Gitsinler..
Bir zaman sonra; Şiirler seni yazar şarkılar seni anlatır gibi olursun Vuslata erenler onlar bu hikayenin dışında şanslıdır... Senin masanda Müslüm baba ile...
Bir zaman sonra;
Şiirler seni yazar şarkılar seni anlatır gibi olursun
Vuslata erenler onlar bu hikayenin dışında şanslıdır...
Senin masanda Müslüm baba ile Cemal Süreya ile oturursun ve başlar
baba konuşmaya "ah özledim" ve diğer taraftan da Süreya şöyle der
"Şimdi sen kalkıp gidiyorsun. Git.
Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. Gitsinler...
Haniye suikasti:
Daha acımız taze. Hele biraz sağalsın, Aksa Tufanı'nın başından beri Heniye hakkında "Katar'da şu kadar mal varlığı var, çocukları ve torunları bilmem hangi ülkede yaşıyor" yalanlarını dolaştıran Siyonist destekçilerini tek tek afişe edeceğiz. Siyonizmle hesabımız bitmeyecek.
İran yeni cumhurbaşkanına alan açıyor.. İran imparatorluk neticede; kimsenin gözünün yaşına bakmaz. Adamlar kendi cumhurbaşkanı ve müstakbel cumhurbaşkanı adayı olan dışişleri bakanını öldürdüler. Acımazlar.
Tabii Türkiye'deki İrancı, mollacı köpekler de suskun. Heniye'yi İsrail'e İran rejimi satmıştır. İnancım bu yönde. Ama öyle olmasa bile "canımız"ı koruyamayan bir şebeklik şebekesidir İran rejimi. Allah, onlarla da hesaplaşma fırsatı ihsan etsin bize.
Allah Heniye'nin şehadetini makbul etsin. Biz de kendi utancımızı biraz daha derinleştirelim.
Son söz: Lgs, Tyt ve Ayt (lise ve üniversite geçiş imtihanları) sıralamalarının lig sıralamasından farkı olmayacak muhtemelen.. Üstte elit % 2 lik bir grup, orta inek karnı gibi geniş, alt ortaya yakın fena. Elitler hariç sıralama averajla (yaş, not ortalaması, boy, güzellik vb) belirlenecek.
Uyarı: IMF gelse bundan daha iyi olurduk diyenler hayal görüyor. 2010'da Yunanistan'da IMF ne yaptı bir baksınlar. Memur maaşları düşürüldü, devlete personel alımı durdu. Halk sokaklarda yattı. Bizde devlete personel alımı sürüyor, maaşlara da bol kepçeden zam yapılıyor. Ha o kemer sıkma döneminin ardından geleceklerini kurtardı Yunanlılar ve şimdi rahatlar. Acı reçete şart.
Tadımlık: Kavgamız var ve fakat bu kavgayı can pazarı haline getirecek bir er meydanı yok. Bu yüzden, erlik göstermenin gösterişsiz bir yolunu keşfetmemiz zarureti var.
İsmet Özel, Desem Öldürürler/ Demesem Öldüm..
Kulağa küpe: Medeniyet denilen maskara mahlûku görün:
Tükürün maskeli vicdânına asrın, tükürün!
Mehmet Akif Ersoy
Son çıkış: Akşam Hasan Dayımın evine gittik. Balkonda
oturduk.
Balkonun korunaklı bir yerinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın özenle
çerçevelenmiş bir resmi vardı. Baktım, o resim yerinde değil.
“Ne oldu, kaldırdınız mı resmi?” diye sordum.
Kaldırmamışlar.
Fırtınada düşmüş. Ama tekrar yerine koyma ihtiyacı
hissetmemişler.
Anladığım kadarıyla yürekleri soğumuş.
Benim bu yaptığım bir tür nabız tutma hizmeti.
Ak Partililer de muhalifler de istifade edebilir.
Tamamen organik.
Not 1: Mayıs 2023 yenilgisinden sonra siyasi muhalefet dağıldı.
