Herkes üniversite okumak zorunda mı?
Üniversite öğretmen, doktor, hakim, savcı vs. olmak isteyenler için şart elbette ama herkes beyaz yakalı olmak zorunda mı?
Toplum baskısı ve ailenin yanlış yönlendirmesi ile maksat üniversite mezunu olmak için on binlerce genç yıllarını boşuna kaybediyor.

Bunun yerine her bir genç ilgi alanına göre lise yıllarında doğru mesleklere yönlendirilebilir.

Meslek liselerinin de aslında amacı bu.
Ama günümüz meslek liseleri en düşük puanlı öğrencilerin, maksat lise mezunu olmak için seçtikleri okullardan olmaktan öte geçemiyor.

Oysa bir motor ustası, bir sıvacı, bir marangoz, bir su tesisatçısı, bir terzi olmak fena mı?

Emin olun hepsi beyaz yakalılardan daha fazla kazanıyor.
Sözün özü, herkes sevdiği mesleği yaparsa çok daha mutlu olur, bunun yolu da eğitim sistemini buna uygun şekilde dizayn etmek.

Son söz: Tembellik hem bedene hem beyine ihanet..

Benden söylemesi: Türkiye'de doğruları söylemenin, yanlışlara muhalif olmanın yeni adı bidon kafalılık,
Elinde gres yağı ile nereyi yumusatsam diye gezmek muhaliflik.
Ana muhalefet partisi buldu.

Kulağa küpe: Yatılı bakıcı (modern köle) ücretleri zirveye çıkmış. Kardeşim yeryüzüne saldığın canlı ile akşamları ve geceleri bile ruhen ve fiziken temasa geçmeyeceksen ne halt yemeye çocuk yapıyorsun. Bu dünya senin buğday ektiğin sonra da başaklar meyve verince narsist duyduklarını tatmin ettiğin bir tarla mı!

Not 1: Asgari ücret açlık sınırının altında kaldı deniyor. Kimin için açlık sınırı? 4 kişilik aile için. Dünyanın hiçbir ülkesinde asg ücret 4 kişilik aile geçindirmek için verilmez. Amacı da bu değildir. Tek 1 bekar kişinin kendini idame ettirmesi için verilir. O da lükse kaçmadan..

Not 2: TUİK ölüm sayılarını açıklamış. 2023 ölüm sayısı 526 bin. Doğum sayısı 958 bin. Nüfus artışı sadece 93 bin. 958-526=432. Yani nüfus artışı 432 bin olması gerekirken nasıl sadece 93 bin olabiliyor? Rakamlar tutarsız...

Not 3/ Nvidia'nın piyasa değeri 3.33 trilyon $'a ulaşmış durumda ve Microsoft'u geçerek dünyanın en değeri şirketi şu anda. Bakalım balon nerede patlayacak.

Not 4: Barbar, denince aklımıza ne geliyor?
Gayrı medeni, vahşi, saldırgan, zalim, vd.,
Antik Yunan, kendinden olmayan bütün toplumlara "Barbaros" demiş.
Yaban, yabancı, öteki...
Eh, tarih boyunca "öteki" oldun mu da, hep zalim, vahşi, ilkel sayılırsın...
Sonra Romalılar da tutup kullanmış bu terimi...
Ama "yabanlar"ın sakallı hallerine bakıp ondan "barba" diye bir kelime çıkarmışlar; "sakallı" yani...
Taşralı veya yaban elden gelenbirileriysen, hani ille de kabasın, karmakarışıksın ve elbette sakallısın ya, öyle bir şey...
Sonra gide gide iş Barba Rossa'ya dönmüş; kızıl sakala...

