Seyhan ilçesi Güneykuşak Bulvarı'nda 28 Haziran’da Murat Akdöker yönetimindeki otomobilde bulunan 1 çocuk annesi öğretmen Hatice Çelik ile daha önce hakkında şikayetçi olup, uzaklaştırma kararı aldırdığı eşi uzman çavuş Gökhan Çelik arasında tartışma çıktı. İddiaya göre, aralarında kıskançlık nedeniyle geçimsizlik olduğu belirtilen çiftten Gökhan Çelik, beylik tabancası ile çıkan tartışmada bacanağı Murat Akdöker'i yaraladı, eşi Hatice Çelik otomobilden inip, kaçmaya çalıştı. Ancak Gökhan Çelik, kendisi gibi Mardin'de görev yapan eşini arkasından ateş edip öldürdü, seken kurşunlar olay yerine yakın yerdeki polis aracına isabet ederken, yoldan geçen İsmail Hakkı Ağca (71) ve Can Alagöz (57) yaralandı.

YARALI HALDE OLAY YERİNDEN KAÇTI

Olaya müdahale eden polis ekipleri, cinayet şüphelisine teslim olması konusunda ihtarda bulundu. Ancak Çelik teslim olmayı reddedince bacağından vuruldu. Gökhan Çelik, yaralı halde ara sokaklara girerek kaçtı. Cinayet Büro Amirliği ekipleri, Yeşilyuva Mahallesi'ndeki bir binanın damında saklandığı belirlenen Çelik'i, operasyonla yakaladı.

İFADESİ ORTAYA ÇIKTI

Emniyetteki sorgusunun ardından adliyeye sevk edilip, tutuklanan Gökhan Çelik'in savunmasına DHA ulaştı. 4 sayfalık savunmasında öldürdüğü eşi Hatice Çelik ile 2020 yılında tanıştıklarını ve Şubat 2021'de evlendiklerini, evliliklerinden 2 yaşında bir erkek çocuklarının olduğunu söyleyen Çelik, 2021 yılı içinde eşinin görev yaptığı okula silahlı olarak gidip, kendisini silah zoruyla alarak götürdüğü yönünde hakkında şikayette bulunduğunu belirtti. Bu şikayetle ilgili adli bir işlem yapılmadığını, başlatılan idari soruşturmadan ise ceza almadığını belirten Çelik, "Bundan başka olayımız olmadı. Aramızda her karı koca gibi olan sözlü tartışmalarımız vardı. Bu tartışmalardan dolayı ve tartışmalardan sonra eşimin annesi ve teyzeleri sürekli olarak eşime 'Dediğin dedik olsun' deyip, bizim aramızı açmaya ve evimize huzursuzluk vermeye çalışıyordu. Ben de eşime, annesi ve teyzelerine ve dediklerine aldırış etmemesini ve evimizin huzurunun kaçmaması için sürekli olarak uyarıda bulunuyordum. Aile bütünlüğünün sağlanması için elimden geleni yapıyordum" dedi.

'GÖRÜRLERSE LAF SÖZ OLUR'

13 Haziran'da eşi Hatice'yi arayıp nerede olduğunu sorduğunu belirten Çelik, eşinin de okulda olduğunu, okuldan kendisi gibi öğretmen olan ve aynı okulda görev yapan O. ile birlikte çıkacağını söylemesine sinirlendiğini belirtti. Eşine, O.'nun bekar olduğunu, O. ile gitmenin doğru olmadığını, meslektaşlarının yol çevirmesi yaptıklarını, kendisini O. ile görmeleri halinde laf-söz olacağını söylediğini ifade eden Çelik, "Eşim de bana 'Sen de 2 yıl önce birileri ile kahvaltıya gittin ve arabasıyla işe gitmiştin' dedi. Eşimin kastettiği kişi, benimle aynı karakolda görev yapan M. astsubaydır. M. astsubay ile bir kere kahvaltıya gittim, benim aracım olmaması nedeniyle de sadece bir kez işe bıraktı. Zaten kendisi bence yaşça büyük ve benim üstüm olur. Benim bu kadın ile aramızda herhangi bir şeyin olmayacağını eşime söylemiştim. Bu yüzden eşim aynı konuları açıp, beni tahrik ediyordu. Eşim M. astsubayı kastettikten sonra telefon konuşmasını bitirdi ve beni engelledi" diye konuştu.