Birlikte hareket etmenin fayda etmediğini düşünen siyasi partiler
kendi kabuklarına çekildiler ve halkın kantarında ne kadar
çekeceklerini görmek istediler. Ancak partilerin bu tavrına itibar
etmeyen muhalefet seçmenleri, iktidar karşısında bir güçlü bir
merkeze sahip olunması gerektiğini düşündüler.
Seçmenlerin tabanda birliği korumaları ve Cumhur İttifakı’na karşı
CHP şemsiyesi altında toplanmaları, partilerinden bağımsız davranan
seçmen sayısının arttığına işaret ediyor. Seçmenin parti
bağımlılığının azalması, muhtemelen gelecek seçimlerde de en
belirleyici faktörlerden biri olacak. Çünkü parti bağımlılığında
zayıflama, seçimleri bir nevi “kimlik sayımı” olmaktan çıkarıyor ve
sürprizlere açık hale getiriyor.
Not 2: 31 Mart’ta bir yerel seçim yapıldı, bir genel seçim
değil. Tahlillerde bunu sürekli hatırlamak gerekir. Mamafih seçim
yerel olmasına rağmen genele dair bazı sonuçlar da üretti. Bilhassa
muhalefet cephesinde! Muhalefette bir sadeleşme meydana geldi. İYİ
Parti dibi boyladı; geçen seçimde CHP ile birlikte yol yürüyen
muhafazakâr-dindar partilerin (SP, GP ve DEVA Partisi) ise adları
dahi geçmez oldu.
Gelecekte ne olacağı bilinmez, fakat bu partilerin içine düştükleri
karanlıktan aydınlığa çıkmaları çok ama çok zor. SP, bir gelenek
partisi, kör topal da olsa varlığını sürdürebilir ama o kadar, daha
fazlası yok. İYİ Parti, GP ve DEVA Partisi için ise deniz bitti
gibi. Artık bu partiler ne bir siyasi bir cazibe oluşturabilir ne
de bir ağırlık merkezine dönüşebilirler. Meclis’te olabilirler ama
bir siyasi geleceğe sahip değiller.
Not 3: Her seçim, yapıldığı dönemin yapısal ve konjonktürel
şartları altında değerlendirilmeli. Mesela AK Parti açısından
düşünüldüğünde; iktidarın şahsileşmesi, 2017’den beri
büyükşehirlerde zemin kaybetmesi ve sivil kimliğinden uzaklaşarak
devletleşmesi partinin birçok yapısal sorunla karşı karşıya
olduğunu gösteriyor. Keza ekonomik kriz, kira fiyatları,
emeklilerin feryatları da AK Parti’yi konjonktürel olarak baskı
altında tutuyor.
Seçmen kararını verirken bu yapısal ve konjonktürel durumu göz
önünde bulundurduğundan seçimleri ve sonuçlarını bu koşulları
merkeze alarak analiz etmek gerekir. Seçmen davranışları, birtakım
ezberler üzerinden okunamaz. Nitekim büyük bir özgüvenle dile
getirilen “Türkiye’de seçmenin yüzde 70’i sağ, yüzde 30’u soldur”,
“Milliyetçilik yükseliyor” ve “İç Anadolu asla CHP’ye oy vermez”
gibi ezberlerin, aslında mevzuu anlamaya pek de yardımcı olmadığı
31 Mart’ta bir kez daha ortaya çıktı.
Not 4: Erdoğan, mevcut yolda yürüdüğü takdirde gün gittikçe
kendisinin ve partisinin kan kaybedeceğini, kutuplaşmayı
sürdürmenin kendi aleyhine işleyebileceğini gördü. CHP ile
normalleşme ya da yumuşama yönünde atılan adımın sebebi bu.
