da sıkça yansıyan yanlış tercihleri ve davranışları sadece beni değil onu tanıyan ve seven herkesi şaşırtmış ve üzmüştür. Başta anlamlandırmakta zorlandığımız ve babamın karakteriyle uyuşturamadığımız bu davranışların sıklığı ve boyutu giderek artmış olup neticede, özellikle son zamanlarda, yakın çevresindeki herkesin açıkça gözlemlediği bir şekilde “muhakeme kaybı ve akıl sağlığı sorunu” yaşadığı malum olmuştur. 

BABAMIN YAŞAMINI İSTİLA ETTİLER

Annem Suna Kıraç’ın 2020’de vefatı sonrası babamın hayatına giren bazı şahıslar, babamın akli melekelerinin zayıflamasını acımasızca istismar etmekte olup adeta babamın yaşamını tüm açılardan istila etmişlerdir. Özellikle babamı duygusal olarak suistimal eden bir şahıs, kendine ve yakınlarına menfaat sağlamak amacıyla kurguladığı düzeni fark edecek, karşı gelecek ve babamın çıkarlarını koruyacak herkesi babamın iş ve özel hayatından tek tek uzaklaştırmıştır. Bilimsel tüm araştırmalar akıl sağlığı ve hafıza problemleri yaşayan insanların uzun süredir tanıyıp güvendiği kişilerle birlikte olmaya, rutinlerinin devamını sağlamaya ihtiyaç duyduğunu kanıtlamışken, bu şahıs bilerek ve kasıtlı olarak babamın uzun yıllardır en yakınında çalışan, sevdiği ve güvendiği insanların tümünü işten çıkarmak suretiyle babamı bütünüyle yalnızlaştırmış, onu korumasız ve sahipsiz kılmıştır. Babama şahsi cep telefonundan doğrudan ulaşmak dahi pek çok dostu ve ailesi için imkansız hale gelmiştir. Dolayısıyla babamın son birkaç yıldır bizleri üzen ve şaşırtan tüm davranışlarının ardında kendi öz iradesi değil hayatına bir anda giren bu şahısların kararları ve yönlendirmeleri olduğu artık çevresindeki herkesçe aşikârdır. Hatta öyle ki, babamın ağabeyi merhum Can Kıraç dahi, vefat etmeden kısa bir süre önce bu duruma isyan etmiştir. 

EVLİLİĞİN BİLİNCİNDE DEĞİL

Aldığım son habere göre de, 87 yaşında ve malum sağlık durumunda olan babam 20 Aralık tarihinde aile ikametimiz ya da işyerlerimizle hiçbir ilgisi olmayan Büyükçekmece’de yıldırım nikâhı ile evlenmiştir. Babamın sevgi ve iyi niyet temelli olmadığı aşikâr olan bu sözde evliliğin bilincinde bile olmadığına inanıyorum.  

BABAM TUZAĞA DÜŞÜRÜLDÜ

Yaklaşık iki senedir babamın açtığı acımasız ve haksız davalarla mücadele etmek zorunda kalmama ve bütün bu anlamsız dava süreçlerinin arkasında şimdi evlendiği bu kişinin olduğunu bilmeme rağmen, babama duyduğum sevgi ve aile birliğimizin hatırına babamın akıl sağlığını gündeme getirmeyi içime sindirememiştim. Ancak 87 yaşındaki babamın içine düşürüldüğü bu son tuzak, artık gerekeni yapmam ve bu suistimale bir son vermem konusunda beni ikna eden nihai gelişme olmuştur. 

MİRASI KORUMAK İÇİN ELİMDEN GELENİ YAPACAĞIM

Babama annemden kalan manevi ve maddi mirası korumak için elimden geleni yapacağımın, tüm hukuki yollara başvuracağımın bilinmesini isterim. Babamın hukuki koruma altına alınması da bu sürecin bir parçasıdır. Eminim ki annem de her türlü istismara, suistimale ve haksızlığa karşı ailemizi korumaya devam etmemi isterdi. Bundan sonra en doğru kararı muhakkak ki yüce Türk adaleti verecektir. 

ANNEMİN HAYAL ETTİĞİ HİKAYE BU DEĞİLDİ

Elbette ki bizi bir aile yapan annemin, babam ve benim için hayal ettiği hikâye bu değildi. Ve elbette ben de bu hayatı babamla karşı karşıya değil el ele geçirmeyi dilerdim. Keşke böyle olabilseydi.