Not 5: Neden böyle hızla boşalıyor sokaklarla alanlar,
neden herkes dalgın dönüyor evine?
Çünkü hava karardı, barbarlar gelmedi.
ve sınır boyundan dönen habercilere göre,
barbarlar diye kimseler yokmuş artık.
Peki, biz ne yapacağız şimdi barbarlar olmadan?
Bir çeşit çözümdü onlar sorunlarımıza. Kavafis

Not 6: İnsanlar değişti.
Eh cehennem var, farkındayız.
Merhamet ve acıma duygusu vicdanlarda hiç kalmadı.
Sosyal medyada, insanlar kendini, kocasını, çocuklarını, hayatını, evinde ne varsa, ne
yaşanıyorsa anlatıyor.
Aile sırrı kalmamış
Aile mahremiyetine ait, ne varsa her şeyini anlatıyor.
Sanırsın kendini ifşa et dönemi başlamış.
Anneni anlat, kızını anlat.
Anlatın durun.
İstesen olmaz.
Utanma duygusu, ne kendi adına, ne ailesi adına, ne yaşadıkları adına falan da kalmamış.
El bombası elinde, kendisini kendi kucağında patlatıp geziyorlar.
El bombası kucakta, pimi parmaklarının arasında.
Patlat dur.
Gazeteci Nagehan.
Sosyal medyasından yazmış, döktürmüş kendisini, kocasını ve hayatında ne varsa ifşa etmiş.
Rasim'den şiddet görmüş ve şöyle anlatmış.
"Evliliğim boyunca fiziksel şiddet gördüm, psikolojik ve ekonomik şiddet gördüm.
Yıllardır bunları içimde biriktirdim, bu gerçeklerden bahsetme zamanı gelmiştir.
İnsan bazen kendi için susuyor, içine atıyor.
Susmuş olmaktan pişmanım.
Gereken hukuki işlemleri başlatıyorum, artık susmayacağım.

Sevgili hemcinslerim susmayın, sustukça şiddet devam ediyor.
Bu tür erkeklere sesimizi yükseltelim, dur diyelim yeter diyelim yeter".
Diye uzun uzun yazmış.
Ben yazıyı kısalttım biraz, sıkıldım çünkü.
Nagehan hanım.
Siz susunca bütün kadınların susmayacağı gibi, siz "yeter" diye bağırınca bütün kadınların
yeter diye bağıracağını sanmayın.
Ülkeye yön veren haliniz vardı, ne oldu evde bir kuru kocanıza yön verememişsiniz.
Bir kuru Rasim'den korkmuşsunuz.
Cumhurbaşkanı ile defalarca aynı uçağa bindiniz, bu adam beni dövüyor deseydiniz keşke.
Emine hanım ile, hep buluştunuz ve konuştunuz, bu adam beni dövüyor bütün paramı elimden
aldı deseydiniz keşke.
Korkuyorum bu adamdan deseydiniz.
Her gün televizyon ekranlarında idiniz.
Bir gazetede yıllardır köşeniz var.
Rasim'den korkmak ne demek, ne münasebet.
Belki de susmaya hakkı olmayan, sayılı kadınlardan biri olabilirsiniz.
Çok güzelsiniz ve ağzı laf yapan bir kadınsınız.
Evli iken, kocanızın her türlü meselede ortağı olup, sonra ondan şikayet edemezsiniz.
Nagehan hanım, tanışırız üstelik.
Sizinle hangi kadınlar empati yapacak bilemem ama.
Sizinle kimler el ele tutuşup ses yükseltecek bilemem ama.
Ben empati yapamıyorum.
Rasim ile program yaparken, programda sus bi ya diye, bağıra çağıra elime vurmuştu.
Keşke beni arayıp, o iyi günlerinizde kocanız yani onun adına özür dileseydiniz.
Allah yardımcınız olsun.
Çocuklarınıza acısın.

Not 7: Bayram çakalları var.
Beleşçiler, bedavacılar ülkenin her bir tarafına savrulmuşlar.
Eski ünlüler, eski sosyetikler ve influencer denen mesleksizler.
Bedava tatillere koşmuşlar.
Buralarda bedava tatil yapıp, bedava yiyip içecekler.
Onlar orada diye emin olun, kimse koşa koşa o mekanların meraklısı olmayacak.
1 uyduruk paylaşım yapacaklar.
Hava atacaklar, bir taraftan.
O mekanlara, istekleri ile yıldırıp öf dedirtecekler.
Bence bunları bayram süresince engelleyin ve story’lerine bakmayın.
Siz, bir şişe suya bile, tıpış tıpış para öderken.
Bedava ve beleş hayatlarına ve paylaşımlarına ortak olmayın.