Fakat normalleşme ihtiyacını görmek başka, bunun gereğini yerine
getirmek başka. İktidarın mevcut ittifak mimarisi bir normalleşmeyi
kolaylaştırmıyor, aksine zorlaştırıyor. Zaten seçimden bu yana
geçen sürede verilen sinyaller de, iktidarın normalleşme limanından
çok uzak olduğunu gösteriyor.
Not 5: Seçim kaybetmiş, kendi tabanını küstürmüş bir AK Parti iktidarının muhalefete karşı sertleşmesi, kaybettiği oylara yenilerini ilave ederek üzerlerine toprak serpmesi demek. Ekonomik krizin başlattığı mutfaktaki yangın daha çok uzun süre devam edecek. Sertleşen bir iktidar, kucaklayıcı davranan CHP karşısında yeni mevziler kaybeder.
Not 6: “ah! şu dağların ardındaki kardeşlerim
siz neredesiniz?
halâ gelmediniz
söyler misiniz ne zaman geleceksiniz?
ne zaman?
ne zaman?”
(Ferman Karacam)
Not 7: “Şişedeki iki akrep” Soğuk Savaş döneminin nükleer güç dengesini tanımlıyordu. Genetik olarak bir akrep ötekini soktuğunda öteki de onu sokar ve ikisi de ölür. Günümüzde şişedeki akrep bir düzine ve şişe giderek ısıtılıyor. Geri dönüş yok gibi. Türkiye her opsiyona hazırlıklı olmalıdır.
Not 8: “beni siz delirttiniz, evet, evet evet siz.. siz
delirttiniz beni!
uçaklar, rüşvetler ve mobilyalar, ve ahlak üstüne nutuklar!
siz delirttiniz beni, hiç kuşkum yok bundan eminim.
darılmaca yok ben bir deliyim, ama beni siz delirttiniz.” (cem
karaca)
Not 9: Bir hüznü en iyi
anlatan şey sessizliktir.
Not 10: insan
sevdiğine son kez bakamaz..
Not 11: Herkes haklı, hiçbir şey doğru değil..
Not 12: Çocukluğumdan beri İsrail, işgale devam ediyor. Çocukluğumdan beri İsrail öldürmeye devam ediyor. Çocukluğumdan beri İsrail kendine ait olmayan bahçelere zorla girmeye, penceresinde gül yetiştiren kadınlara tecavüz etmeye, balkonlardaki hatıralara zorla sahip çıkmaya devam ediyor. Çocukluğumdan beri İsrail çocuk, kadın, genç, yaşlı demeden öldürmeye devam ediyor. Çocukluğumdan beri biz İsrail’i kınamaya devam ediyoruz.
Not 13: beni de çarmıha gerdiler ama kimse isa demiyor bana
gelmiyor elimden yaşamaktan başka bir şey.
Not 14: anne abartma ölümü, arada çık gel..
Not 15: Benim hayatım güneşin uğramadığı kiraz bahçelerine benziyor
Not 16: İnsan yola koyulunca ne çok dökülene rastlıyor.
Not 17: Senin yalnızlığına maya çalan bu tenha geceler oldu..
Not 18: Gidecek yeri olmayanların kaldıkları yerde mutlu olduğu görülmemiştir..
Not 19: Sevdiklerinden kendilerine miras olarak boşluk kalanlara hayat haciz getirmiştir.
Not 20: Seni dünya gözüyle bir daha görmek! Bunu da nereden
çıkardın?
İçimde boşuna arama bulamazsın böyle bir isteğin kırıntısını
Bilmez idiysen öğren duymadıysa iyi açılsın kulağın
Dünyadaki gözüme çarpmadın sen şimdiye dek
Baktın. Nasıl bakmayı optik okumakla öğrenmedinse
Yaşadın. Hiçbir zaman vesikaya bindirmedin yaşamayı
Kurduğun vaki değil polislerle bir ahbap çavuş ilişkisi
Dudaklarında bir gülümseme yaklaşmadın banka personeline
Kaç litre süt sağdıysan
Sattığının hepsi o kadardı..