'KALK GİT LAN, BURASI OTEL Mİ'

Mesaisi bittikten sonra eve gittiğinde eşi ile çocuğunu gördüğünü belirten Çelik, "Çocuğum uyuyordu. Hiçbir şey söylemeden yatak odasına geçip, uzandım. Bir süre sonra eşim yatak odasına girdi ve 'Kalk git lan, burası otel mi?' diye bağırdı. Ben de kendisine 'İşten yeni geldim, yorgunum, çocuk uyuyor, bağırma' dedim. Bunun üzerine eşim, 'Sen O. hocaya kurban ol, onun gibi olsaydın keşke' dedi. Tartışma büyümesin diye sustum. Eşim kendine vurarak 'Ölmek istiyorum' diye bağırmaya devam etti. Kendisini sakinleştirmeye çalıştım. Bana tekme attı, kulağımı çekti, 'Senden nefret ediyorum' dedi. Ben de 'Böyle olmayacak gel polise gidelim, sen kendine zarar vermeye devam ediyorsun' dedim. Aşağı indik, araca bindik. Eşim 'Nereye gidiyoruz' deyince emniyete gittiğimizi söyledim. O da 'Kendime geldim, bir tur atalım' dedi. Biraz araçla dolaştıktan sonra eve geldik" dedi.

UZAKLAŞTIRMA KARARI VERİLDİ

Balkonda oturup, birlikte sigara içtiklerini söyleyen Çelik, şöyle devam etti:

"Yarın nasıl yapalım, izne çıkacağız, memlekete gideceğiz' dedim. O da yarın 'Karne dağıtacağız' dedi. Ben de 'Karne dağıttıktan sonra yola çıkarız' dedim. O da 'Tamam, bavulları hazırlayım' dedi. Sabah bir gürültü ile uyandım. Evin kapısı açıktı. Eşimin asansöre bindiğini görünce, arkasından 'Hayırdır? Bu saatte nereye gidiyorsun, ne oldu?' dedim. Cevap vermedi. Asansöre binerek indi. Bir süre sonra eşimi aradım, mesaj attım, cevap vermedi. En son aramama cevap verdi, hastanede olduğunu söyledi. Hastaneye gittiğimde, eşimin polisin yanında olduğunu gördüm. Polisin yanında, benden şikayetçi olacağını ve darp raporu alacağını söyledi. Ben de bunun üzerine 'Çocuk evde yalnız kaldı, evin anahtarını ver, eve gidip, çocuğu çıkartayım’ dedim. Anahtarı alıp eve gittim. Eve gidip çocuğumu alıp eşimden şikayetçi olmak için emniyete gittim. Bize 1 ay karşılıklı olarak uzaklaştırma kararı verdiler."

'ÇOCUĞUMU ÖZLEDİM, ADANA’YA GİTTİM'

Uzaklaştırma kararının ardından eşinin nereye gittiğini bilmediğini, daha sonra dayısından eşinin Adana'ya gittiğini öğrendiğini belirten Çelik, "Çocuğumu çok özlediğim için Adana'ya gittim. Eşimin annesini aradım, 'Müsaitseniz, hem çocuğumu göreyim hem de bir şeyler aldım, onları vereyim' dedim. Obalar Caddesi'nde pazar yerinin oraya çağırdı. Bir marketin içinde eşimin annesi ve çocuğumu gördüm. Yanlarına gidip, çocuğuma sarıldım ve öptüm. 1 saat zaman geçirdik. Aldığım oyuncak ile çocuğumu oynattım. Eşimin annesine çocuğu verirken, 'Annesine söyle çocuğumu yemeğe götüreyim, giydireyim' dedim. O da 'Tamam gel' dedi. O gece bir tanıdığımın evinde kaldım" dedi.