Not 8: Türkiye uzun bir süredir aşırı talep genişlemesi ve aşırı istihdamla büyüyor. Bu da haliyle hem cari açığı hem de enflasyonu patlatıyor. Buradaki kritik değerimiz de NAIRU’dur; yani “enflasyonu arttırmayan doğal işsizlik oranı”… Bu oran Türkiye’de yaklaşık %10’dur. Yani işsizlik yüzde 10’un altına indiğinde enflasyon oranı artmaya başlar. Yüksek enflasyon sürerse, zamanla, bu durum enflasyonist beklentileri de patlatır. Yani enflasyon enflasyonu doğurur. Bugün Türkiye’de olan da budur. 

Not 9: Edremitteyim. İzmirden  iyi ki kaçtım derken, anladım ki her yer insan cehennemi.

Ülkede kıyamet kopmuş.
Olanlar olmuş.
Sabah motosiklet kıyameti var, her köşeden beklemeden dönen şuursuz motosikletli adamlar.
Arkalarında karıları, onları telaş içinde temizlik işine bırakmaya gidiyorlar 
Eh 2 bin TL temizlik işi, saat 14.00’te iş bitti diyorlar, haydi başka işe.
Gözleri saatte.
Kocalarından gelecek telefonda gözleri.
Sanki camsız ev olurmuş gibi.
Her köşeden kamyonetler çıkıyor, arkalarında inşaat malzemeleri ile adeta yarışıyorlar.
Sağa sola, çıkışa bakan yok.
Site bahçevanları gece saat 24.00’te bahçe budaması yapıyor, testere sesleri gökleri çınlatıyor.
Sabah saat 06.00’da bahçe temizliyorlar, gelen insanlara hazırlık yapıyorlar.
Eve gelen, yapılması gereken işleri yapmak üzere gelenler, cebine bakmaktan iş yapamıyorlar.
Günlerce, söz veriyor gelmiyor.
Herkes dilenci.
Herkes arsız.
Herkes yüzsüz olmuş.
Utanma kimse de kalmamış.
Sahilde, denize on adım, şok market sahilde, geceleri kapamak için iğrenç kırmızı hantal kepenkler yapmış.
Sahilde, balıkçı kahvesinin yanında motosikleti ile gelen saygısız, ayarsız insanlar.
Gözaltı torbalı.
Göbekli.
Sapsarı dişli.
Sakallı.
Berbat saçlı.
Darmadağın.
Berbat adamlar, öksüre tıksıra, geğire yürüyorlar.
Yanlarındaki kadınlar, saç dipleri çıkmış, darmadağın.
Kimsenin el ve ayaklarına bakamazsınız.
Kadınlar adamlara, adamlar kadınlara razı.
Çocukluğumdaki gibi, terbiyeli sessizlik hiç kalmamış.
Çakalca para kovalayan insanlar, ciğerci önünde bekleyen kedileri yarışmada geçmiş.

Her yer insan cehennemi.

Olanlar olmuş.
Gözleri ile konuşan insanlar kalmamış.
Her meslek erbabının, namuslu olduğu zamanlar kalmamış.
Ne güzel uyurduk evlerimizde.Ne güzel uyurdu insanlar evlerinde.
Hayatla arkadaş olan ve kalan tek kişi kalmamış.
Herkes birbirine düşman. 
Hissediyorum, kimse kimseyi sevmiyor.
Şimdilerde.
İnsanlar birbirine kin kusmak için yer ve yol arıyorlar.
Kader dediğimiz şey, çoktan değişmiş.
Doğduğumuzda ki, var denilen alın yazısı çoktan değişmiş.Herkes kendi kaderini yaşar, çoktan değişmiş.
Öyle bir kader yazılmış ki, içinde yalan, içinde kin, içinde kötülük ve menfaat tohumları var.
Ne ana tohumu.Ne ata tohumu.
Zavallı halimiz var.
Gözyaşı da kalmadı ki, kim ağlayacak o da belli değil.