Bülent Parlak
Not 21: "Biz bir çiçeğin açılmasına, bahar rüzgârıyla buluşmasına bakarken ölüm kapının arkasından sessizce dinliyordu." (Mevlana İdris Zengin)
Not 22: Evde hazırladığım hiç bir yemekten midem yanmıyor. TEREYAĞI ve ZEYTİNYAĞI dışında yağ kullanmıyorum. Bu ikisini de bol bol ekliyorum yemeklere.
Hazır kırmızı biberi de bırakacağım. Piyasadaki ürünler sorunlu. Yemeğe doğra bir tane ŞİLİ BİBERİ, acıyı gör.
(İsot falan hikaye...)
Not 23: Bir kum tanesiyim ama / Çölün derdini taşıyorum
Rüzgâr / Her sabah ayrı bir şarkıyla geliyor / Atım vefadandır /
Hiç kımıldamıyor / Ben varım rüzgârlar harab / Ben varım çöl
yerinde kalıyor
Sevgilim / Gücümü ölçme benim..
Mevlana İdris Zengin
Not 24: Ey benim
Mavi soluklarıyla saçlarımı dağıtan
Küçük
karanfilim
Gidiyorum
Öyle başını yana çevirip
Ağlama
Şarkı söyleyen kuşlarla
Acıları tanımayan renklerden
geçip
Ellerimde
Sabah denizden topladığım bir demet çiçekle
Dönerim
belki..
Mevlana İdris Zengin
Not 25: sahip olduğu zenginliğe emeğiyle, dişiyle tırnağıyla
kazıyarak geldiği hepimizce malum olan acun insanı, memleketin
sefil, aç, geleceksiz, umutsuz, bitik gençlerine tavsiyede
bulunmuş:
"gençler, çok yukarı çıkmak mutlu olmak demek değil.
hayatın iki yönünü de yaşadım. mevcut şartlarda mutlu olun."
Not 26: dilerim herkes bir gün zengin ünlü olur ve hayalini kurduğu her şeye kavuşur. böylece aranılan esas cevabın bu olmadığını anlar. Jim Carey
Not 27: İnsan, insan olduğunu unutmasaydı; iyiydi.
Not 28: ‘Yaralarınız olmasaydı nerede olurdu kuvvetiniz ? Kısık
sesiniz, erkek ve kadınların kalplerini titretiyorsa, bu sizin
hüznünüzdendir. Melekler bile yeryüzündeki sefil ve serseri
çocukları, yaşamın çarkları arasında dağılmış
bir insanın ikna edebileceği denli ikna edemez. Aşk'ın hizmetinde
sadece yaralı askerler hizmet edebilir.
Doktor, geri çekil.’
Thornton Wilder
Not 29: Alevden bir fanus içinde ruhum
Orda bir pencere; açamıyorum.
Yanı başımda bir çeşme var içemiyorum
Önümde uzanan bir köprü var geçemiyorum
N. G.
Not 30: Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar;
Zaman ne de çabuk geçiyor Monna.
S. K.
Not 31: Maske takmak bir mevcudu gizlemek değil, mevcudun olmayışını gizlemekti. Zaten olur da bir maskesini çıkaran bunu ancak başka bir maske takmak için yapardı. (ŞULE GÜRBÜZ / Kıyamet Emeklisi)
Not 32: Modern insan hâlâ aynı çemberin içinde debeleniyor.
İçinde büyüyen isyanı tatil beklentisiyle yatıştırılıp aylarca
mutsuzlukla, işyeri zorbalığıyla ve maddi hesaplamalarla boğuşan
çalışanlar...
Sonra tatil geliyor.
Ve hemen ertesi gün tatil yorgunluğudiye bir şey patlak veriyor;
aynı anda da tatil tesellileri...
Gülünç belki...
Özle, çabala, bekle ve sonra yorgunluğunu yaşa!
Ama hem kendini, hem çevreni, hem de sosyal medyayı böyle
olmadığına inandırmaya çalış...
Zor iş!