CİNAYET GÜNÜNÜ ANLATTI

Olay günü eşini çocuğu görme konusunda aradığını, önce kabul etmediğini daha sonra adres vererek 'Gel buradan alabilirsin' dediğini söyleyen Çelik, eşini nasıl öldürdüğünü de şöyle anlattı:

"Çocuğumu almak için aracımda beklemeye başladım. Bir araçla geldiklerini görünce aracın olduğu yere doğru gittim. Aracı kullanan bacanağım Murat'a selam verdim. Eşime 'Hani çocuğu getirecektin?' dedim. Eşim de 'Sana çocuğu göstermem, 1-2 yılda geçse çocuğu göstermem, boşansak da bu çocuğu göremezsin' dedi. Murat, bana 'Arkada araçlar var, trafiğin akışını engelliyorsun’ deyince ben de 'Tamam benim araç ileride, beni oraya bırakırsın' diyerek aracın arkasına, Murat'ın olduğu tarafa bindim. Eşim de 'Tamam çocuğu arayayım, bir gösteririm, bir göstermem' diyerek beni tahrik etmeye devam ediyordu. Murat, yolun kenarına geçerek durdu. Murat, eşime, 'Tamam, ara ara görüştür’ dedi. Ben de Murat'a, 'Kardeş ben eşimle konuşuyorum, lütfen Murat bir müsaade et, elini ayağını öpeyim' dedim. Bu sözüm üzerine Murat, 'Bu iş olmaz, uzaklaştırman var, görüşemezsin’ dedi. Daha sonra arkasını dönerek bana bakıp, 'Dur lan, ben bir polisi arayım’ dedi. Ben de 'Murat elini ayağını öpeyim, eşim çocukla ilgili bir şey söylesin, ona göre ararsın, sonuçta çocuğumu görmeye gelmişim, kimse ile münakaşa etmek istemiyorum' dedim. Bunun üzerine Murat, aracı hızla sürmeye başladı. Murat'a 'Aracı durdur, ineyim, beni nereye götürüyorsun?' dedim. Murat, önce 'Tamam seni indireceğim, hele dur dur, tamam, bekle indireceğim seni dur' dedi. Kocavezir tarafında bulunan metro ışıklarında, kırmızı ışık yanıyordu ve aracı durdurdu. Işıkların yanında polis aracını gördüm."

'BAŞIMA SIKACAKTIM'

Çelik, şöyle devam etti:

"Bu sırada kendimi vurmak için görev silahımı çıkardım, eşim ve Murat'a tabancayı göstererek, 'Beni tahrik ediyorsunuz, psikolojimi bozdunuz, başıma sıkacağım' dedim. Murat, polislerin yanına araçla iyice yaklaştı. Bu sırada tabancayı öne doğru uzatmıştım, elim tabancanın tetiğindeydi. Tabancayı kendime çevirecektim ancak Murat bir anda aracın frenine basınca elimdeki tabanca patladı ve Murat yaralandı. Bu sırada şoka girdim ve araçtan indim. Bir an duraksadım, ne olduğunu anımsayamadım, eşim de araçtan indi ve ne oldu sonrasını hatırlamıyorum. Koşmaya başladım. Tabanca ile ateş ettim mi, bilmiyorum. Polisler bana ateş edince ayağımdan yaralandım ve yere düştüm. Yere düşünce kendimi öldürmek için tabancayı başıma doğrulttum. Tetiğe bastım ancak tabanca ateş almadı. Baktığımda mermi bitmişti. Sonra kaçıp bir dama sığındım, yakaladılar. Tedavimin ardından beni cinayet büroya götürdüler. Olayın nasıl olduğunu, olayın şoku ile hatırlamıyorum. Eşim Hatice'yi vurdum mu, hatırlamıyorum. Ancak Murat, aracı ile polislerin yanına geldiğinde araçtan indikten sonra ateş etmeye başladım. Nereye, nasıl, kaç el ateş ettim; bilmiyorum. Olayın şoku ile şu an hatırlamıyorum. eşimin başına doğru, yerde yatan şahsa ve orada bulunan polislere karşı ateş ettiğimi hatırlamıyorum. Halen olayın şokundayım. Ayağımdan yaralanma ile ilgili kimseden şikayetçi değilim.

Editör: Yağmur Kaya