Not 10: Zengin, hiç bu kadar çok değilmiş.
Danışmanlık firması Capgemini araştırma yapmış.
Dünyada zengin sayısı 22.8 milyona ulaşmış.Fransız merkezli danışmanlık firması, araştırmaya göre;
En az 1 milyon dolarlık likit varlığa sahip, yüksek gelirli bireylerin sayısı yüzde 5.1 artmış.
Ve sayısı, 22.7 milyona ulaşmış.
Rakamları boş verelim.
Bu kişiler toplam servetlerini kat kat artırmışlar.
Anlaşılır gibi değil, değil mi?
Alım gücü zayıflamış, ekonomi berbat herkes fakir, bu insanlar nasıl zengin oluyorlar.
Valla.
Hiçbir şey. Eskisi gibi değil.
Allah, daha da versin diyeni bulamazsınız.
Zenginin malı mülkü ve parası züğürdün dilini yorar diyemezsiniz.
Beddua ediyor herkes.

Not 11: Hiperenflasyon dalgası geliyor.Küresel GSYİH 2023te 105 trilyon,toplam borç stoku 390 trilyon $
ABDnin 2023 te GSYİH sı 27 trilyon,federal devlet borç stoku 35 trilyon$.
Federal Borç stoku ki; ayrıca eyaletlerin borcu var.
1980:1 
2008:10
2017:20
2022:30
2024:35trilyon $
Sistem çöktü.

Not 12: Allah'ım bizi ummadığımız bir rızık ile rızıklandır, şahsiyetli bir yuva lütfet, iyilerle karşılaşmayı nasip et.

Not 13: Yılda bir kurbân keserler halk-ı âlem îyd için
Dem be dem sâat be sâat men senin kurbanınam

(Fuzûlî)

Not 14: Her yolculuk içe doğru yolculuktur. Geriye imgeler, güzel anılar ve dostluklar kalır.

Not 15; Eğlenmek, çoğu insanın kabul ettiği eylemlerle yapıldığında normal kabul ediliyor. Bir yerlerde okudum. Sokrates düşüncelerinden ötürü ölüme mahkûm edilir. Baldıran zehri içirilir. Birazdan ölecektir. Bir melodiyi ezberlemek için uğraşır. Ailesi ve öğrencileri biraz da çekinerek ölüm öncesi bu çabayı anlamaya çalışırlar. Onlara bu durum saçma gelir… Ölüm öncesi bir ezgiyi öğrenmek için gösterilen çaba da eğlenceli olabiliyor.
Öğrenmek de delice keyif verebiliyor galiba yoksa Arşimet çıplak bir şekilde sokağa çıkarak "buldum" diye bağırır mı? Bazı ergenlik ritüelleri, sünnet törenleri ve güzellik ameliyatları da kendini iyi hissetmek için organize ediliyor. Ancak eğlenmek bazen teşhis edilemeyen bir delilik de olabilir.
Yoksulluğun zirve yaptığı bir ülkede, insanların yemek programlarında yapılan yemeklerin televizyon ekranındaki görüntüsünü ekmeğine katık yaparak karınlarını doyurmaya çalışmaları da adı konulmamış bir delilik olarak görülebilir. Başkalarının karnını nasıl doyurduğuna bakarak kendi karnını doyurmak, psikolojik olarak normalliğimizin bir parçası haline gelmiş olabilir.
Günümüzde, iş dışındaki zaman diliminde eğlenmek, rahatlamak ve kendini iyi hissetmek önemli bir yer tutuyor. Ancak bu eğlence biçimleri, toplumun genel ruh hali ve psikolojik durumu hakkında ipuçları verebilir. Boş zaman etkinlikleri ve eğlence anlayışı, insanların ve toplumların içsel dünyalarını yansıtabilir ve onların psikolojik sağlıkları hakkında bilgi sağlayabilir. Eğlenmek, sadece zaman geçirmek değil, aynı zamanda bir tür kendini ifade etme ve duygusal denge arayışıdır. Bu bağlamda, eğlence kültürü ve biçimleri, bireylerin ve toplumların ruhsal durumlarını ve psikolojik ihtiyaçlarını anlamak için önemli ipuçları sunabilir.