Not 33: "Bayram tatilinde üç gün kaçıp kafamızı dinleyeceğiz
abi" diyor; hele çocukları da kayınvalideye bırakırsak iyi
olacak."
Biliyorum...
Berbat bir mesai anlayışının, kredi taksitlerinin, boş çırpınmalara
emek harcatan iş tezgahlarının kurbanlarından o da...
Tam "dinleyebileceğin bir kafan kaldı mı?" diye soracağım,
vazgeçiyorum...
Zaten artık gülümseyip geçme ve her şeyin sevdiklerimin istediği
gibi olması için dua etme yaşındayım.
Not 34: Türkiye’de devletin vergi artışı vatandaşa devlet
baskısı olarak dönüyor.
İki anımı anlatarak konuya örnek vereyim: Bir cenaze dönüşü polis
köprü ayağında durdurup alkol kontrolünde “üfle” dedi. “Sayın
polisim meyhaneden değil, cenazeden geliyorum; halimden de belli”
dediğimde “üfle lan” ikazını aldım.
İkincisi de yine bir başka yol kesme hikayesi: Şehirlerarası yoldan
eve varmak üzereyken yolum kesildi ve “in arabadan, kaldır
ellerini” emrini aldım. Gece bekçileri görev yaptıklarını göstermek
istiyorlarmış ve yolları kesmişlerdi.
Kısacası siz vergi verirsiniz ve devlet yolunuzu keser.
Not 35: Soralım kendimize… Vergiler arttıkça sağlık sistemi mi
düzeldi. (düzelmeyi bırakın batıyoruz)
Vergiler artınca eğitimin kalitesi mi düzeldi. (düzelmeyi bırakın
çöküyoruz)
Vergiler artınca güvenliğimiz mi arttı. (sokaklar çetelerden
geçilmiyor)
Vergiler artınca hukuk-adalet mi geldi. (zindanlar masumlarla dolu,
sokaklar katillerle)
Vergiler artınca ne oldu biliyor musunuz? Devlet büyüdükçe, daha
çok vergi topladıkça yolsuzluk arttı, rüşvet arttı, israf
arttı…
Şimdi Mehmet Şimşek’e sormak isterim: Siz kimin için vergileri
artırmak istiyorsunuz?
Not 36: 2014-2023 tüm seçimlerde Erdoğan ya yüzde 52 ya da yüzde
51 aldı. Erdoğan’ın seçmen kitlesi adeta “Reis biz yolunda ölürüz;
ne fındığa para vermemen, ne çaya vermemen, ne buğdaya-arpaya para
vermemen ne de emekliye para vermemen hiç mesele değil” demiş
oldu.
Onların haklarını savunan bizleri de zaten hain-mandacı vs ilan
etmişlerdi.
Son söz: Ey AK Parti seçmeni sizi Reis’iniz ile baş başa
bırakıyorum. İyi muhabbetler.
Not 37: New York Üniversitesi profesörü James Carse tarafından geliştirilen “sınırsız oyun” yaklaşımı durumu farklı açıdan değerlendirme üzerine kurgulanmış. Carse, oynadığınız “oyunun” kurallarını, sınırlarını ve amacını değişmez şeyler olarak görmekten vazgeçmeyi öneriyor. Klasik oyuncuların “ya kazanacağım ya da kaybedeceğim” mantığı, kaygınızı daha da yükseltiyor. Sınırsız oyuncular ise, belirsizliği, oyunlarının bir parçası olarak kabul ediyor. İhtimal unsuru devreye girince, oyuncular kendi rollerine ve oyunun parametrelerine meydan okuyabiliyorlar.
Not 38: Risk yönetiminde risk alma katsayısına “risk iştahı”
deniliyor. Risk iştahı kişiden kişiye ve kurumdan kuruma farklılık
gösterir.
Risk iştahı yüksek olmayanlar, belirli alanlardaki risklerini
azaltarak, diğer alanlar için belirsizlikleri daha iyi tolere etme
şansını yakalayabilirler.
Örneğin, bazı insanlar, istikrarlı ve uzun süreli ilişkiler
sürdürerek kendilerini köklenmiş hissederler. Böyle düşünen meşhur
bir iş insanı şöyle diyor: “En iyi arkadaşlarım ortaokuldan ve
liseden beri tanıdığım insanlar. Lise aşkımla evlendim. İş yerinde
o kadar fazla muğlaklıkla cebelleşiyorum ki hayatımın diğer
alanlarında hep daha azını arıyorum.”
Hayatınızın belirli alanlarındaki riski azaltarak, diğer alanlarda
daha fazla risk üstlenebilirsiniz.
Risklerin finansal, entelektüel, sosyal, duygusal, fiziksel çok
farklı çeşitleri vardır. Kişilerin bu risk çeşitlerine dönük
hassasiyetleri de farklıdır. Hangi riskleri daha iyi tolere
edebildiğinizi bilmek sınırlarınızın tanımlanmasına yardımcı
olur.
Not 39: Küçük veya büyük bütün yolculuklar bir adımla
başlıyor.
Eyleme geçmek, belirsizlikle yüzleşmenin en önemli aşamalarından
biridir. Çünkü attığınız her adımda yeni şeyler öğrenirsiniz. Çığır
açan buluşlar insanların varını yoğunu riske atmalarıyla değil, bir
dizi küçük adımın sonucunda hayat buluyor. Mütevazı bir başlangıç
yapmak, her şeyi aynı anda yapmaya çalışmaktan daha efektif
sonuçlar veriyor ve daha az kaygı yaratıyor.
Not 40: Değerlerinizi gerçekleştirmeye daha fazla önem verin. Harika ürünler yapar, çalışanlara iyi davranır, etik kurallara uyarsanız dünya size nasıl karşılık verirse versin gerekli özgüvene sahip olursunuz. Hedeflerinize %100 ulaşmamış da olsanız değerlerinize ulaşmış olmanızın hazzı size yeter.
Not 41: Bazı uzmanlar, bilimsel keşiflerin belirsizliklerle
yüzleştikten sonra gerçekleşebileceğini ifade ediyorlar.
Belirsizliklerle yüzleşmek hayal kırıklıklarıyla baş etmede
dayanıklılık kazandırır.
Başarısızlıklar ve yenilgiler de etkin öğrenmenin yoludur.
Belirsizliklerle yüzleşme olaylara dört farklı mercekten bakma
yetkinliği kazandırabilir: Öğrenme merceği, şükran merceği
(kaybettiklerinizden ziyade hala sahip olduğunuz şeylerin değerini
bilmek), zamanlama merceği (şu an doğru zaman olmayabilir ama bu
gelecekte gerçekleşmeyeceği anlamına gelmez), meydan okuma merceği
(engellerle karşılaşarak kahraman olabilirsiniz).
Başarı ve gelişimin sürekliliği için özellikle zorlu zamanlarda
özgüvene ve içsel öngörüye ihtiyaç vardır.
Kendisine güç vermek isteyenler bu merceklerden bir veya birkaçını
benimseyebilirler.
Not 42: Bir yarım akşama sığar mı bunca hasret? Haksızlık değil mi, önü kesilen ırmakların denizlere kavuşamaması? “Ben kaldım, uzaklarda günün sesleri dindi,/Gönlümle, hayalet gibi, ben kaldım o yerde.” diyordu Yahya Kemal. Peki, şimdi kim, nerede kaldı?
Not 43: Bir annenin yüreğinde sessizce yatan bir türkü, onun çocuğunun dudaklarında söylenir..
Not 44: Dünya'nın en büyük PETROL REZERVLERİ nerede?
VENEZUELA'da.
Ama, halk AÇ.
KOMÜNİZM/SOSYALİZM her zaman bu sonuca varır.
Tembelliği teşvik eden her sistemin, sonu ekonomik çöküştür.