Not 16: İnsanlara dramatik olmayan pembe diziler, aşklar ve eğlenceler iyi geldi. Çünkü savaş yeterince maceraydı ve korkunçtu. Hafif müzik, hafif eğlenceler... Buradaki "hafif" kelimesi olumsuzluğu değil, kaçınılmazı tanımlıyor aslında. Hafif eğlenceler, hafif aşklar, hafif güldürüler ve Yeşilçam...

Not 17: Ünlü bir şarkıcı şehre gelecek. Terapideki genç kadın "Mutlaka orada olmalıyım" diyor. Değersizliği konuşuyoruz. Bu değersizlik, değerli işler yaparak, değerli kişilerin konserine giderek tamir edilmek isteniyor galiba. Bu tür etkinliklere görmek ve görülmek için gidiyor çoğu insan. Görülmek teşhirciliği, kendini sahnelemeyi de kışkırtabiliyor. Özel elbiseler, saçlar özel. Özel birinin konserine özelleşmiş olarak giderek özel olma çabası biraz da...
Gidenlerin çoğu bu özelin peşinde olunca, en özel bile özelliksizleşiyor galiba. Bu tür toplu tapma/tapınma törenlerinde özel olmak isteyen herkes, başkasının da özel olup olmayacağına karar veren jüri üyesi gibidir. Yani saçlarını özel yaptıran kişi, yanında özel sanatçıyı alkışlayan ve bu etkinlik için saçlarını özel yaptırmış kişiyi de beğenip beğenmeme durumunda.
Bu tür durumlarda öteki genelde "iii, saça bak" oluyor. Ötekinin özel olduğunu kabul etmenin zorluğu. Öteki eğer özel olmuşsa, bu benim özel olmama tehdit gibi biraz da. Beğenmemek en kestirme yol. Bu kadar özel olmak isteyen insanın katılacağı özel bir etkinlikte görünüm çok önemli. İnsan ilk bakışta görüneni/gösterileni görüyor. İşte fark edilebilme teşhirciliği/göstermeyi de çekici kılıyor.
Yaşasın narsizm. Kendini özel sanmanın ama özel olamamayı bilmenin, ama kabul edememenin adı galiba. Aynı estetik cerrahın neşterinden geçen burun, yüzdeki aynı bölgelere sıkılan botoks, aynı çizgi kaşlar, aynı mağazadan alınan elbise, saç modeli aynı olan, aynı parfümü sıkanların bu kadar aynılığa direnmelerinin adı belki de özel olmak. Benzer biyografiler ve eylemliliklerin getirdiği monotonluktan çıkabilmenin adı bu özel olma gayretiyle özel olamama hali. Bu durumdan çıkmanın seçilen yolu da başka bir etkinliğe katılmak.

Not 18: Arkadaşlar buluştuğumuzda birbirimize "yeni fıkra var mı"yı sorardık. Sonra da gülerdik. Bazı dinlediğimiz fıkralara da zaman geçince yeni duymuşçasına bir daha gülerdik. Her buluşmanın fıkra kısmı vardı. Seyirci olduk şimdi artık. Hayatın birçok alanından geri çekiliyoruz. Birçok alanı birkaç kişi dolduruyor ve çoğunluk izleyici oluyor. Stand-up izliyoruz. Yaşadığımız çağ insanı pasifleştiriyor adeta.

Not 19: Bu GÖÇMEN işinde manyak para dönüyor.

Bunların vatandaşlık işlerini hallederek manyak servet edinenler var.

Bir gün eğer bunlar ortaya çıkarsa, FETÖ boyutunda işler olduğunu göreceksiniz.

Millet peynir - zeytin alamaz halde. Kira ödemek zorlaşıyor. Çünkü, bunlar çalıyorlar.